• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: YUNANLILIĞIN BATI KÜLTÜR KURUMLARI ÜZERİNE

4.4. Psikolojide

Yunan Mitolojisinde tanrıların yeterince insan olmaları; onların bir birleri arasındaki ilişkiyi insan bilimlerine taşımada ve insan bilimlerinin temelini oluşturmada bir etken oluşturmaktadır.

Thales “her şeyin tanrı ile dolu olduğunu; Zeus’un hava, yer, gök ve her şey olduğunu ifade ederken; ve bütün her şeyin bundan daha fazla olduğunu da Aeschlus belirtirken; Aristoteles” ruh olan bu şeyin, her şeye karıştığını ortaya koyarken; ruh için

psych-spirit kavramını kullanmış; modern psikoloji de bireyi tanımlarken etimolojisi Yunan’a dayanan bu terimi almakta hiçbir beis görmediği gibi, Yunan mitik kültüründeki sahip olmuş olduğu, O, mitik anlamı da psikolojiye taşımıştır (Stassinopoulos ve Beny, 1983).

Pschye, Yunan mitolojisinde Eros’un sevdiği güzel bir kızı ifade ettiği gibi; o, ruhun somut bir halini de ifade etmektedir.

Yunan mitoloji kültürü, geç-bronz çağ civarında Girit kıyıları civarında çıkmış olmasına rağmen; bütün insanlığı etkileyebilecek bir kültürel potansiyel oluşturabilmeyi başarabilmiştir, ki bunun en iyi örneğini bizler; Oedipus kompleksi , elektra kompleksi, dil kompleksleri, ilk örnekler, süper ego, alt-kimlikler, şeklinde Freud üzerinde görmekteyiz ( Stassinopoulos and Beny, 1983).

Çağdaş psikologların en meşhurlarından olan Freud, Nietzche dolayımı ile Yunan mitolojisinden etkilendiği gibi kendisinden sonra gelen halefleri Adler ve Jung’ı da büyük oranda etkilemiştir. Bu bakımdan XX. yüzyıl çağdaş bilimleri mitolojisiz anlaşılamaz (Marxists, 2006).

“ İd(eros) nerede ise; ego da oradadır” şeklinde, Sigmund Freud’un da ifade ettiği üzere; mitoloji, insanı ve onun toplumsalını belirleyen kurucu yapıları ifade eder.

Freud kuramını tasarımlarken Yunan mitolojisinin şu sayıtlısından hareket etti: “hayatımızda ve ilişkilerimizdeki çatışmalar, tanrılar arasındaki çatışmalardır.” Farklı tanrılar arasındaki husumet, bütün Yunan mitolojisi boyunca vardır ve kişilik çatışmasının soy kütüğüdür. Ve bu, yani Apollon–Dionysiak çatışma şekli -düzen, denge ve açıklık ihtiyacı ile özgürlük içgüdüsü, taşkın neşe ve coşkunluk (vecd) şeklinde- bizim gündelik dilin içine de girmiştir.

Freud her ne kadar Oedipus kompleksini, yaşamış olduğu aile tecrübesine bağlasa da; (Freud’un annesi babasından yirmi yaş geçtir. Ve babası mitolojideki Thanatos, gibi sert ve oteritedir. Freud babasına sevgi ve koktu beslemektedir. Annesi ise genç koruyucu, sevecendir ve Freud ona karşı arzu bir sevgi beslemektedir. İşte Freud’un yaşamış olduğu bu tecrübeyi yani Baba korkusu ve Anneye karşı duyulan bu cinsel çekiciliği, daha sonra Freud, Oedipus kompleksi olarak adlandıracaktır.) Bu kavramsallaştırmanın, Freud’un kişisel tecrübelerinden kaynaklanmış olması fikri, asıl itibari ile Sphocles’in Kral Oedipus trajedisini göz ardı etmek anlamına gelir ki, bu durum, pekte gerçekçilikle açıklanamaz. Zaten Freud ileride akademik yaşamında Vienna Üniversitesinde felsefe eğitimi almayı istemesi bu durum için yerince açık bir kanıttır

(Schultz ve Schultz, 1996:365). Kısacası Freud, kişisel tecrübe ve buhranlar vesilesi ile kendisine koskoca bir Yunan mitolojisinden dayanak bularak fallus-Dionysos merkezli psikoloji kuramını kurguladı. Dionysos festivalleri ve diğer festivallerde fallusun, Tanrı Dionysos’u temsil etmede kullanılması ile; Batının Psikoloji anlayışına etki eden Freud’un felsefesi arasında çok büyük benzerlikler vardır. Dionysos festivallerinde, alay halinde büyük falluslar taşımak Dionysia’nın kendisi olduğu gibi, çok olağan bir toplumsal grup hareketidir ve tüm bunların en ilginç yanı, Batı akademik çevrelerinin tüm bu olan bitenlere az bir şüphe fakat büyük bir hayranlıkla yaklaşmasıdır ( Burkert, 1987:105)

Sulloway, Freud’un kütüphanesin de Roman kitapları kopyaları yanında; Yunan ve Mısır antikitesine ait kitaplar da bulmuş, ve bu kopyaların üzerinde Freud’un elyazılarına tanık olmuştur. Buna paralele olarak Charles Darvin’in kitaplarının da, bu kütüphanede bulunması ve Roman’lar üzerine çalışılmış olması benzer paralelliklerdir. Bu dönemki yazılarında çocuklarda cinsiyet üzerine çalışmış; ve çocukların cinsel dürtülerinin yedinci haftadan itibaren açığa çıktığını ifade ederek; bunu, Psikoanalitik kuramının temeli yapmıştır (Schultz and Schultz, 1996:362). Bu durum, tanrı Dionysos’un tanrıça Sebele’den doğuşunun Yunan mitolojisi tarafından kutlanmasının sembolik bir çağdaş yansıması şeklini alarak fallus (libido)un kişilik kuramının merkezine yerleştirilmesi anlamına gelmesidir. Rüyaların yorumunda kullandığı sembolleri yorumlama yöntemi bizlere Mitoloji kültürünü zenginliklerini hatırlatır.

Yer altı tanrıçası olan Demeter, modern psikolojideki bilinçaltı kavramının mitik kaynağını ifade etmesi açısından dikkate değerdir. Yer altı, yer üstü tanrıları ve tanrıçalarının birbirleri ile girmiş olduğu mücadeleler, modern insanın ruh halini çözümlemede kullanılan soy kütüklerdir.

Ricoeur’a göre, Freud’un düşüncesinin son aşaması olan, mitoloji felsefe aşaması; analitikten-mitik, mistik ve sembolik alana geçişi gösterir. Psikanalitik kuram içerisinde enerjetik ve hermenötik, yaşamı haz ilkesiyle; gerçeklik ilkesi arası değişimlerden ibaret olan bir bilim anlayışına sahip olurken; bunun Mythtik köklerini, Eros ve Thanatos (θάνατος, "death") devleri arasındaki mücadeleye götürür ( Göka, Topçuoğlu ve Aktay, 1996:95).

Eros, mitolojide -başlangıçtan beri var olan,- şehvet, aşk ve cinselliği temsil ettiği gibi; O doğurganlık tanrısı olarak temsil edilmektedir. Aphrodite erkeklerin kadınlara karşı olan aşkını idare ederken; Eros ise, erkek sevgisinin(erkeğin erkeğe olan sevgisi) patronu olarak temsil eder. Freud’un psikolojisinin temeli oluşturan kavramlardandır. Freudyen psikolojinin diğer bir başat kavramı olan Thanatos, ölüm iç güdüsünü ifade eder. Nyx (Night)’nin oğlu ve Hypnos (Sleep)’un ikizidir. Erken dönem mitolojide güçlü kolları olan, kaba sakallı ve vahşi yüzlü olarak temsil edilir. Bu nedenle acıyı ve kederi temsil eder. Fakat sonraları tüm bu olumsuz imajı terse çevrilmiştir. Hypnos, mitolojide, uykunun kişiselleştirilmiş halidir; ve Freudyen psikolojinin ilk dönemlerde baş kavramlarındandır. Bu da yine Mitolojiden alınmış diğer bir kavramdır.

Nietzsche ve daha sonra Freud, insanların sürekli bir şekilde, irrasyonel olan (Dionysia) ve rasyonalizmi temsil eden (Apollonian) eğilimlerle meşgul olduğunu gördü, ve bunlar üzerinden kavramsallaştırmaya gittiler ( Hergenhahm, 1997:461).

Freud 'un gözünde kültür, yüceltmeler, telafiler bastırmalar, hayali çözümlemeler ile ilgili bir mesele ve etkili bir ideoloji kavramı ile eşanlamlıdır. (Eagleton, 1996:254)

Modern ruh hastalığı veya ruh bozukluğu insanın içinde olan tanrıların sahip olduğu yetenekten kaynaklandı. Spirit ve soul, Yunan mitolojisi kökenli çağdaş tanrılardır. İdealar ailemi ve fenomenal alem ayrımı psikolojinin bilinçaltı-bilinç kavramlarına tekabül etmesi söz konusu olduğu gibi; din psikolojisinde, Hz. İsa’nın doğuşunun hem bir kutsallık içermesi hem de bir günahın kefaretini ifade etmesi şeklini alarak, psikolojinin Yunan köklerini ortaya koyar.

Nasıl ki bizler M.Ö. beş yüzlü mitoloji yıllarının açmış olduğu çığırın, meydana getirmiş olduğu bir yüzyılda yaşıyorsak, geçtiğimiz yüzyıl ile kendi başına bir bilim olma sıfatına sahip olan psikoloji de felsefe gibi Yunan mitolojisinden ve onun tanrı, tanrıçalarından kendi varoluşları için gerekli olan temel kavramları satın almasını bilmiştir.

Freud’un hadım etme ve edilme (castration) anlayışına kaynaklı eden yer, Yunan mitolojisi ve Mysteryleridir. Eleusian festivallerinde üstü kapalı ima edilen cinsel ilişkiler ve bir çocuğun doğuşu ile bunun için domuz sunma veya birçok hadım etme

edilme hikayeleri mevcuttur. Eros’un ve Afrodit’in festivallerden sosyal bilimlere taşınışı Freud tarafından olmuştur (Burket, 1987:74). Freud’un kişilik, uygarlık tanımlamaları tamamen bastırılmış ilkel dürtü, duyguları ifade etmesi anlamında tanrısal iç tepilere takabül etmesi söz konusudur. Tüm bunların özeti olarak Çağdaş Psikolojinin en önemli temalarından olan Freud’un kişilik, toplum, uygarlık şemaları ilhamını mitten alarak varlık tanımlmasına girişmiştir.

Benzer Belgeler