• Sonuç bulunamadı

Artı Ürünün Kaynağı Ne/ler Olabilir? Nerelerde, Nasıl Saklanabilir?

Tapınaklar için ister köleler çalıştırılmış ister kutsal adına gönüllü çalışılmış olsun; tapınakların geniş arazileri ve bunların gelirleri yanında yazı öncesi dönemde tapınak adına vergi alındığı ve armağan karşılığı tapınak fahişelerinin çalıştığı bilinmektedir (Sumer, 1989; Çığ, 1997, s. 107-109; Engels, 2010, s. 80-81; Conner, 2012, s. 78). Tapınakların en temel gelirleri; ticaretin yanı sıra tarım ve hayvancılığa bağlı vergiler ile tapınak fahişeleri kanalıyla sağlanan armağanlar olmuştur.

Sumerler İÖ. 4500’lerde kurulmuş ve yazıyı İÖ. 3600-3200’lerde bulgulamışlardır. 900-1300 yıl arasında yaşamın sürmesi, kaçınılmaz olarak bir örgüt ve devlet düzenini gerektirmektedir. Kurulan kent devletlerde kutsala ilişkin tapınak ile yönetici için sarayın kaynağı vergiye dayalı olacaksa; vergi veren tüccar, ticaretle ilgilenen bir kesimin olması gerekir. Sumerlerde meslekler, yazı öncesi ve sonrası da içinde şu başlıklar altında sınıflandırılmaktadır: “Çiftçi, bahçıvan, çoban, aşçı, çamaşırcı, beyazlatıcı, çiyneyici (keçe yapmak için), demirci, marangoz, çilingir, berber, dokumacı, saraç, kunduracı, kamış örücü, çanak çömlekçi, duvarcı, gemici, ince un öğütücü, kaba un öğütücü, sığır besleyici, parfümcü, malt çıkarıcı, meyhaneci, yağ sıkıcı, kümes hayvanı yetiştiricisi, kuyumcu, heykeltraş, taş yontucu, kâtip, arşivci, hekim, hâkim, kadastrocu, fal bakıcı, sihir yapıcı, mühür kazıcısı, işlemeli dokumacılık, mozayikçilik, emayecilik, müzisyenlik gibi” (Çığ, 2012, s. 129).

İşte bu dönemde tapınaklar günlük vergilerini almış, bu vergileri yazı öncesi calculi (hesaptaşları) kullanarak izlemişlerdir (bkz. Resim 3 ve Resim 4).

Resim 3. Calculi (hesap taşları). (Kaynak: Conner, 2012, s. 79).

İlk Meslekler ve Kütüphanecilik Mesleği

Resim 4. Calculi (hesap taşları). (Kaynak: http://www.karalahana.com/karadeniz-forum/index.php?topic=16551.0)

Somut varlıkların izlendiği taş ve minik killerden yapılan hesap taşları vergi miktarı yanında sayıyı da içermektedir. Conner’ın (2012, s. 78) deyişiyle tapınaklarda bu hesap işlerine bakan binlerce kişi, “bir ordu” olarak muhasebeciler (rahipler) çalışmaktadır. Çalışan bu grup resim yazıdan hece yazısına geçerek yazıyı bulgulamışlardır. Tapınak girdi ve çıktılarının hesabı yazının bulgulanmasıyla belgelerin düzenini de gerektirmiştir diyebiliriz. Çünkü yalnız matematiksel olarak tapınak bütçesine girdi çıktı yanında, kimlerden nelerin alındığı, ne kadar alındığını da izleme olanağı kazanılmıştır. Ticari kayıtlarda çivi yazısının kullanıldığını bulgulayan “Schamandt-Besserat araştırmalarında, ürettikleri ve takas ettikleri ürünlerinin kayıtlarını tutabilmek için, yazmayı bilmeyen bu insanların, sattıkları ürünleri resmeden kilden pulların [calculi] kullanıldığı bir hesaplama sistemi oluşturduklarını göstermiştir. Binlerce yıl içinde bu semboller değişe değişe, kil tabletler üzerinde, yazı olarak fark edilebilecek üçgen şekilli sembollerden oluşan çivi yazısına dönüşmüştür” (Conner, 2012, s. 76).

Çığ (2012, s. 164), Sümer tapınak fahişesi olarak çalışmanın 20 sınıfa ayrıldığını, tapınak fahişeliğine kötü gözle bakılmadığını, diğer kadınlardan ayırmak için başlarını örtmeleri gerektiğini belirtir. Para için kendini verme dinsel bir eylem olarak başlar (Engels, 2010, s. 80-81). Fahişelik değişik kültürlerde Aşk Tanrıçasının tapınağında yapılan eylemdir: Korent’te Aphrodit Tapınağı köleleri, Hindistan Bayader (dansöz) kadınları, Milatta tapınağında kendilerini yılda bir kez vermek zorunda olan Babil kadınları, Küçük Asya’da aileler özgür aşk yaşaması için Anaitis tapınağına yolladıkları kızları (Engels, 2010, s. 61). Tapınak fahişeliği Hititlilerde de görülür. Tapınaklarda sır denen şarkıcı kadınlar, Kar-Kıd (harimtu) denen ‘tapınak fahişeleri’ bulunmaktadır (Alp, 2001, s. 149).

Buna göre Sümer’de tapınakların yapımı inşaat malzemesi ile malzemelerini gerekli kılarken, tapınaklar rahipler ile fahişeleri öne çıkarmaktadır. Rahipler vergi ve gelir kollarını belirlemekte; fahişeler önemli girdi sermayesi özelliği kazanmaktadır.

Mezopotamya kültürü ürünü olarak İÖ. 2350-1400 arasında hazırlanan Sümer, Babil ve Asur yasalarında ayrıca pek çok mesleği görebiliyoruz. Yasa metinlerine (Sumer, 1989, s. 24-276) dayanarak bu dönemin mesleklerini aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz: Urnkagina Reformları (Sumer, 1989, s. 24-29): Gemicilik, çobanlık, balıkçılık, rahip vergilerini taşıyan görevli, yargıçlık, mühür kazıcılık, bira yapımcısı / meyhaneci kadın.

Keseroğlu

Meyhanecilik yalnız kadınlar tarafından yapılmakta ve bu meslek anadan kızına geçmektedir. Hemen bütün yasalarda meyhanecilik ya da bira yapımcılığı “kadın” kavramıyla birlikte anılmaktadır.

Urnammu Yasaları (Sumer, 1989, s. 37-43): Ticaret, Taşımacılık.

Lipit-İştar Yasaları (Sumer, 1989, s. 60-71): Vali, müfettişlik, bahçıvanlık, hırsızlık, fahişelik (tapınak ve sokak), yargıçlık.

Esnunna Yasaları (Sumer, 1989, s. 79-85): Gemi kiralamak, harmancılık, tarla sürücülük, tüccarlık, emanetçilik, bilginlik, hancılık.

Hammurabi Yasaları (Sumer, 1989, s. 181-217): Askerlik, balıkçılık, vergi yükümlülüğü, ayak satıcılığı (“eğer bir tüccar, bir ayak satıcısına alışveriş için gümüş verirse…”, veterinerlik, mimarlık, dokumacılık, mühür kazıcılık, kuyumculuk, demircilik, marangozluk, dericilik, hasırcılık, yapı ustalığı.

Orta Asur Yasaları (Sumer, 1989, s. 246-259): Büyücülük, dellallık, kent yazıcılığı. Ammi-Şaduqa Fermanı (Sumer, 1989, s. 266-270): Hammallık.

Madencilik

Bir de demirin, madenin işlenmesi dönemi var. “Madenci, tıpkı demirci ya da ondan önce çömlekçi gibi, bir ‘ateş efendisi’dir. Maddeyi bir halden diğerine ateş aracılığı ile geçirir. Üstelik madenci, mucizevi denecek kadar kısa bir sürede maden filizlerinin ‘büyümesi’ni hızlandırır, onları ‘olgun’laştırır. Demir, ‘daha hızlı yapmanın olduğu kadar, doğada zaten var olandan farklı bir şey yapmanın da bir yolu olarak ortaya çıkar. Bu nedenle arkaik toplumlarda demirciler ve dökümcüler, şamanların, hekimlerin ve büyücülerin yanı sıra, ‘ateşin efendileri’ olma gibi bir üne sahiptir. Ama madenin farklı ve çelişkili değerler içeren niteliği -hem kutsal hem de ‘şeytani’ güçlerle yüklüdür- madencilere ve demircilere de geçer. Bunlara hem çok saygı gösterilir hem de onlardan korkulur, toplumun uzağında tutulur, hatta hor görülür (Eliade, 2012, s. 71). İlk işlenen maden olan bakır İÖ. 5000’lerde İran ve Afganistan’da, Bronz İÖ. 3800’lerde Orta Doğu’da kullanılmaya başlar. Bakırın yaygın kullanımı da İÖ. 1500’lerde Karadeniz’de Hititlerle gerçekleşir (Bronowski, 1975, s. 125-131).

Yunan mitolojisinde metale bağlı soylar belirlenmiştir: Metal kullanımına ilişkin doğru bir sıralama (soylar - çağlar mythosu):

• Altın soy (Kronos çağı)

• Gümüş soy (Zeus’un toprağa gömdüğü yaratıklar) • Tunç soy (Demir çağı öncesi savaşçılar)

• Kahramanlar soyu (Zeus yarı tanrıları yaratır)

• Demir soyu (gündüz çalışır, didinir; geceleri kıvranırlar) (Erhat, 1972, s. 353-354). Afrika’da demircinin ateşle uğraşması onun büyüsel güç sahibi olduğu inancını pekiştirir. Bu nedenle demirciye şef, büyülü figür yapıcısı olarak bakılır. Demircinin karısı da çanak çömlek işlerini yönetir. Bantularda demircilere saygı, Senegal’de küçümseme gözlenir (Örnek, 2000, s. 158). Tutum ne olursa olsun insan madeni eritmeyi, karışımını oluşturmayı başarmış, taş yerine metalle bağlantılı adlarla anılma durumuna gelmiştir.

İlk Meslekler ve Kütüphanecilik Mesleği