• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I: BATI AVRUPA’DA POPÜLİST RADİKAL SAĞIN GELİŞİMİ VE

1.1. Genel Çerçeve

1.1.3. Popülist Radikal Sağın Sınıflandırılması

PRS partileri hakkında mevcut literatürün büyük bir kısmı sınıflandırma çabalarına ayrılmıştır ve PRS partilerini diğer partilerden ayıran en önemli özellikleri tanımlamayı amaçlamaktadır. Bu bölüm, PRS ile ilişkili olan partilerin en küçük ortak paydasını ayırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, burada, PRS ailesine dâhil edilmek üzere herhangi bir partinin göstermesi gereken gerekli ve yeterli unsurlar ortaya konulacaktır. Sınıflandırma girişimleri, oy tabanlarının ortak sosyoekonomik özelliklerinin analizinden ziyade, bu partilerin ideolojik çekiciliğine odaklanacaktır.

Geleneksel ayrışma (cleavage) modelleri yaklaşımı, sosyoekonomik koşullar ile parti seçimi arasındaki bağlantı üzerine odaklanmaktadır. Bununla birlikte, sınıf temelli oy kullanma ve tek bir parti tercihi, sanayileşme ve işçi sınıfının ayrışması gibi geniş kapsamlı toplumsal değişimlerle birlikte dönüşüme uğramış; sosyal sınıflara dayanmayan alternatif ayrışma çabalarını yoğunlaştırmıştır (Kriesi, 2010, Evans ve De Graaf, 2013). Daha açık bir ifadeyle, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerde, sosyal ayrışmaya dayanan bu oy verme modeli, giderek önemini kaybetmiştir. Bununla ilgili olarak, seçmenlerin temel özelliklerine bakarak partilerin sınıflandırılması, seçim volatilitesinin giderek artmasıyla karmaşıklaşmakta, seçmenlerin kısa vadede bile oylarını değiştirmeye daha

eğilimli oldukları görülmektedir. Bu nedenle, partilerin programatik ve ideolojik konumlarıyla belirlenen arz tarafına odaklanma gerekli hale gelmiştir.

Bu arz yönlü yaklaşım, hem popülist radikal sağı kavramsallaştırmak hem de daha sonra diğer partilerin politika gündemi üzerindeki etkisini değerlendirmek için kullanılmaktadır. Bu tezde de arz yönlü yaklaşım vurgulanmakta ve PRS partilerinin popülizm, radikalizm/otoriterlik ve nativizm çerçevesinde uyguladığı temel söylemsel stratejiler olan; İslam ve sembollerine karşıtlık, göç karşıtlığı ve yabancı karşıtlığına odaklanılmaktadır.

Sosyal bilimciler bu tür kısıtlamaları, partileri post-materyalist ve değer bazlı olarak ayrıştırarak aşmaya çalışmıştır (Inglehart, 1990). PRS partileri kategorisini teorileştirmek için seçmenlerin sosyoekonomik ve sosyokültürel özelliklerinin yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Bu çalışma, prototipik PRS partisini ana hatlarıyla tanımlayan farklı ideolojik nitelikleri incelemektedir. İdeolojik nitelikler, bu tezin ampirik bölümünü geliştirmek için gerekli bir başlangıç adımıdır. İlgili literatürdeki zenginliğe rağmen, PRS partilerinin tanımlanması özellikle zor olmakta ve diğer parti kategorilerinden ayırt etmek için en uygun kriterler etrafında konsensüs hâlâ sınırlı kalmaktadır.

Bu partilerin sınıflandırılması konusundaki en önemli literatür katkısından önce, buradaki partileri diğer aşırı sağ oluşumlardan ayıran temel bir sınır çizgisinin altını çizmek gerekir. Özellikle çoğu araştırmacı, aşırı sağ partileri iki farklı kategoriye ayırmıştır: “aşırı sağ” partiler ve “radikal sağ” partiler (Mudde, 2005; Arzheimer, 2012; Hainsworth, 2008; Ignazi, 2003). Aşırı sağ partiler genellikle; demokratik “oyunun kurallarına” itirazla belirlenir ve siyasi spektrumun aşırı sağında yer alır, muhalefete karşı ve güç kazanmak için şiddet kullanımını meşrulaştırabilir. Aşırı sağ partiler, neo-faşist oluşumlar ya da şiddetli militanlarla ilişkilerini koruyan iç çevrelere sahiptirler. Buna karşın, radikal sağ kategorisindeki partiler; temel demokratik ilkeleri (örneğin; çok partili sistem, çoğunluk kuralı, hükümet değişimi) kabul ederken, hâlihazırda mevcut anayasal düzenin pek çok yönünü hor görmektedir. Bu ayrımın hiç kuşkusuz yararlı olmasına rağmen, iki kategoriyi birbirinden ayırmak zor olabilir; çünkü aşırı sağ partiler, gerçek politik isteklerini gizlemeye karar verebilir. Bu çalışma, münhasıran ikinci kategori ve daha özel olarak radikal sağ partilerin “popülist,” “nativist” ve “radikal” varyantı ile ilgilenmektedir.

Sınıflandırma sorunlarından bahsedilirken ve bu kategoriyi çevreleyen tanımsal karmaşıklığı vurgularken, Hainsworth, genel olarak içinde yer alan partilerin oldukça heterojen olma eğiliminde olduklarını ve dolayısıyla tek bir tatmin edici tanım altında ele alınmalarının zor olduğunu belirtmektedir (2000:4). Bir başka karmaşıklık kaynağı da RN, Kuzey Birliği ve PVV gibi partilerin ortak bir ideolojik kökene sahip olmamasıdır. Bununla beraber; sosyal demokrat, liberal ve muhafazakâr partiler oranında aynı uluslararası parti örgütlenmesinde birleşmemişlerdir (Norris 2005: 43). Kısmen bu karmaşıklığa bağlı olarak, bu politik fenomenin kavramsal çerçevesine dair kayda değer bir “terminolojik kaos” vardır (Mudde, 2007:12). Net tanımların ve kavramsal karışıklığın eksikliği, bu tür partiler için çok farklı isimler üretmiştir, örneğin: “aşırı sağ” (Schain vd. 2002), “ulusal popülizm” (Taguieff, 1984), “neopopülizm” (Betz ve Immerfall, 1998), “yabancı düşmanı popülizm” (DeAngelis, 2003), “göçmen karşıtı” (Gibson, 2002), “popülist milliyetçilik” (Blokker, 2005) ve “faşist” (Laqueur, 1996). Mudde (2007:12) tarafından belirtildiği gibi bazı yazarlar bu türden partileri birden fazla şekilde tanımlamaktadır.

Norris (2005) bu alandaki benzer terminolojik eksiklikleri tespit etmiştir. Bu tür partilerin teorileştirilmesi; faşist, ırkçı, göçmen karşıtı ve yabancı düşmanı gibi etiketlerden yola çıkmaktadır. Bu nedenle, ilk olarak Bell (1963) tarafından popülerleştirilen “radikal sağ” daha uygun bir terimdir. Norris'e (2005) göre, bu partileri radikal sağ olarak düşünmek onların programlarını da göz önüne alır ve politik sol-sağ spektrumun en sağ ucuna yerleştirildiğini ima eder. Bu nedenle radikal sağ, daha önce değinilen yargılamaların ürünü olan etiketlemelerle karşılaştırıldığında, bilimsel araştırmanın amaçlarına daha iyi hizmet eder (Decker, 2007). Bu çalışma, sadece gösterilen faydalar için aynı terminolojiden yararlanmaktadır. Ancak bu çalışma, radikal sağın özel bir çeşidi olan popülist radikal sağ, bir diğer deyişle nativist ve radikal/otoriter ideolojik profillerine popülist bir doktrin ekleyen partilerle ilgilidir.

Eğer PRS partilerinin karşılaştırmalı araştırmayla politik etkisini değerlendirmek gerekirse, öncelikle bu partilerin ne olduğu ve hangi politikaları benimsediği hakkında kısa ve öz bir tanım bulmak çok önemlidir. Bu tanımın, karşılaştırma amacıyla kullanılması halinde, evrensel olması ve farklı ulusal bağlamlarda ele alınması gerekecektir. Bu durumda göçmen karşıtı partiler gibi terimler, coğrafi bağlamlara

kolaylıkla uygulanamayacağından uygunsuz görünmektedir. Aynı şekilde bu PRS partilerini faşist olarak tanımlamak, bilhassa faşizmi tecrübe etmeyen bağlamlar için uygun değildir.

Bu sınıflandırma meseleleri, bazı sosyal bilimcilerin, tüm PRS partileri tarafından paylaşılan tatmin edici bir kavramsallaştırma elde etme ve ortak özellikler bulma olasılıkları hakkında şüpheli olmalarına neden olmuştur. Diğer akademisyenler bu türden partiler için ortak bir payda bulmaya çalışmıştır. Örneğin, Ignazi’nin (1992) kendi tipolojisinde; radikal sağ partiler, sistem karşıtı bakış açısı sergileyen, aşırı sağ siyasi eksende olanlardır. Bu grup içinde Ignazi, daha sonra sistem karşıtı duygularını beslerken; faşist mirasla bağları olan eski tip radikal sağ partiler ve sistem karşıtı duruşunu sürdüren ve aynı zamanda savaş karşıtı faşizm ile bağlarını koparan yeni tip partiler arasında ayrım yapar. Falter ve Schumann'ın (1988) çalışması, radikal sağ partiler tarafından paylaşıldığı anlaşılan on temel özelliğe odaklanır; bunlar aşırı milliyetçilik, etnosentrizm, anti-komünizm, antiparlamentarizm, antiplüralizm, militarizm, hukuk ve düzen düşüncesi, güçlü bir siyasi lider talebi, anti-Amerikancılık ve kültürel pesimizmdir (Falter ve Schumann, 1988:101).

Diğer akademisyenler, radikal sağcı partilere bir tür muhalif çağrışım atfederek, bu partilerin çoğunun, amaçladıklarından ziyade karşı durdukları şeyle kendilerini tanımladıkları gerçeğiyle, elitlerce desteklenen her şeye karşı olma felsefesini vurguladılar (Betz 1994; Lane ve Ersson, 1999). Aynı araştırmada Betz (1994), radikal sağ partilerin, protest bazlı bir yaklaşımla, halkın statükodan kaynaklanan hayal kırıklıklarını yönetmeyi amaçladıklarını vurgulamıştır. Lane ve Ersson (1999) benzer şekilde, popülist tutum ve karizmatik bir liderlik sergileme eğilimi gösteren “hoşnutsuz partiler” kategorilerini önermişlerdir. Bununla birlikte, bu hoşnutsuzluk ve protesto özelliklerinin aynı zamanda soldan merkeze doğru konumlanan partilere de ait olabileceğini vurgulamak gerekmektedir.

Kavramsal çerçevede Kitschelt (1995), radikal sağ partilerin çoğunluğun rakip partilerin ihmal ettiği meselelere vurgu yaparak ve dikkat çekerek, büyük seçmen kitlesini harekete geçirme yeteneğini paylaştığını gözlemlemektedir (Kitschelt, 1995, Rydgren, 2005). Bu partiler, muhalif ana akım partiler arasındaki ideolojik yakınlaşma eğiliminden kaynaklanan çeşitli politik boyutlarda ortaya çıkan fırsatı değerlendirmektedir. Bu durum,

ana akım partilerin “hepsi aynı” olduğu yönünde radikal sağ partiler tarafından desteklenen anlatıyı meşrulaştırabilir. Yerleşik siyasi partilerin sosyoekonomik anlamda yakınlıklarının yanında diğer bir boyut olan sosyokültürel alan da politize edilebilmektedir (Rydgren, 2017).

Özetle, PRS partilerinin önemli bir özelliği de siyasal tartışmayı, kendilerinin yararlandıklarını düşündükleri ve genel olarak ana akım partilerince ele alınmadığı düşünülen yeni bir konuya kaydırma yetenekleri olacaktır. Benzer bir şekilde Meguid (2008), PRS'yi, amacı özellikle geleneksel sosyoekonomik bölünmeyi kapsayan ve ana akım partiler tarafından büyük ölçüde göz ardı edilen sınırlı sayıda konu üzerinde kampanya yapmak olan niş7 partilerin örnekleri olarak nitelendirir.

Sunulan bazı sınıflandırmalar, sadece PRS partilerine özgü özellikleri içermemektedir. Örneğin, geleneksel partiler de seçmenlerin yaygın hoşnutsuzluğunu, popülist bir söylemi benimseyerek ve seçmenlerin büyük bölümünün önemli gördüğü yeni konulara odaklanarak oylarını arttırma eğilimindedir. PRS parti ailesinin, popülizm gibi özelliklerinin, önceden kavramsal tartışma olmaksızın bu partilere atfedilmesi bir diğer zayıflıktır. Bu nedenle bu tezde, popülizmin ayrıntılı bir tartışması gerçekleştirilecektir. Popülizmin sistematik bir tanımlamasının öncesinde gerçekleştirilmesi gereklidir. Dahası, mevcut değerlendirmelerin birçoğu, kavramsal sınırların bulanıklaşmasına ve açıklığın azaltılmasına katkıda bulunan bir takım alt kategoriler ve alt türler sunmaktadır. Sınıflandırmadaki özelliklerin listesini oluşturma yaklaşımları da benzer şekilde sorunludur. Falter ve Schumann'ın (1988) tipolojisine göre, tüm radikal sağ partinin bu özelliklerin bütününü tek seferde ortaya koyduğu söylenemez. Örneğin, anti-komünizm gibi özellikler bugün eskimiş görünmektedir. Sosyal bilimciler tarafından öne sürülen özelliklerden bir diğeri olan antiparlamentarizm, anayasal düzene karşı genellikle meydan okumayan radikal sağdan çok, aşırı sağ partilerin özelliği gibi görünmektedir (Falter ve Schumann, 1988:25). Anti-Amerikanizm, PRS parti kategorisinde görülen Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) gibi partilerde dikkat çekici bir şekilde bulunmamaktadır. Bu eleştirel bakış açısının ışığında, bu politik fenomenin daha doğru ve kapsamlı bir

7Markus Wagner ve Thomos Meyer (2017)’e göre niş partileri yeni meseleler ortaya koyan ve rakiplerinin ihmal ettiği daha fazla konu yelpazesini siyasi gündeme taşıyan partilerdir. Bu konuların çoğu siyasi sistemin temel konusu olmasına ragmen sosyo-ekonomik meselelerden uzaktır.

kategorizasyonu, ancak bu partileri diğerlerinden ayırt eden kendine özgü ideolojik özellikleri ortaya koyarsa elde edilebilir. Bir sonraki bölümde, Batı Avrupa'daki PRS partilerin paylaştığı siyasi vizyon sunulacaktır.

Bu tezde, çağdaş Batı Avrupa popülist radikal sağ partilerinin kültürel farklılık nosyonuna dayanan kapsamlı bir alternatif ideoloji geliştirdiği savunulmaktadır. Bu ideolojinin temel unsurları arasında istikrarlı bir İslamofobi, göç ve yabancı karşıtlığı bulunmaktadır. Bu süreçte PRS, kendisini temel olarak tehdit içeren bu unsurlara karşı Avrupa kimliği anlayışını savunan bir direniş hareketi olarak konumlandırmaya ve ilerletmeye çalışmaktadır.