• Sonuç bulunamadı

Postmodern Bireyin Mistik Arayışları Sürecinde Tasavvufun Rolü

2.2 Aşk ve Bab-ı Esrar

2.2.5 Đzleksel Kurgu

2.2.5.2 Postmodern Bireyin Mistik Arayışları Sürecinde Tasavvufun Rolü

kendilerini anlamlandırma sürecindeki tasavvufi yaşantıyla karşılaşmaları yönünden nasıl bir tasavvuf okumasının gerekli olması noktasında soru işaretleri doğurmuştur. Tasavvufun özünden uzaklaştırılarak yanlış bir aktarımı başta Ömer Tuğrul Đnançer gibi birçok tasavvuf sevdalısını harekete geçirmiştir. Karakterlerin kendilerini arayışları süreci içerisinde tasavvufla karşılaşmaları onları doğal olarak bu mecraya yöneltmiştir. Fakat yazarların özellikle Mevlana ve Şems eksenli olarak sundukları tasavvufi yaşantı ne derece doğrudur? Batı mistisizmi ile Đslam tasavvufunun ve Doğu mistisizminin karıştırılıp karıştırılmadığı sorulan diğer sorular olarak dikkati çeker.

Aşk romanında Ella Rubinstein’ın aile yapısı ve hayata bakışı onu arayışın eşiğine getirmiştir. Evlenirken özellikle dini öncelikli mesele olarak önüne koyar. Nitekim kendisi gibi bir Yahudi ile evlenir hatta kızı Jeanette, Hıristiyan bir gence aşık olunca annesinin onların aşkına karşı olmasını dinsel farklılık olduğunu çekinmeden annesinin yüzüne söyler (Şafak, 2009:21). Böylesi bir insanın dinsel anlamda dönüşüm sürecine girmesi Aziz Zahara ismindeki postmodern bir sufiyle tanışmasından sonra başlar. Aziz’in sunduğu postmodern sufizm anlayışı dinsel farklılıkları ortadan kaldırır. Böylece bir Yahudi ile bir Müslüman hayata bakışlarının benzer olduğunun farkına varır ve istedikleri gibi yaşayabilir. Batılı bir tip olan Ella, pasif bir yaşantıya sahiptir. Onun bu pasif yaşantısını değiştirecek olan şeyse Aziz olur.

Moda tabirle mistik eğilimler, postmodern bireyin kendisini anlamlandırma sürecinde etkili bir güce sahiptir. Đnsanın anlam arayışı, içinde yaratıcının olmadığı kişilerin kendi gizil güçlerinin farkına vardığı yeni bir dinsel yapı oluşturmaktadır. Bu dinsel yapı, edebiyattan, müziğe sanatın birçok dalında kendisini hissettirir. Nitekim,

Aşk romanında da “Dinin şekle dair kuralları, kısmen de olsa geri planda tutularak,

farklı bir tasavvuf okuması gerçekleştirilmiştir.” (Şengül, 2010:654). Tasavvufi

söylemin mahiyetinin mistik söylemle karıştırılması insanların farklı bir tasavvufi anlayış oluşturmasına sebep olur. Şafak’ın çeşitli röportajlarında dile getirdiği gibi tasavvufun yanında mistisizmle de ilgilenmesi sunduğu şeyin tam olarak Đslami Tasavvuf olmadığı gerçeğini ortaya koyar.

Romanda iki karakter dikkatimizi çeker. Bunlardan ilki mutaassıptır. Mutaassıbın, antipatik duruşu onun söylediklerinin tersinden okunması gerektiğini ortaya koyar.

“Yazar, ‘Mutaassıp’ tipini, şekle dalan ve dinin öngördüğü şekli anlamları dahi anlamakta zorluk çeken; hayatın ve dinin özünü, baktığı dar pencere dolayısıyla algılaya-mayan kişileri görüntülemek için oluşturmuştur. Böylece okur, kendisini, sempatik olmayan klasik din adamı karakteri olan ‘Mutaassıp’tansa, sempatik olan ve klasik olmayan ‘Şems’ karakterine daha yakın hisseder. Romanda Şems’in bir karakter, Mutaassıp’ın da bir tip olarak karşımıza çıkarılması, yazarın vermek istediği mesajla

ilgilidir.” (Şengül, 2010:654).

Mevlana’dansa Şems’in daha aktif bir karakter olarak seçilmesi onun marjinal duruşu üzerinden farklı bir tasavvuf okumasına imkan arama girişimidir. Aynı durum Bab-ı Esrar romanında da dikkati çeker. Orada da aktif olan karakter Şems’tir.

Đçi boşaltılmış bir Đslami tasavvuf yaşantısı dikkatleri çeker. Bu yaşantıda şeriatın kuralları yok denecek gibidir. Karakterlerin yönlendirildiği şey dinler üstü tasavvufi bir yaşantıdır. Fakat bu noktaya erdirilmeye çalışılan karakterler ilk basamak olan şeraite bulaştırılmadan geçirilir. Oysa; “Şeriat temeldir, tasavvuf ise binadır” (Kuşeyri, 1991:61) anlayışı hemen hemen yok sayılmıştır. Özellikle Eva de Vitray Meyerovitch’in yaşadığı gizemli tecrübeler her iki romana da dayanak oluşturmuştur. Meyerovitch’in Fas’ta bir dergâhta yaşadıkları kurgusal düzeyde Zahara’nın Fas’ta eğitim görmesiyle benzerlik gösterir (Mayerovitch, 2009:102). Yine Meyerovitch’in anne ve babasının dinlerinin farklılıkları, Ella’nın da kaderi olur (Meyerovitch, 2009:50). Konya’da yaşadığı gizemli olaylar da Bab-ı Esrar’ın kurgulamasını oluşturur.

Dil düzeyinde seçilen kelimeler ve kişilerin konuşma biçimleri de nasıl bir tasavvufi söylem oluşturulmak istendiğini ortaya koyar. Zira Aşk romanında Mevlana’dan Rumi olarak söz edilir. Şems’in üslubu sarhoşun veya sokaktaki herhangi

birinin üslubundan farklı değildir. Aziz, tasavvufun çile aşamalarını geçmesine rağmen Ella ile olan diyalogları sıradan batılı bir genci andırabilir.

Her iki romanda temel iki sorun vardır. Başkarakterlerin yaşadığı manevi sıkıntılar vardır. Her ikisinin de yaşadığı sıkıntıların odak noktasında babaları durmaktadır. Devamında hayat arkadaşları ile ilgili sıkıntıları mevcuttur. Onları bu sıkıntılardan kurtaracak olan Mevlana ile Şems’in kişilikleridir. Fakat dikkat edilmesi gereken şey tasavvufi yaşantı bu insanlara kendi hayatlarındaki sorunlarını tıpkı yoga gibi veya herhangi bir mistik eylem gibi çözdürmüş ama onları içine alamamıştır. Ella’daki değişim onu Đslami bir yaşantıya sürüklememiştir. Sadece klasik bir batılı gibi radikal kararlar alabilmesini sağlamıştır. Otel odasında evli bir bayanla bir tasavvuf erbabının yaşadıkları tasavvufun imkanları dahilinde değildir. Fakat bu insanların yaşadığı serbest durum tasavvufi açıdan sorgulanabilir olmalıdır.

Sonuç olarak Aşk ve Bab-ı Esrar romanlarındaki karakterlerin kendilerini arayış sürecinde yollarının tasavvufa uğraması onların tasavvufi bir yaşantıyı seçtikleri algısını oluşturmamalıdır. Mistik eğilimlerin yanlış bir okumayla tasavvufla karıştırılabileceği aşikârdır. Tasavvufun sunduğu şey sınırsız bir hayat değildir. O, “bilinçaltına bilinçten

daha çok önem vererek” (Aresteh, 2000:22) insana gerçek benliği bulmanın araçlarını

sağlar. Aşk ve Bab-ı Esrar romanlarındaki karakterlerin yolu tasavvufla kesişir ve bu sayede bazı günlük sıkıntılarını aşabilirler. Tasavvuf, Onların özbenine dönüş sürecini veya gerçeği yorumlama imkânını sağlayamaz. Neticede tasavvufi bir söylem içine girmekle, mistik eğilimlerden etkilenmenin farklı olduğu ortadadır.

2.2.5.3 Sembolik Söylem