• Sonuç bulunamadı

PLASTİK, REKONSTRÜKTİF ve ESTETİK CERRAHİ

Belgede Tıpta Uzmanlık Tercihi (On-line) (sayfa 127-131)

Dr. Mehmet BAYRAMİÇLİ

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahinin ilgi alanları doğumsal ve edinsel şekil bozukluklarını düzeltmek, kaybedilmiş doku ve organları onarmak veya yeniden yapmak ve herhangi bir anomaliden bağımsız olarak, beğenilmeyen görünümü daha güzel hale getirmek gibi üç ana başlıkta toplanabilir. Bu ilgi alanlarının tümünde çok farklı cerrahi teknikler kullanılmakta, ayrıca yaş, cinsiyet ve anatomik bölge ayırt edilmemektedir. Bu nedenle geniş kapsamlı ve uzun bir eğitim süreci gereklidir.

Değiştirilen Tababet Uzmanlık Tüzüğü’ne göre Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlık eğitimi 5 yıllık resmi süresi ile eğitim dönemi en uzun dallar arasındadır. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlık eğitimi süresince en uzunu Genel Cerrahi’de olmak üzere Ortopedi, Kulak Burun Boğaz, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi Anestezi ve Patoloji gibi uzmanlık alanlarında geçirilmesi gereken rotasyon süreleri de bulunmaktadır.

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlık alanı içinde her biri özel bir alt bölüm olarak ilgi duyulabilecek çok çeşitli konular

bulunmaktadır. Klinikteki ilk başarılı böbrek naklini gerçekleştirdiği için 1990 yılında Nobel tıp ödülü kazanan Joseph Murray’in plastik cerrah olması bile bu dalda ilgi alanlarının ne kadar çeşitli ve geniş olduğunun bir kanıtıdır. Doğumsal anomaliler, Kranyomaksillofasiyal cerrahi, Baş- boyun tümörlerinin cerrahisi, Deri tümörlerinin cerrahisi, El cerrahisi, Rekonstrüktif Mikrocerrahi, Yanıklar, Meme ve Genital bölge rekonstrüksiyonları, Gövde ve Alt ekstremite rekonstrüksiyonları ve Estetik cerrahi gibi bazıları kendi içinde bile çeşittir. Alt bölümlere ayrılabilecek ilgi alanları mevcuttur. Yeni hazırlanan uzmanlık tüzüğüne göre El cerrahisi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi’nin resmi yan dal uzmanlığı olarak belirlenmiş, maksillofasiyal cerrahi ise bağımsız yeni bir anadal olarak planlanmıştır.

Yukarda sayılan ilgi alanları nedeniyle Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi, Beyin cerrahisi, Ortopedi, Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz, Göz, Genel Cerrahi, Kadın-Doğum, Üroloji, Dermatoloji gibi uzayan bir liste içindeki birçok cerrahi ve dahili bilim dalıyla çok yakın hatta çoğu zaman iç içe bir ilişki içindedir. Vücudun hemen her bölgesinde çalıştığı, farklı cerrahi teknikler kullandığı ve tekniklerdeki değişimlere çok açık olduğu için Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi temel tıp dallarından Anatomi ile de sıkı işbirliği yapar.

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi’de uzmanlık eğitimi dönemi diğer cerrahi dallarda olduğu gibi yorucudur ve çoğu zaman özel yaşantıdan fedakarlık gerektirir. Bu dönemdeki iş yükü çeşitli eğitim klinikleri arasında farklılık göstermektedir. Ancak büyük eğitim hastanelerinin günlük iş yükü ve aldıkları acil başvurular içinde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahinin payına düşen kısım azımsanmayacak orandadır. Acil başvurular arasında en büyük hasta grubunu oluşturan maksillofasiyal travma, el yaralanmaları, yanıklar ve travmatik doku kayıpları plastik cerrahi asistanlarının nöbetler sırasında en sık karşılaştıkları ve eğitimleri boyunca da ameliyatlarında en çok deneyim kazandıkları konulardır. Günlük poliklinikte ise dudak ve damak yarıklarının başı çektiği doğumsal anomaliler, deri ve adneksal yapıların

tümörleri, baş ve boyun bölgesine ait tümörler, alt ve üst ekstremite rekonstrüksiyonu gerektiren hastalar sayıca daha fazla görülmektedir. Bunların yanısıra kliniğin özellikle deneyimli olduğu belirli hasta gruplarıyla da asistanlık döneminde sık karşılaşılır. Estetik cerrahi, hasta-hekim ilişkisinde kişisel boyutun çok öne çıktığı bir alan olduğu için asistanlık döneminde bu tür ameliyatların sorumluluğunu alma fırsatı daha az yakalanmaktadır. Bununla birlikte diğer alanlarda kazanılan cerrahi yetkinlik sayesinde bu alandaki açığı kapatmak nispeten kolay olmaktadır.

Mikrocerrahi ve endoskopik cerrahi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi içinde günlük kullanıma girmiş ve asistanlık sırasında özel eğitim gerektiren tekniklerdir. Bu konudaki eğitimlere çeşitli klinikler farklı ağırlıklar verebilirler. Çalışılan klinikte eksik olduğuna inanılan bu tür bir eğitim kliniklerin kendi aralarında anlaşarak yaptıkları rotasyon programlarıyla giderilebilmektedir.

2009 yılı verilerine göre Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi eğitimi 45 üniversite ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı 34 eğitim hastanesindeki toplam 79 klinikte verilmektedir. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneğinin kayıtlı olarak 477 üyesi bulunmakta ve kayıtsızlarla birlikte Türkiye’deki plastik cerrah sayısının 950 olduğu belirtilmektedir. Türkiye’ nin Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi’ deki düzeyi, bilimsel üretim ve cerrahi teknikler açısından gelişmiş batı ülkeleri arasında bile saygınlık kazanmayı başarmıştır. Bu saygınlıkta bugüne kadar yalnızca eğitim olanakların iyi olduğu az sayıdaki merkezde verilen ciddi eğitimin rolü büyüktür. Bununla birlikte, alt yapı ve eğitim olanakları tam anlamıyla dikkate alınmadan sayıları plansız biçimde artırılan eğitim kliniklerinde eğitim standartlarının korunması zorlaşmaktadır.

Plastik cerrahi medikal tedaviyi en az kullanan ve poliklinik hizmeti en az olan dallardan biri belki de birincisidir. Plastik cerrahi hizmeti büyük ölçüde ameliyathanede daha küçük oranda da küçük girişim odalarında

yapılan cerrahi işlemlere dayanır. Buna karşılık plastik cerrahi ameliyatları için gerekli olan teknolojik alt yapı diğer cerrahi dallara kıyasla çok daha azdır. Standartlara uygun hastanelerdeki ameliyathane olanakları çoğu zaman yeterli olmaktadır. Bu gereksinimler dikkate alınarak Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlarının iş olanakları belirlenebilir.

Akademik kariyerin öne çıktığı resmi ve özel üniversite kliniklerinin yanı sıra Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı eğitim hastanelerinin eğitim kadrolarında görev almak seçenekler arasındadır. Sağlık Bakanlığı veya diğer kamu kurumlarına bağlı hastaneler veya özel hastaneler plastik cerrahi uzmanları için uygun çalışma koşulları sağlamaktadır. Ayrıca, bağlı bulunulan hastanedeki çalışma saatleri dışında veya hiçbir kuruma bağımlı olmadan özel muayenehane çalıştırmak mümkündür. Resmi kurumlardan bağımsız olarak özel muayene çalıştıran veya özel hastanelerde çalışan plastik cerrahların büyük bir çoğunluğu İstanbul’da bulunmaktadır. Diğer illerde bulunan plastik cerrahların çoğu ise kısmi statüde de olsa çoğunlukla resmi kurumlarla bağlantılı çalışmaktadırlar.

Büyük hastanelere bağlı çalışan plastik cerrahlar daha çok sayıda hasta kabul etmekte ve rekonstrüktif ameliyat gerektiren olguların oranı estetik girişimlere kıyasla daha yüksek olmaktadır. Buna karşılık, özel muayenehane hekimlerine yapılan başvuruların büyük çoğunluğu estetik amaçlıdır.

Plastik cerrahların sayısı Türkiye genelinde henüz çok fazla olmadığı için mesleki ve maddi beklentiler hala karşılanabilmektedirler. Ancak plastik cerrah sayısının hızla artması ve büyük çoğunluğun özellikle birkaç büyük ilde toplanması bu beklentilerin zaman içinde yeterince karşılanamaması sonucunu doğurabilir.

Belgede Tıpta Uzmanlık Tercihi (On-line) (sayfa 127-131)