• Sonuç bulunamadı

3. YENİ KAPİTALİZMDE PREKARYALAŞMA SÜRECİ

3.2. Prekaryanın Oluşum Nedenleri ve Büyümesi

3.2.2. Prekarya Kimleri Kapsıyor?

Sermaye ulusal sınırları aştı, üretim araçlarının tanımı zorlaştı, emek süreçleri güvencesiz ve esnek hâle geldi, çok sayıda işçiyi toplayan büyük fabrikalar teknoloji yoğun küçük birimlere dağıldı, her şey özelleştirildi, vergiler bütün nüfusa yayıldı, burjuvazi fabrika kapısında hesaplaşacağınız somut bir sınıf olmaktan çıktı, sendikalar güçsüzleşerek mafyalaşmaya başladı. “Kendisi için sınıf” tan giderek “kendinde sınıf” a dönüşen proletarya elbette ortadan kalkmadı fakat küresel olarak çok parçalı, maddi çıkarlar ve kültürel bakımdan tekil ülkeler içinde bile heterojen (ayrışık) hâle geldi. Ne yapacağı belli olmayan geniş bir “lumpen proletarya” kitlesi oluştu. Bu arada, geçmişte devlete ve büyük şirketlere yakın duran elit profesyonel meslekler, iş

güvenceleri ve maddî imkanlarıyla birlikte toplumsal statülerini kaybetmeye başladılar. Aslında bu yeni bir olay değildi. Ernest Mandel daha 1970’lerde teknisyenlerin, mühendislerin, öğretmenlerin, hekimlerin giderek ayrıcalıklarını kaybedeceklerine ve proleterleşeceklerine işaret etmişti. İş temelinde edinilen statünün kaybedilmesi, farklı gelir dilimlerine mensup olmalarına rağmen tıp profesörü ile kâğıt toplayıcısını, devlet memuru ya da şirket çalışanı ile bakkal ya da inşaat işçisini aynı belirsiz gelecek beklentisi ve güvencesizlikte birleştirdi.

Neoliberal kapitalizm Devlet’i devre dışı bıraktı. İstikrarı sağlamakla, kriz dönemlerinde kamu parasını iktisadi dengeleri kurmak, istihdam düzeyini korumak için kullanmakla görevli bir fail olmaktan giderek uzaklaşan Devlet, sadece kendi krizine çözüm bulmaya çalışan, ülkesinin ve halkının değil sadece kendisinden beslenen dar zümrelerin geleceğini düşünen, kendi çıkarlarını kollayan bir baskı aygıtına, bir “anonim şirket”e dönüştü.137

Standing, kavramsal çerçevesinde, günümüz dünyasında sosyal sınıfları altı ayrı kategoride analiz eder. İlki, son derece varlıklı, zengin küresel bireylerin oluşturduğu “elit sınıf” dır. Bu sınıfın hemen altında “maaşlılar” vardır. Tam istihdam çevrelerinde çalışan bu gruplar hem devlet hem de özel sektör işlerinde çalışmaktadır ve genel olarak da sosyal konumlarından memnundurlar. Maaşlı sınıfın yanında bir de “profisyen” sınıftan bahsetmek olanaklıdır. Profesyonel ve teknisyen olarak düşünülebilecek bu kesim, sözleşmeye dayalı yüksek gelirlere sahip olabildiği gibi kendi işlerinde de çalışabilmektedir. Profisyen grubun altında el emeğiyle çalışan işçi sınıfı vardır. Tüm bu grupların dışında, işsizler ordusu bir sınıf oluştururken, prekarya da ondan ayrıksı biçimde konumlanan özgül bir sınıf olarak öne çıkmaktadır.138

Standing’e göre kesin rakamlarla ifade edilmese bile pek çok ülkede yetişkin nüfusun dörtte birinin prekaryaya dahil olduğu söylenebilir. Prekarya, düşük ücrete çalışmaktan ziyade, herhangi bir mesleki kimlik duygusuna sahip olmamakla ilgilidir.139

137yavuz-alogan-kose-yazilarihttps://www.aydinlik.com.tr/prekarya (Ağustos-2018) 138Guy Standing, a.g.e., s. 21-22

Geliri güvence altında olmayan ve gelir yapısı diğer gruplardan farklılık gösteren, ihtiyaç duyduğu zaman yakınlarından destek göremeyen, garanti altına alınmış devlet ya da şirket yardımı olmayan, ekonomik anlamda birikim yapma şansı olmayan, kendisini emek camiasının bir parçası olarak görmeyen ve son olarak zamanının kontrolünü yitirmiş, pek çok şeyi zamansal açıdan kısa bir süre içerisine sıkıştırılmış kişi, prekarya olgusunu yeniden tartışmaya açan Standing’e göre prekarya sınıfının bir mensubudur. Standing, bu özelliklerin yanı sıra “kısmi vatandaşlık” vurgusu yapar. Kısmi vatandaş, çoğunu göçmenlerin ve kriminalize edilmiş suçluların oluşturduğu ve çeşitli nedenlerden dolayı devletin normal vatandaşlarına kıyasla sınırlı haklarla kısıtlanmış olan kişilerin tanımıdır. Standing’in yapmış olduğu çalışmaya göre net rakamlara ulaşılamamakla birlikte birçok dünya ülkesi nüfusunun yaklaşık ¼’lük kısmını prekarya sınıfı oluşturmaktadır. GuyStanding’e göre özellikle küreselleşme hareketinin her geçen gün hızını daha da artırması ve neo-liberal politikaların bu sürece eşlik ediyor olması bir güvensizlik atmosferi yaratmakta ve bu süreç bir şekilde herkesi prekaryalaştırmaktadır. Yaşadıkları güvencesizliğin özellikleri farklılık arz etse de etnik azınlıklar, kadınlar, kriminalize edilmiş suçlular, stajyerler, gençler ve yaşlılar prekaryalaşma sürecinin baş aktörleri durumundaki bireylerdir. Prekaryalaşma süreçleri bakımından ele alındığında özellikle kadınların çalışma ortamında güvencesizlik eksenli de olsa daha fazla görünür olması; erkeklerin buna karşılık ekonomik durgunluk içerisinde bulunması; yine milyonlarca genç işsize iş piyasasında rakip olabilecek ölçüde yaşlı kesimin emek gücüne tekrar dahil ediliyor olması; her geçen gün birçok yetişkinin toplumsal açıdan fark edilebilecek ölçüde engelli konumuna itilmesi ve çok fazla sayıda insanın kriminalize edilmesi prekaryanın dünya ölçeğinde genişlemesinin temel sebepleri arasında sayılmaktadır. Bir başka yönüyle prekaryayı tanımlayacak olursak eğer; prekaryalaşmak demek herhangi bir mesleki gelişme ve yetkinleşme hissine sahip olmadan sadece performansa dayalı yaşam biçimlerine ve çalışma sürecine bağlantılı olmayı ifade eder. Ayrıca prekaryalaşma tanımı, kurgulanmış bir mesleki ortamın yani ABD menşeli ‘hijyen danışmanı’ (tuvaletleri temizleyen kişi) ve Fransa menşeli ‘yüzey teknisyeni’ (temizlikçi kadınlar) gibi havalı isimlendirmeler yoluyla çalışma ilişkilerinin güvencesiz atmosferini perdeleme çabasının gün yüzüne çıkarılması konusunda anahtar niteliği taşımaktadır.

Prekarya sürecinin hızlanması ve bu gruba her geçen gün birilerinin daha süratli bir biçimde katılıyor olmasının temel sebepleri olarak küreselleşen ve esnekleşen emek piyasası, yine bu doğrultuda siyaset olgusunun ve birimlerinin esnekleşme politikaları çerçevesinde gelişen sübvansiyon devleti anlayışı, finansal kriz, ücret ve sözleşme esnekliği, kamu sektörünün işlevsizleştirilmesi, mesleklerin parçalanması, taşeronlaşma ve benzeri örneklerde görüldüğü gibi güvencesiz istihdam biçimlerinin oluşumu ve kolektif toplumsal dinamiklerin ve organize tepkinin gelişememiş olması sayılabilir. Standing çalışmasında; Rusya, ABD, Çin, Fransa, Almanya, İngiltere, Japonya ve Hindistan gibi çok farklı sosyo-kültürel, siyasal ve iktisadi geçmişleri ve birikimleri olan ülkelere gözünü çevirmiş ve yapmış olduğu araştırmalar kapsamında elde ettiği benzer sonuçlar onu, prekaryanın ve prekaryalaşma gerçeğinin artık küresel bir nitelik kazandığı sonucuna ulaştırmıştır. Küreselleşme süreci beraberinde emeğin esnekleşmesi ve güvencesizleşme sorununu meydana getirdi. Bu kapsamda rekabet ve büyüme politikalarına odaklanan neo-liberal akım, kronik bir belirsizlik içerinde ve istikrarsız bir prekarya sınıfını yarattı. Kalabalık nüfusu ve ekonomik politikalarıyla ucuz işgücü arayışında olan küresel sermayeye ihtiyacını veren Çin, bu bakımdan hem esnekleşme hem de güvencesizleştirme politikalarının kuvvetli bir şekilde uygulanması konusunda neo- liberalizmin elini güçlendirmektedir. Çin piyasalarındaki düşük ücretler ve işçi hareketliliği dünya ölçeğinde ücretler arasındaki farkın açılmasına yol açmış ve emek piyasasını bu anlamda esnek ve güvencesiz çalışma ortamı karşısında güçsüz bırakmıştır. Yıllık işçi devir oranı %40’ları bulan ve düşük ücret ve çalışma yoğunluğu bakımından esnek emek politikalarının en önemli göstergelerini sunan, bir bölümü Sony, Apple, HP ve Nintento gibi markalara ait olan dünyanın en büyük fason üretim merkezi Şenzen’deki ‘Foxconn Şehri’ ve benzeri sermaye oluşumları, prekarya sürecinin küresel ölçekte hızlıca gelişmesinin en önemli nedenleri arasındadır.

Guy Standing, prekaryayı küreselleşmenin çocuğu olarak ifade etmektedir. Temel dinamiğini küreselleşme dalgası ve neo-liberal modelin esnekleşme politikalarının oluşturduğu bu sınıf, dünyanın neredeyse tamamına yayılan, niteliği ne konumda olursa olsun güvence kavramından asgari düzeyde dahi yararlanamayan ve sayıları giderek çoğalan günümüz insan tipolojisinin fotoğrafıdır. Bu yönüyle prekarya

kavramı, esnekleşme politikalarının çalışma ilişkilerini ve toplumsal hayatı nasıl etkilediğini açıklamakla kalmayıp; ayrıca kavram, yakın tarihte yaşanan Arap Baharı, Occupy, ABD ve Londra’da yaşanan toplumsal hareketlerin dinamiklerini anlayabilmek açısından da önemli bir potansiyel taşımaktadır.140