• Sonuç bulunamadı

PROGRAMLARIN GELİŞTİRİLMESİ

Belgede Sorunları ve Türkiye’de (sayfa 190-194)

Genel Eğitim -Mesleki Eğitim İlişkisi

1940’DAN SONRAKİ İLİŞKİLER

5. PROGRAMLARIN GELİŞTİRİLMESİ

• Mesleki eğitim programları, iş hayatındaki ge­ reksinimler esas alınarak geliştirilir. Mesleki eğitim program larının içeriği, öğrenci yetiştirdiği alanda işleri verimli olarak yapabilmesi için gerekli bilgi, beceri ve tavırları kapsamalıdır. Mesleki eğitim program larını oluşturan atelye, teknoloji, resim, meslek matematiği, mesleki fen bilgisi gibi derslerin içeriği, bireyin iş haya­ tında yaptığı görevler analiz edilerek saptanmalıdır.

Baltacıoğlu, mesleki eğitimle ilgili olarak 1927’de verdiği raporda atelye içinde okul ilkesini açıklarken şunları yazıyor: Baltacıoğlu burada yeni okul ile mes­ lek okulunu kastedm ektedir:

«Eski okulun ilkesi okul içinde atelye idi. Yeni oku­ lun ilkesi atelye içinde okuldur. Yeni okulun öğren­ cisi de eski okulun öğrencisi gibi kuramsal dersler okuyacaktır. Yalnız aradaki fark dikkat çekicidir. Yeni okulun okuyacağı kuram lar herhangi bir ku­ ram değil, tarladaki, fabrikadaki işlere ait kuram ­ lardır. Yeni okulda kuram, soyut bir zekânın terbi­ yesi değildir, iş için, üretim in selameti ve kudreti içindir... Yeni okulda bütün öğretim atelyelerden, işlerden hareket edecek, kavramlara varacaktır, iş­ le ilgisi olmayan, işe faydası olmayan kavramlar öğretilmeyecektir. Buna göre meslek okulları her- şeyden önce atelyeler, fabrikalar... şeklinde kurula­ caktır.»

1946 yılında toplanan üçüncü Milli Eğitim Şûrasın­ da mevzuat komisyonu, okulun öğrenim süresinin dört yıla çıkartılması; sanat enstitülerinin, fizik, kimya m a­ tem atik ve kuramsal teknik ders öğretmenlerinin de bu­ radan yetiştirilmesi kabul edilmiş ve 1949 yılında bu

amaçla yetiştirilen öğretmenler okullarda göreve başla­ mışlardır.

Birinci Milli Eğitim Şûrası kararlarına göre ilkoku­ la dayalı olarak birbirine paralel ve geçişleri olmayan genel eğitim ve meslek eğitimi program ları geliştirilmiş­ ti. 1966 yılında ortaokul düzeyinde eğitimin bütünleşme­ si kararlaştırıldı ve tek tip ortaokula gidildi. Bu bütün­ leşme yapılırken, 1940 yılından beri uygulamada bulu­ nan meslek okullan deneyiminden yararlanılm adı 1939 yılında olduğu gibi liseye öğrenci hazırlamayı amaçla­ mış genel program esas alındı.

1970 yılında toplanan Sekizinci Milli Eğitim Şû­ rasında ortaöğretim 9. sınıf düzeyindeki genel ve mesle­ ki programların bütünleştirilmesi kararlaştırıldı. Bu bü­ tünleşme yapılırken genel lise program lan esas alındı. Daha önceki programlarda fen ve matematik gibi ders­ lerde öğretilen ilkelerin mesleğe ve sanayiye uygulama biçimi, o ilkenin teknolojisi üzerinde durulurken son değişiklikten sonra bu dersler üniversiteye hazırlayıcı dersler durumuna dönüşerek mesleki eğitimden uzaklaş­ mıştır.

1981 yılında toplanan Onuncu Milli Eğitim Şûrasın­ da ortaöğretimin bütün sınıflarda (9, 10, 11. sınıflar) programların bütünleşmesine gidildi. Bunun sonucu ola­ rak mesleki becerileri geliştirmek için ayrılan zaman kısalmıştır; fen, m atem atik vb. genel derslerin mesleki uygulamalarla ilişkileri ortadan kaldırılmıştır.

Mesleki eğitim program larını meydana getiren tek­ noloji, meslek matematiği, mesleki fen bilgisi, meslek resmi gibi derslerin içeriği, bireyin işhayatında yaptığı görevler analiz edilerek saptanır ilkesine yaklaşık 1950 yıllarına kadar bağlı kalındığı, 1960-1980 döneminde ise bu ilkeden uzaklaşıldığı dikkati çekmektedir.

Gerçek üretim koşullarında çalışma mesleki eğitim için en iyi laboratuvardır: Mesleki eğitim en iyi olarak gerçek iş üzerinde çalışılarak öğrenilebilir. Mesleki eği­ timde kullanılan m akinalar ve uygulanan yöntem, ola­ naklar elverdiği oranda iş hayatındaki koşullara benze­ melidir.

1924 yılında John Dewey bakanlığa verdiği raporda şunları yazıyor:

«Her sanat okulu, işyeri ile sıkı bir işbirliği sağla­ mak ve öğrencileri diploma olmadan, görmüş ol­ dukları dersler ve meslekler üzerinde becerilerini arttırm ak amacı ile işyerinde çalışmaya zorunlu tutulm alıdır. Ancak bu çalışmalarda başarı göste­ renlere diploma verilmelidir.»

Baltacıoğlu, genel ve mesleki eğitimi birbirinden ayı­ ran özelliklere değindikten sonra okul ile işyeri arasında yapılacak işbirliğinin önemini şu şekilde vurguluyor:

Şimdiye kadar okulları yönetimin klasik eğitim ve­ ren kurum lar gibi meslek okullarının atelyeli okul ola­ rak düşünüldüğü halbuki bu kuram ların işçilerin geliş­ melerine hizmet edecek gerek iş çevresi olması lazım geldiği, bu kurum larda yetişenlerin bilim adamı olması değil, iş alanında yaratıcı olarak yetiştirilmeleri, meslek­ lerin gerek işyerinde veya gerek işyeri ile ilişkileri bu­ lunan kurum larda öğretilebileceğini belirtiyor.

1950 yıllarına kadar meslek okullarının okul sipariş atelyelerinde yaptıkları işlerle çevreye büyük oranda katkı sağladıkları bilinmektedir.

1970’li yıllarda meslek okulları, sanayi ile işbirliği yaparak çeşitli deneme program ları geliştirmişlerdir. Bu çok önemli bir girişimdir ve desteklenmesi gerekir.

• Mesleki eğitimde uygulanan standartlar, en az iş hayatında uygulanan standartları karşılam alıdır: Stan­ dart, öğrencinin yetişme, sanayinin becerili bir işçiden ne beklediği esas alınarak yapılmalıdır. Her meslekte başarılı olabilmek için asgari bir üretim yeterliğine ge­ reksinim vardır. Mesleki eğitim bireyi bu noktaya ka­ dar yetiştirmemişse bu öğretim ne birey ve ne de top­ lum yönünden etkili değildir.

1939 yılında yayınlanan M aarif Vekilliği Dergisi, be­ lirli standartların korunması amacı ile okul ile sanayi­ n in işbirliğini şu şekilde açıklıyor.

«Sanat okullarının mezuniyet sınavlarında, mezun­ ları ilgililere tanıtm ak ve bu okulların verimi hakkında görüşlerinden yararlanm ak üzere, İktisat Bakanlığı uz­ m anlarından, Sümerbank, Askeri Fabrikalar, özel atelye ve fabrikaların mühendis, uzman, usta ve teknisyenle­ rinden her yıl gözetmen sıfatı ile uzm anlar davet edil­ mekte ve kendilerinden sınavların sonunda edindikleri görüşleri bildiren raporlar alınmaktadır.»

Abdullah Aker, Ticaret okullarındaki durumu şöyle özetliyor:

«Orta ticaret okullarını denetlemek amacıyla 1935 yılma kadar ağırlığını hissettiren Mahalli Denetle­ me Heyetleri vardı. Bu heyetler Valinin başkanlı­ ğında, ticaret ve sanayi odalarından, borsalardan. bankacılar ve tüccarlardan seçilen bireylerden olu­ şurdu. Denetleme heyetlerinin bireysel veya toplu olarak diledikleri her anda okulu teftiş ve denetle­ me yetkileri vardı. Sınavlarda uzmanlık alanlarına göre bulunurlar, öğretmenler gibi öğrencilere not verirler öğrencilerin sınıf geçme veya kalmasına et­ kili olurlardı. Ayrıca okul hakkındaki görüşlerini valilik yolu ile Bakanlığa bildirirlerdi.»

1940’lardan sonra sanayi ile bağların zayıflama­ sı sonucu olarak, diğer boyutlarda olduğu gibi, mesleki standartlar alanında ortak çalışmaların sürdürülmediği görülmektedir. Bugün mesleki standartlar konusunda tam bir dağınıklık mevcuttur.

SANAYİ İÇİNDE YAPILAN EĞİTİMİ

Belgede Sorunları ve Türkiye’de (sayfa 190-194)