• Sonuç bulunamadı

1.3. KÜRESELLEŞME VE KRİZ İLE BAĞLANTISI

2.1.2. Maliye Politikasının Amaçları

Maliye politikası temel makroekonomik amaçlara ulaşmak için kamu harcamaları ve gelirlerin miktar ve bileşiminde yapılması gereken ayarlamalar olarak tanımlandığında, devletin hedeflediği makroekonomik hedefler maliye politikasının amaçlarını oluşturmaktadır. Bu açıdan makroekonomik hedefleri, tam istihdamın sağlanması, nisbi fiyat istikrarı, yeterli kalkınma ve büyümenin sağlanması, ödemeler bilançosunun denkleştirilmesi, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması olarak sayılabilir. Makroekonomik amaçların her ne kadar ayrıştırılması mümkünse de net ayrımlar ortaya koymak güçtür. Örneğin tam istihdamın sağlanmasına yönelik izlenen bir politika aynı zamanda nisbi fiyat istikrarının sağlanmasında da etkili olabilmektedir. Bu kapsamda tanımlanan makroekonomik politika amaçları birbirini tamamlamaktadır (Ataç, 1996: 28; Eker vd. 1994: 26).

Devletin ekonomiye daha çok müdahale ederek milli gelirden önemli miktarda pay alması ve bunları harcaması mali araçlar, ekonomik araçlar ve değişkenler üzerinde çeşitli etkiler yaratabilir. Bu kapsamda maliye politikası ulusal refahın en üst düzeye çıkarılması için elindeki kaynakların özel ve kamusal mallar arasında çok yönlü tahsisini gerçekleştirmektedir. Bu nedenle amacı ne olursa olsun uygulanan mali aracın yatırım, tasarruf, ithalat, ihracat, enflasyon gibi temel ekonomik faktörler üzerinde meydana getireceği etkileri incelemek gerekir. Örneğin, vergilerde konuya, istisna veya muafiyete ya da orana ilişkin yapılacak küçük bir değişiklik rekabet yapısını, üretimin niteliğini ve piyasa koşullarını değiştirebilir (Erdem vd, 1998: 12).

28

Maliye politikalarının amaçları esasen ekonomi politikalarına yönelik belirlenen hedefler kapsamında incelenmektedir. Maliye politikasını uygulamaya koyacak olan siyasi otoritenin ekonomik göstergelerin gelişimi için ekonomide istikrarı sağlama, ekonomik büyüme ve kalkınmayı gerçekleştirme, kaynak ve gelir bölüşümünü düzenleme gibi sorumlulukları vardır. Bu ekonomik sorumluluk ve hedefler maliye politikasının amaçlarını oluşturmaktadır.

2.1.2.1. Ekonomik İstikrarı Sağlama

Kelime anlamıyla istikrar, herhangi bir durumun kararlılığını koruması durumudur. Diğer bir ifadeyle istikrar, veri kollarında olması gereken rutinin sürekliliğini koruması şeklinde tanımlanabilir. Bu tanım, ekonomik istikrar kavramına uyarlanacak olursa, ekonomik istikrar ekonomide istihdam edilebilir üretim faktörlerinin, ekonomi politikası amaçları doğrultusunda, sürekli ve istenilen biçimde kullanılabilirliğinin sağlanması olarak açıklanabilir. Kavramsal olarak ekonomik istikrarın sağlanması fiyat istikrarının ve tam istihdamın bütün olarak bir arada sağlanmasıyla açıklanabilmektedir. Dolayısıyla ekonomik istikrar kavramı fiyat istikrarı ve tam istihdam kavramlarıyla anlam kazanır (Selen, 2011: 5).

 Fiyat İstikrarı:

Fiyat istikrarı denilince, bir ekonomide genel fiyat düzeyinde meydana gelen sürekli dalgalanmaların önlenmesi anlaşılmaktadır. Genel fiyat düzeyinde meyana gelen ve devamlılık gösteren böyle bir dalgalanma iki tür olabilir. Fiyatlar genel düzeyi ya sürekli yükselir (enflasyon) ya da sürekli düşer (deflasyon). Ancak günümüz ekonomilerinde fiyatlar genel düzeyi daha çok yükselme eğiliminde olduğu için maliye politikası geniş ölçüde enflasyonla mücadele aracı olarak kullanılmaktadır.

Ekonomik istikrarın sağlanması için enflasyonist ve deflasyonist eğilimlere karşı koymak gerekir. Maliye politikası çerçevesinde kullanılan mali araçlarla ekonomideki daraltıcı yani deflasyonist güçlerle mücadele edecekse, ekonomide toplam arz-toplam talep dengesini tam çalışma seviyesindeki toplam arz-toplam talep dengesi haline getirmelidir (Türk, 1999: 18). Bu durumda J.M. Keynes’in de üzerinde durduğu eksik

29

istihdam durumunda denge sağlayabileceği üzerinde durarak telafi edici harcamalar politikasının uygulanabilirliğinden bahsedilmiştir.

Yüksek enflasyonun yaşandığı ekonomilerde gelir ve kaynak dağılımının bozulması, tasarruf oranlarının düşmesi, yatırım yapısının bozulması, devalüasyona bağlı artan ödemeler dengesi açıkları ekonomi politikalarının etkinliğini azaltmakta ve ekonomi yönetimlerini zor duruma sokmaktadır (Ataç, 1996: 118). Yüksek enflasyonun neden olduğu ekonomik göstergelerdeki bu bozukluklar, kısa dönemde kaynak ve gelir dağılımını, uzun dönemde ise büyümeyi engellediği için mücadele edilmesi gereken önemli bir istikrarsızlık kaynağı olmaktadır (Selen, 2011: 8).

 Tam İstihdam:

Tam istihdam denildiğinde, üretim faktörlerinin sürekli üretime koşulması anlaşılmalıdır. Fakat tam istihdamda genellikle emek yoğunlaşmıştır. Emek piyasasında faaliyet gösteren çalışanların yeni bir iş aramaları veya iş değiştirmeleri sonucunda ekonomi tam istihdamda dengedeyken söz konusu olan bu işsizliğe doğal işsizlik denilmektedir. Özellikle Keynesyenler bu doğal işsizlik oranına “enflasyonu hızlandırmayan” işsizlik oranı olarak nitelendirmişlerdir. Bu oran, bir ekonomide enflasyonun hızlanmasına neden olmaksızın ulaşılabilir olduğuna inanılan orandır.

Ekonomide atıl üretim faktörünün oluşu esas olarak ekonomik istikrarsızlık göstergesidir. Bu sebeple ekonominin tam istihdam düzeyinde tutulması gerekmektedir. Tam istihdam, özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü ekonomideki yapısal bozukluklardan kaynaklanan nedenlerden dolayı var olan üretim kapasitesinden tam olarak yararlanılamamakta veya üretim birimleri tam kapasite ile çalışmadığından dolayı üretim faktörlerinin istihdamında sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle istihdam sorununun yaşandığı ekonomilerde milli gelir seviyesi azalmakta ve istenilen büyüme ve kalkınma hızı sağlanamamaktadır (Eker vd, 1994: 28).

Ekonominin tam istihdamda dengede olması, atıl vaziyette bulunan üretim faktörlerinin üretime dahil edilmesi ve buna paralel olarak emek piyasasında doğal işsizlik haricinde meydana gelebilecek işsizlikleri en aza indirerek üretime kazandırma gayesi maliye politikasının amaçları kapsamına dahil edilmektedir. Maliye politikasının

30

fiyat istikrarını sağlama fonksiyonunun yanında ekonomiyi tam istihdamda dengede tutması ve istikrarlı bir şekilde bu durumu sürdürmesi, maliye politikasının ekonomik istikrarı sağlama amacını oluşturmaktadır.

2.1.2.2. Ekonomik Büyüme ve Kalkınmayı Sağlama

Ekonomi politikalarının temel amacı tasarruf, yatırım ve üretim arasında birbirini besleyen, toplumun daha çok üretmesine ve tüketmesine imkan sağlayan dengeli ilişkiler kurmaktır. Dolayısıyla daha çok üreten ve daha çok tüketen toplumda bireyler milli gelirlerden daha fazla miktarda pay alacaklardır. Bireylerin milli gelirden aldığı payın artması ekonomik büyümenin bir sonucudur. Ekonomik büyümenin sürekliliğini sağlamak ise üretim alt yapısının kurulması ve etkin kullanılmasıyla ilgilidir. Üretim altyapısının güçlendirilmesi ise daha çok tasarruf ve yatırım demektir. Ekonomide yaratılan tasarrufları yatırıma ve üretime yönlendirecek altyapının kurulması ve işletilmesi ekonomik kalkınma amacını oluşturmaktadır (Selen, 2011: 9).

Ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanmasında yatırım, tasarruf ve üretim faktörlerinin bileşiminin çeşitli mali araçlarla amaçlanan düzeye çıkarılması söz konusudur. Bunun için yatırım, tasarruf ve üretimi teşvik edici maliye politikaları uygulanmalıdır. Mali araçlarla ekonomiye müdahale eden ekonomi yöneticileri, etkin maliye politikası uygulamalarıyla vergi politikasını ve tasarruf hacmini etkileyebilmektedir. Devamında kamu yatırım harcamaları ve cari harcamalara yönelik yapılan ayarlamalar kalkınmada lokomotif görevi üstlenebilmektedir.

Mali teşvik politikası kapsamında piyasadaki fonların özel yatırımlara yönlendirilmesi söz konusu olabilmektedir. Uygulanacak borç politikalarıyla atıl tasarruflar değerlendirilerek aynı zamanda kamuya gelir sağlayabilir. Bu sayede istihdam seviyesi de yükselerek milli gelirde artış meydana gelecek ve ekonomik büyüme ve kalkınma sağlanmış olacaktır.

Ekonomik büyüme ve kalkınma kavramları birbirini besleyen iki kavramdır. Ekonomik büyümenin ulaşabileceği sınır, ekonomik kalkınma düzeyi ile, yani ekonominin sahip olduğu yatırım ve tasarruf olanaklarıyla yakından ilgilidir. Ancak, ekonomide yatırım ve tasarrufların arttırılması ekonomik kalkınmanın sağlanmasında

31

tek başına yeterli değildir. Çünkü yatırım ve tasarruflardan sağlanabilecek katma değere ulaşılması için toplumsal yapıda da önemli dönüşüm ve değişimlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Örneğin, oluşturulan tasarrufla kurulan üretim altyapısının verimli biçimde işletilmesi üretimde istihdam edilen teknolojiyi kullanabilecek emek gücüne ve teknolojik ürünü tüketebilecek tüketici kitlesine ihtiyaç vardır. Verimsiz üretim koşullarında ise mevcut üretim kapasitesiyle orantılı ekonomik büyüme sağlanamayacaktır (Selen, 2011: 10).

2.1.2.3. Kaynak ve Gelir Bölüşümünü Düzenleme

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen ve ekonominin dönüşüm sürecindeki mevcut yapısal bozuklukların oluşturduğu başlıca sorun kaynak ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerdir. Maliye politikası uygulamaları bu adaletsizliği gidermeye hizmet etmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin kalkınabilmesi toplumdaki huzur, refah ve uzlaşma koşullarının sağlanmasına bağlıdır. Kamu harcamaları ve kamu gelirleri aracılıyla maliye politikası, kaynak kullanımı ve gelir bölüşümü üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Kamu gelirini oluşturan vergi gelirlerinin zorlayıcı özelliği kaynak kullanımı ve gelirin yeniden dağıtımı açısından önemli bir unsurdur. Bununla beraber kişiler arasındaki farklı gelir ve kaynak seviyeleri dikkate alınarak ihtiyaç duyulan kesimlere yapılan transfer harcamaları da bu konuda toplumsal adaleti sağlama konusunda etkin bir uygulamadır. Transfer harcamaları sadece kişilerin değil, aynı zamanda ekonomide faaliyet gösteren değişik sektörler arasında da adil bir kaynak kullanımının sağlanmasında ve gelirin adaletli dağıtılmasında etkili bir uygulamadır.

Gelir dağılımı sorununun piyasa ekonomisi içinde kendiliğinden çözüme kavuşturulamaması dolayısıyla devlet ekonomiye müdahale ederek yeniden dağıtım politikası adı verilen bir mekanizma ile adil bir gelir dağılımı gerçekleştirmeye çalışır (Aktan, 2000: 34). Gelirin yeniden dağıtımını, ülkedeki milli gelirin bir kısmının cebri vergi ve tasarruf araçlarıyla topluma yeniden dengeli bir şekilde vermek olarak nitelendirebiliriz.

32

Ekonominin birer unsurları olan kişiler ve sektörler arasında kaynak ve gelir dağılımını sağlama görevi devlete aittir. Bu görevi yerine getirmek iktisadi kalkınma planı çerçevesinde maliye politikası açısından bir amaç olarak görülmektedir.

Sonuç olarak; devletin ekonomiye müdahale ederek milli gelirden önemli miktarda pay alması ve bunları harcaması, mali araçların ekonomik araçlar ve değişkenler üzerinde çeşitli etkiler meydana getirebilir. Bu kapsamda maliye politikası toplumsal refahın en üst düzeye çıkarılması için mevcut kaynakların özel ve kamusal mallar arasında çok yönlü tahsisini gerçekleştirmektedir. Bu nedenle amacı ne olursa olsun uygulamaya konulan mali aracın yatırım, tasarruf, ithalat, ihracat, enflasyon gibi temel ekonomik faktörler üzerinde meydana getireceği etkileri iyi araştırmak gerekir (Erdem vd, 1998: 12).