• Sonuç bulunamadı

Türk tarihi boyunca yabancı ülkelerle olan ilişkiler uzun süre az sayıda çevirmen aracılığıyla kurulmuş, milletlerin yönetimi yabancı dil bilen yöneticiler, azınlıklardan alınan tercümanlar kullanılarak yürütülmüştür. Osmanlı gerileme dönemine girince, yabancı dil Batı’dan teknik alımın bir aracı olarak görülmüş, Batı dillerine olan bağımlılık giderek artmış, tercümanlık zamanla abartılı bir itibar kazanmıştır. Eskiden yalnızca yöneticiler ve gelir durumu iyi olanlar yabancı dil öğrenimi görebiliyorken bugün artık ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim çağında bulunanlar eğitim alabilmektedir (Demircan, 1988, 13). Yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişi olduğu bilinen (Germain, 1993) yabancı dil öğretimi Osmanlı’dan günümüze seyri şu şekilde olmuştur: Demirel (2007, 4-5) Türkiye’de yabancı dil öğretimini Cumhuriyetten önceki dönem ve Cumhuriyetten sonraki dönem olmak üzere iki bölüm halinde ele almıştır. Cumhuriyetten önceki dönemi de Tanzimat ve Tanzimat sonrası olarak iki bölüme ayırmıştır. Bunun sebebini; Osmanlı Đmparatorluğunda eğitimin kamu ödevi olarak yürütülmesinin Tanzimat’tan sonra başlamış olmasını ve Tanzimat’a kadar eğitimin din esaslarına göre yürütülürken Tanzimat devrinde Batılı usullere göre yürütülmesini dikkate alarak oluşturduğunu belirtmiştir. Tanzimat’a kadar geçen devrede Sübyan okullarında öğretim dili Arapçadır. Yabancı dil öğretiminin okul programlarına girmesi 18. Yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve Fransızca, Türkiye’de batı dillerinin ilki olarak ordu okullarında öğretilmeye başlanmıştır. Galatasaray Sultanisinin (Lisesinin) açılması da ortaöğretim düzeyinde yabancı dille öğretim yapan ilk devlet okulu olması nedeniyle yabancı dil öğretiminin bir dönüm noktası olmuştur (Demirel, 2007, 6). Uluslararası ilişkilerin artması yabancı dil öğretimini de etkilemiştir. “Tanzimatla birlikte ve daha çok Fransa’nın baskılarıyla Fransızca öğretimi öncelik kazanmış, Meşrutiyet döneminde Almanca, Đkinci Dünya Savaşını izleyen dönemde de Đngilizce, ülkede etkinlik ve güncellik kazanmıştır” (Cem, 1978, Akt. Demirel, 2007, 7).

Tevhid-i Tedrisat Kanununun 3 Mart 1924’te çıkmasının ardından Osmanlı imparatorluğunda uzun süre yabancı dil olarak öğretilen Arapça ve Farsça kaldırılmış ve yerine batı dillerinden Almanca, Fransızca ve Đngilizce konmuş, Arapça ise sadece imam hatip liselerinde meslek dersleri arasında verilmeye devam edilmiştir (Demirel, 2007, 7).

58

Atatürk’ün önerisi üzerine 31 Ocak 1928 tarihinde Türk Eğitim Derneği kurulmuş, dernek tarafından Ankara Kolejinin 1931-1932 öğretim yılında ilköğretim, 1933-1934’te de lise kısımları açılmış ve Đngilizce öğretimi verilmeye başlanmıştır. Bu kolejin açılmasıyla takviyeli Đngilizce dersi veren özel okullar açılmaya başlanmıştır (Demirel, 2007, 9).

Bir kısım dersleri 1956 yılına kadar yabancı dille öğreten tek lise Galatasaray Lisesi iken bu yıldan itibaren kolej (Anadolu liseleri) açılmaya başlanmıştır. Yabancı dille öğretim yapan resmi liselerin sayısı 1974-1975 öğretim yılında 12’ye, 1982-1983 öğretim yılında 23’e, 1986-1987 öğretim yılında 103’e ulaşmıştır. Cumhuriyet döneminde yabancı dille öğretim yapan özel liseler kapatılmamış fakat yenilerinin açılmasına da izin verilmemiştir (Demirel, 2007, 9).

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel ilköğretim, ortaöğretim, uzaktan öğretim ile yaygın eğitim okul ve kurumlarında yapılan yabancı dil eğitimi ve öğretimi ile ilgili usul ve esasları Milli Eğitim Bakanlığı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinde belirtilmektedir. Türk Eğitim Sistemi’nde yabancı dil öğretiminin bugünkü durumuna bakılacak olursa son yıllardaki gelişmeleri iki ana başlık altında toplayabiliriz (Demirel, 2007, 17):

1. 1997 yılında ilköğretimin sekiz yıla çıkarılmasıyla, ilköğretim 4. ve 5. Sınıflarda Đngilizce dersinin zorunlu olarak okutulmaya başlaması ve yabancı dil öğrenme yaşının bu uygulama ile dokuz yaşında başlamasına olanak sağlaması

2. Đkinci yabancı dil öğretimine başlanması

Türkiye'de yabancı dil giderek önem kazanmaktadır. Avrupa ile gelişen ilişkiler sonucunda yabancı dil ihtiyacı da artmaktadır. Đnternet’in gelişmesi ticari ilişkilerin artması Türkiye'de de yabancı dil öğretiminin gelişmesine zemin hazırlamaktadır. 1980’den sonra Özal, kamu bankaları aracılıyla halkın kaynaklarını özel sektöre aktararak, ülkede liberal sermaye birikimini başlatmıştır ve bu dönemde Türkiye dışa açılmıştır. Dolayısıyla dış ilişkilerin gelişmesiyle yabancı dilin bilinmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır (Demircan, 1988, 119). Devlet orta öğretim kurumlarındaki yabancı dil dersinde başarı sağlanamayınca ve devlet kurumları yeterli kapasiteye ulaşamayınca bu alan 1980 yılından itibaren özel sektöre ve eğitim vakıflarına açılmıştır. 1984 yılından sonra meslek öğretimini Đngilizce yapan Anadolu liseleri ve Almanca öğretim yapan

59

Đmam-Hatip Liseleri açılmıştır. Yabancı dille eğitim veren okullar bu gelişmeye göre artmaktadır.

Buna ek olarak, genç nüfusun fazlalığı ve yabancı dil öğrenme ihtiyacı okulların yanı sıra yabancı dil eğitimi veren özel kurs ve dershanelerin da açılmasını sağlamıştır. Özellikle 90'lı yıllarda açılan özel kurs ve dershanelerin sayısı özellikle artmıştır. Đstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizin merkezlerinde yabancı dil eğitimi veren kurs ve dershanelerin fazlalığını gözlemlemek mümkündür. Binlerce kişi de buralarda yabancı dil öğrenme ihtiyaçlarını gidermektedir.

Ancak bütün bu gelişmeler bazen eleştirilmektedir. Örneğin Demircan (1998, 294) “Türk Dili ile öğretimin niteliği 1980’den sonra giderek ve hızla düşürüldü. Karşı çıkabilecek bütün kurumlar (örneğin Eğitim Enstitüleri) ve derneklerin hepsi kapatıldı. Artan bir yoğunlukla yabancı bir dille (özellikle Đngilizce) Orta ve yüksek öğretim yaygınlaştırıldı. Amaç ‘nitelik’ arttırmak değil, en karlı birikim pazarını sermayeye açmaktı. Böylece hem ulusal çıkarlara hem de fırsat eşitliğine aykırı bir ‘yabancı dille öğretim iş kolu yaratıldı ‘: parası olana yabancı bir dille sözde daha iyi orta ve yüksek öğretim, parası olmayana ise Türkçe, sıradan bir eğitim. Bu durum, Osmanlı döneminde yaratılan ikiliğe benziyor” demektedir ve eklemektedir “Türkiye’de kamu eğitiminin kuyusunu kazan güçlerin bir bölümünün kurduğu özel dershaneler sadece dev ekonomik bir güce ulaşmamışlar, aynı zamanda önemli bir siyasal güç ve etkiye sahiptirler. Kamu eğitim kurumları, eğitim vermeden diploma veren duruma düşmüşlerdir.”

Bu eleştirilere rağmen Türkiye’de yabancı dil eğitimi geniş bir şekilde yapılmaktadır. Çok çeşitli kaynaklardan öğrenme ve öğretme imkânının olması yabancı dilin eğitimini ülkemizde daha da geliştirecektir.