• Sonuç bulunamadı

Paydaş teorisi, Freeman (1984) tarafından 20.yüzyılın sonlarında işletmelerin stratejik yönetimi için bir teklif olarak ortaya atılmıştır. Genelde, teori dört farklı akademik alanda kullanılmaktadır. Bunlar sosyoloji, ekonomi, politika, ve ahlaki normlardır. Freeman’ın (1984), paydaş teorisi konseptinin başlangıcı olarak kabul edilen “Strategic Management: A Stakeholder Approach” isimli kitabında, paydaşların nasıl, aynı gruptan benzer çıkar ve hakları olduğu anlatılmış, ayrıca işletme ve onun dış çevresi arasındaki ilişkiye ve işletmenin bu çevre içindeki davranışlarına değinilmiştir. Zamanla teori, Clarkson (1994 ve 1995), Donaldson ve Preston (1995), Mitchel ve arkadaşları (1997), Rowley (1997) ve Frooman (1999)’ın yaptığı katkılar sonucu derin bir teorik kaynak sağlamış ve buna bağlı gelişme kaydederek daha da önem kazanmıştır. Teorinin ilk stratejik perspektifinden bu yana, çeşitli pazarlama temelli işletmeler, teoriyi bir yönetim aracı olarak işletmeye adapte etmiş ve geliştirmişlerdir (Donaldson ve Preston, 1995:65; Mainardes vd., 2011:226; Rowley, 1997:887). Günümüzde ise, yaklaşım, çoğu işletme tarafından daha iyi finansal başarı sağlamak ve işletmenin çevresiyle olan ilişkisini geliştirmek için paydaşların çıkarlarının ne olduğunu tespit etmek amacıyla kullanılmaktadır (Chevalier, 2001:1). Ayrıca, başlangıçta stratejik yönetimin bir aracı olarak düşünülen teori (Freeman, 1984), devam eden yıllarda iş etiğiyle ilgili bir teori olarak da (Philips, 2003) gelişim göstermiştir. Teori, yönetim ve işletme yaşamının daha iyi anlaşılmasını desteklemek için, işletmede çeşitli çıkarları bulunan kişilerin tamamını kapsayacak şekilde genişletilerek, stratejik yönetim ve iş etiği boyutlarının birleştirilmesiyle daha da derinlik kazanmıştır (Greenwood, 2007: 290).

Teoriye göre, yöneticiler, işletme içerisindeki tüm çıkar gruplarını veya tüm işletme aktörlerini tatmin edecek süreç ve formülleri desteklemelidir. Bir başka deyişle, teori, yönetime, teori içerisindeki çözümlerin, stratejik plan içerisindeki öngörülüre entegre edilmesine izin vermektedir. Bu süreçteki en önemli görev, hissedarların, işçilerin, müşterilerin, tedarikçilerin, toplulukların ve diğer grupların çıkarlarının birbirine entegre edilmesi ve bir şekilde uzun dönemli işletme başarısının elde edilmesidir. Ayrıca, paydaş teorisi, paylaşılan çıkarların, ilişkilerin ve iş çevresinin yönetimde aktif olmasını vurgular (Freeman ve Mcvea, 2001:10). Özetle, teori, paydaşların beklentilerini, işletmeyle ilgili deneyimleri ve etkilerini,

gözlemlenen sonuçların değerlendirmesini ve paydaşların işletmeyle ilgili faaliyetlerini tanımlar (Polonsky 1996:212;Post vd. 2002:8; Neville (2005:1187).

Paydaş teorisi, işletmeler, hükümetler, özel kuruluşlar ve hatta medya da bile geniş bir kullanımın oranına sahip olmasına rağmen, bu terimi kullananların çoğu ne bu kavramı tanımlamış, ne de kavramın aslında ne olduğu ve ne manaya geldiğini anlayıp açık bir şekilde belirtmişlerdir. Akademik literatür de bile paydaş kavramının genel kabul görmüş, tek, kesin bir tanımı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, literatür de farklı konsepte ve çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. Ancak, yapılan tanımlamaların hepsi işletmeler tarafından etkilenilen veya işletmeleri ve politikalarını etkileyen grupların etkileri, çıkarları ve ihtiyaçlarını hesaba katarak temelde aynı ilkelerden yola çıkmıştır (Mainardes vd., 2011:228). Bu sebeple, paydaş teorisinin tanımı yapılmadan önce hangi temel ilkeleri ve özellikleri içerdiğinin bilinmesi gerekmektedir.

Clarkson’a (1995:100) göre paydaş teorisi;  İşletme,

 Diğer aktörler ve

 İşletme-aktör ilişkisi gibi 3 temel ilkeyi içermektedir.

Ancak, literatür de, Clarkson’un (1995) ifade ettiği bu temel ilkeler yeterli gelmemiş ve daha da ayrıntılı bir şekilde teorinin temel ilkeleri belirlenmiştir. Bu bağlamda teorinin temel ilkeleri (Jones ve Wicks 1999:207; Savage vd., 2004:386; Donaldson ve Preston 1995:69; Mitchell vd., 1997:860);

 Paydaşların işletmeye karşı pozisyonları,  Paydaşlara bağlı olarak işletme,

 Paydaşların işletme üzerinde kullandığı güç,  İşletmeye bağlı olarak paydaşlar,

 İşletme ve paydaşın çoklu ilişkileri,

 Sahip olarak paydaşların işletme üzerindeki çıkarları,  Sahip olarak paydaşların işletme üzerindeki ahlaki hakları,  Çalışan olarak paydaşların riskleri,

 Sözleşmeyle sağlanan ilişkilere bağlı olarak paydaş ve işletmeler,  Hissedar olarak paydaşların işletme üzerindeki hakları,

 Yönetimin karar verme süreçlerine odaklanması,

 Paydaşların kendi çıkar ve önceliklerini sürdürmek için yönetimsel karar verme süreçlerini etkileme çabası ve

 Tüm paydaş gruplarının çıkarlarının dengelenmesi ve anlaşılması çabasından oluşmaktadır.

Freeman ve Mcvea ise (2001:11), paydaş teorisinin taşıması gereken temel özelliklerin neler olması gerektiğini belirlemişlerdir. Bunlar;

Birincisi, yeni stratejik paradigmalara düzenli olarak adapte olabilmek için, bir yöneticiye ihtiyaç duymaksızın bu çevresel değişikliklerle baş edebilecek kadar esnek bir tek stratejik yapı sağlamak eğilimindedir.

İkincisi, paydaş teorisi yaklaşımı stratejik bir planlama sürecinden ziyade stratejik bir yönetim sürecidir. Stratejik planlama gelecekteki işletme çevresini tahmin etmeye odaklanır ve işletme için bağımsız bir plan geliştirir. Stratejik yönetim ise, işletmeler için yeni bir yön planlar ve hem işletmenin hem de çevrenin birbirini nasıl etkilediğine yoğunlaşır.

Üçüncüsü, paydaş teorisi yaklaşımının temel amacı olan, Freeman’ın

“işletmelerin amaçlarının başarılması” şeklinde de ifade ettiği gibi, işletmelerin

sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Kaosların yaşandığı bir işleme çevresinde sürdürülebilirliğinin sağlanması için, yönetimin sadece mevcut çıktıları optimize etmesinden ziyade, işletme için yeni bir yön oluşturması gereklidir. Başarılı bir yön değişikliği için ise, yönetimin işletmeyi etkileyen paydaş gruplarını nasıl etkilediğini anlaması gerekmektedir. Dolayısıyla en azından, paydaş ilişkilerinin anlaşılması ileride işletmenin sürdürülebilirliğine dönüşecek olan işletmenin amaçlarını başarabilmesini sağlar.

Dördüncüsü, bu teori, yönetimin, işletme penceresinden gözlem yapıp, gelecekte uzun dönemli başarı sağlayacak olan tüm ilişkileri tanımlayarak ve aynı zamanda yatırım yaparak, stratejiler geliştirmesini destekler. Bu perspektiften bakıldığında, işletme değerleri için paydaşların rolleri ve işletme stratejileri içinde değer temelli yönetimin önemi çok açıktır.

Beşincisi, paydaş teorisi yaklaşımı, tanımlayıcı ve ampirik bir yaklaşımdan ziyade, tanımlayıcı ve öngören bir yaklaşımdır. Bu durum, yaklaşım için stratejik yönetimin ekonomi, politika ve ahlaki analizlere entegre edilmesini zorunlu kılar. Böyle bir yaklaşım, belirli bir alanda çalışan araştırmacılar için öngörüler, yöneticiler için ise pratik sonuçlar sağlar. bu teorinin amacı Stratejik yönetim için, aktif şekilde yeni bir yön çizmektir. Teori, somut gerçekler ve analizler sağlar ve bu sayede tanımlayıcı özellik taşımaktadır. Ancak bu tanımlayıcı özellik, işletmeye yön vermek için teklif edilen tavsiyelerin çok ötesindedir.

Altıncısı, paydaş teorisi, paydaşların sadece rollerini kısmi ve hayali olarak analiz etmekten ziyade, “isimler ve yüzlerin” somutlaştırılmasıyla ilgilidir. Bu süreç, gerçeği anlayabilme yeteneğinin geliştirilmesi sayesinde gerçekleştirilebilir ve sürecin gerçekleştirilmesi işletmeler için kritik bir rol oynamaktadır. Çünkü, yönetimin tüm paydaşları destekleyecek olan seçenek ve stratejileri yaratabilmesi sadece bu anlayabilme yeteneğinin derecesiyle ilişkilidir.

Sonuncusu, paydaş teorisinin, stratejik karar verme süreçlerine entegre edilmesi gerekliliğidir. Sadece belirli paydaş grupları tarafından düzenlenen paydaş stratejilerinden ziyade, yönetim, tüm paydaş gruplarını aynı anda tatmin edecek çeşitli yollar aramalıdır. Başarılı stratejiler birinin diğerine karşı olan bakış açısından ziyade, tüm paydaş gruplarının ortak katılımla gerçekleştirdikleri perspektif aracılığıyla sağlanır.

Literatürde bu ilkeleri ve özellikleri içeren, ancak tanımlamada kavramsal çarpıklığı olan sayısız tanım ve farklı vurgulamalar olmasına rağmen, başlıca çalışmaların çoğu Freeman’ın (1984) paydaşlar için yaptığı şu tanımdan yola çıkmıştır (Mainardes vd., 2011:228; Achterkamp ve Vos, 2008:750).

Freeman tarafından paydaş kavramının tanımı geniş ve dar kapsamlı olarak ikiye ayrılmıştır (Freeman, 1998:12). Geniş kapsamlı paydaş kavramı, işletmenin

amaçlarının gerçekleştirilmesini etkileyen veya bu durumdan etkilenen kişi veya gruplardan oluşur (Freeman, 1984:24). Dar kapsamlı paydaş kavramı ise, işletmenin sürdürülebilirliğini sağlanması ve amaçlarının başarılabilmesi için hayati bir önem taşıyan kişi veya gruplar oluşur (Freeman ve Reed, 1983:89).

Mitchell (1997:856) her türlü faktörün rol alabileceği sebebiyle, Freeman’ın geniş paydaş tanımının çok kapsamlı olduğunu ve dolayısıyla paydaşlar için sınırsız

bir çerçeveye sahip olacağını ifade etmiş ve bu tanıma çeşitli sınırlamalar getirilmesi gerektiğini savunarak, Freeman’ı eleştirmiştir. Ancak, ister geniş ister dar kapsamlı tanımlama yapılsın, paydaş kavramı ve teorisinin, işletmeyle alakalı olduğunu ve işletme faaliyetlerini yönlendirebileceğini de ifade etmiştir.

Literatürde paydaş kavramı ve paydaş teorisinin oluşturulmasında Freeman’ın (1984) yaptığı tanımların yanı sıra, yine Freeman’ın oluşturduğu Paydaş teorisi modelin de etkisi vardır. Freeman (1984:25) bu modeli, işletmenin tam merkezde yer aldığı ve paydaşlarla olan ilişkisini içeren bir şekil çizerek oluşturmuştur. Model, Şekil 2.7’de gösterilmektedir.

Şekil 2.7.Klasik Paydaş Teorisi Modeli

HÜKÜMET HİSSEDARLAR TEDARİKÇİLER SİVİL TOPLUM ÇALIŞANLAR MÜŞTERİLER RAKİPLER İŞLETME

Kaynak:Freeman, Edward R. (1984) “Strategic

Management: A Stakeholder Approach” Pitman, Boston, s.25

Frooman’a (1999:191) göre bu modelde işletme paydaş ilişkileri karşılıklı iki faktörden oluşur ve birbirinden bağımsızdır. Crane vd. (2010:64) ise, bu modelin tedarikçiler, işçiler ve hissedarların yeterli kaynakları sağlayarak dördüncü grup olan müşteriler için ürün ve hizmete dönüştürdüğü, sadece dört temel gruba bağlı olan Kapitalist İşletme Üretim Modelinden etkilenildiğini ifade etmiştir. Fassin ise (2009:114), bu modelin oluşturulmasın da, bireyler ile gruplar arasındaki etkileşimlerin sıklığını gözlemleyen, sosyoloji biliminin bir aracı olarak kullanılan toplumsal ilişki çizelgelerinden ilham alınmıştır. Model aracılığıyla, işletmenin yeni oluşumunun resmi oluşturulmuştur ve İşletme açısından, yararlı ya da zararlı çok

sayıda grup gösterilmektedir. Çoğu geleneksel stratejiler, bazı paydaş gruplarını sürekli olarak göz ardı etmiş, önem derecesini azaltmış ve desteklenen paydaş gruplarına karşı dikkate almamıştır. Böyle yaklaşımlar belki stabil ve durağan bir çevrede faaliyet gösteren bir işletme için uygun olabilir. Ancak, dünyanın karmaşıklığı ve geleneksel yönetim yaklaşım kurallarının hızla değişmesi, stratejik yönetimi çok önemli hale getirmiştir. Bu sebeple, işletmeler açısından önem arz eden tüm paydaş gruplarının çıkarlarının, firma amaçlarıyla entegre edilmesi ve paydaş ilişkilerinin mantıklı ve stratejik yönetilmesi zaruri hale gelmiştir (Freeman ve Mcvea, 2001:11). Dolayısıyla, Freeman işletme faaliyetlerinden etkilenecek diğer grupları da eklemiş ve işletmeyi bağlı ilişki süreçlerinin temelinde konumlandırmıştır (Crane ve Matten, 2004:50).

Bu faktörler dikkate alındığında, paydaş teorisi, işletmelerin faaliyetleri tarafından etkilenen veya etkileyen kişi ya da grupların karakteristik özeliklerini incelemek, analiz etmek ve fark edebilmek için geliştirilmiştir. Buna göre teorinin izlemesi gereken adımlar (Clarkson, 1995:100; Donaldson ve Preston, 1995:66; Rowley, 1997:887; Scott ve Lane, 2000:44).

 Paydaşların tanımlanması,

 Paydaşlarla ilgili gelişim süreçlerinin, çıkarlarının, ihtiyaçlarının ve önceliklerinin yorumlanması ve

 Tüm sürecin ilişkisel yapılarını işletmenin kendi amaçları etrafında konumlandırmasıdır.