• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: BİZANS İMPARATORLUĞU

1.9. Türk Bizans İlişkilerinin Başlaması

1.9.3. Osmanlı – Bizans İlişkileri

1300’lü yıllarda yeni yeni ortaya çıkan, henüz devlet olma aşamasından uzak olan Osmanlıların Selçuklulardan alacağı bir model kalmamıştı. 1243 yılından sonra, Selçuklular Anadolu’da ağırlığını hissettirmekten uzaktı. Selçuklu sultanları Moğolların bir kuklası haline gelmişti. “Anadolu’nun büyük bir bölümü Moğolların İran’da kurdukları İlhanlılar Devleti tarafından yönetiliyordu. Osmanlılar dâhil Anadolu Türkmen beylikleri İran’dan atanan İlhanlı valilere vergi vermeye başladılar. Ancak İlhanlılar kendilerine biraz daha uzak olan Orta ve Batı Anadolu’da uzun vadeli siyasi yapılar oluşturamadılar (Pamuk, 1999: 21).

Osmanlıların Bizans’tan etkilendigi gibi Selçuklulardan, İran- Sasani İmparatorluğu’ndan da etkilendiği bir gerçektir. Ancak bu etkileşim hiçbir zaman Bizans kadar etkili olmamıştır. Türkler önlerinde duran büyük bir uygarlığın kültür mirasına sırt çevirmeyecek kadar pratik zekâya sahip insanlardı. Nitekim onlar da bu mirası reddetmeyerek, bir sentez yaparak aldıkları mirası geliştirdiler. Osmanlı Devleti bu sentez üzerinde oluştu. Bu sentezin oluşumunda Türklerin uyum sağlama yetenekleriyle Bizans’ın katkısı büyük rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu Bizans İmparatorluğu ile birleşerek doğmuştur. Asya’da büyük bir güç olmadan evvel Avrupa’da önemli bir güç olmuştur. Osmanlılar Müslümanlardan olduğu kadar Selçuklu Moğol rejiminden de örnek almışlardır. Fakat Selçuklu Devleti daha küçük alanları kapsamıştır. Genelde yöresel geleneklerin ve komsu Bizans’ın etkisi altında kalmıştır. Tarihi süreç içinde ağırlıklı olarak Selçuklulardan çok Bizans ile olan ilişkileri Osmanlı Devleti’nin kurumları için bir model oluşturdu. Osmanlı Bizans modelini, kültürünü, devlet kurumlarının isleyiş seklini, Müslüman olmuş Bizanslılardan öğrendiler (Tokalak, 2006: 196).

73

Osmanlılar, devamlı güçlenmesini çoğunlukla savaş kazanmakla değil, hâkim olduğu yerlerdeki insanlara iyi davranmasıyla, onları kendi sistemiyle adil bir şekilde uzlaştırmasıyla sağlamıştı. Osmanlıların bu politikası istimalet politikası olarak adlandırılır. Bu toleranslı yaklaşım Roma İmparatorluğu’nun da baslıca politikasıydı. İstila ettikleri bölgelerde bir düzen ve uzlaşma sağlamak için oldukça politik ve toleranslı yaklaşırlardı. Genelde Roma’nın sağlamaya çalıştığı düzene Roma barısı anlamında Pax- Romana deniliyordu. Osmanlı, Roma/Bizans düzenin birçok uygulamasını kolayca kendine adapte etti. Osmanlılardan çok daha önce hem Roma hem de Bizans’ta kullanılan, Osmanlıların sadece ismini değiştirerek uyguladığı toprak rejimi ve çeşitli yasaları temel alarak devlet olma aşamasına doğru ilerlemişlerdi. Dolayısıyla, Osmanlılar zaten var olan ekonomik sistemi fazla değiştirmeyerek, bu sistem içinde köylünün eskiye oranla durumunu daha da iyileştirdi.

Osmanlıların nüfusu tıpkı Bizans’ta olduğu gibi kırsal ağırlıklıydı, ekonomisiyse tarıma dayalıydı. Bizans, kırsal bölgedeki köylü üretimini ünitelere ayırmış, buna göre üretimi takip ederek vergilendirme yapıyordu. Bu ünite bir ailenin is gücü üzerine şekillenmişti. Bu da bir karı kocanın bir çift öküzle bir günde sürebileceği toprak miktarıydı. Bizans’ta buna oike/zeugarion deniyordu. Osmanlılardaki adıysa çift hane sistemi oldu. Çift hane sistemi, Osmanlı sosyal ekonomik yapısını, onu belirleyen belli baslı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, miri arazi rejimini, köylü ekonomisini, sosyal ekonomik sorunları kucaklayan ve açıklayan bir teoridir. Roma İmparatorluğu dönemine kadar inen bu sosyal, ekonomik, mali sistem Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının kurulusunu ve uzun ömrünü açıklayan temel rejimi ifade eder (İnalcık, 2005: 120). Bizans’ın en yakın sınır komsusu olan Osmanlılar ileride kalıcı bir devlet sistemi kurmayı, Bizans kurumları ve Bizanslılardan öğrendiklerini kendilerine uyarlayıp, bir sentez yaparak başarmışlardı. Osmanlı adı verilen Türk boyu doğru zamanda doğru yerde bulunuyordu. Karsılarında gittikçe gücünü kaybeden büyük bir imparatorluk ve onun bin yıldan fazla bir zamanda oluşturduğu devlet modeli vardı. Bizans devlet modelini tanımak için Osmanlı’nın önünde yüz elli yıllık süresi olacaktı. Aslında Osmanlının devlet olma aşamasındaki engel Bizans değil, daha çok Türk beylikleriydi. Bütün bu bilgilerin ışığı altında Osmanlı Devleti’nin oluşumu incelendiğinde, Osmanlı Devleti’nin oluşumuna Anadolu Selçuklu Devleti’nin değil, Bizans İmparatorluğu’nun model olduğu görülür. Zaten Anadolu Selçukluları da, ondan önce kurulan Müslüman

74

devletler de Bizans ve İran - Sasani modellerini örnek almışlardır. Osmanlılar ile Bizans uzun süre iç içe yasamış, Bizans’tan Osmanlılara kültür ve bilgi aktarımı çok çeşitli yollardan olmuştu. Kültür ve bilgi aktarımında etkili olan yollar söyle sıralanabilir: 1- Karşılıklı evlilikler yoluyla (özellikle Müslüman erkeklerle Bizanslı kadınların evlenmesi),

2- Yerli Hristiyan halkın din değiştirmesi, ele geçen Bizanslı esirler yoluyla ve uzun yıllar iki toplumun yan yana yasaması sonucu,

3- Ticaret yapma ve karşılıklı politik çıkarlar nedeniyle ilk yıllardan başlayarak aralıklarla 1450 yılına kadar süren politik askeri işbirliğiyle,

4- Çoğunlukla Türklerin Ordudan ve yönetimden tasfiye edilerek kozmopolit kurumlaşmanın oluşturulması,

5- Konstantinopolis’in 1453 yılında ele geçirilmesiyle Bizans idari kurumları ve ele geçen Bizans bürokratları sayesinde Bizans mirasının özümsenmesi (Tokalak, 2006: 201).

29 Mayıs 1453 Salı günü Türk fethiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı olarak İslam dünyasına kazandırılan İstanbul, 1123 yıl önce yine bir Mayıs günü Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti ilan olunmuş ve bütün ortaçağ boyunca dünya tarihindeki üstün mevkisini korumuştu. Coğrafi konumunun özelliği yüzyıllarca siyasi, askeri ve ticari açıdan hep önem taşımıştı. Mevkinin önemi yanında sahip olduğu tabi güzellikler cazibesini daha da arttırmış, ona “Şehirlerin Kraliçesi” unvanını kazandırmıştı. Doğu ve Batı milletlerinin hayranlığını çeken, zenginliği ve zarafetiyle adeta yabancıları büyüleyen bu muhteşem şehir, İslam dünyasını da cezp etmişti. Bunu, henüz Arabistan sınırlarının dışına çıkmamış Müslüman ordularına, İstanbul’a sahip olmanın sağlayacağı üstünlüğü anlatmak gayesiyle Peygamberimizin söylediği “ İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve o ordu ne güzel ordudur” seklindeki hedef gösteren sözlerinden biliyoruz (Demirkent, 1997b: 32). Fatih’in İstanbul’u fethiyle Osmanlının Bizans mirasını özümsemesine son nokta konuldu. Klasik Osmanlı düzeni bu miras üzerine inşa edildi. Lüks saray yasamı, lüks giyim kuşam, hadımlar, törenler, sultanların çoğunun şarap içmesi, kendilerinin yeryüzünde Allah’ın gölgesi olduklarını ifade etmeleri gibi uygulama ve anlayışın

75

hiçbiri İslam’ın temel ilkeleriyle örtüşmüyordu. Bütün bunlar Osmanlıya özellikle Bizans’tan geçmişti.

76

BÖLÜM 2: BİZANS TARİHİ ARAŞTIRMALARI VE BİZANS