• Sonuç bulunamadı

1.2.2. Otoritenin Kendisine Yakın Kavramlarla Đlişkisi

1.2.2.4. Otorite ve Đktidar

Siyaset kuramının ve sosyolojinin tarihi, bir bakıma, iktidar ve otoritenin nasıl kavramsallaştırılacağı, aralarında nasıl bir ilişki olduğu üzerine bitmez tükenmez bir anlaşmazlığın tarihidir. Bu kavramlar birbirinden kesinkes ayrı olgulara yapıştırılmış birer etiket değildir; gerek toplum ve siyaset kuramlarının oluşturulmasında gerekse toplum ve siyaset hayatında ayrı ayrı yerleri vardır (Lukes, 2002; 627).

Đktidar olgusunun kaynağında eşitsizlik, grup içinde mevcut bireyler arasında kaynakların eşit olmayan dağılımı yatmaktadır. Bireysel eşitsizlik, bir insanın diğer insanı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlayabilmesi demektir. Örneğin, işveren işçiyi kendi dediklerine uyma zorunda bırakabilir, askerlikte subay ere şu veya bu işi yaptırabilir (Çam, 2005; 321). Bu da ancak etkileme yoluyla olabilir. Bu nedenle iktidar, kullanıldığı toplumun normlarına, inançlarına ve değerlerine uygun şekilde oluşan bir etki biçimidir. Đktidarın temelinde yatan olgu ise, toplumdaki tüm grupları, açık ya da kapalı şekilde, şeflerin, hükümetlerin, yöneticilerin varlığını kabullenmiş ve onları diğer grupların üyelerine; o olmasaydı yapmayacakları bir şeyi yaptırmak üzere emir verme hakkıyla donatmış olmalarıdır (Duverger, 2007; 125).

Jouvenel’e göre iktidar “cemiyette hükmünü yürüten adetlerle itaat edilen, fiziki baskı imkanlarına sahip ve varoluşunun hikmetini onda bulunduğuna inanılan güçten, kısmen cemiyeti yönetmesinin haklı olduğu inancından ve kısmen de onun ihsanlarından nasiptar olunacağı ümidi ile ayakta duran bir şirket (Jovenel, 1997; 49- 50)” olarak tanımlanabilir. Leswell ve Kaplan’a göre iktidar “amaçlanan politikalara uymama karşılığı mahrum bırakma yoluyla ya da mahrum bırakma tehdidi kullanılarak başkalarının politikalarının etkilenmesi sürecidir. Blau ise iktidarı “kişilerin veya grupların, her ikisi de olumsuz yaptırımlar olan, normal olarak verilen ödülleri vermeme ya da cezalandırma biçimindeki caydırma yoluyla kendilerine karşı koyulmasına rağmen başkalarına kendi iradelerini dayatmalarıdır” (Lukes, 2002; 631) diye tanımlar.

Bu tanımlamalarda iktidarın özelliği cezalandırma ve dayatmadır.

Weber’e göre iktidar özgül bir içeriği olan belli bir komutanlığa belirli bir grup tarafından uyulması olasılığıdır. Bu komutanlık otoriter bir birliğin içinde yapılanmakta

ve iktidar kavramı burada meşruluğu da içermektedir. Đktidar aslında meşrulaştırılmış asgari bir rıza çerçevesinde uygulanan güçtür. Güç iktidarın sadece bir öğesidir. Duverger ise etki (güç) ile iktidar arasında bir ayrım yaparak, iktidarı kullanıldığı toplumda normlarına, inançlarına ve değerlerine uygun bir biçimde oluşan etki türü olarak tanımlar. Parsons’da iktidar, bir grubun değil, sistemin tamamınındır. O, ancak toplumsal sistemin yararına bazı işlevleri yerine getirme yeteneğidir. Toplum üyelerinin bu yönde çalışmasını sağlayan bir araçtır (Çam, 2005; 319)

Parsons’un iktidar tanımında, iktidarın bir gruba değil de sistemin tamamına verildiğini görüyoruz. Yine aynı şekilde Arendt, iktidarın özünün “emir-itaat ilişkisine dayandığı ve daha çok insanın bir arada hareket edebilme yeteneğine tekabül ettiğini savunur (Lukes, 2002; 634). Weber’e göre iktidar, “bir toplumsal ilişki içindeki bir aktörün, hangi temele dayandığına bakılmaksızın karşı koymaya rağmen kendi iradesini gerçekleştirme konumunda olması olasılığıdır”. Weber’e göre “otorite” emretme yetkisiyle aynı şeydir ve hakimiyet bu nedenle yöneticinin veya yöneticilerin açıklanmış iradesinin (emrinin) başka bir veya birkaç kişinin (yönetilenler) hareketini etkileme amacı taşıdığı ve yönetilenlerin toplumsal bakımdan anlamlı hareketlerini bunlar emrin içeriğini sanki sırf kendi hatırına hareketlerinin düsturu yapmışlarcasına etkilediği bir durum anlamına gelecektir (Lukes, 2002; 634).

Đktidar, asimetrik bir ilişki olarak görülüyorsa bu ilişkiyi kavramsallaştırmanın üç biçimi denetim, bağımlılık ve eşitsizliktir. Max Weber’in “bir toplumsal ilişki içindeki bir aktörün, hangi temele dayandığına bakılmaksızın karşı koymaya rağmen kendi iradesini gerçekleştirme konumunda olması olasılığı (Lukes, 2002; 623) şeklindeki iktidar tanımının bunların her üçüyle de bağdaştığını söyleyebiliriz.

Otorite toplumsal olarak iktidara karşı oluşturulan saygı, sevgi ve meşruluğu oluşturur. Otoriteye bir iktidar türü şeklinde değil de, iktidarın temeli şeklinde bakmak mümkündür. Çünkü otorite, bir birey veya grubun meşru konumlarına karşılık gelmektedir. (Ayhan, 2006; 2). Çünkü güç üzerine dayanmayan bir iktidar ancak otoriteye dayanabilir. Otorite üzerine dayanan bir iktidar, elbette güç kullanabilir ama otorite bir güç doğuruyorsa da, tanımı gereği asla bir siyasi otorite doğuramaz (Kojave, 2007; 70).

Đktidar kavramı, güç ya da etki kavramlarından tamamen farklıdır. Güç ya da etki olgusal bir durumdur; iktidar toplumsal bir ilişki ya da etkileşim içerisinde bulunan kişilerden kendi görüşünü, hiç değilse kısmen, bir başkasına kabul ettirebilen birinin içinde bulunduğu durumdur. Taraflar arasında varılan bir uzlaşmayla sonuçlanacak yerde bu ilişki ya da etkileşim, bir ya da birkaç kişiyi, bir başka kişinin iradesi önünde eğilmek ve ona tabi olmak zorunda bırakmaktadır. Toplumsal bir ilişki içersinde bulunan bir kişinin başkalarından buyruklarına uymalarını talep etme hakkına sahip olduğu durumu yansıtır (Duverger, 2007; 129).

Dahl (2002; 80), iktidarla etkiyi de hemen hemen özdeşleştirmektedir; şu farkla ki, iktidar kavramına ağır kayıplara uğrama öğesini eklemektedir. Laswell de, iktidar konusunda Dahl’inkine benzer bir görüş getirir. Laswell’e göre iktidar, etki kullanımının özel bir durumu, benimsenilmiş olan belli bir siyasete uyulmadığı için ya doğrudan doğruya ağır kayıplar verdirterek, ya da bu yönde bir tehdit ileri sürerek başkalarının siyasetini etkileme sürecidir (Çam, 2005; 319).

Đktidarın siyasal bir nitelik kazanması, ne tip bir toplulukta kullanıldığına bağlıdır ve siyasal olan iktidar, özel gruplarda ortaya çıkan iktidarların aksine yalnızca küresel toplumda ortaya çıkan iktidardır. Öyleyse kabile şefleri, sitelerin yöneticileri, feodal beyler, modern ulusların hükümetleri siyasal iktidara sahip olacak; buna karşılık sendikaların, derneklerin, işletmelerin ve idarelerin yöneticilerinin elinde bulunan iktidar, siyasal olmayacaktır (Duverger, 2007; 132-133).

Benzer kavramlar arasında işlevsel bir birliktelik olduğunu söyleyen Weber’e göre; güç, erk, iktidar, otorite sözcüğü bir toplumsal ilişkide bireyin kendi iradesini direnmelere karşı bile üstün kılması şansı anlamına gelir. Bu şansın dayanağı, temeli önemli değildir. Otorite bir emre itaat etmeye hazır belirlenebilen kişiler bulma şansı demektir (Güvenç, 1991; 23).

1.2.3. Otoritenin Kaynakları