• Sonuç bulunamadı

1.4. Bütçe Açıklarının Nedenler

1.4.8. Politika Tercihi Olarak Bütçe Açığı

Günümüzde devlet ekonomide gerek üretim gerekse tüketim alanında büyük bir önem arz etmektedir. Bu dönemde devlet hem en büyük üretici hem de en büyük tüketici konumundadır. Sadece özel ekonomi kesiminin faaliyetleri sonucunda, piyasa fiyatlarına göre optimal kaynak dağılımı, adil gelir dağılımı, ekonomik istikrar ve arzu edilen iktisadi büyüme hızı gerçekleştirilememektedir. Çünkü özel kesimde faaliyette bulunan firmalar, kişisel kar elde etme amacıyla hareket ettikleri halde devlet sosyal kar amacına yönelik faaliyetler yapmak durumundadır. Bundan dolayı, çağdaş modern devlet, piyasa ekonomisinde bile çoğu zaman, müdahaleci, düzenleyici ve yönlendirici olmaktadır. Kamunun ekonomi içinde bu kadar önem arz etmesi, iktisadi ve mali olaylara etkide bulunabilmesi bütçe politikası yoluyla sağlanmaktadır.47

Klasik iktisatçılar, iktisadi düzenin temeli olan piyasa mekanizmasının optimum kaynak kullanımı, optimum gelir dağılımını ve optimum gelişme hızını gerçekleştirdiğini varsayar. Kamu harcamalarının olabildiğince az olması devletin ekonomi içindeki yerinin düşürülmesi klasik teorinin en önemli varsayımlarındandır. Klasiklere göre kamunun görevi; ülkeyi dış tehditlere karşı korumak, ülke içinde huzur ve güvenliği sağlamak, eğitim, gibi temel kamu hizmetlerinin yanında, yol, baraj gibi kamusal malları üretmek olmalıdır.

Klasik iktisatçılara göre devletin rolünün sınırlı olması denk bütçe kavramını da beraberinde gündeme getirmektedir.48 Klasik iktisatçılara göre aile bütçesi ile devlet bütçesi arasında büyük bir fark olmakla birlikte aile bütçesi gibi devlet bütçesinin de gelirleri ve giderleri birbirine eşit olmalıdır. Yani devlet bütçesi denk olmalıdır. Bütçe açık veya fazla vermemeli, devlet harcamalarının vergi gelirlerine eşit olmalıdır. Klasiklerin esasen üzerinde durduğu konu vatandaşlardan devlete kaynak transferinin yapılmasındaki tercihtir. Eğer bu transfer açık bir şekilde vergiler yoluyla yapılıyorsa bu durumda toplam gelirlerin toplam giderlere eşit olduğu durumda gerçek anlamda bütçe dengesi mevcuttur. Ancak borçlanma ve para basma yoluyla zımnen devlet harcamalarının bir kısmının karşılanması söz konusu ise bu durumda bütçenin yapısı gereği toplam gelirler ve toplam giderler denk olmasına karşın gerçek bir bütçe dengesinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu açıdan, Klasik iktisadi düşüncede bütçe denkliği kavramının gerçek anlamda bir bütçe denkliğini ifade ettiği Klasiklerin bütçe ile ilgili düşüncelerine bakıldığında açıkça görülmektedir.49 Buna göre klasikler, kamu harcamalarının bir kısmının bile borçlanarak karşılanmasının bütçe açığının olduğunun bir göstergesi kabul etmektedirler.

1929 krizi sonrasında, karlı yatırım fırsatları olmasına rağmen aşırı tasarrufların sebep olduğu deflasyonist bunalımın reçetesi olarak devlet müdahalesinin kaçınılmaz olduğunu savunan Keynesyen görüş Klasiklerin savunduğu denk bütçe ilkesini reddetmiştir. Keynesyenlere göre bir ekonomide istikrarı sağlamada en güvenli ve elverişli yol, kamu harcamalarını ve vergi oranlarını değiştirme anlamına gelen maliye politikalarının uygulanmasıdır.50

Keynes, kamu harcamalarının çoğaltan etkisini ortaya koyarak kamu yatırımları ve harcamaları ve buna bağlı olarak bütçe açığı politikasının etkileri ve sonuçlarını incelemiştir.51 Klasik iktisadi görüş, reel ücret esnekliğini, tasarruf ve yatırımların faize karşı duyarlılığını ve paranın sadece işlem hacmi için talep

48 Sevim Görgün, Maliye Politikası Ders Notları, İÜ SBF Yayını, İstanbul, 1998, s.29-30

49 Dilek Dileyici Ve Özlem Özkıvrak, “Bütçe Anlayışındaki Değişim Süreci: Denk Bütçe İlkesinin Erozyonu Ve Açık Bütçe Politikası” Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Dergisi, Yıl:1, Sayı:3, Temmuz-Ağustos-Eylül 2001, s.105

50 Beyhan Ataç, “ Modern Keynesyen Görüşte Maliye Politikası” Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F

Dergisi, Cilt:2, sayı:1, Ocak 1984, s.11

edilmesini otomatik düzenleyici mekanizmanın dişlileri olarak kabul ederken Keynes bu ücret ve faiz esnekliğinin bulunmadığını, paranın da sadece işlem amaçlı talep edilmediğini belirtmiştir. Tam istihdam seviyesine ulaşmak içinde para politikasının yanı sıra, bütçe açığı faktörünü de göz önüne alan bir maliye politikasının uygulanması gereğini ileri sürmüştür.

Keynesyen politikanın altında incelenebilecek iki bütçe politikası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, yukarıda da değinilmiş bulunan Devri (konjonktürel) Bütçe politikasıdır. Bu politikaya göre, bütçe denkliği bir mali yıl içinde değil, bir konjonktürel dönem süresinde gerçekleştirilir. Ekonominin refah döneminde oluşan bütçe fazlaları ile durgunluk döneminde oluşan bütçe açıkları kapatılır. Dolayısı ile bu politika çerçevesinde mali araçlar, dönemsel gelişmelerin ortaya çıkardığı düzensizlikleri gidermede aktif bir niteliğe kavuşacaklardır.52

Keynesyen teorinin altında incelenebilecek bir diğer bütçe politikası ise ekonominin buhranlı dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak amacı ile bütçe açıklarının bir mali araç olarak kullanılmasıdır. Bu politika literatürde Telafi Edici Bütçe Politikası olarak da tanımlanmaktadır.53

Monetaristler, Keynesyen iktisadın savunduğu iktisat politikalarını tamamıyla reddetmiştir. Milton Friedman önderliğinde gelişen bu iktisadi görüş, serbest piyasa sistemine dayalı para politikasını benimsemiştir. Monetaristler, ekonomide istikrarsızlık yarattığı gerekçesi ile devletin ekonomiye müdahalesine karşıdırlar. Çünkü devletin uygulayacağı makro politikaların büyüklüğü ve zamanlaması konusunda yeterli bilgiye sahip olunamayabilir.54

1970`lerle birlikte Keynesyen iktisadın yaşanan stagflasyonist ekonomik süreci açıklamada ve bu soruna çözüm bulmakta zorlanması Neo-klasik iktisadi görüşün benimsenmesine sebep oldu. Neo-klasik iktisadın dayandığı varsayımlar olan rasyonel bekleyişler teorisi ve denge fiyatları varsayımı ile Neo-klasik iktisatçılar devletin üretim ve istihdamı arttırmak için maliye ve para politikasına başvurmasının gereksiz olduğunu savundular. Çünkü rasyonel bireyler, devletin

52 Bedri Gürsoy, Kamusal Maliye, Ankara Üniversitesi SBF Yayınları, Ankara, 1980, s.597 53 Gülay Coşkun, Devlet Bütçesi ve Türk Bütçe Sistemi, Turhan Kitapevi, Ankara,1986, s.22 54 Beyhan Ataç, “İstikrarın Sağlanmasında Çağdaş Makroekonomik Tartışmalar”, Anadolu

uygulayacağı politikaların sonuçlarını bilerek ona göre davranışlarını şekillendirirler ve bundan dolayı uygulanacak politikalar başarısız olur.

Neo-klasik iktisatçılar, halkın bilgisi olmadan yapılacak aktif ekonomik politikalarının belli durumlarda ekonomiyi etkileyebileceğini kabul etseler de, bu şekilde uygulanacak politikaların etkisinin belirsizlik taşımasından dolayı politikaların bu şekilde uygulanmasına karşı çıkmaktadırlar. Bu yaklaşımı savunanlar, aktif makro politikalarla, bütçe açıklarının getireceği büyümeye karşıdırlar.55

Arz yanlı iktisat görüşünü savunan iktisatçılar, ekonomi politikalarını vergiler üzerine yoğunlaştırmışlardır. Belirlenecek vergi düzeyinin ne kamusal mal ve hizmetlerin üretilmesini engelleyecek kadar düşük ne de tasarruf ve yatırıma giden vergiden önceki geliri azaltacak kadar fazla olmasını isterler.56

Arz yanlı iktisatçılara göre vergi indirimleri devlet gelirlerini azaltırken, kamu harcamalarının aynı düzeyde bırakılması bütçe açığına sebep olacak ve bunun finansmanı için para basılmak zorunda kalınması enflasyona yol açabilecektir. Oluşacak bu sonuç, vergi indiriminin beklenen arz yönlü etkisini azaltacaktır.

Görüldüğü üzere, bütçe açığının bir politika değişkeni olarak kullanılmasını bazı iktisadi ekoller uygun, bazı ekoller ise olumsuz olarak değerlendirmektedir.