• Sonuç bulunamadı

Planlı Kalkınma Döneminde Uygulanan Teşvik Politikaları

2.3. TÜRKİYE’DE TEŞVİK POLİTİKALARININ TARİHÇESİ

2.3.2. Planlı Kalkınma Döneminde Uygulanan Teşvik Politikaları

Planlı kalkınma döneminde uygulanan teşvik politikalarını incelerken Türkiye ekonomisi açısından dönüm noktası niteliği taşıyan 24 Ocak Kararlarının alındığı 1980 yılı öncesi ve sonrası olarak ayrıma tabi tutmamız konunun anlaşılması açısından yararlı olacaktır.

49

2.3.2.1. 1960-1980 Dönemi Teşvik Uygulamaları

Bu dönem ekonomide kaynak kullanımının devlet tarafından belirlendiği bir dönem olmuştur. Beş yıllık kalkınma planları yardımıyla ekonomi politikasında belirlenen amaçlara ulaşılması hedeflenmiştir (Selen, 2011: 202).

1950’li yıllarda izlenen liberal politikaların ekonomik krizle sonlanması ve istenilen ekonomik gelişmenin sağlanamamış olması, yine bu yıllarda nüfus ve ekonomik güç kaybına uğrayan sivil-askeri bürokrasinin nüfus mücadeleleri, güçsüzleşen yerli sanayi sermayesinin istikrar ve ekonomik güç arayışları, dış kreditörlerin alacaklarının tahsil imkanını artırmak adına ortaya çıkan baskılar neticelerinde planlı ekonomi politikalarının uygulamaya konulma gerekçeleri oluşmuştur (Kepenek ve Yentürk, 2003: 143).

Özel sektör için yol gösterici kalkınma planlarının uygulamaya başlanması, 1960 ve sonrası planlı dönemde yatırımların teşvik edilmesine yönelik balkınma planları ve yıllık programlar çerçevesinde çıkarılan kararnameler ve tebliğler ile olmuştur. Bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve yatırımların teşvikine yönelik yasal düzenlemelere gidilmiştir (Yerebakan, 2007: 25).

 Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi(1963-1967):

Birinci Beş Yıllık Kalkınma planında, mevcut gelişmelerin kamu yatırımları ve KİT’ler tarafından sağlandığı düşüncesiyle hareket edilmiş ve bu nedenle devlet müdahalesi olmaksızın ekonomik kalkınma ve gelişmenin sağlanamayacağı düşüncesi etkili olmuştur. Bunun için de Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında şu ifadelere yer verilmiştir:

Özel sektörün iktisadi kalkınmanın bütün şartlarını yalnız başına gerçekleştirmesi mümkün değildir. İktisadi kalkınmanın gerçekleşmesi için yatırımların hızlandırılması, üretimin yapısında ve metodlarında bazı temel değişikliklerin meydana getirilmesi gerekir. Faaliyetlerini piyasa şartlarına göre ayarlayan müteşebbisin bunları gerçekleştirmesi mümkün değildir. Az gelişmiş ve durgun bir iktisadi düzenden ileri ve dinamik bir bünyeye geçiş için merkezi otoritenin sistematik ve rasyonel tedbirler alması gerekmektedir. Nitekim Türkiye'nin ilkel bir ekonomik düzenden daha ileri bir üretim sistemine geçmesi Devlet yatırımları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinin faaliyetleri ile mümkün olmuştur. (DPT, 1963: 60)

Bu planla özel sektörün kalkınmada etkin bir rol almasını sağlamak amacıyla ilk defa sistematik teşvik politikası uygulanmıştır. Bu çerçevede, a)Vergi İndirimleri, b)

50

Geri kalmış bölgelere özel teşvik uygulamaları, c)İhracatta vergi iadesi uygulamaları, d)Kamu özel sektör ortak yatırımları gibi teşvik araçları uygulamaya konmuştur (Selen, 2011: 206).

 İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi(1968-1972):

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planının hedeflerini a)Gayrisafi milli hasılayı artırarak Türk ekonomisinin karşılaştığı yapısal güçlükleri ortadan kaldırmak, b)Genel istihdam imkanlarının genişletilerek ekonomide köklü bir yapısal değişimin yapılması, c)Ekonomik yapının tarımsal karakterden çıkararak sanayi sektörünün hakim olduğu yapı oluşturmak, d)Tasarrufların ve yatırımların hedeflenmesiyle artan gelirin vatandaşlar arasında daha adil bir dağılımını sağlamak şeklinde özetleyebiliriz (DPT, 1968: 2-3).

Plan döneminde kullanılan başlıca teşvik araçları; a)Geliştirme ve Teşvik Fonları, b)Karma Teşebbüslere Katılım Payları, c)Yatırım İndirimi, d)Gümrüklerde taksitlendirme ve tam/kısmi muafiyet uygulamaları, e)Sanayi ve turistik bölgelerin tahsis ve tanzimi ve diğer teşvik unsurları olarak sıralanabilir (Selen, 2011: 207). Söz konusu planda yeni teşvik uygulamalarına gidilmiş diğer taraftan mevcut teşvik uygulamalarına devam edilmiştir. Özel sektör yatırımlarının döviz ihtiyacını karşılamak için temin edilen kredi ve projelerden faydalanması sağlanacaktır. Plana göre mali teşvik olarak teşvik kanunlarından yararlanacak firmaların çifte vergilendirilmesi önlenmeye çalışılacak aynı zamanda geri kalmış bölgelere özel rejim uygulanması sağlanacaktır (DPT, 1968: 117-118).

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planını uygulamaya koyan 933 sayılı kanunun birçok maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. İptale konu olan geliştirme ve teşvik fonları, kamu iştiraki, gümrüklerdeki muafiyet, plandan beklenen başarının ve istenilen sonuçların alınamamasına neden olmuştur.

 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi(1973-1977):

Bu planda önceki planlara göre belirlenen hedeflerin niteliksel olarak farlılık gösterdiği bir dönemdir. Öncelikle sanayileşme stratejisi değiştirilmiş, ithal ikameci sanayileşme politikalarından uzun vadede dışa açılma hedefine odaklanan ve üretim

51

malı üretimine yönelen sanayileşme politikası izlenmiştir. Bu değişime neden olan temel unsurları; Avrupa Birliği ile imzalanan Ankara Anlaşması ve bu anlaşmaya bağlı protokoller, Avrupa Birliği ile 1995’te gerçekleştirilen Gümrük Birliği koşullarına ülke ekonomisini hazırlama hedefi, geçmiş iki plan döneminde hedeflenen sanayileşme düzeyinin yakalanamaması, artan ve kentlerde yoğunlaşan nüfusun ihtiyaç duyduğu istihdam alanlarının oluşturulması gerekliliği olarak sıralanabilmektedir (Selen, 2011: 204).

Bu plan döneminde küçük ve dağınık bir şekilde faaliyet göstermeye başlayan sanayi kuruluşlarının büyük kuruluşlar haline getirilmesi gerektiği konusu üzerinde durulmuş ve teşvik ve yönlendirme çalışmalarının tek elden ve bir program dahilinde yürütülmesi gerektiği konusunda görüş birliğine varılmıştır. Başlangıçta Sanayi Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmaları, 1967’de Başbakanlığa bağlı olarak kurulan “Yatırımları ve İhracatı Geliştirme ve Teşvik Bürosu” ve 1970 yılından itibaren “Devlet Planlama Teşkilatı Teşvik Uygulama Dairesi” üstlenmiştir. 1971 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına devredilen daire, 1980 yılından itibaren yine Devlet Planlama Teşkilatına bağlanmıştır (DPT, 2000a: 62).

Türkiye ekonomisi, 1970’li yılların ilk yarısında olumlu dünya konjonktürü, artan işçi dövizi gelirleri ve ödemeler dengesinin diğer kalemlerinde meydana gelen lehte gelişmelerin tanıdığı avantajları kullanarak ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikasını devam ettirebilmiş; ancak, petrol fiyatlarındaki şoka bağlı olarak ortaya çıkan dış ticaret hadlerindeki bozulmalar ödemeler dengesine büyük yük getirmiştir. Bu yük kısa vadeli borçlanmaya gidilerek hafifletilmeye çalışılmıştır; fakat 1977 yılından itibaren üretim ve yatırım için gerekli olan ithalat zamanında ve yeterli olarak yapılamadığından, işgücü piyasasında da artan sorunlarla birlikte ekonominin arz yönünde de önemli problemler meydana gelmiştir (DPT, 2000a: 62). Ortaya çıkan tüm bu problemler yatırım talebini olumsuz ölçüde etkilemiş, teşvik uygulamalarının geliştirilerek devam etmesine rağmen genel ekonomik göstergelerin istenilen düzeye ulaşmasını engellemiştir.

Bu dönemde daha çok teşviklerin sunumunun tek elden ve disiplinli olarak ürütülmesini sağlamak için çalışmalar yapılmıştır. Aynı zamanda geçmiş iki dönemde belirtilen hedeflere ulaşmak için üretim, yatırım ve istihdam üzerinde durulmuştur.

52

 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi(1979-1983):

Bu planda ise; bölgeler arası gelişmişlik farkının azaltılması üzerinde durulmuş, diğer bölgelere kıyasla gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerde gelişmenin ulusal plan hedefleri doğrultusunda sürekliliğini sağlamak, düzensiz kentleşmenin önüne geçmek, arazi kullanımını kontrol altına almak ve altyapı düzenlemeleri planın hedefleri arasına dahil edilmiştir. İlk üç planda olduğu gibi yatırım politikası sanayileşmeye bağlanmış ve sanayileşme sürecinde yapısal değişiklik sağlamak, yüksek gelir ve üretim seviyesine erişmek amacına yönelik olarak üretim sanayisi içinde ara ve yatırım malları üreten sanayilerin öncelikle geliştirilmesi veya yeni kuruluşlarının yapılması öngörülmüştür (DPT, 1979: 24-100).

Bu plan döneminde yaşanan olumsuz ekonomik ve siyasal gelişmeler plan hedeflerine uygun teşvik uygulamasına imkan vermemiştir. Teşvik uygulamalarında bahsi geçen köklü yapısal değişiklikler gerçekleştirilememiştir. Plan işlerliğini kaybetmeye doğru yüz tutarken bu dönemde izlenen ekonomi ve teşvik politikalarını, Türkiye ekonomisinde radikal dönüşümü gerçekleştiren 24 Ocak 1980 kararları şekillendirmiştir.

2.3.2.2. 1980 Sonrası Dönemlerde Teşvik Uygulamaları

Bilindiği gibi dördüncü planlı dönem, tüm dünyada görülen stagflastyonist karakterli ekonomik istikrarsızlıkla mücadelenin yaşandığı bir ortamda sonlanmıştır. Bu dönemde ekonomik krizden kurtulmak için izlenen ekonomi politikalarında radikal bir dönüşüm kararları alınmıştır. 24 Ocak 1980’de alınan kararlar ile ithal ikamesine yönelik sanayileşme stratejisinden vazgeçilerek ihracata dönük sanayileşme stratejisinin uygulamaya konulması gerçekleştirilmiştir. Bu kararlar gereğince daha önceleri uygulanan para, kredi, kambiyo ve teşvik politikaları terkedilmiştir (Selen 2011: 121). Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planının 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle rafa kaldırılmış olması uygulamaların başarısını dolayısıyla hedeflerin tutturulmasını güçleştirmiştir.

24 Ocak 1980 Kararları ülke ekonomisi açısından dönüm noktası olmuştur. Ekonominin kötü gidişini tersine çevirmek için alınan kararlar ülke ekonomisinin dışa açık, ihracata dayalı bir ekonomi sisteminin kurulmasına yönelik olmuştur. 1980 sonrası

53

dönem beşinci beş yıllık kalkınma planı döneminden birbirini izleyen dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı dönemine kadar uzanmaktadır.

24 Ocak 1980 kararları kapsamında uygulamaya konulan teşvikler ve yasal dayanakları şu şekildedir (Selen, 2011: 209):

 Gümrük Muafiyeti: 474 Sayılı Kanunun 2. Maddesi

 Gümrük Vergi ve Resimlerin Taksitlendirilmesi: 474 Sayılı Kanunun 3. Maddesi

 Yatırım İndirimi: 199 Sayılı Gelir vergisi Kanunu ve 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu

 Bina İnşaat Vergisi İstisnası: 2351 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu  Vergi, Resim, Harç İstisnası: 10.02.1973 Tarihli ve 7/5821 Sayılı

Bakanlar Kurulu Kararı

 Faiz Farkı İadesi: 29.09.1980 Tarihli ve 8/909 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı

 Döviz Tahsisi: Yıllık İthalat Rejimi ve Yatırımların Teşviki ile İlgili Kararnameler

 Yerli Üretime Konu Malların Maliyetine Giren Dolaylı Vergilerin Beş Yıla Kadar Taksitlendirilmesi: 474 Sayılı Kanunun 2. Maddesi 1980 Askeri darbesiyle rafa kaldırılan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı yeterli derecede uygulama alanı bulamamışken 24 Ocak 1980 Kararları darbe sonrasında da ekonomik istikrarı sağlamak için uygulamaya konulmuştur.

1980 sonrasında yaşanan değişimi iç ve dış etkenlere bağlı olarak açıklamak mümkündür.1980 sonrasında gerek sosyal gerek ekonomik gerekse siyasal alanda etkisini hissettiren olgu küreselleşmedir. Türkiye’nin bu süreç içerisinde Avrupa Birliği’ne ve Dünya Ticaret Örgütü de dahil olmak üzere IMF gibi kuruluşlara uluslararası ticaretlere ilişkin vermiş olduğu taahhütler ülke içerisinde kalkınmayı ve gelişmeyi sağlayıcı nitelikteki alanlara devletin rahatça politika uygulanabilirliğini azaltmıştır. Bu kısıtlamalar içerisine devlet teşvikleri de dahil edilmiştir. IMF, DTÖ, AB, DB gibi kuruluşlar kendi şartlarına yönelik teşvik politikası uygulamalarını benimsetmeye çalışmışlardır. Piyasa mekanizmasını bozmayacak ve haksız rekabetten

54

uzak nitelikler üzerine kurgulamayı ilke edinmişlerdir. Kısacası alınan dış borçlar ve verilen taahhütler devletin ekonomi üzerindeki etkinliğini kısıtlayıcı nitelikte olmuştur.

Ülke 1980 sonrası dönemde 1994 Bankacılık Krizi, 2000 ve 2001 Krizleri ve son olarak da 2008 küresel finans krizini yaşamıştır. Gerek uygulanan ekonomi gerekse teşvik politikaları dönemlere göre değişiklik göstermiş, kriz dönemlerinde maliye politikasının artan önemine dikkat çekilerek teşvik politikalarına etkinlik kazandırılmaya çalışılmıştır. Teşvik sisteminde meydana gelen değişimi 1980 sonrasında iki alt dönemde ele almak mümkündür. 2001 Ekonomik kriz sonrası yaşanan yapısal dönüşüm teşvik sisteminde amaçlar bakımından değişimi beraberinde getirmiştir. İlk dönem olarak 1980-2000, ikinci dönem olarak 2000 ve sonrası olarak ayrıma tabi tutulabilir.

 1980-2000 Dönemi:

Bu dönemde izlenen teşvik politikaları, dönem başında yaşanan ekonomik krizle mücadele önlemleri kapsamında şekillendirilmiştir. Artan enflasyonist baskılar, ödemeler dengesi sorunları, artan işsizlik ve eksik kapasite kullanımında artış dönem başında meydana gelen ekonomik krizi somutlaştırmaktadır. 1977-1980 yıllarında enerji(petrol) ve döviz darboğazı sanayi sektöründe eksik kapasite kullanımına yol açmıştır. Sanayi sektörü 1979 yılında %5.4, 1980’de %5.6 oranında gerilemiştir. Sanayi sektöründeki bu gerileme gayrisafi yurt içi hasılayı etkilemiş ve 1979’dan başlayarak negatif değerlere doğru sürüklemiştir. İthal ikameci politikalar ve aşırı değerlenmiş kur politikaları ödemeler dengesindeki sorunların devam etmesine neden olmuştur (Selen, 2011: 216). Alınan 24 Ocak Kararları bu sorunların çözümlenmesi amacıyla uygulamaya konulmuştur.

Bu dönemde uygulanan teşviklerin ana amacı atıl vaziyette duran, üretim sürecine dahil edilmeyen, kapasitenin uyarılmasını sağlamaktır. Bu sayede büyüme hızının artırılması ve beraberinde talep enflasyonunun en aza indirilmesi amaçlanmıştır. Teşviklerin diğer bir amacı da ödemeler dengesi sorunlarının en aza indirilmesidir.

1980-2000 Dönemi Beşinci, Altıncı ve Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemlerini kapsamaktadır. 1985-1989 yıllarını kapsayan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma

55

Planında ifade edilen teşvik politikaları şu şekilde özetlenebilmektedir (DPT, 1985: 32- 33):

 İhracatın artırılması ve bu artışta devamlılığın sağlanarak ihraç ürünlerinin çeşitlenmesi ve toplam içinde özellikle sınaî ürünlerin payının artırılması,

 Teşvik mevzuatının tek yasada toplanarak, birbirini tamamlayan ve değişen iç ve dış piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek esneklikte bir yatırım ve ihracatı teşvik sistemi geliştirilmesi,

 İstihdam probleminin çözülmesinde emek yoğun yatırım projelerinin teşvikine ağırlık verilmesi,

 Yatırımların finansmanında özkaynak kullanımı teşvik edilmesi,  Bölge ülkelerinin ihtiyacına yönelik belirlenecek tarım ve hayvancılık

yatırımlarına öncelik verilmesi,

 Döviz gelirlerini artırmak için mevcut teşvik araçlarının uygulanmasına devam edilmesi, özellikle deniz taşımacılığı ve gemi inşa sanayii, enerji ve tarıma dayalı entegre yatırımlar ve toplu konut yatırımları için ilave teşvik tedbirleri uygulanması,

 Yatırımların ülke genelinde dengeli dağılımını yönlendirmek amacı ile, teşvik tedbirlerinin yörelere göre uygulanmasında farklılaştırmaya devam edilmesi,

 Özellikle dayanıklı tüketim ve yatırım mallarının dışarıda pazarlanmasında, satış sonrası bakım hizmetlerinin devamlılığını temin etmek üzere depolama, büro, acentelik, bayilik ve temsilcilik kurulması yolunda devletçe gerekli olan desteğin sağlanması.

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında ise büyümenin serbest rekabet ortamında ve özel kesimin dinamizminden azami ölçüde yararlanılarak gerçekleştirilmesi, iktisadi faaliyetlerde kamunun yönlendirici ve teşvik edici olması, uluslararası entegrasyona imkan verecek bir ekonomik yapının oluşturulması esas alınmıştır. Bununla birlikte teşvik politikaları şu şekilde özetlenebilmektedir (DPT, 1990: 1-31):

56

 Teşvik politikalarının değişen iç ve dış piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek esneklikte, bürokrasiyi en alt düzeye indirecek, daha az sayıda daha etkin araçlara sahip olacak yönde geliştirilmesi,

 Avrupa Topluluğu’na tam üyelik konusu da dikkate alınarak, teşvik edilecek yatırım projelerinin uzun dönemde rekabet şansına sahip teknolojik yapıda kurulması, mevcut tesislerin ise modernize ve tevsi edilmesi hususlarının göz önünde bulundurulması,

 İhracatçıların uluslararası piyasalarda rekabet etmelerine imkan verecek şartların sağlanmasına devam edilecek, ihracat kredisi ve ihracat sigortası sistemleri geliştirilecek ve ihracatçının her türlü teknik yardımdan yararlanması,

 Finansal kiralama yolu ile yapılacak yatırımların artırılması yönünde çalışmalar sürdürülmesi, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin ve yabancı ülkelerde yatırım yapacak müteşebbislerin dünya piyasalarında daha güçlü hale gelmeleri için verilen teşvikler devam ettirilecek ve gerekli düzenlemelerin yapılması.

Ayrıca mali teşvikler kapsamında dışa açılma politikalarıyla uyumlu olarak, yabancı sermayenin ve ileri teknolojinin Türkiye'ye gelişini ve Türk müteşebbislerinin dışa açılmalarını teşvik etmek, ülkelerin vergi sistemlerini yakınlaştırmak amacıyla son yıllarda hız kazanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının yapılmasına bu plan döneminde devam edilmesi öngörülmüştür (DPT, 1990: 34).

1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ise teşvik sistemi ile ilgili mevzuat tek bir yasada toplanarak, birbirini tamamlayan, değişen iç ve dış piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek esneklikte, GATT kurallarını ve Avrupa Birliğindeki uygulamaları da dikkate alacak şekilde, bürokrasiyi en alt düzeye indirerek, daha az sayıda, daha etkin araçlara sahip olacak yönde geliştirilecektir. Teşvik politikaları yeni istihdam imkanlarını geliştirme, küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleme, çevrenin korunması, kalkınmada öncelikli bölgelerin gelişmesine katkıda bulunma ve gümrük birliğinin gerektirdiği yapısal uyumu sağlama amaçları dikkate alınarak belirlenecektir. Ayrıca, ileri teknolojiyi sağlamak, uyarlamak ve üretmek için

57

işletmelerin AR-GE faaliyetleri ve bunlarla ilgili yatırımların desteklenmesi ifadelerine yer verilmiştir (DPT, 1996: 198).

 2000 Sonrası Dönem:

2000’den günümüze kadar olan dönem Sekizinci ve Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planlı dönemini kapsamaktadır. 2000 ve sonrası dönem olarak ayrıma tabi tutulmasının nedeni 2000 ve 2001 yıllarında ülke ekonomisini sarsan krizlerin meydana gelmiş olmasından dolayıdır.

2001-2005 yıllarını kapsayan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yatırımların teşviki üzerinde durularak yatırımları teşvik politikalarının temel amacı; dünya ile entegrasyonu sağlamak, bilgi toplumuna erişmek ve yabancı sermayeyi özendirmektir. Bu çerçevede, bilgi teknolojileri başta olmak üzere Ar-Ge ve teknoloji geliştirme, altyapı, Yap-İşlet-Devret ve benzeri modellerle yürütülen projeler, çevre koruma, küçük ve orta boy işletmelerin gelişmesi, kalifiye işgücü sağlanması, istihdam yaratma, döviz kazandırma ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik girişimlerin desteklenmesini içermektedir. (DPT, 2000b: 34-35). Aynı zamanda çevre koruma Ar-Ge, uluslararası ticaret ve girişimcilere sunulacak olan sübvansiyon ve teşvikler AB ve Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarına göre şekillendirilmiştir. KOBİ’lerin uluslararası rekabet gücünü artırıcı, bilgilendirme, pazarlama ve tanıtım gibi gerekli departmanların oluşturulmasına öncelik verilmiş, bu kapsamda KOBİ’lere yönelik devlet yardımlarının sağlanacağı belirtilmiştir.

Bu dönemde Avrupa Birliği uyum sürecinde gerçekleştirilecek teşvikler doğrudan yabancı yatırımların, sanayinin üretim kapasitesine, teknolojik kapasitesine ve rekabet gücüne katkı sağlaması konusuna önem verilerek, katma değeri yüksek projelerin teşvik edileceği belirtilmiştir. Yerel girişimci ve kuruluşların Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi için AB Programlarına aktif olarak katılımının sağlanacağı belirtilerek AB’den mali yardım alınmasına yönelik çalışmalarda çeşitli tedbirlerin alındığı görülmüştür (DPT, 2003: 23).

2007-2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, AB’ye üyelik sürecinin gerektirdiği Katılım Öncesi Ekonomik Program ve Uyum İçin Stratejik Çerçeve gibi dokümanların yanında, başta Orta Vadeli Program olmak üzere diğer

58

ulusal ve bölgesel plan ve programlar ile sektörel ve kurumsal strateji belgelerinin dayanağını oluşturmaktadır (DPT, 2007). Bu doğrultuda AB’ye üyelik sürecine katkı sağlayacak temel stratejileri belirleyerek tasarlanmıştır. Bu nedenle plan dönemi AB mali takvimi dikkate alınarak 2007-2013 yıllarını kapsayacak biçimde diğer kalkınma planlarından farklı olarak 7 yıllık olarak belirlenmiştir.

“İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” olarak bir vizyon belirlenmiş olması bu planı diğer planlardan ayıran özellik olarak görülmektedir. Bu planla ülkemizdeki teşvik sistemi ile ilgili olarak eleştirel bakış açısı sergilenmiş, etkin destek araçlarının bulunmayışı, karmaşıklık, mükerrerlik, eşgüdüm eksikliği ve performans izleme mekanizmalarının yetersizliği gibi konular önemini korumuştur. Bu plan dönemi değişimin ve rekabetin yoğunlaştığı ve küreselleşmenin her alanda etkili olduğu bir dönem olarak kabul edilmiştir.

Bu planda teşviklerle ilgili vizyona dönük temel amaç ve politikalar şu şekilde sıralanabilir:

 Teşvik Sisteminin etkinliğinin artırılarak genel nitelikli uygulamalar ile devlet yardımlarının ayrılması

 Yatırımların ve istihdamın artışını hızlandırmak ve bölgesel gelişmede özel sektör katkısını artırmak amacıyla yeni teşvik tedbirleri uygulanması

 Teşvik sistemine, seçicilik taşıyan ve yönlendirme gücü olan unsurlar ilave edilerek kamusal açıdan fayda-maliyet analizi yapılmasını sağlamak

 Teşviklerde ülke içindeki katma değeri kalıcı ve sürdürülebilir olarak arttıracak başta teknoloji geliştirme ve yenilikçilik faaliyetlerine yoğunlaşmak

 Sunulacak olan devlet yardımlarının ülkenin uluslararası rekabet gücünü artıracak faaliyet alanlarına yoğunlaştırmak.