• Sonuç bulunamadı

2. KUR REJİMİ TERCİHİNİN BELİRLEYİCİLERİ

2.4 Regresyon Sonuçları

Bu bölümde makro ekonomik, finansal ve politik değişkenlerin kur rejimi tercihi üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik ekonometrik analizlerin sonuçlarına yer verilmiştir.

Regresyonlarda hem de facto hem de de jure sınıflandırmalar kullanılmıştır. Aşağıdaki tablolarda yer alan pozitif (+) değerler ilgili değişkenin değerindeki bir artışın dalgalı kur rejiminin tercih edilme olasılığını artırdığını ifade ederken; negatif işaret (-) ise ilgili değişkenin değerindeki bir azalmanın sabit kur rejiminin seçilme olasılığını artırdığını ifade etmektedir.

Tablo 2.3’deki regresyonlarda bağımlı değişken olarak birinci bölümde geliştirdiğimiz ayrıntılı de facto sınıflamanın (bundan sonra kısaca GUCLU9 sınıflaması olarak ifade edilecektir) kullanıldığı regresyon sonuçlarına yer verilirken; Tablo 2.4’de dar tanımlı sınıflamanın (bundan böyle GUCLU6 olarak ifade edilecektir) kullanıldığı regresyon sonuçlarına yer verilmiştir. Tablo 2.3’de farklı spesifikasyonlardaki regresyonların tahmin sonuçları yer almaktadır30. I nolu regresyon temel (baseline) regresyonumuzdur. Temel regresyondan bazı değişkenlerin çıkarılması ve başka değişkenlerin eklenmesi değişkenlerin istatistiksel anlamlılığını (MAJORITY değişkeni hariç) değiştirmemektedir. Sadece birkaç değişkenin (FINDeep, CURACCNT, YRSOFFICE) işareti değişmektedir fakat bu değişkenlerin hepsi istatistiksel olarak anlamsız değişkenlerdir.

Optimum para alanı teorisinin değişkenlerinden SIZE, INFLATON ve DEVELOP, tüm regresyonlarda istatistiksel olarak anlamlı ve bu teorinin önermelerini destekler nitelikte bulunmuştur. Daha açık bir şekilde yorumlamak gerekirse, ekonominin büyüklüğünün, yurtiçi-yurtdışı enflasyon farkının ve ekonominin gelişmişlik derecesinin artışı yükselen piyasa ekonomilerinde dalgalı kur rejimlerinin tercih edilme olasılığını artırmaktadır.

30 Ekonomik paket program regresyon sonuçları için bkz. Ek Tablo 2.4

Tablo 2.3 Kur Rejimi Tercihinin Belirleyicileri (Guclu9 Sınıflamasına Göre), 1970-2006

Log-Olabilirlik -590.30 -593.24 -714.01 -826.48 -856.31 -736.93 -736.44 Not Parantez içindeki değerler standart hatalardır.

*** % 1’de istatistiksel olarak anlamlı.

** % 5’de istatistiksel olarak anlamlı.

*% 10’de istatistiksel olarak anlamlı.

Optimum para teorisinin diğer iki değişkeni (OPENNESS ve TRADE), ekonominin dışa açıklık derecesinde ve ticaretin coğrafi yoğunluğundaki bir artışın, beklenenin aksine, yükselen piyasa ekonomilerinin dalgalı kur rejimlerini tercih etme olasılığını artırdığını işaret etmektedir.

Bu değişkenlerden ilki istatistiksel olarak anlamlı bulunurken iken, ikincisi anlamsız bulunmuştur. Benzer bir sonuca Zhou ve Von-Hagen (2004) ile Markiewicz (2006) tarafından da GOÜ ve geçiş ekonomileri için ulaşılmıştır. Bu durumun şu şekilde açıklanması mümkündür:

Ülkeler en büyük ticaret ortakları ile ticaretlerini arttırdıkça, bu piyasalardaki rekabetçiliklerinden daha fazla kaygı duyar hale geleceklerdir ve bu kaygılar doğrultusunda ülkeler, daha esnek kur rejimlerine yönelebileceklerdir. Çünkü rekabetçiliğini sürdürmek isteyen bir ekonomi, ihtiyaç halinde (örneğin reel şokların artması halinde) kur ayarlamalarını dalgalı kur rejimlerinde daha kolay yapabilecektir. Yükselen piyasa ekonomilerinin özellikle 1990 yılı sonrası dışa açıklık ve coğrafi yoğunluk oranları incelendiğinde, dışa açıklığın ortalama

% 50’nin üzerine çıktığı ve ticaretteki coğrafi yoğunluğun % 30’lara ulaştığı görülmektedir.

Nominal ve reel şoklardaki artışın, yükselen piyasa ekonomilerinin kur rejimi tercihinde önemli olduğu ve bu tercihi daha esnek kur rejimleri yönünde etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır.

Reel şokların işareti optimum para teorisi ile uyum gösterirken, nominal şokların işareti optimum para alanı teorisi ile örtüşmemektedir. Zhou ve Von-Hagen (2004) de nominal şoklarla GOÜ’lerin kur rejimi tercihi arasında pozitif bir ilişki bulmuştur.

Dalgalanma korkusu hipotezinin iddia ettiği gibi finansal dolarizasyondaki (FINDol) artışın, yükselen piyasa ekonomilerinde dalgalı kur rejimlerinin tercih edilme olasılığını artırdığı görülmüştür. Bir diğer finansal değişken olan FINDeep değişkeni anlamsız bulunmuştur.

Finansal açıklığın dalgalı kur rejimi tercihini artıracağı yönündeki iddiasının tersine, ampirik analizlerimizde bu değişkenin (KAOpenness) sabit kur rejimleri yönündeki tercihi desteklediği sonucuna varılmıştır. Fakat söz konusu değişken istatistiksel olarak anlamsızdır. Finansal açıklıkla ilgili bir diğer değişken olan sermaye kontrollerinin (KARest), sabit kur rejimi tercihini desteklemesi beklenirken aksi bir sonuca ulaşılmıştır. Frieden ve diğerleri (2000) ile Markiewicz (2006) de yaptıkları ampirik analizler sonrasında sermaye kontrollerinin dalgalı kur rejimleri ile ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu sonuç, sermaye kontrolü değişkeninin önemli bir eksikliğinden kaynaklanabilir. Çünkü sermaye kontrolü değişkeni, bu kontrolün derecesini göstermekten ziyade sadece bu türden bir kontrolün olup olamadığını gösteren bir kukla

değişkendir. Bu değişkene ait veri seti dikkatlice incelendiğinde, beklenin aksine yükselen piyasa ekonomilerinde, düşen bir sermaye kontrolü trendi bulunmadığı gözlemlenmiştir. 1996 yılından beri IMF, sermaye kontrollerini daha ayrıntılı bir şekilde gösteren bir veri seti yayınlamaktadır fakat bu veri seti de gözlemlediğimiz dönemi içermemektedir. Bu nedenle söz konusu veri çalışmamızda kullanılamamıştır.

Yüksek döviz rezervi ile sabit kur rejiminin tercih edilme olasılığı arasında beklendiği üzere pozitif anlamlı bir ilişkiye rastlanmıştır. Benzer şekilde cari açık artışı ile dalgalı kur rejimi arasında da beklentilerle uyumlu pozitif bir ilişki gözlemlenmiştir fakat bu değişken istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur31.

Politik değişkenlerden ise sadece ikisi (NATIONALIST ve POLConst) kur rejimi tercihinde anlamlı bulunmuştur. Sağcı hükümetlerin ve politik sınırlamanın yüksek olduğu yükselen piyasa ekonomilerinin sabit kur rejimlerini tercih etme eğilimde olduğu gözlemlenmiştir. Ülkelerin demokratik yapısındaki ilerlemenin dalgalı kur rejimlerinin tercih edilme olasılığını artırdığı I nolu regresyonda görülse de bu değişken anlamsız bulunmuştur.

Tablo 2.4’de ise dar tanımlı de facto sınıflamamızın (GUCLU6) kullanıldığı regresyon sonuçlarına yer verilmiştir32. Burada da bir önceki tablodaki sonuçlara çok benzer bulgular elde edilmiştir. Sadece iki değişken (YRSOFFICE ve FINDeep değişkenleri) bazı regresyonlarda (II ve VI nolu regresyonlarda) anlamlı hale gelmiştir. Fakat bu değişkenleri içeren diğer regresyonlar da hala istatistiksel olarak anlamsızlığını sürdürmektedirler. Bununla beraber FINDol değişkeni de anlamlılığını yitirmiştir. Ayrıca Tablo 2.4’de yer alan bazı değişkenlerin sonuçları (TRADE, FINDeep), Tablo 2.3’deki sonuçlarla kıyaslandığında söz konusu değişkenlerin işaret değiştirdiği gözlemlense de ilgili değişkenlerin tüm regresyonlarda istatistiksel olarak anlamsız olduğu görülmüştür.

31 Cari açık rakamları negatif (-) işaretli olarak modele dâhil edilirken, cari fazla rakamları pozitif (+) işaretli dahil edilmişlerdir. Cari denge değişkenin (CURACCNT) işaretinin eksi (-) bulunması cari açık (pozitif bulunması durumunda da cari fazla) şeklinde değerlendirilmektedir.

32 Ekonometrik paket program çıktıları için bkz. Ek Tablo 2.5

Tablo 2.4 Kur Rejimi Tercihinin Belirleyicileri (Guclu6 Sınıflamasına Göre), 1970-2006

Log-Olabilirlik -371.09 -382.76 -465.38 -544.47 -572.12 -487.08 -487.71 Not Parantez içindeki değerler standart hatalardır.

*** % 1’de istatistiksel olarak anlamlı.

** % 5’de istatistiksel olarak anlamlı.

*% 10’de istatistiksel olarak anlamlı.

Tablo 2.5 Farklı Sınıflamalar Göre Kur Rejimi Tercihinin Belirleyicileri

Log-Olabilirlik -547.95 -341.14 -629.95 -373.92 -406.99 -343.67 -384.36 Not Parantez içindeki değerler standart hatalardır.

a 1974-2001 dönemini kapsamaktadır.

b1974-1999 dönemini kapsamaktadır.

*** % 1’de istatistiksel olarak anlamlı. ** % 5’de istatistiksel olarak anlamlı. *% 10’de istatistiksel olarak anlamlı.

Tablo 2.5’de farklı kur rejimi sınıflamalarının kullanıldığı regresyon sonuçları karşılaştırmalı olarak yer almaktadır33. Karşılaştırma yapılabilmesi için Tablo 2.3’de yer alan I nolu temel regresyonda yer alan değişkenler kullanılmıştır. Tablo 2.5’deki RR14 ve RR6, Reinhart ve Rogoff (2004)’un ayrıntılı ve dar tanımlı de facto sınıflamalarını temsil ederken;

LYS5, Levy-Yeyati ve Sturzenegger (2005)’in de facto sınıflamasını temsil etmektedir. LYS5 sınıflaması beş kategoriden oluşmaktadır ama bunlar içerisinde kararsız (inconclusive) olarak adlandırılan bir kategori de yer almaktadır. Bu kategori herhangi bir kur rejimi altında sınıflandırılamayan dönemleri kapsamaktadır. Bu kategorinin, sınıflama kategorileri arasından çıkarılmasının LYS sınıflamasının sonuçlarını daha tutarlı hale getireceği düşünülmektedir.

LYS4’de bu sınıflamayı temsil etmektedir.

De facto sınıflamaları içeren regresyonlar 1974–2001 dönemini kapsamaktadır. Çünkü LYS, kur rejimlerini 1974 yılından başlayarak 2004 yılına kadar sınıflandırırken; RR 1940 yılından başlayarak 2001 yılına kadar kur rejimlerini sınıflandırmıştır. Karşılaştırma yapabilmek amacıyla en uzun ortak periyot olarak 1974-2001 dönemi belirlenmiştir. De jure sınıflama ise 1974-1999 dönemini kapsamaktadır. Çünkü IMF, 1999 yılına kadar kur rejimlerini resmi beyana göre sınıflandırmış daha sonra bu yöntemi değiştirmiştir.

Tablo 2.5’de yer alan GUCLU9 ve GUCLU6 regresyonları daha önceki tablolarda yer alan regresyonlardakine benzer sonuçlara ulaşmışlardır. Ekonominin dışa açıklık derecesi, GUCLU ve RR regresyonlarında pozitif işaretli bulunurken, LYS ve de jure regresyonlarında ise negatif işaretli bulunmuştur. Fakat bu değişken hem de jure sınıflama da hem de LYS4 sınıflamasında istatistiksel olarak anlamsız çıkmıştır. Ayrıca LYS4 ve LYS5 regresyonları karşılaştırıldığında, LYS4 regresyonunda yer alan değişkenlerin birçoğu anlamsız hale gelmekte ve sadece iki değişkenin (FINDol ve NATIONALIST) anlamlılığı devam etmektedir. Diğer bir ifade ile LYS sınıflamasına göre yapılan ampirik analizler sonucunda kur rejimi tercihi ile bu tercihin (potansiyel) bir çok belirleyicisi arasında bir ilişki bulunamamıştır. Böyle bir sonuç, de facto LYS sınıflamasının sınıflandırma yöntemindeki çeşitli eksikliklerden kaynaklanıyor olabilir.

33 Ekonometrik paket program çıktıları için bkz. Ek Tablo 2.6

GUCLU ve RR sınıflamalarına dayanan regresyon sonuçları genelde birbirlerini destekleyen sonuçlara ulaşmışlardır. Buna karşın FINDol değişkeni için GUCLU ve RR regresyonları birbirinin tersi sonuca ulaşmışlardır. Fakat GUCLU regresyonlarının, finansal dolarizasyondaki bir artışın sabit kur rejimlerinin tercih edilme olasılığını artırdığına ilişkin bulgusu, dalgalanma korkusu hipotezi ile uyuşmaktadır. Benzer şekilde POLconst değişkeni içinde GUCLU ve RR regresyonlarının sonuçları birbirleri ile çelişmektedir. Ancak RR regresyonlarının birinde bu değişken anlamlı bulunurken diğerinde anlamsız bulunmuştur.

GUCLU regresyonlarının her ikisinde de söz konusu değişken istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır.

GUCLU ve de Jure regresyonları çeşitli değişkenler (SIZE, INFLATION, POLconst, NATIONALIST değişkenleri) için aynı sonuçlara ulaşmışlardır. De jure regresyonu OPENNESS değişkeni ile kur rejimi tercihi arasında anlamlı bir ilişki bulamazken; KARest, FINDol ve RESERVES değişkenlerine ilişkin bulguları GUCLU regresyonlarının bulguları ile çelişmektedir.

Fakat Guclu regresyonunun FINDol ve RESERVES değişkenlerine ilişkin bulguları literatürdeki bu konudaki teori ve hipotezlerin önermeleri ile örtüşmektedir.

Kısacası yukarıdaki açıklamalar ışığında birinci bölümde geliştirmiş olduğumuz de facto sınıflamayı dikkate alan regresyon sonuçlarının diğer yöntemlerin sonuçları ile kıyaslandığında kur rejimi tercihinin belirleyicilerine ilişkin tutarlı sonuçlar ürettiğini ve bu alandaki teori ve hipotezlerin önermeleri ile daha fazla örtüştüğünü söylemek mümkündür. Bu düşünceden hareketle, aşağıda yükselen piyasa ekonomilerinde kur rejimi tercihine ilişkin ampirik bulgular de facto sınıflamamıza dayalı olarak özetlenmiştir.