• Sonuç bulunamadı

3.1 İnkılâp Temsillerinde İşlenmiş Temalar

3.1.3. İnkılâp Temsillerinde Milli Mücadele Sonrası Türkiye

3.1.3.5. Osmanlı Devleti Dönemi

3.1.3.4.6. Kör Yavru ve Anası

Osmanlı döneminde sıkıntılar çeken kör bir çocuk ve annesinin, Cumhuriyet döneminde yaşantılarının devletin yapmış olduğu desteklerle düzelmiştir. Devletin yardıma muhtaç olan vatandaşa sahip çıktığı piyeste vurgulanan ana temadır:

“KAYA:

Cumhuriyet devrinde hiç kimse çekmez azap, Her derde verir hükümet doğru yoldan bir cevap, Açların karnı doyar karnı, fakirler giydirilir, Cansız kalıp uyuşan, bütün herkes dirilir.”371

adamlarının sadece halkı değil din adamlarını dahi kandırdıklarını anlatan piyeste özelikle Osmanlı Devleti’nde ailenin geleceğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu vurgulanmak istenen temadır:

“İmam:

Hafız Halil’in testi boş dediğini sen de işitmedin mi?

Bekçinin Sesi:

İşittim İmam efendi…

İmam:

Gördün mü? Kendi kulağınla da işittin mi? Sözümde hilâf olmadığına kendin de kanaat getirdin mi? Bu ak sakalımla, bu mübarek ağzımla sana yalan mı söyleyeceğim!.

Hafız:

İmam efendi testi boş dedim, kabul ediyorum ve lakin bundan ne çıkar.

İmam:

Tövbe et.. Tövbe istiğfar et… Sen nasıl hafızsın? Testi boş demek karı boş demek değil midir? Bizim şeraitimiz kıldan incedir…bak aramızda bir ulema molla daha var..Bir de o söylesin işit..

Salâhi Molla:

Hafız bunu sen de bilirsin amma neye anlamamazlıktan geliyorsun…Müslümanlıkta bir erkek testi boş derse karısı boş düşmez mi? Hanım artık senin namahremindir.

Hafız

Ben cahil değilim… Bunları bilirim..Lâkin bu aklıma gelmemiştir. Testiyi her boş gördükçe testi boş derim…Demek şimdi karım benden boş düştü…

….

Hafız:

Öyle ise bari bir tecdidi nikah ediverelim, bir daha da testiye boş demiyeyim…

….

İmam:

Bir defa söyleseydin karın sadece boş düşerdi; tecdidi nikah ederdik; olur biterdi;fakat sen birçok defalar söylemişsin.. Demekki karın talakı selase ile boş düşmüş…Binaberin artık tecdidi nikah ta yok…

….

Salâhi Molla:

Şeriatın kestiği parmak acımaz evladım… Artık sizin bir araya gelmenize imkân yoktur.”373

3.1.3.5.1.3. Babür Şahın Seccadesi

Ticarette dürüst davranmayan antikacı Hacı Efendiyi anlatan piyeste Osmanlı din adamı eleştirilmiştir:

“Paşa- Şu halde siz bana bir kazık oynamak istemişsiniz, mal sahibinin elinden ucuz para ile almışsınız. Şimdi hem bana kim bilir kaç misline satmak, hem de komisyondan istifade etmek istiyorsunuz.

Hacı- Peki hakkım değil mi?

Paşa- Hakkınız.. Nasıl ki keçeyi size bırakmak ta benim hakkım… Teessüf ederim ki başınızın sarığı, ağzınızın orucile böyle ihtikar işlerine girmekten utanmıyor musunuz.”374

3.1.3.5.1.4. Şeriatçası

Osmanlı hukuk sistemini eleştiren Şeriatçası adlı piyeste; kadının işine geldiği gibi dini kuralları yorumlaması ve Osmanlı döneminde toplumsal hayatta kadına olan bakış açısı ortaya konulmuştur:

“Kadı:

Doktor mu? Bak şunun yediği herzeye. Bre kadın, bir namahrem dulun evine doktor nasıl girermiş?

Nuriye:

Efendi, insan hastalanmaz mı?

Kadı:

373 Reşat Nuri Güntekin, Hülleci, Devlet Basımevi, İstanbul, 1935, s.39-41.

374 Reşat Nuri Güntekin, Babür Şahın Seccadesi, Ahmet Halit Kütüphanesi, İstanbul, 1931, s.17.

Hastalanırsa ne olur? Mahallede kurşuncu, muskacı mı yok.

Nuriye:

Kadı efendi, şimdiye kadar kurşuncudan, muskacıdan kim faide görmüş ki ben göreyim? Bunlar saçma şey.

Kadı:

Tuuuu. Töbe de. Kelimei şahadet getir, tecdidi iman et be kadın. Senin dine diyanete imanın yok mu?

Nuriye:

Benim, dine de diyanete de imanım var. Fakat kuşpalazında hasta yatan bir çocuğa, ne dinin ne de imanın faydası dokunur. Bu derdi ancak fen, tıp önleyebilir.

Kadı:

Vay din düşmanı var. Ben sana gösteririm çocuğum hasta diye evine erkek kabul edip zina etmeği? Ben sana gösteririm!

Nuriye:

Ben zina işleyen bir kadın olsaydım, senin yanında koca sarığıyla duran, söylediğin teklifi yapan bu düzenbaz Mesnevinin koynuna girerdim.”375

3.1.3.5.2 Eğitimciye Bakış Açısı 3.1.3.5.2.1. Kürsüden Uzakta

Osmanlı döneminde eğitimciye bakış açısının anlatıldığı Kürsüden Uzakta piyesinin kahramanı Cevat öğretmendir. Köy öğretmeni olan Cevat eşrafın köylüyü kandırmasına karşıdır bu yüzden köylüyü uyarmaktadır. Bu durum halkı sömüren esnafın işine gelmediği için doktorlara para verip Cevat öğretmen için deli raporu aldırmışlardır. Öğretmen deli hastanesine yatırılmıştır. Hastanede görevli olan doktor, hastahane müdürüne öğretmenin deli olmadığını ve hastaneye yatırılma nedeni anlatan konuşmasında Osmanlı Dönemi keyfi davranışların eleştirisi yapılmıştır :

375Ertuğrul Şevket Pişkin, Şeriatçası, Devlet Matbaası, İstanbul, 1938, s.59.

“BEHÇET- Maalesef çok yanlıyorsunuz. Çünkü bu adam bulunduğu kasabanın eşrafı ile iyi geçinememiş, halkı eziyorsunuz, onların menfaatlerini hiç düşünmüyorsunuz, diye, kafa tutmuş, Eşraf kaç defa buna para teklif etmişler.

İşimize karışma demişler.. Bu sefer daha kızmış, halkın kanını sülük gibi emiyorsunuz, diye daha beter haykırmış.. Ve sonra tabii.. Para kuvvetiyle doktorları..

Senin mafevk dediğin doktorları satın almışlar..”376

Öğretmen okuluna ve öğrencilerine duyduğu özlem sonucu hastalanarak ölmüştür.

3.1.3.5.3. Türklük Algısı 3.1.3.5.3.1. Kozanoğlu

Çukurova’da Gâvur dağlarında yaşayan Kozanoğlu Türkler’i padişahın o bölgeye farklı etnik kökenden insanları yerleştirmesine karşı çıkarak devletin askerleriyle çatışmaya giriştiklerinin anlatıldığı piyeste Osmanlı dönemi Türklük algısı şöyle verilmiştir:

“ALİ- Kaba Türk ne demek?

BEŞİR- Efendim bizim devletlü arslanımız Türklerden konuşurken kaba Türkler, çarıklı Türkler, der.

ALİ- Devletlü arslan da kim?

BEŞİR- Padişahı cihan efendimiz hazretleri.

ALİ- Ya.. demek padişahımız bizi bir hayvan gibi görüyor ha!.. Tevekkeli değil dağlarımızı, yaylalarımızı yabancılara ihsan ediverdi.

BİNNAZ- Padişahı cihana hakaret ediyorsunuz.

ALİ- Hakaret mi?... Hah… hah.. Ben daha ağzımı açmadım zabit efendi.

(Elini göğsüne vurur) burada haykırılacak, söylenecek o kadar sözler var ki.. Bir Padişah ki kendisinde Türk olduğunu unutmuş, bir padişah ki bu memleketin, bu dağların, bu yaylaların Türklerin kılınçlarile alındığını unutmuştur… Biz böyle bir padişah tanımıyoruz. Bu yaylaları kimseye vermeyiz… Ortada hakaret gören bir kimse varsa o da biziz. Kaba Türk.. Hah.. Hah.. Zavallı budala… Zavallı…

376 Baha Hulusi Dürder, Kürsüden Uzakta, Remzi Kütüphanesi, İstanbul, 1933, s.17.

kendisinde Türk olduğunu, kendisini yalnız Türklerin koruyabileceğini unutuyor..

Esir yaşamağa alışan milletlerle sarayını kuşatmış, serbest yaşamağa alışan Türk’ten başkasının kendisini koruyamayacağını düşünemiyor… Zavallı…”377

3.1.3.6. İnkılâp Temsillerinde Toplumsal Temalar