• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Medreselerinde XVIII Yüzyıla Kadar Yapılan Reformlar

XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tedrici olarak başlayan Osmanlı devletindeki mali, idari ve askeri teşkilatlar bağlamındaki bozulmayı engellemeye yönelik zaman zaman yarım tedbirler ve fiile çıkmayan emir ve fermanlarla ıslaha teşebbüs edilmişti. Aynı şekilde bozulmakta olan medreseler için de bu geçerliydi65.

Bu anlamda dört ayrı kanunname yayınlanmıştır. Ayrıca pek çok hattı hümayun da bulunmuştur66. Ayrıca Osmanlı ulemasının medreselerde yaşanan olumsuz

62 Akyüz, a.g.e., s.68-69.

63 Ünal, Osmanlı Müesseseler.., s.122. 64 Uzunçarşılı, a.g.e., s.262.

65 Uzunçarşılı, a.g.e., s.242. 66 Baltacı, a.g.e., s.157.

gelişmelerin farkında oldukları ve çözüm yolları aradıkları önemli bilim adamlarınca yazılan ve ıslahat önerilerini içeren risaleler bunu göstermektedir. Örneğin III. Murat devrinde (1574-1585) yazılan ve yazarı belirlenemeyen Hırzü'l-Mülük adlı layihada öğrencilerin yeterli eğitim almadan mezun oldukları, müderrislerin kayırma yolu ile atandıkları ve bunlarında medreselerde sorunlara neden olduğu belirtilmektedir67.

Fermanlarda bahsedilen medreselerdeki bozukluklar ve yapılması istenen ıslahatlar üç ana konuya işaret etmektedir. Bunlardan birincisi talebenin belli süre okumasının ve derse devamının sağlanması, ikincisi müderrislerin derslerine devamının sağlanması, üç okutulacak kitapların eksiksiz okutulmasıydı68. III.

Mehmet (1595-1603) tarafından verilen emirle ilmiye sınıfının ıslahı için bir komisyon oluşturulmuş, bu komisyonun üyeleri tarafından yazılan layiha, 1598 yılında sultana sunulmuştur. Burada daha çok mülâzemet sisteminin düzeltilmesi üzerinde durularak hak etmeyenlere mülazemetlerin verilmemesi istenmiştir69.

Çeşitli bilim adamları tarafından da aksaklıkların giderilmesi yönünde atılacak adımlara dair bağımsız eserler kaleme alınmıştır70. Bu anlamda XVI. asırda

yazan ilmiyeden Hasan Kâfi (ö.1616) kendi çağında bilim dünyasında yaşanan sorunların devletin bu camiaya değer vermemesinden kaynaklandığını ifade etmiş ve çözüm için daha çok devlet ilgi ve desteğine ihtiyaç olduğunu öne sürmüştür71. Daha

öncesinden bazı teşebbüsler olsa da III. Murat zamanında medreselerin ıslahı konusunun gerçek anlamda ele alındığı görülmektedir. Fakat III. Murat, medreselerin ıslahı için yoğun çaba sarf etmesine, sık sık konuyla ilgili fermanlar ve kanunnameler çıkarmasına rağmen netice alamamıştır72. İlmiye sınıfındaki bozukluk sebebiyle III.

Murad, sadrazam vasıtasıyla kazaskerlere bir hatt-ı hümayun göndererek; ceddi Fatih

67 Zengin, a.g.m., s.405. 68 Atay, a.g.e., s.175. 69 Uzunçarşılı, a.g.e., s.244.

70 Ulema ve medreselerin yaşadığı aksaklıkları ve çözüm yollarını ifade eden başka eserlere birkaç

örnek: Lütfi Paşa (ö.1564)'nın Asafname'si, Taşköprüzade Ahmed Efendi (ö.1561)'nin Mevzu'at'ı, Selaniki Mustafa Efendi (ö. 1600)’nin Tarih-i Selaniki; Hasan Kafi El-Akhisarî (ö.1615)'nin, Usulu'l- hikem fî nizami'l-alem'i sayılabilir.

71 Mehmet İpşirli, "Osmanlı Uleması", Ed: G. Eren, Osmanlı, C. VIII, Yeni Türkiye Yayınları,

Ankara, 1999, s.75.

Sultan Mehmet'in kanununun aynen tatbikini emretmiştir. Fakat bu hatt-ı hümayunun tesirinin olmadığı bozuklukların devam etmesinden ve genişlemesinden anlaşılmıştır73.

III. Mehmet zamanında ise ilmiye sınıfının ıslahı için bir heyet kurulmuş ve bu heyet 1598 yılının ramazan ayında tespit ettiklerini içeren bir layihayı padişaha sunmuş ve padişah tarafından bu layiha kanun olarak kazaskere bildirilerek tatbiki emir olunmuştur. Bu kanun bir müddet uygulansa da zamanla tatbikten kalkmış ve bozulma artarak devam etmiştir. Koçi Bey'in devletteki bozuklukları tespit edip IV. Murat'a bildirdiği layihada medreselerden uzunca bahsedilmiştir74. Kâtip Çelebi de kendi dönemindeki (XVII. yüzyıl) medreselerden bahsederken müspet ilimlerin öneminin giderek azaldığından yakınmış kadıların mutlak surette riyaziye, coğrafya ve hendese bilmelerinin şart olduğunu beyan etmiştir75. Kâtip Çelebi tarih eğitimi üzerinde durmuş Hıristiyanlar, Yunanlılardan aldıkları tarih, coğrafya vs ilmi dikkat gösterirken Müslümanlar bu hususta ihmal ve inkâr ettikleri üzerinde durmuştur. Kâtip Çelebi'nin eğitim hakkında reform düşünceleri ilmiye sınıfına kırgınlığı ve dönemin siyasi yapısı hakkında olduğu incelenmesi gereken bir konudur. İlimde tarafsızlık, eleştirel ve daima kendini geliştiren ilimin peşinde olunması gerektiğinin üzerinde durmuştur. Tarih ve coğrafya ilimlerinden pratik idarede faydalanılması, bilgilerin siyasette kullanılması gerekliliğinin üzerinde durmuştur.

I. Mahmud şeyhülislama göndermiş olduğu hattı hümayunda ne ders ne de eğitim süresi gibi konulara temas edilmemiş, medreselerdeki nizamın geri sağlanmasına yönelik olduğu gözlenmiştir. Osmanlı Devleti'nde Batılı anlamda eğitim yapan okulların açılması ilk olarak askeri alanda görülmüştür76. Burada geri

kalmışlık ve alınan yenilgiler etkili olmuştur. III. Mustafa döneminde (1757–1773) İstanbul'a gelen Macar asıllı Fransız olan Baron de Tott askeri ıslahat sahasında hükümdara yardımcı olur. Tophanenin ıslahı ve mühendishane mektebi kurulması

73 Ünal, Osmanlı Müesseseleri…, s.123. 74 Uzunçarşılı, a.g.e., s.243-249.

75 Hamit Er, Medreseden Mektebe Geçiş Sürecinde Darülhilafe Medreseleri, Rağbet Yayınları,

İstanbul, 2003, s.16.

gibi önemli yenilikler yapar. Bu sırada devlet, Fransız siyasetinin telkini ile Lehistan kralı meselesi yüzünden Rusya ile savaş olmuştur. Kaynarca Antlaşması ile sonuçlanacak olan bu savaştan sonra yenilik hareketleri bir müddet unutulur. Baron de Tott'un gitmesinden biraz sonra da, bütün yenilikler ortadan kaldırılmış. Ancak, yenilik tarihimizde mühim bir yeri olan Halil Hamid Paşa'nın başbakanlığa gelmesiyle bu yenileşme çalışmaları tekrar başladığı görülmüştür.. Halil Hamid Pasa, ilk önce süratçiler ocağını tekrar kurar. "Hendesehane-i Bahri" açar ve ordu için çok sayıda mühendis getirtir. "Mühendishane-i Bahr-i Hümayun" adlı okul, Osmanlıda açılan ilk yüksekokuldur. III. Selim'in orduyu yenileştirme çalışmaları sırasında, 1794 yılında "Mühendisane-i Berr-i Hümayun"u kurmuştur77.

XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren medreselerdeki bozulmayı düzeltmek için pek çok bilgin zamanının devlet adamlarına layihalar sunmuş, konuyla ilgili pek çok emir, ferman, kanun vb. yayımlanmış olmasına rağmen bu geri gidişe bir dur denememiştir. XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupa karşısında duyulan geri kalmışlık hissi, ilk etapta askerî alanda kendini göstermiştir. Bu bağlamda yenileşme hareketleri de askerî eğitimde başlamıştır78. Sonuç olarak XVIII. yüzyıla kadar

medreseler açısından yapılan reform hareketlerinin çeşitli şekillerde dile getirildiği görülmüştür. Bu yazınsal düşünce eserlerinde bahsedilen reform hareketlerinin pek çoğunun uygulamada yapılamadığı bunun sonucunda da yapılan reformların pek etkili olmadığı söylenebilir. XVIIII. Yüzyıldan sonra yapılan reform hareketlerine aşağıda kısaca değinilecektir.