• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: RENK OLGUSUNA GENEL BİR BAKIŞ

2.3 Renklerin İnsanlar Üzerindeki Etkileri

Çevre, yaşamın kendisiyle ayrılmaz bir bütünlük oluşturarak kendini renkler içinde ifade etmektedir. Bundan ötürü insanlar çevrelerini renklerle birlikte algılamakta tanımakla ve anlamlandırmaktadır. Renklerin bu özelliği, günlük yaşamdaki varlığını daha bir öne çıkarmakta ve insanların nesnelerle duygusal bağlar kurmasında rol oynamaktadır. Yani renkler sadece fizyolojik bir olgu değildir. Renkler aynı zamanda insanların duyguları üzerinde psikolojik etkiler de yaratan bir etkileme aracıdır (Sözen, 2003, s.52).

Renk tarih öncesi çağlarda insanların ilgisini çekmiş ve mağara duvarlarına yaptıkları resimleri renklendirme ihtiyacı duymuşlardır. Topraktan çıkardıkları turuncu, kahverengi ve siyah renklerle ren geyiği ve bizon resimlerini renklendirmişlerdir (Odabaşı, 2002, s.81). Yaşantılarımıza bağlı olarak rengi hem fizik dünyayı tanımada bir parametre olarak kullanır; hem de üzerimizde psikolojik etkileri ve kültürel kesişmelerin ilişkisinde kullanarak bir anlamlandırma sürecine gireriz (Seylan, 2005, s.102).

Renklerin hem fizyolojik hem de psikolojik alandaki etkileyici gücü kolayca gözlenebilir. Eğer pembe kırmızıdan açık görünüyorsa bu açıkça duygusal (fizyolojik) bir olaydır. Bununla beraber pembe kişiye bir yakınlık ve yumuşaklık hissi veriyorsa, bu da psikolojinin alanına girmektedir ( Sözen, 2003, s.52).

1980’lerde yapılan araştırmalarda Baker-Miller Pembesi olarak bilinen rengin (bir tür leylak) kalp atışını düşürdüğü, nefesi rahatlattığı, kaba davranışları azalttığı sonucuna varılmıştır. Renk insanları, nesneleri durumları algılamada psikolojik etkiler yapmaktadır. Örneğin turuncu kas yorgunluğunu azaltmakta, mavi ve yeşil insanda rahatlama etkisi sağlamakta, kırmızı uyarıcı olmaktadır. Kırmızı renkle yapılan bir uyarı kuşların görüşlerini kesintiye uğratabildiği bilinmektedir. Dalga boyu yüksek ve ışıklılığı fazla olan renkler fiziksel olarak daha uyarıcıdırlar (Seylan, 2005, s.102).

Renkler bütün yaşamımızda önemli psikolojik roller alırlar. Bu nedenle çağdaş dünyada yaşamımızın bütün alanlarında etkileyici bir öğe olarak değerlendirilmiştir. Kimi

55

hastalıkların tedavisinde renkten yararlanılmaktadır. Kromaterapi (Chromatherapie) bilim dalı bu konuyla uğraşır. Kişileri toplum kurallarına yönlendirmede bile renk etkili olmaktadır. Örneğin birçok ülkede telefon kulübelerinin içi kırmızıya boyanır. Kırmızı insanı önce kendine çeker, sonra rahatsız etmeye başlar. Böylelikle büyük kentlerde telefon kulübelerinin önünde uzun kuyruklar engellenmeye çalışılır ( Keskinok, 2001, s.87). Kandinsky insanın gözlerini renklerle bezeli bir palet üzerinde gezdirince rengin gözümüzde fiziksel bir etki oluşturduğunu söyler. Kandisky’e göre paletteki renklere göre gözün kendisi ya rengin güzelliğinden ve başka niteliklerinden büyülenir, bakan kimse bir doyum, sevinç duygusuyla dolar ya da acılı bir yemeğin dili yakması gibi tırmalanır. Bunlar fiziksel duygulardır. Bu nitelikleriyle renkler kısa sürelilerdir ve renkler ruhsal yaşantı oluşturabilirse gelişip yaşantıya dönüşür (Kandinsky, 2011, s.59).

İnsan Fizyolojisinde, renklerin algılanmasıyla beraber bazı hormonların harekete geçişi arasında da bir takım ilişkilerin var olduğu saptanmıştır. Örneğin bakılan renkler monoton veya kusursuz bir armoni içinde olduğunda kalp atışı ve nabız gibi vücudun ritme dayalı çalışma sistemlerinde değişiklik olmakta, vücut ritmi yavaşlamaktadır. Bu genellemeler kişilere ve yaşanılan coğrafyaya göre farklılıklar gösterebilmektedir (Sözen, 2003, s.52). Renklerin göz üzerinde yarattığı bir takım etkiler şöyledir: Zincifre kırmızısı göz alır, tırmalar. Parlak limon sarısı, uzunca bakılırsa, göze acı verir, tıpkı tiz sesli bir borazanın kulağa acı verdiği gibi, gözün huzuru kaçar, mavide ya da yeşilde derinlik, sükûnet vardır. Ama yüksek gelişim düzeylerinde bu temel etki doğurur. Rengin ruhsal gücü kendini belli eder, bu güç ruhsal bir titreşim uyandırır. Temel fiziksel etki rengin üzerinde ilerleyerek ruha ulaşır (Kandinsky, 2011, S.61).

Gözümüzün ve bedenimizin algılama kapasitesi de renklerden etkilenme alanlarımızı ve düzeylerimizi belirler. Bunun yanında güneş enerjisinin özellikleri de belirleyici bir etkendir. Örneğin yeryüzündeki bitkilerin çoğunun yeşil renkli olması ve bilardo ve kumar masalarının yeşil renkli tercih edilmesi, güneşten gelen ışıkla ilişkilidir. Güneş tayfı 4,7 x 10 cm dalga boyunda doruk değerine(maximum) ulaşır. Dolayısıyla, ancak yeşil bitkiler Güneş ışığından en çok yararlanabilir ve bizim gözümüzde, en rahat, yeşil ışığı algılamaya uygun bir yapıya sahiptir. Yani Güneş’in dalga boyuna karşı ışığının enerji değerini gösteren eğri, şimdiki yerine, bir başka kırmızı ışık dalga boyu dolayında doruk değerine

56

ulaşsaydı, yeryüzündeki bitkilerin çoğu da başka renkler taşırdı ve dolayısıyla insanların da etkilenme ve algılama alanları değişirdi (Tuncay, 2007, s. 92).

Durham Üniversitesi psikologlarından Granger 1970’de renklerle ilgili araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarda en çok nefret edilen rengin sarı olduğu ortaya çıkmıştır. Londra Çağdaş Sorunlar Enstitüsü’ndeki araştırmalarda üç farklı renkte üç oda yapılmış ve bu odalara zekâ oyuncakları ve uyun aletleri koyulmuştur. Odaların renkleri siyah, yeşil ve sarıdan oluşmaktadır. Sarı odadaki bütün oyun aletleri kırılmış veya çalınmıştır. Fakat diğer odalarda böyle bir şey olmamıştır (Artut, 2007, s. 152).

Renkle ilgili araştırmalar ve bu alanda yapılan çalışmaların büyük bir bölümü fizik, fizyoloji ve psikoloji gibi bilim dallarının içine girer. Fizikçilerin ilgi alanı görülen şeyleri, uyarıcı hale getiren yani onları görünebilir kılan ve onların nesnel karakterlerini ortaya çıkaran ışık/dalga enerjisi üzerinedir. Fizyoloji ise bu enerjinin doğal bir uzantısı olarak, göz ve beyinde yer alan sinir sisteminin elektro-kimyasal aktivitelerinin sonucunda rengin algılanabilme sürecini inceler. Psikoloji işin daha bir farklı boyutunu ele alır ve görsel deneyimlerin bir öğesi olarak renklerin ne gibi duygu yaratımları oluşturduğuna ve bunların hangi boyutlara erişebileceği sorusuna yanıt arar (Sözen, 2003, S:54). Tüm bu bahsedilen alanlar tezin önceki bölümlerinde detaylı olarak irdelenmişti. Şimdi rengin insan psikolojisi davranışları ve yaşamı üzerindeki etkilerine değinecektir.

2.4 Renkler ve Psikoloji

Benzer Belgeler