• Sonuç bulunamadı

2.5. Paydaş Teorisiyle İlgili Geliştirilmiş Kuramlar

2.5.2. Paydaşların önceliği teorisi

Aile ve iş ilişkilerinin birbirini etkilediği ve hatta aile değer ve inançlarının zaman zaman iş değerlerinden daha önemli hale geldiği aile işletmelerinde, sistem modelleri konu başlığı altında anlatılan aile, hissedarlar ve yönetim paydaş gruplarının şirket içerisindeki önem derecelerinin yarattığı çatışmalar, şirketlerin ekonomik ve ekonomi dışı performanslarını etkilemektedir. Bu yaygın görüşü dikkate alarak, Mitchell ve arkadaşları (1997) yaptığı çalışmalar sonucunda “Paydaşların Önceliği” adında bir model geliştirmişlerdir. Bu modeli geliştirirken Paydaş Teorisi’ni dikkate almışlardır (Paydaş Teorisi çalışmanın ikinci bölümünde ayrıntılı olarak ele alınacaktır). Söz konusu model de, aile işletmeleri paydaşlarının

güç, meşruiyet ve öncelik kriterlerinden etkilendiği ve bu kriterlere sahip olma oranlarının, paydaşların önem derecesini artırdığı ifade edilmektedir. Bir başka deyişle, herhangi bir paydaşa ait öncelik oranının yüksek olması, diğer paydaşlara nazaran şirket içerisindeki verilen kararlara etki oranının yüksek olması şeklinde ifade edilebilir. Nitekim, şirket içerisindeki esas paydaş gruplarının önem derecesinin birbirlerine kıyasla artıp azalması, şirketin ekonomik ve ekonomi dışı performansını etkileyecektir. (Mitchell vd., 1997:872; Agle vd., 1999: 572; Ring, 2011:31; Perrault, 2012:4; Easley ve Lenox, 2006:766). Şekil 2.9’da söz konusu model gösterilmektedir.

Şekil 2.9. Paydaşların Önceliği Teorisi

GÜÇ MEŞRUİYET ÖNCELİK 1 2 3 4 5 7 6 8

Kaynak:Mitchell, Ronald K., Agle, Bradley, Wood, Donna J. (1997) “Toward A

Theory Of Stakeholder Identification and Salience:Defining the Principle of Who And What really counts” Academy of Management Review, Vol. 22, No. 4, ss. 872

Şekil 2.9’da, güç, meşruiyet ve öncelik kriterlerinin teorinin ana unsurlarını oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca şekildeki numaralı alanlar, bu unsurlara sahip olan işletmenin paydaş gruplarının rollerini ifade etmektedir.

Güç (Power) : Güç belirli kaynakların kullanılmasıyla elde edilir ve gücü kullanan kişiler başkalarının davranışlarını değiştirme eğilimi içerisindedirler (Koçel, 1993:316). Bu bağlamda Weber (1947:152) “Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı- The Theory of Social and Economic Organization” adlı eserinde güç kavramını; toplumsal ilişki içerisinde, karşı direnişlere rağmen, kişinin pozisyonundan doğan yetkilerini devam ettirebilme olasılığı şeklinde tanımlamıştır. Konuya daha hassas yaklaşan Etzioni (1964:52), güç kavramını kontrol kavramının bir aracı olarak göstermiş ve fiziksel, maddi ve sembolik şeklinde sınıflandırdığı kontrol çeşitlerini gerçekleştirmek için sırasıyla, zorlayıcı güç, faydacı güç ve normatif gücün etkili olduğunu ifade etmiştir. Zorlayıcı güç, bir silah vb. araçlar eşliğinde veya psikolojik baskı uygulayarak kişiyi etkileyinceye kadar süreci devam ettirme eylemidir. Faydacı güç, elde bulunan fiziksel kaynakların gücü, şiddeti ve kısıtlılıklarına dayalıdır ve kişilere verilen maddi ödüller karşılığında elde edilen güç şeklinde ifade edilir. Normatif veya sosyal güç ise, bir tehdit, iddia veya maddi ödül karşılığında elde edilen bir güçten ziyade daha saf sembollere dayalı bir güçtür. Normatif veya sosyal güç, prestij, saygı gibi normatif sembolleri ve aşk ve kabul edilebilirlik gibi sosyal sembolleri içerir. Kişilerle iletişime geçildiğinde, bu semboller aracılığıyla kişinin etkilenmesi ve dolayısıyla kontrol edilmesi sağlanmaktadır. En basit manasıyla ise güç kavramı, bir birey ya da grubun yönetimle olan ilişkisinde kendi iradesine yönelik tutumları kabul ettirme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanı sıra her işletme, bir şekilde güç kavramlarından (zorlayıcı, faydacı ve normatif/sosyal) birisi veya birkaçıyla ilişki içerisinde olmak zorundadırlar (Mitchell vd., 1997:865). Güç kavramının paydaşlarla ilişkisi açısından ele alındığında, Easley ve Lenox (2006:767) paydaşlara ait gücü, hedef olan şirketteki paydaş gruplarının şirket kaynaklarına erişimin göreceli olması şeklinde tanımlamıştır. Buna ek olarak Agle vd. (1999:508), söz konusu paydaşların gücünün, işletmelerin faaliyetlerini ve herhangi meşru bir talebin karşılanıp karşılanamayacağını etkilediğini ifade etmektedir. Nitekim, işletme içerisindeki paydaş gruplarının, güç kazanma ve bunu kullanma yönündeki çabaları, diğer paydaşların davranışlarını etkilemekte ve doğal olarak işletme politikası bu güce sahip olan paydaşların istekleri paralelinde belirlenmektedir (Koçel, 1993:319). Bu kavramlardan hareketle, gücü, statik bir kavram olarak değil, firmalar içinde sürekli yeniden değerlendirilen dinamik bir kavram olarak ifade etmek gerekmektedir (Perrault, 2012:30). Özetlemek gerekirse, güç kavramı, işletmedeki her türlü kaynağa

ulaşmada ve işletmenin stratejik kararlarının verilmesinde etkili bir unsurdur ve her paydaş grubu güç aracılığıyla, diğer paydaş gruplarına nazaran daha öncelikli olmayı istemektedir (Ring, 2011:33/34).

Meşruiyet (Legitimacy): Di Maggio ve Powell (1983:155-156), kurumsal teoriyi baz alarak, şirketlerin toplumsal eylemlere uygunluğu aracılığıyla hayatta kalabildiklerini ve meşruiyet edinimine bağlı olarak örgütsel etkinliklerini sağlayabileceklerini ifade etmiştir. Bu duruma paralel olarak, Suchman (1995:574), meşruiyet kavramını, bir işletmenin faaliyetlerinin toplum içerisinde oluşan norm, değer, inanç ve tanımlara uygun olduğu algısı veya varsayımıdır şeklinde tanımlamıştır. Meşruiyet kelimesininin sözlük manası, meşruluk, geçerli veya yasal olma durumudur (www.tdk.gov.tr, et.2014). İşletmelerde yer alan paydaşlar için ise, meşruiyet kavramı varoluş nedenidir. Çünkü bir paydaş grubunun, şirket içerisinde faaliyetlere ve kararlara etki edecek herhangi bir gücü olmasa bile, sahip olduğu meşruiyet hakkı, şirketten olumlu geri dönüşler alabilmesi için iyi bir kaynaktır (Easley ve Lenox, 2006:768). Bu durumda işletmelerin, paydaşların sözleşmeler, dövizler, yasal unvan, yasal haklar, ahlaki normlar, risk durumu ve işletmenin faaliyetlerinden doğan kar ve zararlara dayalı talepleriyle ilgili paydaşlık tanımının daraltılması için meşruiyet kavramını önemsemesi gerekmektedir (Mitchell vd., 1997:861-862).

Öncelik (Urgency) : Öncelik kavramı, bir paydaşın taleplerin karşılanması esnasındaki aciliyetin derecesini ifade eder (Agle vd., 1999:508). Sözlük manasına bakıldığında ise, öncelik kavramı, herhangi bir şeyin benzerlerinden önce olma durumu şeklinde tanımlanmıştır (www.tdk.gov.tr, et.2014). Mitchell ve arkadaşlarına göre (Mitchell vd.,1997:867) kavramın manası çok farklı boyutlara incelendiğinde “zaman hassasiyeti” ve “kritik olma” şeklinde iki temel yapı taşı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, öncelik kavramının, paydaş işletme ilişkisinde yaşanan gelişmelerin ya da bir talebin zaman hassasiyeti varsa veya bu gelişmeler veya talep, paydaşlar için çok önemli ve kritikse, saygı duyulan, yapılması zorunlu olan, etkileyici ve dinamik olarak anlamlandırılabileceğini belirtmişlerdir. Easley ve Lenox’a (2006:769) göre ise, söz konusu talep veya isteklerin önceliği, paydaş gruplarının önceliğinden daha önemlidir.

Aslında, işletmeyi etkileyen paydaş gücü, işletmeyle paydaşların ilişkisinin meşruiyeti ve paydaşların işletme üzerindeki taleplerinin önceliği tarafından

oluşturulan kombinasyon, paydaş gruplarının özelliklerinin nasıl algılandıklarına bağlı olarak, yöneticiler tarafından verilen kararları etkileyecektir. Nitekim, paydaş gruplarının işletmenin stratejik kararlarını nasıl etkilediği görmek için, her bir paydaş grubunun, yöneticilerin gözünde hangi statüde konumlandığını belirlemek yeterli olacaktır (Ring, 2011:5-6). Bu bağlamda Tablo 2.5’de paydaşların konum ve rolleri gösterilmektedir.

Tablo 2.5. Paydaşların Önceliği Teorisi’de Yer Alan Paydaşlar ve Rolleri

Bölge Paydaşlar Paydaşların Rolleri

1

Faal Olmayan

Paydaş

Faal olmayan paydaşın niteliği sahip olduğu güçtür. Şirketini gücüyle etkilemeye çalışır fakat şirket ile meşru bir ilişkisinin ve taleplerinin önceliği olmadığı için bu gücü etkili olmayabilir.

2 Keyfi Paydaş

Keyfi paydaşın niteliği işletmeyle olan ilişkisinin meşru olmasıdır. Fakat bu paydaş grubu işletmeyi etkileyecek güce ve taleplerinin karşılanması için bir önceliğe sahip değildir, bu nedenle yöneticiler üzerinde etkileri çok fazla değildir.

3 Talepkar Paydaş

Talepkar paydaş, sürekli önceliğin kendisinde olmasını ister fakat bunu sağlayacak gücü ve meşruluğu yoktur. Bu sebeple yöneticiler açısından rahatsız edici, sıkıcı fakat tehlikeli olmayan paydaş grubudur.

4 Dominant Paydaş

Dominant paydaş, sahip olduğu güç ve meşruluk özellikleri sayesinde işletmeyi etkilemeye çalışır. Bu paydaş grubu şirket içerisinde bulunan formal departmanlardan oluşabilir. Örneğin Yönetim, İnsan Kaynakları Departmanı vb.

5 Tehlikeli Paydaş

Tehlikeli paydaşın özellikleri, şirketi etkileyecek gücü olması ve taleplerinin şirket içerisinde öncelikli olmasıdır. Bu paydaş türü meşruiyete sahip olmadığı için yani gayrimeşru olduğu için, şirket için tehlikeli konumdadır. Çünkü bu paydaş grubu sahip olduğu güç sayesinde, öncelik sağlamak için ilişkilerde zorlama ve tehdit unsurlarını kullanır. Örnek olarak, çalışanlara yapılan sabotajlar veya yasadışı zorlayıcı stratejiler verilebilir.

6 Bağımlı

Paydaş

Bağımlı paydaş şirketle ilişkilerinde meşrudur ve talepleri önceliklidir. Fakat bunları gerçekleştirmek için yeterli güce sahip olamadığı için diğer paydaşlara veya yöneticilere bağımlıdır.

7 Kusursuz Paydaş

Bu paydaş türü elinde bulunduğu güç ve meşruluk sayesinde zaten dominant paydaş özelliklerini taşımaktadır. Bunun yanı sıra her ne zaman acil bir talebi bulunursa, yöneticiler bu talepleri kesin ve net bir şekilde yerine getirirler. Bu paydaş grubu hakkındaki genel kanı, dominant paydaş gruplarının bir sonraki evrede ulaşacağı statü olmasıdır.

8 Paydaş Olmayan veya Potansiyel Paydaş

Şirketle ve paydaşlıkla hiçbir ilişkisi yoktur ve güç, meşruluk ve öncelik özelliklerinin hiçbirine sahip değildir.

Kaynak:Mitchell, Ronald K., Agle, Bradley, Wood, Donna J. (1997) “Toward A Theory Of

Stakeholder Identification and Salience:Defining the Principle of Who And What really counts” Academy of Management Review, Vol. 22, No. 4, ss. 874-879; www.stakeholdermap.com, et.2014

Tablo 2.5’de yer alan 1, 2 ve 3 numaralı bölgelerde bulunan paydaş grupların düşük önem derecesine sahip olduğu, 4, 5 ve 6 numaralı bölgelerde bulunan paydaş grupların orta önem derecesine sahip olduğu ve 7 numaralı bölgede bulunan paydaş gruplarının ise yüksek önem derecesine sahip olduğu belirtilmektedir (Mitchell vd. 1997:873). Tablo 2.6’da ise paydaşların öncelikleri ve sahip oldukları özellikler daha açık bir şekilde gösterilmektedir.

Tablo 2.6. Paydaşların Önceliği Teorisine Göre Paydaşların Özellikleri

Paydaşlar ve Özellikleri Güç Meşruiyet Öncelik

Gelişmemiş Grup

(Öncelik derecesi düşük)

1-Faal Olmayan

Paydaş Yetki Belgesi

Tecrübe Etme

2-Keyfi Paydaş Paydaş

Hakları İfade Etme

3-Talepkar Paydaş Lehine Eylem Erişimin

Sağlanması

Gelişmesi Muhtemel Olan

Grup

(Pasif paydaş gruplarına göre yüksek ama normalde orta derecede öncelik derecesi)

4-Dominant Paydaş Tecrübe

Etme

5-Tehlikeli Paydaş Yetki Belgesi

6-Bağımlı Paydaş Lehine Eylem

Yüksek Öncelikli Grup 7-Kusursuz Paydaş

8-Paydaş Olmayan veya potansiyel paydaş

Lehine Eylem Paydaş Hakları Yetki Belgesi Erişimin Sağlanması Tecrübe Etme İfade Etme

Kaynak: www.stakeholdermap.com, et.2014

Tablo 2.6’daki kırmızı alanlar, paydaşların sahip olduğu özellikleri, gri alanlar, sahip olmadığı özellikleri ifade etmektedir. Gri alanlarda yer alan ifadeler ise, paydaşların “Kusursuz Paydaş” statüsüne ulaşabilmesi için kazanması gereken unsurları ifade etmektedir. Aynı zamanda, paydaş grupları şirket içi önceliklerine göre, “Gelişmemiş Grup”, “Gelişmesi Muhtemel Grup”, “Yüksek Öncelikli Grup” ve “Paydaş Olmayan veya Potansiyel Paydaş” şeklinde sınıflandırılmıştır.

Aslında “Paydaşların Önceliği Teorisi”, “Paydaş Teorisi” için kullanışlı bir ek araştırma alanıdır. Bu teori, “Paydaşların kim ve isteklerinin ne olduğunun”

belirlenmesinin yanı sıra, aynı paydaşların davranışlarının açıklanması için de kullanışlıdır. Örneğin herhangi bir paydaşın acil bir şekilde karşılanmasını istediği bir talebi olduğunu fakat bunu yaptırabilecek güce ve meşruluğa sahip olmadığını varsayalım. Bu durumda dominant paydaş grubu, bu talebin kimden geldiği ve önceliğinin ne olduğunu anlayabilecek ve kendi direktifleriyle bu talebin ertelenmesini sağlayabilecektir (www.stakeholdermap.com, et.2014). Ancak, paydaş teorisi, sadece paydaşların işletmeleri nasıl etkilediğini anlamamıza yardımcı olmaz, aynı zamanda işletmelerin bu etkilere nasıl karşılık verdiğini de inceler. Paydaş gruplarının davranışlarına odaklanmak, paydaşların sınıflandırılması ve işletmeye karşı tutumları için yeterli olmasına rağmen, bu analiz işletmelerin paydaşlara karşı cevaplarını anlamaya yetmemektedir. Çünkü her işletmenin, tüm etki düzeni içinde kümelenmiş farklı çeşitlerde paydaş grupları vardır. Dolayısıyla, işletmelerin paydaş gruplarının ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını analiz etmek için, işletme ve paydaşlar arasındaki iletişim yapılarının da incelenmesi gerekmektedir (Rowley, 1997:890).