• Sonuç bulunamadı

Hukuk ve politikanın ortak bir başlıkla sunulmasının ilk nedeni, bu alanların toplumsal düzeni sağlamak adına oluşturulmuş ve birlikte çalışıyor olmaları çerçevesinde ortak bir otorite figürüne; devlete bağlanmış bulunmalarıdır. Hem hukukun hem de politikanın, uygulama ve kuram boyutları arasında mesafe bulunan ikili yapı göstermeleri ve yöntem-yaklaşım bakımından benzerlik arz etmeleri ise bu bir araya getirişin ikinci nedenidir. Yöntem-yaklaşım farklılıkları bir yandan teorik hukuk ile yargı pratikleri arasında diğer yandan siyaset bilimi ile politik aktiviteler arasında söz konusu olmaktadır.

Toplumsal deneyimler ve ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenmiş, yazılı hale getirilmiş kurallarla toplumsal düzeni sağlayan pozitif hukuk, devlet kavramının veya

15

olgusunun vatandaşlar üzerinde bir otorite figürü olmasını sağlamakta ve devlete meşruiyet kazandırmaktadır (48,52,56,57). Devletler vatandaşlarına hem verdikleri emirlerini-buyruklarını hem de sağladıkları olanakları anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik gibi yazılı kurallar aracılığıyla bildirmektedir. Hukuk, manevi bir üst otorite figürü olan devlete ram olmayı-itaat etmeyi, yaptırımla destekleyerek, mutlak surette gerekli hale getirmektedir.

Güçler ayrılığı ilkesinin benimsendiği düzenlerde, hukukun var edilmesi ve uygulanması yasama ve yargı süreçleri çerçevesinde gerçekleşmektedir. Yasama süreçlerinde belirlenen kurallara uymayan vatandaşlar, devlet otoritesinin en güçlü tezahürlerinden biri olan yargı ile karşı karşıya gelmekte ve cezai yaptırıma maruz kalmaktadır. Yargı süreçleri bağlamında en ön plandaki otorite figürü yargıç-hâkim olmaktadır. Yargıcın otoritesinin yaşama yansıması yargılanan kişiler ve kurumlar hakkında verdiği kararlarla somutlaşmaktadır (48,52,58). Yargıç kişiler ve kurumlar arasındaki eşitler arası ya da asimetrik ilişkiler bağlamında meydana gelen sorunların çözümünde anahtar rolü görmektedir. Özellikle asimetrik ilişkinin tarafları arasında eşitlik gözetme-adil olma unsuru, yargıcın otoritesini güçlendirmekte ve değerini arttırmaktadır. Yargı kararlarının değerlendirilmesi ve değiştirilmesi ancak üst bir yargılama sürecinin ve başka bir yargıcın müdahalesi sonucu gerçekleşmekte; bu bağlamda hiyerarşik bir otoriter yapılanma söz konusu olmaktadır.

Hukuk genel olarak devletin ve başta yürütme erki olmak üzere devlet organlarının meşruiyetini ve otorite figürü oluşunu gerçeklemenin ötesinde, genel olarak devletin ve tek tek devlet kurumlarının işleyişinin aksaması halinde toplumsal düzenin sağlanması adına bizatihi onlar üzerinde bir otorite figürü haline de gelebilmektedir. Devlete ram olanların-vatandaşların sınırlarını belirlemenin yanı sıra hukukun önemli bir işlevi de devletin vatandaş üzerindeki tahakkümünün sınırlarını belirlemektir (52,56,59,60). Hukuk-devlet ilişkisiyle ilgili farklı bir yorum devlet düzeninin hukuki olmaktan çok idari bir karakter taşıdığı; hukukun toplumsal yapı ve işleyiş üzerinde belirleyici olmasının ancak devlet düzeniyle bütünleşmesi halinde mümkün olacağıdır (16).

Akademik bir disiplin, kavramsal-kuramsal bir alan olarak hukuk, toplumsal düzeni sağlamak adına oluşturulmuş, oluşturulmakta ve oluşturulacak olan kuralları incelemekte, irdelemekte, yorumlamakta ve temellendirmektedir (52,61). Bu genel

16

çerçevede iktidar, meşruiyet, güç, yurttaş statüsü, haklar-özgürlükler gibi otorite ve otoriter ilişkiyle ilgili kavramlar da analiz edilmekte ve tartışmaya açılmaktadır (52,57,60,61). Hukukun felsefi-düşünsel alt yapısı ile pratik-fonksiyonel uygulamaları akademik hukuk bünyesinde bir araya gelmekte, bütünleşmektedir. Diğer bilimsel yapılanmaya sahip alanlar gibi hukukta da akademik kurumlar ve onların mensupları otorite figürü niteliği taşımaktadır. Ancak bu alanda diğer pek çok alandan farklı olarak uygulama kesimi kökenliler; yüksek yargı mensupları ve yasama organı üyeleri de birer otorite figürü halinde ortaya çıkmaktadır. Böylece ortaya çıkan farklı nitelikte otorite figürlerinin bir arada oluşu tablosu bir takım hassas dengeler kurulmasına ve alan paylaşımları yapılmasına yol açmaktadır.

Etimolojik olarak site devletinin işleriyle ilgilenme esprisini ifade eden “politika”

terimi, zamanla anlam genişlemesine uğrayarak her türlü büyük ölçekli yönetme yaklaşımını veya etkinliğini ifade etmek üzere kullanılır olmuştur (39,62,63). Bu bağlamda farklı ölçekteki kurumların ve hatta bireylerin benimsediği-yürüttüğü politikalardan söz etmek olanaklıdır. Mamafih politikadan söz edildiğinde zihinlerde uyanan ilk çağrışım devlet düzeyindeki politikalar olmaktadır.

Devletin yapısını ve işleyişini, bu genel çerçevede bir yandan bireylerle ve kurumlarla diğer yandan başka devletlerle ilişkilerini düzenlemek aktif politikanın temel işlevidir (62,63). Ulusal politikalar bağlamında devlete bağlı bulunan vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasında, sorunlarının çözülmesinde alternatif yollar üretme ve bunları yaşama geçirme çabası gösterilmesi söz konusudur. Çağdaş devlet yapısı bağlamında geniş anlamda politika özellikle yürütme ve yasama organlarının oluşmasını ve çalışmasını ifade etmektedir. Dar anlamda politikadan söz ederken ifade olunan ise bu organları ele geçirmeye; iktidar olmaya yönelik alternatif yaklaşımlardır.

Politikanın otorite ile ilişkisinin karakteristik özelliği, otorite figürü haline gelmeyi sağlayacak konumun-gücün arayışı içinde bulunmadır. Bununla birlikte, alternatif politik yaklaşımlardan kimilerinin devletin toplum üzerindeki otoritesini pekiştirme-arttırma kimilerinin ise azaltma-reddetme yönünde olması söz konusudur. Bu zıt yönelişlerin her birinin toplumun iyiliğinin kendisi tarafından sağlanacağını iddia etmesi; otorite figürünün etki gücü ve ram olmanın derecesiyle ilgili tartışmaları tetikleyen ilginç bir husustur.

17

Politikanın kuramsal açılımı olan siyaset bilimi disiplini, toplumun refahını ve toplumsal düzeni sağlamak adına tarihsel süreçler içerisinde oluşturulmuş, izlenegelmiş ve izlenmekte-izlenecek olan çeşitli yönetim teorilerini incelemekte, tanımlamakta ve bu bağlamda ortaya çıkan kavramları irdelemektedir (39,52,63). Siyaset biliminin otoriteyle ilişkisi bağlamında onu konu edinmesi; bir yandan yönetim teorilerini diğer yandan hayata geçmiş yönetim erki örneklerini incelemesi-irdelemesi-tartışmaya açması söz konusudur. Hukukun kuramsal ve uygulamalı boyutları arasındaki ilişki hakkında yapılan saptamaların hemen hemen tümünü siyaset bilimi aktif politika ilişkisi için de yinelemek olanaklıdır. Burada da aralarında karmaşık-hassas ilişkiler bulunan otorite figürü çeşitliliği vardır.