• Sonuç bulunamadı

2.2. Cumhuriyetin Ġlk Yıllarında Vergi Uygulamaları

2.2.1. Tek Parti Döneminde Vergileme Zihniyeti

Cumhuriyet dönemi öncesi 1921 Anayasası, kuvvetler birliği anlayıĢını benimsemiĢtir. Yani kanunları yapan ve uygulayan TBMM‟dir. Anayasanın bu özelliği sebebiyle kurtuluĢ savaĢı sırasında birçok karar vakit geçirmeden alınmıĢ ve uygulanabilmiĢtir. Bütün yetkileri TBMM‟de toplayan bu Anayasada vergilendirme ile ilgili herhangi bir hükme yer verilmemiĢtir.

Mustafa Kemal, 7-8 Ağustos 1921 tarihinde on adet buyruk yayınlayarak, Tekalifi Milliye Emirleri (Ulusal Vergi Buyrukları) adıyla anılan gelir arttırıcı kanunları yürürlüğe koymuĢtur. Bu on kanunun da ana hatları incelendiğinde, mükellefiyetin mal ve hizmet teslimi Ģeklinde yerine getirildiği, bazı konularda da, halkın elindeki mallara bedeli sonradan verilmek üzere ek konulduğu görülmektedir84

.

2.2.1.1. 1924 Anayasası’nda Vergileme

Türkiye Cumhuriyeti‟nin ilk anayasası yukarıda belirtildiği üzere 1921 Anayasası‟dır. Ancak 1921 Anayasası‟nda vergi ile ilgili hükümler

83 Arnold J.. Toynbee, Türkiye III (Bir Devletin Yeniden DoğuĢu), (Çev.: Kasım Yargıcı), Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık, Ġstanbul 1999, s .28

“ĠĢkence, eziyet, müsadere ve angarya memnudur” denilmiĢtir. Böylelikle Osmanlı Devleti döneminde çokça uygulanabilen angarya ve müsadere anayasa ile yasaklanmıĢtır.

Vergi, 1924 Anayasası‟nda açık olarak 84 ve 85‟inci maddelerde düzenlenmiĢtir. 84. madde; “ Vergi devletin umumi masarifine halkın iĢtiraki demektir. Bu esasa mugayir (aykırı) olarak hakiki veya hükmi Ģahıslar tarafından veya onlar namına rüsum (resimler), aĢar ve sair tekalif alınması memnudur” Ģeklinde düzenlenmiĢtir. Bu maddede devletin ne tür harcamalar yapması gerektiği açık değildir. Umumi masraflar savunma, güvenlik, adalet gibi faydası bölünemeyen mal ve hizmetler de olabilir, ekonomik ve sosyal alanı düzenlemeye yönelik harcamalar da olabilir. Ancak Ģu rahat bir Ģekilde ifade edilebilir ki burada ekonomide devletçilik ifade edilmemektedir. Ancak temel eğitim bu umumi masarife (genel harcamalar) dâhildir. Zaten 1924 Anayasası madde 87‟de ilköğretimin herkes için mecburi ve devlet okullarında ücretsiz olduğu belirtilmektedir. 1924 Anayasası 85. madde ise “Vergiler ancak kanun ile tarh ve cibayet (vergi tahsili) olunabilirler (alınabilirler)” Ģeklindedir.

Devletçilik, ilke olarak 1924 Anayasası‟nda da belirtilmiĢ olmasına rağmen dönemin pratik Ģartları bunun uygulanmasına izin vermediği için ancak 1932 yılından itibaren uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Vilayetlerin 1932 senesi bütçelerine göre yol vergisi ile mükellef olanların yekûnu 1.449.161‟i nakden, 732.543‟ü bedenen olmak üzere toplam 2.211.704 kiĢiden ibarettir. 1932 senesi bütçesine göre Umum vilayetlerin yol parası tutarı da 7.988.655 lirası nakden, 3.976.680 lirası bedenî hizmetin nakitle ifadesi olmak üzere toplam 11.965.335 liradır85

. 1924 Anayasası devletçilik anlayıĢını belirlerken bir taraftan da o dönemde iktisat politikasını yönlendirenler özel kesimi göz ardı etmemiĢtir86

. 1923-1929 yılları arasında iki dönüm noktasından söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, dönemin baĢında toplanan Ġzmir Ġktisat Kongresi diğeri ise

85 BCA, 30.10.0.0/155.90.9.1 (17.07.1935)

86 Ahmet Burçin Yereli, Ekonomik Özgürlükler ve Türkiye’de Devlet-Birey ĠliĢkisi, Gazi Kitabevi, Ankara 2003, s. 97

dönemin sonunda yaĢanan “Büyük Buhran”dır87

. Ġzmir Ġktisat Kongresi, çiftçi, tüccar, sanayici ve iĢçi temsilcilerinden oluĢan toplam 1135 temsilcinin katılımıyla 17 ġubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanmıĢtır. Bu kongre ile Türk Hükümeti bir yandan Lozan‟da karĢılaĢılan zorlukları kamuoyuna duyurmak, diğer yandan da ekonominin çeĢitli sorunlarını tartıĢmak istemiĢtir88

. Aynı zamanda Türkiye‟nin siyasi ve iktisadi bağımsızlığını ilan etmek, halkın da katılımı ile kalkınma strateji ve politikalarını uygulamaya koymak amaçlanmıĢtır. Liberal iktisadi görüĢün hâkim olduğu Ġzmir Ġktisat Kongresi‟nde; piyasa ekonomisinin geliĢtirilmesi ve özel giriĢimciliğin teĢvik edilmesi, millileĢtirme ve korumacı politikaların uygulanması, vergi sisteminin modernleĢtirilmesi ve vergilerin azaltılması, çalıĢanlara yeni sosyal hakların tanınması gibi konularda kararlar alınmıĢtır89

.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, Osmanlı‟dan kalan vergi sistemi büyük ölçüde tarıma dayalı vergilerden oluĢmuĢtur. Dolaysız vergiler içerisinde; bina ve arazi vergileri, temettü vergisi, hayvanlar (ağnam) vergisi, aĢar ve madenlerden alınan vergiler yer alırken, tömbeki bayilerinden alınan vergiler, gemi harçları, sağlık harçları, deniz ve kara avcılığı vergileri ile gümrük vergileri dolaylı vergiler grubunu oluĢturmaktadır. Araziden sağlanan tarımsal ürünler üzerinden genellikle onda bir oranında aynî olarak alınan AĢar vergisi ise en önemli dolaysız vergilerden birini oluĢturmaktadır.

Atatürk‟ün maliye politikası, devlet hazinesinin yurt içinde ve dıĢında güçlü olması temeline dayanmaktadır. Bu amacı gerçekleĢtirirken vergilerin, halka karĢı iĢkenceye dönüĢmesini önlenmeye ve vergi artıĢlarının halkın gelir düzeyi artıĢları ile oranlı olmasına çalıĢılmıĢtır. ÇağdaĢ maliye politikasının temel

87 1918-1945 arasındaki Felaket çağı adına yakıĢır bir Ģekilde iki dünya savaĢı ve büyük bir ekonomik krizi kapsamaktadır. Bu periyotta dünya güç merkezi önce Ġngiltere‟den Amerika‟ya kaymıĢtır. 1929 Büyük Buhran‟ı ise, dünya ekonomileriyle birlikte dünya siyasi ve sosyal dengelerini sarsmıĢ ve yeni denge merkezcikleri oluĢturmuĢtur. Büyük Buhran‟ın dünya siyasi tarihine bıraktığı en büyük hediye olan milliyetçilik hareketleri, 1932‟de Avrupa baĢta olmak üzere tüm dünyada hızlı bir silahlanma savaĢının baĢlamasına neden olmuĢtur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ġbrahim BakırtaĢ ve Ali TekinĢen, “Dünya Savaşları ve

Büyük Buhran Arasındaki Etkileşimin Ekonomi Politiği”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Dergisi, Sayı: 12, Yıl: 2004, s. 88 vd. 88 Ġlker Parasız, age., s. 3

89 Ġstiklal YaĢar Vural, “Atatürk Dönemi Maliye Politikaları: Liberal İktisattan Karma Ekonomiye”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 20, Nisan 2008, s. 79

sosyal zararları çok olan bütün vergi, resim ve harçlar kaldırılmıĢ, onların yerine halkın gelir düzeyine göre ayarlanabilen vergiler getirilmiĢtir. Yine çağdaĢ maliye politikalarının amaçları arasında olan, “vergilerin ekonomik etkilerinin üretimi azaltmasının önlenmesi” ilkesi de Kemalist maliye politikasının temel amaçlarından biridir ve özellikle üretim üzerinde olumsuz etkileri olan neredeyse bütün vergi, resim ve harçlar da kaldırılmıĢtır90

.

Türkiye‟de vergi reformunun baĢlangıcı da Atatürk dönemi vergi politikaları ile olmuĢtur. Atatürk tarafından 1923-30 döneminde alınan en önemli ekonomik önlem 17 ġubat 1925‟de 552 sayılı yasa ile çiftçi kesimine yönelik olarak “aĢar vergisi”nin kaldırılması olmuĢ ve bununla beraber Türkiye‟de vergi reformu da baĢlatılmıĢtır. Bütçenin yaklaĢık üçte birini oluĢturan AĢar vergisi, bir arazi ürünü vergisidir. 1924 bütçesinde köy vergileri % 27,5 civarında gerçekleĢirken, köy vergilerinin de % 21,3‟ünü AĢar vergisi teĢkil ediyordu. Ve kent vergileri de % 5,5 civarındaydı. Devlet bu vergi gelirinden vazgeçerek tarıma önemli bir kaynak bırakmıĢ olacaktı. Öte yandan aĢarın toplanmasını üstlenen mültezimler ve adamları köylü üzerinde, bu vergi yoluyla “bir soygun hükümranlığına” da sahipti. Bu nedenle aĢarın kaldırılması sadece mali yönden değil, aynı zamanda köylüye bu yolla yapılan zulmün kaldırmasında da son derece önemli olmuĢtur. Buna karĢılık sadece koyun ve keçiden alınan sayım vergisi (ağnam vergisi) kapsamına 1925 yılında deve ve domuz, 1926 yılında da tüm hayvanlar alınmıĢtır. Daha sonra 1926-1930 döneminde hayvan sayım vergisi 1,5- 2 kat arasında bir artıĢ göstermiĢtir. Nitekim 1931‟den itibaren bu vergilerde az da olsa düĢüĢler görülmektedir91

.

AĢarın kaldırılmasından sonra, vergi gelirleri bileĢiminde gelir üzerinden alınan vergilerin payı önemli ölçüde düĢmüĢtür. AĢarın kaldırılması ile meydana gelen boĢluk özellikle harcamalar üzerinden alınan vergilerle doldurulmak istenmiĢtir. ĠĢte bu nedenle 1926 yılında Umumi Ġstihlak Vergisi (muamele

90

Esat Çelebi, “Atatürk’ün Ekonomik Reformları Ve Türkiye Ekonomisine Etkileri (1923-2002)”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi, Sayı: 5, Ocak 2002, s. 24

91 Ali CoĢkun, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye Ekonomisi “, Atatürkçü DüĢünce Dergisi, Sayı: 4, Kasım 2003, s. 72

vergisi) uygulamaya konulmuĢtur. Bu vergi ile vergi yükü köyden Ģehir ekonomisine kaymıĢ ve bu vergi katma değer vergisinin Türkiye‟deki ilk Ģekli olarak kabul edilmiĢtir. Ancak Türkiye ekonomisinin o günkü yapısı bu verginin baĢarılı bir biçimde uygulanmasına elveriĢli olmadığından 1927 yılında bu vergi kaldırılarak yerine Muamele Vergisi getirilmiĢtir. Yine bu dönemde yapılan bir diğer önemli değiĢiklik, sanayi ve ticaret alanında temettü vergisinin kaldırılarak yerine kazanç vergisinin kabul edilmiĢ olmasıdır. 1926 yılında kabul edilen kazanç vergisi, o tarihte uygulanmasına baĢlanılan en önemli vergilerden biridir. Kazanç vergisi, temettü vergisine nazaran daha geniĢ kapsamlı ve gerçek geliri kavramaya yönelik bir vergi olup günümüz gelir vergisine oldukça yakın bir yapı göstermektedir. Kazanç Vergisi Kanunu‟nun geçmiĢe göre gerçek kazancı vergilemede iyi bir adım olduğu söylenebilir. Ancak hem kanundaki bazı eksiklik ve yetersizlikler, hem de vergi idaresinin geliĢmemiĢliği dolayısıyla vergi umulan ölçüde baĢarılı olamamıĢtır. AĢarın kaldırılmasından sonra yapılan reform çalıĢmaları sonucu olarak 1926 yılında 797 sayılı Kanunla ilk defa Veraset ve Ġntikal Vergisi yürürlüğe girmiĢtir. Bu vergi, menkul mallardan terekenin tahriri (yazımı) sırasında alınan tereke tahrir harcı ile gayrimenkullerden intikal muamelesinin yapıldığı sırada alınan intikal harcı kaldırılması sonucu düzenlenmiĢtir. Ayrıca AĢarın kaldırılmasından önce uygulamaya giren yol vergisi alınmaya devam edilmiĢtir. Bu vergi ile 18-60 yaĢ arasındaki tüm erkekler ya yol inĢaatında çalıĢmak ya da bunun yerine vergiyi parasal olarak ödemekle yükümlü kılınmıĢtır92

.

1929 yılına kadar devletin gümrük vergileri üzerindeki hakkı ertelendiği için dıĢ rekabete karĢı sanayisini koruyamaz duruma gelmiĢtir. Gümrük vergilerinin yükseltilememesi devleti önemli bir gelirden mahrum bırakmıĢtır. AĢarın kaldırıldığı, Lozan AntlaĢması uyarınca 1923-1929 döneminde gümrükleri yükseltme yetkisinin hükümetten alındığı bu ortamda vergi politikasında

92 Ġlker Parasız, age., s. 14

ilkesinin gerçekleĢmesinin mümkün olmayacağı anlaĢılmaktadır .

Benzer Belgeler