• Sonuç bulunamadı

Çok Partili Hayata Geçiş (1946-1960)

İkinci Dünya Savaşı’ndan demokrasi cephesinin galip çıkması, tüm dünyada tek partili sistemlerin gözden düşmesine ve liberal demokrasilerin canlanmasına yol açmıştır. Dünyada yaşanan bu gelişmeler Türkiye Cumhuriyeti’ni de etkilemiş ve Milli Kalkınma

Candan

Partisi’nin Temmuz 1945’te sembolik olarak kuruluşunu, Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kuruluşu izlemiştir (Koçak, 1989, s. 134, 141; Lewis, 1961, s. 300). 1946 ve sonrasında yaşanan sosyo-politik gelişmeler, çok partili demokrasinin Türkiye’ye kazandırılması çabaları etrafında şekillenmiştir. Bu dönemde, özellikle 1950’li yılların başlarında (Tunçay, 1989, s. 178), her alanda olduğu gibi eğitim ve kültür alanında da olumlu yönde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Halkevlerinin ve Köy Enstitülerinin kapatılmış olmasına rağmen, kütüphanelerle birlikte diğer eğitim kurumları, öğretmen ve öğrenci sayıları on yılda bir kat artmıştır.

Kültür hayatımız açısından bu dönemin en önemli olaylarından biri Milli Kütüphane’nin kuruluşudur. Türkiye’de bir Milli Kütüphane kurma fikri 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra (Soysal, 1987, s. 9, 15; Keseroğlu, 1983, s. 1310) izlenen eğitim ve kültür politikalarında gittikçe daha fazla üzerinde durulan bir konu haline gelmiştir. Özellikle II. Meşrutiyet’in ilanından sonra başta İttihat ve Terakki Cemiyeti olmak üzere birçok kez girişimlerde bulunulmuş (Katoğlu, 2013, s. 487; Alpay, 1991c, s. 238-239; Ötüken, 1955, s. 15-17), ancak Cumhuriyet’in ilanından bir hayli sonra kurulabilmiştir. Milli Kütüphane bugünkü varlığını, Almanya’da kütüphanecilik alanında yüksek ihtisas eğitimi aldıktan sonra yurda dönen ve Maarif Vekaleti Neşriyat Müdürlüğü’ne atanan Adnan Ötüken’in özverili çalışmalarına ve sonsuz gayretlerine borçludur. Ötüken (1955, s. 12, 17, 20, 22), 15 Nisan 1946 tarihinde Maarif Vekaleti Neşriyat Müdürlüğü’nün Ankara’da Sanayi Caddesi’nde bulunan bürolarının zemin katında, kahvehane olarak kullanılan bir odada, bir camlı dolap ve şair Mehmed Emin Yurdakul’un iki eseriyle Milli Kütüphane’yi kurma çalışmalarına başlamıştır. Zaman içinde ilave ettiği dolaplar ve kitaplarla bu odayı küçük bir kütüphaneye dönüştürmüş ve gayrı resmi olarak buraya “Milli Kütüphane Hazırlık Bürosu” adını vermiştir. Büro’nun faaliyetleri için gerekli olan maddi destek, 21 Şubat 1947 tarihinde kurulan Milli Kütüphane’ye Yardım Derneği’ne yapılan bağışlarla ve yatırılan aidatlar ile sağlanmıştır. Büro önce Mithatpaşa Caddesi’nde daha büyük bir binaya taşınmış ve bu bina da yetersiz kalınca Saraçoğlu Mahallesi’nde inşası yeni tamamlanan bir gazino-klüp binasına taşınmıştır. Milli Kütüphane bu binada dönemin Maarif Vekili Tahsin Banguoğlu tarafından 16 Ağustos 1948 tarihinde törenle araştırmacıların hizmetine açılmıştır. Böylece, 1934 yılında Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan (Şenalp, 1974, s. 42; Gökman, 1952, s. 113; Basma, 1934) ve 2527 sayı ile kabul edilen “Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu”nun sekizinci ve on birinci maddeleri gereğince ülkede bir Milli Kütüphane kurulana kadar Derleme Müdürlüğü’nde toplanan derleme nüshaları da Milli Kütüphane’nin yeni binasına nakledilmiştir. Ancak yasal olarak varlığının tanınması, açılışından iki yıl sonra kabul edilen 5632 sayılı “Milli Kütüphane Kuruluşu Hakkında Kanun” ile olacaktır (Milli, 1950). Ülkemizde Milli Kütüphane’nin kuruluşu, dünyadaki örnekleriyle kıyaslandığında (Keseroğlu, 1983, s. 1310), arada birkaç yüzyıllık fark olduğu görülür. Bu geri kalmışlık eğitim ve kültür hayatımızın gelişimini olumsuz yönde etkilemiş, bilimsel çalışmalar zarar görmüştür (Akyüz, 2013, s. 408; Karayalçın, 1952, s. 16).

Bu yıllarda üniversitelerde de büyük değişim yaşanmaktadır. 1946 yılında çıkarılan 4936 sayılı “Üniversiteler Kanunu” ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın gözetimi ve denetimi altındaki yükseköğretim kurumları özerklik ve tüzel kişilik kazanmışlardır (Sefercioğlu, 1999, s. 60). Böylece, personel, yer, derme bakımından oldukça zor durumda olan

Türkiye’nin Kültür Yaşamında Kütüphane Kurumu ve Eğitim Yaşamına Etkisi: Cumhuriyet Dönemi

üniversite, fakülte ve seminer kütüphaneleri de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılmışlardır (Cunbur, 1983, s. 560).

Amerika Birleşik Devletleri Kütüphane Özel Müşaviri sıfatıyla (Thompson, 1952, s. 3) 1951 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Kentucky Üniversitesi Kütüphane Müdürü Dr. Lawrence Thompson, Aralık 1951-Mart 1952 tarihleri arasında dört ay süreyle kütüphanelerimizi inceleyerek hazırladığı raporu (Ersoy, 1966, s. 2) Milli Eğitim Bakanlığı’na sunmuştur. Raporunda (Thompson, 1952), üniversite kütüphaneleri, okul kütüphaneleri, yazma eser kütüphaneleri, çocuk kütüphaneleri, gezici kütüphaneler ve kütüphanecilik eğitimi üzerinde önemle durmuştur. Üniversite kütüphanelerine ayrılan bütçeyi gereğinden fazla bulmuş, uygun bir derme politikası geliştirilmemiş olmasını, merkezi bir kütüphane yerine çok fazla fakülte ve seminer kütüphaneleri oluşturulmasını kaynak israfı olarak değerlendirmiştir. Okul kütüphanelerini, özellikle lise kütüphanelerini personel, bütçe, derme, idari yapı ve öğretim programlarıyla uyumsuzluğu nedeniyle çok çok yetersiz bulmuştur. Yazma eser kütüphanelerinden övgüyle söz etmiş ve Türkiye’deki kütüphaneleri geliştirmek için yapılması gerekenler konusunda çeşitli öneriler getirmiştir. Thompson’un ülkemize gelişinden birkaç yıl sonra kurulan ODTÜ (Ortadoğu Teknik Üniversitesi) Merkezi Kütüphane Sistemi (1956) ve burada gerçekleştirilen hizmetler, Türkiye’de çağdaş üniversite kütüphaneciliğinin ilk örneği olmuştur. ODTÜ’den sonra kurulan üniversitelerden sadece Hacettepe ve Boğaziçi Üniversiteleri bir ölçüye kadar ODTÜ’yü takip etmişlerdir (Çakın, 1998, s. 41).

Milli Kütüphane’nin kuruluşu, yeni kurulan üniversitelerle birlikte üniversite kütüphanelerinin, okul ve halk kütüphanelerinin sayılarının artması meslekten yetişmiş kütüphaneciye olan ihtiyacı her geçen gün biraz daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Adnan Ötüken’in 1943 yılından itibaren Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde sürdürdüğü kütüphanecilik kursları yoğun ilgi görmüş ve 1952 yılında Türk Dili ve Edebiyatı kürsüsüne bağlı seçmeli bir ders haline dönüştürülmüştür (Çakın, 2005, s. 11; Ötüken, 1957, s. 9, 24-26; 1955, s. 3). 1953 yılında Adnan Ötüken’in şahsi gayretleri, Ankara Amerikan Kütüphanesi Müdürü Emily Dean’in hizmetleri ve Amerikan Ford Vakfı’nın maddi desteği ile Kütüphanecilik Enstitüsü’nün temeli atılmıştır. 1954-1955 akademik yılının ilk döneminde Adnan Ötüken’in dersleriyle öğretime başlanmıştır. Böylece kütüphanecilik bir meslek ve bilim dalı olarak Türk kültür hayatında yerini almıştır.

Thompson’un (1952, s. 16-19) raporu sonrası Türkiye’deki okul kütüphanelerini geliştirmek için yapılan ilk önemli çalışma, 1959 yılında Maarif Vekaleti’nce hazırlanan Okul Kütüphaneleri Yönetmeliği’dir. Okul kütüphanelerinin çalışma esaslarını belirleyen ilk müstakil Yönetmelik olması nedeniyle de ayrı bir öneme sahiptir. 1976 tarihine kadar yürürlükte kalan Yönetmelik’in (Okul, 1959, s. 3) birinci maddesinde, öğrencilerin fikri gelişmelerine ve yeteneklerine uygun konularda ve öğretim programlarının içerdi konularda araştırma yapmalarına imkân sağlamak amacıyla ve öğrenimin başlıca dayanağı olmak üzere orta dereceli okullarda okul kütüphanelerinin kurulabileceği bildirilmiş ve ilkokullar bu Yönetmelik’in kapsamı dışında bırakılmıştır.

Candan