• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I: BATI AVRUPA’DA POPÜLİST RADİKAL SAĞIN GELİŞİMİ VE

1.1. Genel Çerçeve

1.1.2. Popülist Radikal Sağın Tanımlanması

RN, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ve İtalyan Kuzey Ligi (NL) gibi partiler son zamanlarda Batı Avrupa'nın önde gelen aktörleri olarak ortaya çıkmışlardır. Kamuoyunda ve akademik tartışmalarda giderek daha fazla yer almaktadır. Bu partiler genel olarak farklı etiketlerle nitelendirilerek, ayrı bir ailenin üyeleri olarak kabul edilir: Aşırı sağ, göçmen karşıtı, milliyetçi, yabancı düşmanı, popülist, faşist gibi tanımlamalar kullanılmaktadır. Uygun tanımlar konusunda fikir birliği hâlâ eksik olsa da çoğu gözlemci bu partilerin belirli politika hedeflerini ve retorik özelliklerini paylaştıkları konusunda hemfikirdir. Bu partiler, 1980'li yılların sonlarından bu yana Batı Avrupa demokrasilerindeki oy artışlarından dolayı büyük dikkat çekmiştir

(Art, 2011). Avusturya, Danimarka ve İsviçre gibi ülkelerde, 1990'lı ve 2000'li yıllar arasındaki toplam oyların beşte biri ila dörtte birini almayı başarmışlardır. Ancak, diğer Avrupa demokrasilerinde hem dış sınırlamalardan hem de çoğunlukla seçim kurallarından veya temsiliyete yönelik yüksek barajdan ve parti seviyesinde örgütsel veya liderlik değişkenlerinden dolayı, başarıları daha sınırlı kalmıştır.

Bu politik fenomenin daha doğru biçimde teorileştirilmesi, konuyla ilgili canlı akademik tartışmayı geliştirmek ve desteklemek için gereklidir. Batı Avrupa demokrasilerindeki PRS partilerinin potansiyel politik etkisinin araştırılmasından önce, böylesi partilerin programlarının temelinde yatan ideolojiyi daha iyi anlamak çok önemlidir. İlgili literatürden yararlanarak, PRS parti ailesinin operasyonel bir tanımını sağlamak için bu partilerin temel özellikleri belirlenmeye çalışılacaktır.

1.1.2.1. Cas Mudde’un Tanımlaması

Çeşitli sosyal bilimciler, “popülist radikal sağ” (PRS) siyasi parti kategorisini tanımlamayı amaçlamıştır (Kitschelt, 1997; Norris, 2005). Bu farklı tanımlama çabaları, aynı zamanda kavramsal bulanıklığı da beraberinde getirmiştir. Bazı sosyal bilimciler “neo-popülist” ya da “ulusal popülist” gibi tanımlamalar kullanırken, diğerleri “aşırı sağ”, “göçmen karşıtı” veya “yabancı düşmanı” tanımlamalarını tercih etmiştir. Hollandalı siyaset bilimci Cas Mudde (2007) ise “popülist radikal sağ” terimini öne sürmüştür. Sosyal bilimciler giderek daha yoğun biçimde bu kavramı ve ilgili tanımlamasını kullanmaktadır.

Mudde’a (2007) göre PRS partileri, giriş bölümünde de vurgulandığı üzere nativist, otoriter ve popülisttir. Nativizm, devletin sınırları içerisinde yalnızca yerli grubun üyelerinin yaşamasını savunan ve yerel olmayan unsurların (kişi ya da fikir) homojen ulus devleti temelden tehdit ettiğini iddia eden bir ideolojidir (Mudde, 2007:19). Yerli olmayan kişiler, göçmenler veya farklı ırka ya da dine mensup kişiler olabilir (Albertazzi ve McDonnell, 2008).

PRS partilerinin paylaştığı ikinci unsur ise otoriterliktir. PRS partileri toplumlarının sıkı kurallar çerçevesinde yönetilmelerini talep eder. Bu nedenle kanun ve düzen kavramlarını güçlü biçimde vurgularlar. Bu bağlamda, kuralların ihlal edilmesi ve yasalara karşı gelinmesi ciddi biçimde cezalandırılmalıdır.

PRS partilerinin üçüncü ana unsuru popülizmdir. Popülizm, iyi halkın kötü elitler tarafından aldatıldığı bir kavram olarak değerlendirilebilir (Hawkins, 2010). Elit, bu bağlamda; bencil, kibirli ve yozlaşmış bir olgu olarak kabul edilir. Bu eleştiri; siyasi elite (kurulu siyasi düzen ya da siyasi bir kast), ekonomik elite (büyük şirketler, bankalar) ya da kültürel elite (akademisyenler, yazarlar ve entellektüeller) karşı olabilir. PRS partilerinin ideolojik özellikleri ayrıntılı biçimde ikinci bölümde ele alınacaktır.

Günümüzde, PRS partileri Avrupa bütünleşmesine oldukça eleştirel yaklaşmaktadır. Bu partilerin, Avrupa şüpheci tavrı, nativist ve popülist bakış açılarına uymaktadır. Avrupa’da modern PRS partilerinin siyasi programlarının hepsinde, diğer Avrupa ülkelerinden gelen göçmenlere ve AB elitlerine karşı olumsuz bir tutum söz konusudur. Bununla birlikte, PRS partilerin Avrupa şüpheci olması bu partileri popülist radikal sağ yapan bir unsur olmadığını vurgulamak önemlidir. Örneğin Belçika’daki Flaman Çıkarı Partisi (Vlaams Belang) ve RN gibi siyasi partiler her zaman AB’ye karşı negatif bir tutum içerisinde yer almamıştır.

Her ne kadar PRS partilerinin birçok ortak özellikleri olsa da birbirlerinden önemli açılardan ayrılırlar. Örneğin dış politika ya da eşcinselliğe yönelik tutumlar söz konusu olduğunda, farklı PRS partileri taban tabana zıt konumda yer alabilmektedir. Ne var ki bunlar muhafazakâr ve liberal parti aileleri içerisindeki farklılaşmalardan daha fazla değildir. Ancak, bu durum uluslararası düzeyde başarılı biçimde işbirliği yapabildikleri anlamına gelmemektedir. Tam tersine, PRS ailelerinin uluslararası işbirliğine yönelik çok sayıda çaba başarısızlığa uğramıştır.

PRS partileri, yerleşik sosyokültürel ve sosyopolitik sistemi reddetmeleri konusunda radikaldir. Bireysel ve toplumsal eşitliği reddetmeleri, marjinalleşmiş grupların sosyal entegrasyonuna karşı muhalif olmaları ve açık ırkçılık olmasa bile yabancı düşmanlığı konusunda, kaygı ve hayal kırıklığını araçsallaştırmada popülisttirler. Kısacası, birey ve ekonomi üzerindeki klasik bir liberal pozisyonu, aşırı sağın sosyopolitik gündemiyle birleştirme eğilimindedirler.

Tezin ampirik bölümlerinde, bu ideolojik özelliklerin gerçekte bu parti ailesine dâhil olan partilerde gerçekte gözlemlenip gözlemlenmediği araştırılacaktır. Göç karşıtlığı, İslam ve sembollerine olan karşıtlık ve yabancı karşıtlığının bu partilerin başarısını açıklamada ön

planda yer aldığını iddia etmek mümkündür. PRS partileri, göçmenlere, Müslümanlara ve yabancılara karşı toplumda var olan kaygı ve korkuları yaygınlaştırmakta ve bir ötekileştirme politikası izlemektedir. Bu söylemin yeniden üretimi çeşitli ülkelerde benzer biçimde işlemektedir. Bu söylemler arasında, göçmenlerin suç oranlarını yükselttiği, refah devletinin suiistimali, yerli halkın iş olanaklarını azalttıkları, eğitim ve sağlık standartlarını düşürdükleri ve kadınlara baskı uyguladıkları tezleri mevcuttur. Cas Mudde’un tanımı, Batı Avrupa’da yer alan partilerdeki ideolojk öğeleri diğerlerinden daha derinlemesine içermesiyle diğerlerinden ayrışmaktadır. Özellikle söz konusu partilerin mevcut sosyo-kültürel ve sosyo-politik düzene karşıtlığını açıklayan radikalliklerine yapılan vurgunun söylemsel düzeyde de ayrıntılı biçimde incelenmesi gerekmektedir. Aynı zamanda bu partilerin önemli bir özelliği olarak tanımlanan popülist vurgu da eleştirel söylem analizi metodu ile incelenmeye muhtaçtır.