• Sonuç bulunamadı

Bireylere kazandırılacak bilgi miktarının hızla artması, sınıfların kalabalık olması ve öğretmenin giderek ders yükünün artması sonucu eğitimciler yeni olanaklar aramaya, değişik projeler oluşturmaya yönelmiştir. Diğer ülkeler öğretme-öğrenme süreçleri ortamında; öğretmen, ders kitabı, yazı tahtası ve tebeşirden başka yeni gereksinmelere cevap verebilecek basılı gereçleri, görsel-işitsel araçlar, programlı materyaller, öğretme makineleri ve benzeri eğitsel yardımcılara ihtiyaç duymuştur (Hızal, 1978). Bu öğretim araçlarının sınırlılıkları giderilerek, bireyin kendi kendine, bireysel olarak öğrenmesine olanak veren yeni yöntem ve teknikler geliştirilmiştir. Bazen yaparak, bazen gözleyerek öğrenme sağlayan ve eğitim literatüründe “programlı öğretim”, “kendi kendine öğretim”, “makine ile öğretim”, “bilgisayar destekli öğretim”, vb. isimlerle anılan bir eğitim teknolojisi uygulama modeli geliştirilmiştir (Yaşar, 1988). Programlı öğretim analitik davranışlar üzerindeki araştırmalar sonucu gelişen öğretim teknolojisidir (Jaehnig ve Miller, 2007).

Skinner, öğretmenlerin, grupla öğretim yoluyla bu işlevleri yerine getiremeyeceğine inanmakta ve öğretimde bireyselleştirilmiş yolların kullanılması gerektiğini önermektedir (Senemoğlu, 2005). Programlı öğretim yöntemi, Skinner’ın öğrenme psikolojisi alanında yaptığı araştırmalar sonucunda, onun tarafından 1954 yılında geliştirilen bir modeldir (Hızal, 1976; Pietrzyk, 1977; Wager ve Kulhavy 1993; Senemoğlu, 2005; Demirel, 2007; Anonim, 2008). Aslında ardışık araştırmaların önceki çalışmalarında sürecin çok olduğu varsayılarak programlar kullanılmıştır, fakat bunlarda programın süreç üzerindeki durumunda bağımsız değişkenler sistematik olarak incelenmemiştir (Payne, Krathwohl ve Gordon, 1967). Bu yüzden eski zamanlarda eğitme uygulanmadığı söylenebilir.

Programlı öğretim yöntemi öğrenme malzemesinin, öğrenciyi amaca ulaştıracak basamaklar biçiminde düzenlenmesi ve programlanmasıdır. Bir öğrencinin davranışsal hedeflere ulaşmasına yardım etmek üzere deneysel olarak geliştirilmiş öğrenme tekniklerinin sistematik olarak uygulanmasıyla desenlenmiş bir süreçtir (Anonim, 2008).

Gagne; programlı öğretim yöntemlerinin oluşturulmasında öğrencinin giriş ve çıkış davranışlarının dikkate alınması, yaptığı ilerlemelerin planlı ve ayrıntılı olarak belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır (Pocztar, 1976’dan Akt. Hızal, 1976).

Programlı öğretim yöntemi, bireysel farklılıkları dikkate alan, her öğrenciye kendi öğrenme hızına göre ilerleme imkanı sağlayan, öğrencinin aktif olarak derse katılımını gerektiren bir yöntemdir. Öğrenme sonucunda öğrenciye mutlaka geri bildirim ve pekiştireç verilir. Öğretimin bireyselleştirilmesini ve hatanın en aza indirilmesini temel alır. Programlı öğretimde öğretim tek tek ve sırayla gerçekleştirilir (Hızal, 1978; Demirel, 2007; Anonim, 2008).

Programlı öğretim sisteminde üç temel öğe bulunmaktadır.

1. Program, öğrenciye kazandırılacak içeriğin belirli bir sistematiğe göre düzenlendiği plandır.

2. Araç, programı öğrencinin hizmetine sunmaya yarayan bir yardımcıdır. Bunlar kitaplar, kartlar, filmler, öğretme makineleri, bilgisayar yazılımları vs. olabilir (Demirel, 2007).

3. Öğrenci, programlı öğretim uygulamasında belirli davranışlar kazanacak bireydir (Hızal,1976; Yaşar, 1988).

Programlı öğretim yöntemi üzerine yapılan birçok araştırmada etkili bir öğretme yolu olduğu bulunmuştur, fakat etkililiğini sağlayan temel öğenin ne olduğu konusunda görüş birliği yoktur (Hızal, 1976; Yaşar 1988; Çatalbaş, 1999; Hergenhahn, 1988’den Akt. Senemoğlu, 2005; Toplu, 2008; Uz, 2009). Programlı öğretim, başlı başına ya da başka bir sistem ile, ilkokul düzeyinden üniversite düzeyine kadar her yaştaki insanın eğitiminde ve birçok konuda başarılı bir şekilde kullanılabilir

(Heinich vd., 1986’dan Akt. Yaşar,1988). Fakat programlı öğretim tekniğine uygun yazılmış kitaplar ve bilgisayar programları bulunmakla beraber ülkemizde uygulanması çok sınırlıdır. Bu kitapların alıştırma kitapları öğrencilere sınıf-içi ve dışı etkinliklerde yararlı olabilir (Hızal, 1978; Demirel, 2007).

2.5.1. Programlı öğretim yönteminin temelleri

Programlı öğretim çok eskilere dayanan bir modeldir ve edimsel koşullanmanın bir formudur (Anderson ve Fretzin, 2001). Davranışçı yaklaşımı kullanan psikologlar tarafından ortaya çıkarılan “davranış kanunlarını” üniversite öğrencilerinin edindiği bilgileri kontrol etmek amacı ile eğitsel uygulamalarda kullanan S.L. Pressey tarafından 1924’te temelleri atılan bir yöntem olduğu belirtilmektedir (Hızal, 1976; Kulik, Cohen ve Ebeling, 1980; Özkılıç, 2007). Davranış psikolojisi programlı öğretimin beş özelliğinin altını çizmektedir. Bunlar, davranışsal amaçlar, faaliyet oranı, pekiştirme, konuyla ilgili art arda gelen tahmin ve kademeli ilerlemedir (Ernest Vargas ve Vargas , 1991).

Programlı öğretim yönteminin kaynağını Descartes’ın “Metod Üzerine Konuşma” isimli yapıtına bağlayanlarda bulunmaktadır. Descartes bu yapıtta dört temel prensipten bahsetmiştir. Bu özelliklerden ikinci ve üçüncüsü programlı öğretim yöntemi açısından önem taşımaktadır. Descates ikinci prensipte; inceleyeceğim güçlüklerden her birini, onları en iyi çözebilmek için, ayırabildiğim kadar küçük parçalara ayırmalıyım, üçüncü prensipte ise; en karmaşık bilgilere yavaş yavaş ve dereceli ilerleyebilmek için, bilinmesi daha basit ve daha kolay objelerden başlayarak düşüncelerimi bir sıraya göre harekete geçirmeliyim demektedir (Décote, 1967’den Akt. Hızal, 1976; Yaşar,1988). Derscartes’ın de görüşlerinden yola çıkılarak, programlı öğretim modeli karmaşık ve zor problemleri küçük bilgi birimlerine ayırarak, basitten zor doğru, yavaş yavaş ilerlemeyi sağlayan bir yöntem olduğu belirtilebilir.

Skinner, insan dışındaki canlıların davranışları üzerinde yapılan bilimsel incelemelerin insanın davranışı ve öğrenmesi konusunda önemli bilgiler

sağlayacağına inanarak, yaptığı deneysel araştırmalar sonucunda, öğrenmenin

şartlanma sonucunda oluştuğunu ve şartlanmada pekiştirmenin önemli bir öğe

olduğunu belirtmiştir (Hızal, 1976). Bu kuram öğrenme-öğretme sürecine uygulandığında, öğrencilerin istendik davranışları pekiştirildiği programlı öğretim yöntemi meydana gelmektedir. Programlı öğretimin temelleri çok eskiye dayansa da programlı öğretim yöntemini eğitime 1954 yılında uygulayan Skinner’dır (Kulik, Cohen ve Ebeling, 1980; Anderson ve Fretzin, 2001; Senemoğlu, 2005, Demirel, 2007). Çünkü Pressey bu yöntemi bulduğunda eğitime uygulanmadan vazgeçilmiştir. Yıllar sonra Skinner tekrar bu yöntemi keşfetmiştir. Böylece Programlı öğretim yöntemi öğretmen-öğrenme modelleri içerisinde yer almıştır. Ayrıca Skinner davranışçı kuramın bir temsilcisi olup bu kurama göre programlı öğretim yöntemini önerdiği için, bu yöntem genelde davranışçı eğilimli öğretmenler kullanmaktadır (Senemoğlu, 2005).

2.5.2. Programlı öğretim yönteminin modelleri

Programlı öğretim modelleri genel olarak “doğrusal program”, “dallara ayrılan program” ve “atlamalı dallara ayrılan program” modeli olarak üçe ayrılır. Genelde bunların içinde doğrusal ve dallara ayrılan program modelleri daha çok kullanılır (Hızal, 1976; Demirel, 2007).