• Sonuç bulunamadı

Arapların, Hz İbrahim’in getirmiş olduğu Haniflik dinini kabul ettiklerini; ancak daha sonra bu dini tahrif edip ondan çok az bir kısmı yaşatabildiklerini çalışmamızın I. bölümünde belirtmiştik. Araplar bu dinde mevcut olan bazı ibadet ve uygulamaların bir kısmını tahrif ederek yaşatabilmişlerdir. Bu ibadet ve uygulamaların bir kısmı İslam’ın gelmesi ile Hz. Peygamber tarafından kaldırılmış, bazıları İslam’a aykırı olan tarafları temizlenerek devam ettirilmiştir. Şimdi Hz. Muhammed’in bu uygulamalar karşısında İslam’dan sonraki tavrına kısaca bir göz atalım.

Arapların en önem verdikleri dini uygulamalarının başında hac ibadetleri geliyordu. İslam’ın doğuşu sırasında hac, putperest gelenekleriyle birlikte sürdürülmekteydi. İslam’da olduğu gibi onlarda da tavaf, say, ihram, vakfe, şeytan taşlama, telbiye, kurban kesmek gibi haccın rükünleri yerine getiriliyordu. Fakat onlar bu rükünleri yerine getirirken kendi putperest geleneklerini de bunlara ekliyorlardı.422 Bu ibadetlerinde sadece bir olan Allah’a değil, tapmış oldukları putlara tazimi de ön plana çıkarıyorlardı. Hâlbuki Allah’tan başkası adına yapılan her türlü tazim ve ibadet İslam tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Örneğin İbn Kelbi’nin naklettiğine göre putperestler telbiye getirirken: “ Buyur Allah’ım buyur! Buyur, senin ortağın yoktur. Ancak bir ortağın vardır; sen ona ve onun sahip olduklarına hükmedersin”423 diyerek, her ne kadar putlarına hükmedenin bir olan Allah olduğunu zikretmişlerse de, Allah’a ortaklar getirerek İslam’daki tevhid inancını zedelemişlerdir. Bu sebeple de putperestlerin kendilerine has telbiye şekilleri, İslamiyet’in tasvip etmediği bir tazim şekli olmuştur.

Araplar Kâbe’yi, ellerini birbirine kenetleyerek, çıplak bir şekilde tavaf ederler, sonra da sa’y yaparlardı. Putperestlerin bu yanlış ve çirkin uygulamaları, h. 9.yılda Hz.

422 İbnü’l Kelbi, a.g.e., s. 26; Abdulkerim Özaydın, “Hac” md. İ. A., c. XVII, s. 387. 423 İbnü’l Kelbi, a.g.e., s. 27.

Muhammed’in verdiği: “Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac yapmayacak, kimse Beytullah’ı çıplak tavaf etmeyecektir”424 emriyle ortadan kaldırılmıştır.

Arapların hacla ilgili bir başka uygulamaları da, her kabile hangi tanrı için ihrama girer, telbiye getirirse o tanrının putunu ziyaret eder, yanında traş olur ve ihramdan çıkardı. Cahiliye Arapları, Kâbe dışında, Lât, Menat, Uzza ve Zülhulase gibi tanrılarının tapınaklarını, ileri gelenlerin kabirlerini ve dikili taşları da tavaf ederler ve buna “devar” derlerdi.425

Putperest Araplar ibadetlerini yerine getirirken, dünyevi menfaatlerini de işin içine karıştırmışlardır. Meselâ onlar haccı Her yıl bahar mevsimine denk düşürmek için iki veya üç yılda bir tekrarlanan “nesi’”426 ile ayların yerlerini değiştirdiklerinden, törenler asıl zamanı olan Zilhicce yerine başka aylarda yapılır; sadece 24 yılda bir Zilhicce’ye rastlardı. Böylece Araplar Hac mevsimini ticaret aylarına denk getirerek, önce ticaretlerini yaparlar, daha sonra da haclarını ifa ederlerdi.427 Yani onlar dünyevi

menfaatlerine öncelik veriyorlardı.

Mekkeli müşrikler, o bölgedeki hemen hemen herkes için kutsal sayılan Kâbe’ye sahip olmalarından ötürü, kendilerini ayrıcalıklı olarak görüyorlardı. İbni İshak’ın naklettiğine göre onlar derlerdi ki: “Biz İbrahim oğullarıyız ve hürmet ehliyiz. Beytin velileriyiz. Ve Mekke’nin pamuk satıcılarıyız, oranın sakinleriyiz. O halde bize olan Arap’tan hiçbir kimseye yoktur. Bizim kadir mertebemizin de misli yoktur. Arap bizim için tanıdığı şeyin mislini onun için tanımıyor da. O halde Hill’den428 olan bir şeyi, Harem’i429 tazim ettğiniz gibi tazim etmeyiniz…”430 Putperestler kendilerini bu şekilde imtiyazlı kabul ediyorlar, diğer Arapların yaptığı gibi vakfeyi Arafat’ta değil, Müzdelife’de yapıyorlardı. Çünkü onlar kendilerini Harem ehli sayıyorlar, Haremin dışına çıkmayı kendilerine haram sayıyorlardı.431 Ancak Hums sahiplerinin kendilerine tanıdığı imtiyazı, Allah-u Teala: “(Hac esnasında ticaret yaparak) Rabbinizden bir

424 Buhari, Hac 67, Salat 10, Cizye 16, Meğazi 66. 425 Özaydın, “Hac” md. İ. A., c. XVII, s. 387.

426 Nesi’: Araplar savaşlar yapmak ya da intikam almak için haram ayların yerini değiştirirler, muharrem ayını safer ayına tehir ederlerdi. Bir de hacc ibadetini ticaret yapabilecekleri aylara getirmek için onun zamanını tehir ederlerdi. Buna nesi’ uygulaması denirdi. Bkz. İbn-i Hişam, a.g.e., c. I, s. 80-81. 427 Özaydın, “Hac” md. İ. A., c. XVII, s. 387.

428 Araplar, Mekke’nin Kâbe’nin dışındaki yerlerine Hill diyorlardı. 429 Araplar, Kâbe etrafındaki belli sahaları harem diye adlandırmışlardır. 430 İbn Hişam, a.g.e., c. I, s. 265.

ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihayet Arafat’tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş’ar-i Haram (tepesi) yanında (Müzdelife’de) Allah’ı zikredin! (O) sizi hidayete erdirdiği gibi, (siz de) O’nu zikredin! Doğrusu siz bundan evvel dalalete düşenlerdendiniz. Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden (Arafat’tan siz de) akın edin ve Allah’tan mağfiret dileyin! Şüphesiz ki Allah çok Ğafur (çok mağfiret eden) dur, Rahim (çok merhamet eden) dir.”432 Ayetleri ile ortadan kaldırılmıştır.

İslam öncesi Araplarda umre uygulaması da mevcuttu. Onlar Umreyi nesi’ yoluyla hurma mevsiminde yaparlardı. Kâbe’nin ziyaret edilmesi, Safa ve Merve arasında koşulmasıyla, umre ibadetlerini tamamlamış olurlardı.433 Putperestlerde umre uygulaması da aynen hac ibadeti gibi şirkle, cahiliye adetleriyle doldurulmuştu. Meselâ onlar hac aylarında umre yapmayı günah sayarlardı. Muhtemeldir ki, onların hac aylarında umreyi yasaklamalarının nedeni ekonomikti. Çünkü onlar hac için gelen birinin umre de yaparak memleketine dönmesindense, umre için farklı bir vakitte tekrar Mekke’ye gelip ticari hayatı canlandırmasını, elbette ki tercih ediyorlardı. Onlar bu uygulamaları ile İbrahim’in onlara getirmiş olduğu tevhid dinini ticari amaçlarına basamak yapmışlardır.434 Bu nedenle Hz. Peygamber, onların bu uygulamasını

kaldırmış, hacla birlikte umrenin de yapılacağını; ayrıca umre için belli bir zaman sınırlaması olmadığını bildirmiştir.435 Mekke’nin fethinden sonra ise Kâbe’nin içinde ve etrafında bulunan putlarla birlikte Hz. İbrahim’in hac ibadetinde bulunmayan şirk unsurları da tamamen temizlenmiştir.