• Sonuç bulunamadı

Pezdevî’nin el-Usûl Adlı Eserinde Şer‘u Men Kablenâ

1. Şer‘u Men Kablenâ Konusunun Eserin Tasnifindeki Yeri ve İşleniş Biçimi

Pezdevî, şer‘u men kablenâ delilini “Sünnet” bahsinin içerisinde “Hz. Peygamber’in filleri” üst başlığı altında incelemekte ve şer‘u men kablenâ için ayrı bir bab başlığı tahsis etmektedir. Konuyu incelemeye şer‘u men kablenâ’nın bağlayıcılığı hakkındaki görüşlere yer vermekle başlayan Pezdevî, bu konuda üç görüş olduğunu belirtip benimsediği görüşü en son sırada açıklamaktadır. Bütün görüşlerin delillerini ele alan Pezdevî, şer‘u men kablenâ’ya dayanan bir hüküm örneği ile şer‘u men kablenâ’nın dahil olduğu Sünnet bahsini kapatmaktadır.

Pezdevî, konuyu tartışmalara girmeksizin oldukça veciz ve sistematik bir şekilde ele almaktadır. Şer‘u men kablenâ için bir bab başlığı kullanması ve bu konuyu Sünnet bahsi içerisinde ele aldığını belirtmesi, bölüm ve alt-bölümler şeklinde okuyucunun zihninde bir tablonun oluşmasına ve şer‘u men kablenâ’nın konumunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.

Pezdevî diğer alimlerden farklı olarak cedel yöntemini izlememektedir. Her görüşün delillerini sunmakla yetinmekte ve özellikle naklî deliller kullanmaktadır. Ancak benimsediği görüş için diğerlerine nazaran daha fazla delil kullanarak, bu görüşü daha güçlü bir şekilde temellendirmektedir.

2. Şer‘u Men Kablenâ’nın Bağlayıcılığı İle İlgili Görüşler

Birinci Görüş: Neshine dair bir delil getirilmedikçe önceki şeriatlar bağlayıcıdır. İkinci Görüş: Geçerliliğine dair bir delil getirilmedikçe önceki şeriatlar bağlayıcı değildir.117

Üçüncü Görüş: Önceki şeriatlar, bizim şeriatımız olması itibariyle bağlayıcıdır.

117

28

Pezdevî’nin sahih olarak tavsif ettiği görüşe göre, Allah Teâlâ veya Resulullah’ın inkar etmeyerek bildirdikleri önceki şeriatlara ait hükümler, Hz. Peygamber’in şeriatı olarak bizleri bağlar. Bu da üçüncü görüşe tekabül etmektedir.118

3. Delillerin İncelenmesi

a. Birinci Görüşü Savunanların Delilleri

“İşte, o peygamberler, Allah'ın doğru yola ilettiği (hüdâ) kimselerdir. (Ey

Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy.” 119 ayetinde geçen “hüdâ” kelimesi hem iman hem de şeriatı kapsamaktadır. Bu ayet ile önceki şeriatlara ait hükümlerin hakikati Allah’ın dini olarak sabit olmaktadır. Allah Teâlâ’nın rıza gösterdiğinin bilindiği önceki şeriatlara ait bu hükümler bağlayıcıdır. Ayrıca “Onun peygamberlerinden hiçbirini

(diğerinden) ayırt etmeyiz.”120 ve “(Resulüm!) Sana da kendisinden önceki kitapları

tasdik edici ve onları koruyucu olarak bu kitabı hak ile indirdik….”121 ayetleri şeriatların birbirine uygunluğunun asıl olduğunu göstermektedir.122

b. İkinci Görüşü Savunanların Delilleri

Bu delilin savunucuları, “Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik.”123 ayeti ile istidlâl ederek önceki şeriatların bir bölgeye ve bir döneme has olmalarının esas olduğunu düşünmektedir. Zira Hz. İbrahim ile Hz. Lut ve Hz. Musa ile Hz. Harun gibi, aynı zamanda aynı yere gönderilip peygamberlerden birinin diğerine tabi olduğu durum hariç, (Hz. Harun ile Hz. Şuayb gibi) iki peygamberin aynı dönemde farklı yerlere, kendi bölgelerine özel olan şeriatlarla gönderilmeleri muhtemeldir. Aynı durum zaman bakımından da geçerlidir. Yani peygamberlerin şeriatlarının kendi dönemlerine mahsus olması da muhtemeldir. Dolayısıyla aksine delil getirilmediği sürece şeriatlarda özgülük asıldır.124

c. Üçüncü Görüşü Savunanların Delilleri

118 Pezdevî, el-Usûl, III, 398. 119 En‘âm 6/90.

120

Bakara 2/285.

121 Mâide 5/48.

122 Pezdevî, el-Usûl, III, 399-400. 123 Mâide 5/48.

124

29

Tüm insanları kapsayan Hz. Peygamber’in şeriatı asıl olup “Sonra biz

kullarımızdan seçtiklerimizi o kitaba mirasçı kıldık.”125 ayetinde buyurulduğu üzere geçmiş şeriatlar ile ahlakların güzelliklerinin varisidir. Ayrıca Hz. Peygamber’in Hz. Ömer’in elinde Tevrat sahifesini görünce, Hz. Musa’nın sağ olması durumunda onun da kendisine tabi olacağını buyurması126 buna delâlet etmektedir. Dolayısıyla, zikredilen miras manasının gerçekleşmesi ile beraber, şeriatlarda asıl olan uygunluk ve birliktir.127 Hz. Peygamber’in, aksine delâlet eden bir vahiy gelmediği sürece önceki kitapların tahrife uğramamış olan kısmından sahih bulduğu fiillerle amel ettiği inkar edilemez. Ehl-i Kitab’ın tahrifi zahir olana kadar bu uygulamanın asıl olduğu sabittir. Ancak zamanla Ehl-i Kitap’ın tahrifi açığa çıkıp haset, düşmanlık ve hilelerinin artmasından dolayı, onların nakillerine karşı şüphe vaki olmuştur. Bu yüzden, önceki şeriatlara ait hükümleri kabul etmek için Allah Teâlâ’dan veya Hz. Peygamber’den gelen bilgi ile yetinilmektedir.128

Bu görüşü benimseyenlerin öne sürdüğü bir diğer delil, Hz. İb rahim’in dinine uymayı emreden “Babanız İ brahim'in dinine uyun.”129 ve “De ki: "Allah doğruyu

söylemiştir. Öyle ise, Hanîf olan İ brâhim’in dinine uyunuz."”130 ayetleridir.131 Bu ayetler özel anlamda Hz. İbrahim’in dinine uymayı, genel anlamda ise önceki şeriatlara uymayı emretmektedir.

Bu konunun usûlüne ilişkin bilgilere yer verdikten sonra Pezdevî, hakkında nas bulunmayan muhayee uygulaması için İmam Muhammed’in, Salih peygamber dönemi ile ilgili olan “Bir de onlara, suyun aralarında paylaşımlı olacağını bildir. Her hissenin

sahibi (suyun) başına gelsin.”132 ve “İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme

125

Fâtır 35/32.

126 Ahmed b. Hanbel III, 387, Krş. Ahmed b. Hanbel, III, 338, 471; IV, 266; Abdurrezzâk, Musannef, VI,

113, 114; X, 313-314.

127 Pezdevî, el-Usûl, III, 402-403. 128

Pezdevî, el-Usûl, III, 404.

129 Hac 22/78. 130 Âl-i İmrân 3/95.

131 Pezdevî, el-Usûl, III, 404. 132

30

hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir.”133 ayetlerine dayandığını134 söyleyerek konuyu sonlandırmaktadır.

4. Şer‘u Men Kablenâ’nın Delil Değeri

Pezdevî, önceki kitaplarda bulunan ve Kur’an veya Sünnet’te neshedildikleri belirtilen şer‘u men kablenâ’ya ait hükümleri delil olarak kabul etmemektedir.135 Bu hususta başka bir kriter öne sürmediğinden dolayı geriye kalan durumlarda şer‘u men kablenâ’nın hükümlerini bağlayıcı kabul etmektedir. Ancak bu hükümleri artık önceki şeriatlar olarak değil, Hz. Peygamber’in şeriatı olarak değerlendirmektedir. Pezdevî, bu delil ile Sünnet bahsinin tamamlandığını bildirmektedir. 136 Buradan hareketle Pezdevî’nin şer‘u men kablenâ’ya müstakil bir delil değeri atfetmeyip bunu Kur’an ve Sünnet delillerine irca ettiği ortaya çıkmaktadır.