• Sonuç bulunamadı

Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) Torunu ve Gülü

Belgede Yazar ve Eserleri Hakk nda 1 (sayfa 116-120)

Hicretin dördüncü yılının Şaban ayında dünyaya geldi.

Câfer b. Muhammed der ki: Hasan'ın doğumu ve (Fâtıma'nın) Hüseyn'e hamile kalması arasında sadece bir temizlenme dönemi vardır. Elli gece diyenler de vardır. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ona ağzıyla tahnik yapmış (yeni doğan çocuğa bir şey tattırmış) damağını ovmuş, kulağına ezan okumuş ve ona dua etmiştir. Yedinci gününde adını Hüseyin koymuş ve onun için akîka kurbanı kesmiştir. Çocukluğundan itibaren cesur ve atak idi. Bu bilgiler, İs'âf’ta geçmektedir.

Ayrıca onun faziletiyle ilgili birkaç hadis nakletmiştir:

“Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. Allahım!

Hüseyin'i seveni sev, Hüseyin (peygamber) torunlardan bir torundur.”1

“Kim Cennet ehlinden bir adama bakmaktan mutlu olacaksa,” başka bir lafızda; “Cennet ehli gençlerinin efendisine bakmak istiyorsa, Hüseyin b. Ali'ye baksın.”2

Ebû Hureyre'nin rivayetine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Mescid’de oturdu ve: “(Yaramaz) çocuk nerede?” diye sordu. Hüseyin yürüyerek geldi ve kucağına atladı.

Parmaklarıyla Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) sakalıyla oynamaya başladı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ağzını açtı ve ağzını Hüseyn'in ağzına koyduktan sonra şöyle dedi: “Allahım!

Ben onu seviyorum, onu seveni de seviyorum.”3

1 Tirmizî (5/658)

2 Buhârî (2/506) ve Müslim (4/1931)

3 Hâkim, Müstedrek (3/ 185)

Hz. Hüseyin’in Faziletleri

117

Yine Ebû Hureyre’den şöyle nakledilir

:

“Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi vesellem), Hüseyin'in ağzından akan suyu, birinin hurmayı emdiği gibi emdiğini gördüm.”1

Başka bir rivayetinde şöyle geçer: Hz. Hüseyin onların içinde Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) en fazla benzeyen kişiydi. İbn Ömer, Kâbe’nin gölgesinde oturuyordu, Hüseyin'in karşıdan geldiğini görünce şöyle dedi: “Bu, bugün yeryüzünde bulunanlar içinde göktekilerin en fazla sevdiği kişidir.”

Hz. Hüseyin, yirmi beş defa yürüyerek hacca gitmiştir.

Faziletleri çoktu; çokça namaz kılar, oruç tutar, hacca gider, sadaka verir ve her türlü hayır işini yapardı. Bunu İbnü’l-Esîr ve başkaları ifade etmiştir.

Derler ki: Hz. Hüseyin, kardeşinin hilafeti Muâviye'ye teslim etmesinden hoşlanmadı ve ona dedi ki: “Muâviye'nın davasını tasdik edip, babanın davasını yalanlamamanı Allah adına sana hatırlatıyorum.” Hasan ona şu karşılığı verdi: “Sus, bu konuyu senden daha iyi biliyorum.”

Hafız İbn Hacer el-Askalânî, İsâbe'de anlatıyor: Hüseyin, Medine'de ikamet ediyordu, sonra babasıyla birlikte Kûfe'ye gitti, onunla birlikte Cemel, Sıffin ve Haricilerin savaşlarında bulundu. Babası öldürülünceye kadar onunla beraber kaldı.

Sonra hilafeti Muâviye'ye teslim edinceye kadar kardeşi Hasan'ın yanında kaldı, onunla birlikte Medine'ye döndü.

Muâviye ölünceye kadar orada kaldı. Mekke'ye gidince, Muâviye'nin ölümünden sonra Iraklıların, ona biat ettiklerine dair mektupları gelmeye başladı. Onlara amcası oğlu, Müslim b.

Akîl b. Ebî Tâlib'i gönderdi, (kendisinin adına) onların biatını kabul etti ve ona haber gönderdi. Oraya gitmek üzere yola çıkınca şehit edildi.

1 Bu hadisin kaynağı bulunamamıştır.

Ammâr b. Muâviye ez-Zehebî der ki: Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyn'e, “Hüseyn'in öldürülmesini bana (öyle) anlat ki, orada bulunmuş gibi olayım” dediğimde şöyle anlattı:

Muâviye öldüğünde, Velîd b. Ukbe b. Ebî Sufyân, Medine valisiydi. O gece Hüseyn b. Ali'ye biat etmek için haber gönderdi. Ona, “Beni mazur görüp anlayış göster” dedi ve Mekke'ye gitti. Ona Kûfe halkının mektupları geldi. “Biz kendimizi senin yoluna adadık, (sen gelmedikçe) valiyle Cuma (namazı) kılmayacağız” diyorlardı. Nu’mân b. Beşîr el-Ensârî Kûfe valisiydi. Hüseyn b. Ali, onlara Müslim b. Akîl'i gönderip ona; “Kûfe'ye git bana onlarınz yazdıklarını araştır, eğer gerçekse onlara giderim” dedi. Müslim yola çıktı, Medine'den geçerken yanına iki rehber aldı. Çölde yol almaya başladılar, susuzluktan dolayı rehberlerden biri öldü. Müslim, Kûfe'ye vardığında, Avsece adında bir adamın evine misafir oldu. Kûfe halkı geldiğini duyunca yanına koştular. Onlardan on iki bin kişi kendisine biat etti. Yezid b. Muâviye taraftarlarından birisi, (vali) Nu’mân b. Beşîr'in yanına gitti ve dedi ki: “Sen zayıfsın veya zayıf görülüyorsun, memleket mahvoldu.” Nu’mân ona:

“Allah'a itaat konusunda zayıf olmam, ona isyan ederek güçlü olmamdan iyidir, ben duvar yıkan kişi değilim” karşılığını verdi.

Adam bunları, Yezîd'e yazdı. Yezîd, Serhûn adında bir kölesini çağırıp ona danıştı. (Serhûn, Yezid'e) dedi ki: “Kûfe'ye Ubeydullah b. Ziyâd’dan başkası (vali) olamaz.” Yezîd, Ubeydullah’a kızgındı ve Basra valiliğinden azletmeyi düşünüyordu. Ona, kendisini affettiğini ve Kûfe valiliğine terfi ettirdiğini yazdı. Müslim b. Akîl'i yakalamasını ve yakalayabilirse öldürmesini emretti. Ubeydullah b. Ziyâd, Basra halkının ileri gelenleriyle birlikte yola çıktı, fakat Kûfe'ye yüzünü kapatarak (kimliğini gizleyerek) girdi. Kime uğrayıp selam verse, orada bulunanlar ona; “ve aleykesselam, ey

Hz. Hüseyin’in Faziletleri

119

Resûlullah'ın oğlu!” diyorlardı. Onlar Hüseyn b. Ali'nin geldiğini sanıyorlardı.

Ubeydullah, saraya geldiğinde bir kölesini çağırıp, ona üç bin dirhem verdi ve dedi ki: “Git ve Kûfe halkının biat ettiği adamı sor. Yanına gir ve Humus'tan geldiğini söyle. Bu paraları ona ver ve biat et.” Köle, arayıp sordu, onu yeni biat eden yaşlı bir adama götürdüler. Ona durumunu anlattı. Adam ona dedi ki:

“Allah'ın doğru yola iletmesi beni mutlu etti. Beni üzen işimizin hala sağlamlaşmamış olmasıdır.”

Sonra onu, Müslim b. Akîl'in yanına götürdü. Ona biat etti, parayı verdi ve çıkıp Ubeydullah b. Ziyâd'ın yanına geldi. Ona olanları anlattı. Ubeydullah geldiğinde Müslim kaldığı evden başka bir eve taşındı ve Hâni' b. Urve el-Murâdî'nin evinde ikamet etmeye başladı. Ubeydullah, Kûfe halkına; “Hâni' b.

Urve'ye ne oldu hiç görünmüyor?” demişti. Muhammed b. el-Eş'as, Kûfe'nin ileri gelenleriyle ona gittiğinde kapısının önünde duruyordu. Ona dedi ki: “Vali senden bahsetti ve neden geciktiğini sordu, ona git.” Onlarla beraber (atına) bindi.

Ubeydullah'ın yanına girdiğinde yanında Kadı Şureyh vardı.

Ona selam verdi. Ubeydullah ona: “Ey Hâni'! Müslim b. Akîl nerede?” diye sorunca “Bilmiyorum” dedi. Karşısına Müslim'e para veren köleyi çıkardı. Onu görünce eline yapışıp şöyle dedi:

“Ey emir! Vallahi evime ben davet etmedim, kendisi gelip misafirim oldu.” Bunun üzerine “Onu bana getir!” dedi. Hâni' geri çekildi. Yaklaştırmalarını istedi, yaklaştırdılar, ona sopayla vurdu ve hapsedilmesini emretti. Haber yakınlarına ulaşınca, sarayın kapısında toplandılar. Ubeydullah gürültüyü duyunca, Kadı Şureyh'e, “Çık ve onlara; Müslim ile ilgili bilgi almak için alıkoyduğumu, ona bir zarar gelmeyeceğini bildir” dedi. (Kadı) bunları söyleyince dağıldılar.

Müslim b. Akîl haberi alınca taraftarlarını çağırdı. Etrafında Kûfe halkından kırk bin kişi toplandı. Bindi (ve saraya gitti).

Ubeydullah, Kûfe'nin ileri gelenlerine haber gönderdi, onları sarayın içinde yanında topladı. “Her birinin aşiretinin başına geçip onları dağıtmasını emret” dedi. (Her biri) aşiretiyle konuşunca, yavaş yavaş dağılmaya başladılar. Akşam olduğunda Müslim'in yanında çok az sayıda Kûfeli kalmıştı. Karanlık basınca onlar da gittiler. Tek başına kalınca gece sokaklarda kayboldu. Bir kadının kapısına geldi, “Ona su verir misin?” dedi.

Kadın su verdi, suyu içip kapıda öylece bekledi. Kadın: “Ey Allah'ın kulu! Endişeli görünüyorsun olay nedir?” diye sorunca:

“Ben, Müslim b. Akîl'im, sığınacak yerin var mı?” dedi. Kadın:

“Evet, içeri gir!” dedi. Kadının bir çocuğu vardı ve Muhammed b. el-Eş'as'ın hizmetçilerindendi. Hemen çocuk Muhammed b.

el-Eş'as'a koşup haber verdi. Müslim, evin birden kuşatılmasıyla şaşırdı. Bunu görünce kendini savunmak amacıyla kılıcını çekip çıktı. Muhammed b. el-Eş'as ona emân verdi. Elinden tutup Ubeydullah'a götürdü. Emretti saraya çıkarıldı, sonra (Ubeydullah) onu öldürdü. Hâni' b. Urve'yi de öldürüp ikisini çarmıha gerdi. Şairler onlarla ilgili şöyle dedi:

Bilmiyorsan ölümün ne demek olduğunu,

Belgede Yazar ve Eserleri Hakk nda 1 (sayfa 116-120)