• Sonuç bulunamadı

Okul öncesi eğitim gelişim dönemleri dikkate alındığında öğrenme açısından önemli bir yaş aralığı olan 3-5 yaş grubundaki çocukların eğitimini kapsamaktadır. Bağımsız olarak hizmet veren anaokulların yanında diğer eğitim kademeleri bünyesinde yer alan anasınıfları ve kız meslek liselerine bağlı uygulama sınıfları da okul öncesi alanında hizmet vermektedir. Ayrıca kreş, yuva, gündüz bakımevi, çocuk bakımevi ve çocuk bakım yurtlarında da okul öncesi eğitim hizmetleri verilebilmektedir (Turhan, 2011, s.

53). Okul öncesi eğitimin önemi her geçen gün fark edilmekte ve buna ilişkin bilinçlendirici çalışmalar yapılmakta yatırımlar artırılmaktadır.

Geçirdiğimiz son yüzyılın ikinci yarısında, eğitim alanında gerçekleştirilen en belirgin atılımlardan birinin, okul öncesi eğitim alanına yöneltilmiş olduğunu belirtmek yanlış olmaz. Özellikle son kırk yıldan bu yana, okul öncesi döneme ilişkin eğitimin amaçları ve programlar, birçok kez gözden geçirilmiş; yuvalar, anasınıfları ve anaokulları yurt çapında olabildiğince yaygınlaştırılmış; anne baba eğitimi konusunun önemi zaman içinde daha iyi anlaşılarak bu yöndeki çabalar daha da yoğunlaştırılmıştır (Sözer, 2008, s. 103). Okul öncesi eğitiminden birinci derecede sorumlu olan grubun öğretmenidir.

Okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin nitelikleri daha kaliteli bir eğitim yanında çocukların güvenliği ve sağlığının korunmasında açısından önemlidir.

Öğretmenler okul öncesindeki öğrencisini okulu sevdirmek ve hayat becerilerini kazandırmak konusunda sorumluluklar taşımaktadırlar.

Çocuğu, içinde bulunduğu sosyal çevresi ile bir bütün olarak görmek gerekir. Pek çok çocuk, çevresinde güvenebileceği insanlar olduğu zaman daha iyi öğrenmektedir (Oktay, 2008, s. 76). Okullar öğrencilere yaşam becerisi kazandırmada, başarılı olmada, öğrenme becerilerini kazandırma hususunda anahtar rol oynamaktadır (Bakioğlu, 2009). Erken yaşlardan başlanarak öğrenmeye ve gelişmeye gereken ilginin gösterilmesi durumunda, çocuğun ilköğretimde ve sonraki eğitim basamaklarında daha büyük başarılar sağladığını ve öğrenme güçlüklerini, gecikmelerini ve engellerini azaltabildiğini ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra nitelikli bir okul öncesi deneyimi yaşayan çocukların okula devam, okulda başarılı olma ve topluma katkıda bulunma olasılıklarının yüksek olduğu ortaya çıkmıştır (Güneysu, 2005, s. 61-62). Sağlıklı bir gelişim açısından okul öncesi yıllarda çocuklara verilecek eğitim oldukça değerlidir. Bu nedenle, günümüzde genel olarak 0-8 yaş aralığındaki erken çocukluk yıllarında çocukların eğitimine büyük önem verilmektedir (Ceyhan, 2011, s. 10). Bu süreçte eğitimden sorumlu birinci kişi öğretmen olduğundan öğretmenin alan hakimiyeti ve alanının gerektirdiği yeterli donanıma ve niteliklere sahip olması eğitimsel amaçların gerçekleşmesinde gerekli ve zorunlu olduğu düşünülmektedir.

Öğretmen yeterlikleri öğretmenlik mesleğinin etkili ve verimli olması için öğretmende bulunması gereken bilgiler, beceriler ve tutumlar olarak tanımlanmıştır (MEB, 2008, s.

8). Eğitim kurumlarının ve eğitim çalışanlarının eğitimsel amaçları gerçekleştirmek için daha etkin olmaları ve yeterliliklerinin yüksek olması, eğitim verimini artıracak faktörlerden biridir (Bakioğlu, 2016, s. 18). Öğretmenler öğrencilerle daha sık iletişim içinde olduklarından onların gereksinim ve sorunlarını en iyi bilen kişilerdir (Sözer, 2008, s. 104). Diğer eğitim kademelerinde olduğu gibi eğitimin amaçlarına ulaşması öğretmenin yeterlikleri ile orantılıdır. Okul öncesi eğitim öğretmeni alanının özellikleri gereği diğer branşlardan ayrılmaktadır. Bu alanda görevli olan öğretmenlerden beklenenler farklı olduğu gibi alana ilişkin sorumlulukları açısından da farklılaşmaktadır. Okul öncesi öğretmeni beklenen sorumluluklarını yerine getirmesi için alana ilişkin yeterli bilgi ve donanım yanında kişisel yeterliklerinin de olması gerekmektedir. Okul öncesinde eğitimin başarıya ulaşmasının ön koşullarından biri öğretmenlerin mesleki yetkinliğe sahip olmasıdır. Öğretmen, eğitim sisteminin temel

yapı taşlarından biri olarak kabul edilmekte ve bu yetkinliklerin geliştirilmesi önerilmektedir.

Sürekli öğrenen, sürekli araştıran, sorgulayan, düşünen, insiyatif alan, yaratıcı düşünebilen, problemlere farklı çözümler üretebilen öğretmenlere ihtiyaç duyulmaktadır (Jackson, 2013, s. 5). Öğretmenlerin niteliklerini kişisel nitelikler ve mesleki nitelikler olmak üzere iki ana başlık altında toplamak olanaklıdır. Öğretmen mesleki nitelikleri ile eğitim süreçlerini başarıyla sürdürdüğü gibi, kişisel nitelikleri ile çocukların kişilik gelişimi üzerinde etkili olur. Öğrencilerin okula ve öğrenmeye ilişkin tutumları üzerinde de öğretmenin yaklaşımları etkili olmaktadır (Yaşar, 2008, s. 193). Bu bağlamda öncelikli olarak öğretmenlerde bulunması gereken genel ve özel alan yeterliklerinin belirlenmesi gerekir. Sonrasında ise bu yeterlik alanlarını geliştirmeye yönelik, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Eğitimin dinamik bir süreç olduğu düşünüldüğünde öğretmenin de niteliklerinin sürekli olarak geliştirmeyi hedeflemek gerekmektedir (MEB, 2008). Öğretmenlerin niteliklerini artırmak için mesleki yaşamlarında eğitim ve gelişme fırsatlarını kullanmaları beklenir.

Bu süreçte öğretmenin teknolojik gelişimin hızına ayak uydurması, güncel öğretme etkinlikleri ve yöntemlerini kullanması gerekir (Bakioğlu, 2009). Tüm bunlar düşünüldüğünde öğretmenin niteliği ve yeterliğinin önemi ortaya çıkmakta eğitim sisteminin değişik basamaklarında görev yapan öğretmenlerin nitelikleri üzerinde durulması gerekmektedir. Çünkü öğretmenlerin nitelik düzeyi eğitimin niteliğini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir.

Çağın getirdiği tüm teknolojik olanaklar, eğitim çabalarına, ancak, öğretmenin canlı kişiliği ile umulan katkıyı sağlamakta ve yararlı olmaktadır. Bu noktada, öğretmenin kişiliği, nitelikleri, meslekî yeterliği ve öğretmenlik mesleğine yönelik tutumu büyük önem taşımaktadır (Sözer, 1996, s. 113). Öğretmen yeterliklerinin geliştirilmesi ulusal bir önceliktir. Her davranışı ile örnek olan, model olma vasfını her daim üzerinde bulunduran, bilgi ve beceri yanında erdem ile de donanmış öğretmenler yetiştirmek Türkiye’nin önemli meselelerinden biri olmalıdır. Son yıllarda, eğitim alanında görülen gelişme ve yenileşmeler, doğal olarak öğretmenin görev ve sorumluluklarına da yeni boyutlar getirmekte; öğretmen yetiştirme sistem ve programlarının daha işlevsel bir

çerçevede, gereksinimlere uygun, daha nitelikli öğretmenler yetiştirme zorunluluğunu da gündeme getirmektedir. Yeni neslin sağlıklı üretken bir nesle dönüşmesi bu öğretmenlerin yetişmesine bağlı olacaktır. Bu amaçla resmi okullarda çalışan okul öncesi öğretmenlerin mesleki yeterlik ve görevlerine ilişkin öğretmenlerin ve yöneticilerin görüşlerinin tespit edilmesi ve bu doğrultuda okul öncesi öğretmenlerinin mesleki yeterliklerine yönelik çıkarımlarda bulunulması hedeflenmiştir.

Okul öncesi öğretmenlerinin bir çok sorumluluğu olmasına rağmen bakıcılık rollerinin daha öncelikli olduğuna ilişkin algıların olduğu bilinmektedir. Oysaki okul öncesi öğretmeni öğrencilere yaşam becerileri ve öz bakım becerileri kazandırmanın yanında onlara Türkçeyi doğru kullanma, temel kavramları anlama, sağlıklı iletişim ve sosyal beceriler kazandırma, ilkokula hazırlama gibi sorumluluklarını da yerine getirir.

Buradan hareketle okul öncesi öğretmenlerinin görev ve yetkinlikleri hakkında yönetici ve öğretmen görüşleri ortaya konulması okul öncesi öğretmenlerinin görev ve yetkinliklerine ilişkin olarak bakıcılık rolü mü eğitimcilik rolü mü ön planda olduğunu tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca okul öncesi öğretmenlerinin sorumluluklarına ilişkin yöneticilerin ve diğer alan öğretmenlerinin neler düşündüğü ve beklentilerinin neler olduğu belirlenmiştir. Bu çerçevede okul öncesi öğretmenleri kendilerine ilişkin algılarla ilgili öngörü kazanması ve mevcut olumlu algıların gelişmesi olumsuz algıların giderilmesi için davranış düzenlemesi yapabilmeleri adına öneriler getirilmiştir.

Algıların oluşmasında tek etken okul öncesi öğretmeni olmadığı bir gerçektir. Eğitim sistemi, yapılanması, Bakanlık politikaları, basın yayın kurumları velinin eğitim seviyesi ve bilinç düzeyi ile diğer çevresel koşullar düşünceleri etkileyen faktörlerden bazıları olduğu düşünülmektedir.