• Sonuç bulunamadı

BM‟nin bir nevi anayasası olan AntlaĢmanın 1. maddesinin ilk fıkrasında, örgütün öncelikle hedefi uluslararası düzende iĢbirliğini geliĢtirmek, uluslararası barıĢ, huzur ve güvenliği tesis etmek ve bu kapsamda silaha sarılmamak üzere uluslararası toplumun yükümlülükleri olduğunu kabul etmek olarak sıralanmaktadır. Anılan maddeden devamla, devletler ve örgütler arasındaki iliĢkilerin açık, Ģeffaf, adil ve onurlu olması, devletlerin uyulması gereken fiili kurallar olarak kabul edilen uluslararası hukuk kurallarına uyması ve uluslararası antlaĢmalardan doğan bütün sorumluluklara saygı göstermesi gerektiği aktarılmıĢtır.

BM‟nin yeni dünya düzenindeki amacı dünya barıĢ ve güvenliğini sağlamak üzere bölgesel ya da ülkeler arasında yaĢanan çatıĢma ve ihtilafların çözülmesidir. Bu çerçevede, uluslararası antlaĢmalar yapmanın yanısıra, üye devletlerin“milletlerarası barış ve güvenliğin muhafazası için kuvvetleri birleştirip”, barıĢ gücü operasyonlarını yürütme ve “müşterek menfaatlerin icapları dışında silah kullanılmasını sağlayan prensipleri kabule ve usulleri tesise” yetkili olduğu da BM AntlaĢmasında kaydedilmiĢtir.43

BarıĢ gücü operasyonları, ev sahibi ülkenin rızası, meĢru müdafaa dıĢında güç kullanmama ve tarafsızlık prensipleri ekseninde icra edilmekte olup, harekatın sorunsuz hayata geçirilmesi için elzemdir.

42 Ünsal Sığrı, “Türk Askerlik Kültürünün Kültürel FarklılaĢma Boyutları ve Yönetim Kültürü

Kapsamında Değerlendirilmesi”, Savunma Bilimleri Dergisi, 5 (2), 53-73, 2006, s. 207.

23

1.7.1. Rıza Ġlkesi

BarıĢ Gücü Operasyonlarının kararları baĢta olmak üzere dünyada meydana gelen ihtilafların çözümüne iliĢkin BMGK kararlarının tamamı aslında tavsiye niteliğindedir. Herhangi bir yaptırımı olamayan sözkonusu tavsiye kararları bu nedenle ihtilafın muhataplarının rızasını aramaktadır. Operasyonun çerçevesi, katılımcı unsurlar ve icranın içeriğine iliĢkin kurallar ve kapsamları da ihtilafın taraflarının rızalarına dahil edilmektedir. Dolayısıyla, operasyon kuralları ve talimatlarında meydana gelmesi muhtemel değiĢiklikler de ihtilafın taraflarının izni ve tensibiyle mümkün olabilmektedir. Tüm bunların ıĢığında ele alınan rıza kavramı, ilgili devlete yönelik bir operasyon ve askeri güç konuĢlandırılması halinde ev sahibi devletin hakimiyet hakkından bu konu özelinde vazgeçtiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, ev sahibi ülkenin rızasını geri çekmesi barıĢ gücü unsurlarının ilgili ülkedeki varlığını uluslararası hukuk bakımından iĢgalci hüviyetine büründürmektedir. Bu da barıĢ gücü operasyonunun görevini sürdürmesini imkansız kılmaktadır. Bu durumdaki askeri unsurlar bir an önce muhatap ülkeden ayrılmalıdır. Kuvvetler ayrılmadıkları takdirde ise, görevin “zorlama harekatına” dönüĢmesi teorik olarak mümkün olmakla birlikte, icraat olanağı oldukça zayıftır. Bu itibarla, rıza prensibi BarıĢ Gücü Operasyonlarının icra ettikleri her hareketin genel olarak kabul edilmesi Ģeklinde algılanmamalıdır. Rıza ilkesi, dünyada barıĢ ve güvenliği tesise dönük faaliyetleri olumlu gören ve eĢgüdümü kuran dünya kamuoyunun çoğunluğunu temsil eden“genel kamu tutumu” biçiminde idrak edilmelidir.44

Öte yandan, bir barıĢ gücü operasyonunun BM Genel Kurulu ya da Güvenlik Konseyinden çıkan karar sonrasında yürütülebilmesi tarafların rızasına bağlıdır. Ev sahibinin içiĢlerine karıĢmama ve toprak bütünlüğüne saygı ile meĢru müdafaa haricinde güç ve silah kullanmama da barıĢ gücü operasyonlarının olmazsa olmazıdır. Ev sahibi ülkenin rızasını çekmesi durumunda ise yabancı askeri birliklerin ülkeden ayrılması gerekmekte, aksi halde ilgili ülkedeki barıĢ gücü varlığı uluslararası hukuka aykırı bir durum teĢkil ederek iĢgalci bir güce dönüĢmesine neden olmaktadır. Devletler arası iliĢkilerde yaĢanan sorunlar neticesinde saldırıya maruz kalan devlet, saldırgan

24 devletin etkilerini minimuma indirmek üzere egemenlik sahası olan topraklarını barıĢ gücü askerlerine açmak durumundadır. BM AntlaĢmasının 43.maddesi bu durumu düzenleyerek,

“(1) BM‟nin tüm üyeleri, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katkıda bulunmak üzere, Güvenlik Konseyi‟nin çağrısı ile özel antlaşma ya da antlaşmalar uyarınca, uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli silahlı kuvvetleri ve geçit hakkını da içine almak üzere her türlü yardım ve kolaylığa Konsey‟in hizmetine sunmayı yüklenirler.

(2) Bu antlaşma ya da antlaşmalarda, sözkonusu kuvvetlerin sayısı, niteliği hazırlık derecesi ve genel mevkileri ile sağlanacak kolaylık ve yardımın niteliği belirlenecektir.

(3) Antlaşma ya da antlaşmalar, Güvenlik Konseyi‟nin girişimi ile mümkün olan en kısa zamanda görüşülecektir. Antlaşmalar, Güvenlik Konseyi ile örgüt üyeleri arasında ya da Güvenlik Konseyi ile ülke grupları arasında yapılacak ve imzalayan devletlerce, her birinin anayasası gereğince onaylanacaktır.”

fıkraları üye devletlerin barıĢ operasyonlarında her nevi destek ve kolaylığı sağlamakla yükümlü olduklarını teyit etmiĢtir.45

1.7.2. Tarafsızlık Ġlkesi

BarıĢ gücü operasyonlarının icrasındaki baĢarı bir baĢka açıdan da tarafsızlık prensibine bağlıdır. Harekatların ilk Ģartı olan ve operasyonlara hukuki meĢruiyet sağlayan rıza ilkesi, tarafsızlık ve meĢru müdafaa haricinde güç kullanmama prensipleriyle birlikte hayat bulmaktadır. Tarafsızlık prensibi, barıĢ gücü operasyonlarının sağlıklı ve etkili bir Ģekilde yürütülebilmesi açısından hayati önem arz eden iĢbirliği ve koordinasyonda doğrudan etkilidir. BarıĢ gücü harekatlarındaki tarafsızlık, sahadaki kuvvetlerin görevli olarak bulunulan ülkenin ihtilaflı gruplarına

25 yönelik objektif ve tarafsız tutumlarının yanı sıra, kendi içlerindeki uyum ve dengenin de korunmasıyla sağlanmaktadır. Ġhtilafın tüm muhataplarıyla tarafsız, objektif ve iyi iliĢkiler inĢa etmek, taraflara adaletli yaklaĢmak ve bilhassa ihtilafın taraflarının çıkarlarına dokunmayacak hamlelerde bulunmak BarıĢ Gücü Operasyonlarının baĢarısının önemli kriterlerindendir. Tarafsızlığın sorgulanması, ihtilafın taraflarının barıĢ gücü unsurlarıyla iĢbirliğinden vazgeçmesi anlamına gelecek ve bu durum operasyonu olumsuz etkileyecektir.46 Ev sahibi ülkede konuĢlanan yabancı unsurların kendi çıkar gündemlerini takip etmesi ve toplumun bir kesimine sempati beslerken diğerine düĢmanlıkla yaklaĢması tarafsızlık ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Diğer yandan, bu durum harekatın olumsuz neticelenmesinin de önünü açmakta, ev sahibi ülkede sükuneti sağlamak üzere bulunan barıĢ gücü kuvvetlerinin baĢlı baĢına sorun çıkarmasına neden olmaktadır.

Tarafsızlık prensibi hayata geçirilirken bir bütün olarak ele alınmalıdır. Operasyonun tesisi, talimatnamesi barıĢ gücü unsurlarının komuta kademesinden sahada topluma dokunan askere ya da personele kadar harekatın tüm kademelerinde tarafsızlık yaklaĢımı ilke haline getirilmelidir. Bu çerçevede, barıĢ gücü operasyonlarının ilki olan UNEF‟ten bu yana harekatlar için oluĢturulacak unsurların ihtilafı yaĢayan ülkelere komĢu devletlerden veya tarafların sorun yaĢadığı devletlerden olmamasına özellikle dikkat edilmiĢtir.47

Bu itibarla, ilk operasyondan bugün icra edilen harekatlara kadar söz konusu ilkeye dikkat edilmeseydi barıĢ gücü operasyonlarının sürdürülmesi ve baĢarılı sonuçlar alınması mümkün olamazdı. Nobel almak bir yana yaklaĢık 70 senelik bir mazi BarıĢ Gücü Operasyonları bakımından mümkün olamayacaktı.

1.7.3. MeĢru Müdafaa DıĢında Güç Kullanmama Ġlkesi

BarıĢ Gücü Operasyonları baĢta ev sahibi ülke olmak üzere operasyona askeri birlikleriyle katkı sunan devletlerin de rızaları temelinde icra edilmektedir. Operasyonların gönüllü yürütülmesi, siyasî kararlarla zorlama olmaması ve bu doğrultuda güç kullanmaya yeltenmeme, harekatların tarafların rızası dahilinde

46 Charles Dobbıe, “Conceptfor Post-Cold War Peacekeeping”, Survival, Vol. 36, No. 3, Autumn, 1994, s.

126.

26 yapılmasının en önemli etkenidir. Bu kapsamda, barıĢ gücü unsurları görevli bulundukları devletin topraklarında saldırıya maruz kalmaları halinde meĢru müdafaa hakkına sahiptir. Ancak, sözkonusu hakkın sınırları dıĢında herhangi bir güç kullanma hak ve imtiyazına sahip değillerdir. Bir diğer deyiĢle, güç kullanma hak ve yetkileri olmayan barıĢ gücü unsurları sadece bir taciz veya saldırıyla karĢılaĢtıklarında orantılı bir Ģekilde mukabelede bulunmak ve kendilerini korumak amacıyla meĢru müdafaa hallerinde güç kullanma hak ve yetkisine haiz bulunmaktadır.48

BM AntlaĢmasının 7. bölümünün 51. maddesi BM üyelerinden silahlı bir saldırıya maruz kalanların meĢru savunma hakkını kullanabileceğini, üyelerin meĢru savunma hakkını kullanırken aldıkları tedbirleri ivedi bir Ģekilde Güvenlik Konseyine bildirmeleri gerektiğini ifadeyle, BarıĢ Gücü Operasyonları esnasında bu ilkeye baĢvurulabileceğini kaydetmektedir. Bu madde ayrıca, BMGK‟nın kuvvet kullanımını kendi uhdesine almasını sağlamıĢtır. Ancak, bu durumun yegane ayrıcalığı olan meĢru müdafaa hakkı da Güvenlik Konseyinin gereken tedbirleri alması süresine kadar hukuki olarak kabul edilmektedir. BM AntlaĢmasının 51. maddesinin ilk cümlesinde, dünyada devletlerin kendilerini koruma hakkı bulunduğu, bunu kendi yapabileceği gibi baĢka devletlerle birlikte de yapabileceği ve kanuni müdafaanın bir devletin en doğal hakkı olduğu belirtilmektedir. AntlaĢma devamla, devletlerin meĢru müdafaa konusunda hiçbir uluslararası kuruluĢun iznine ihtiyaç duymadığını, meĢru savunma hakkının bunu hâlihazırda sağladığını teyit etmektedir. Ancak, özellikle son dönemlerde yaĢanan hadiseler meĢru müdafaa hakkının daha geniĢ değerlendirilmesine yol açmıĢtır. Bu çerçevede, AntlaĢmanın 51. maddesinin 2. maddesinin 4. fıkrasında, üye devletlerin kendi aralarındaki iliĢkilerinde bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına yönelik BM‟nin değerleriyle uyuĢmayacak herhangi bir güç kullanma tehdidine veya kullanımına baĢvurmamaya dikkat edecekleri hükmü anılan maddedeki güç kullanılması yönündeki gözdağını da sınırlamıĢtır.49

Diğer yandan, bir kısım devletlerin siyasi baskı ve yönlendirmeleriyle icra edilebilecek zorlama harekatlara iliĢkin kararların netleĢtirilemediği hallerde, BarıĢ

48 Öncü, a.g.m. s. 52.

49 Nejat Doğan, Birleşmiş Milletler ve Meşru Güç Kullanımı, Birleşmiş Milletler: BM Sistemi ve Reformu,

27 Gücü Operasyonları alternatif harekatlar olarak icra edilecekse, belirli Ģartlarda ve dikkatlice güç kullanımı yetkisi verilerek gerçekleĢtirilmesi gerekmektedir. Bu Ģartlar sağlanmadığı takdirde, BarıĢ Gücü Operasyonlarının gereği olan askeri faaliyetlerin antlaĢmazlık ve baĢarısızlıkla neticeleneceği aĢikar olacaktır.50

Sonuç olarak, iki dünya savaĢında farklı milletlerden milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi uluslararası toplumun dünya barıĢı ve güvenliğini düzenleyen bir organizasyon giriĢimlerine baĢlamasına neden olmuĢtur. BM düzeni her ne kadar II. Dünya SavaĢının galiplerinin kurduğu bir düzen olsa da, uluslararası camiayi ilgilendiren sorunların ele alınması, tartıĢılması ve bir Ģekilde karara bağlanarak çözülmeye çaba sarfedilmesi bakımından dünya kamuoyunda örgütün önemli bir yeri bulunmaktadır. BM‟nin bu kapsamdaki icrai faaliyetlerinden biri olarak değerlendirilebilecek BarıĢı Destekleme ve Koruma Operasyonları kavramı veya BarıĢ Gücü Operasyonları 1948 yılında BMGK‟nın aldığı kararla, Ortadoğu‟da yeni kurulan Ġsrail Devleti ve Araplar arasındaki ateĢkesin sağlanması ve sürdürülmesi maksadıyla oluĢturulmuĢtur. Operasyon ve gözlemci güçleri Soğuk SavaĢ esnasında ve sonrasında farklılık göstermekle birlikte özünde çatıĢmaların önlenmesi, uluslararası barıĢ, huzur ve güvenliğin sürdürülebilmesi ve kriz yönetimi için önemli bir aygıt olma özelliğini korumaktadır.

BarıĢ Gücü Operasyonlarının hukuki altyapısını BM AntlaĢmasının 1. maddesinin oluĢturduğu, literatürde esas kabul edilmektedir. BarıĢ gücünün ihdasında “BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler” baĢlıklı 7. bölümünün yetki verdiği değerlendirilmektedir. Operasyonların temel prensipleri rıza, tarafsızlık ve meĢru müdafaa ilkeleri olarak sıralanmaktadır. BarıĢ Gücü Operasyonlarının ev sahibi ülkenin rızası ve kabulü olmadan icra edilmesi mümkün değildir. Ayrıca, operasyona katkı sunan devletlerin rızası da bu aĢamada olmazsa olmazlardandır. BM üyesi devletler anılan operasyonlara destek vermeye zorlanamamaktadır. BM BarıĢ Gücü unsurlarının görev yaptıkları topraklarda tüm kesimlere tarafsız bir Ģekilde muamelede bulunmaları elzemdir. Tarafsızlık ilkesi

28 konuĢlanılan ülke kadar farklı devletlerin kuvvet unsurlarından müteĢekkil barıĢ gücü birliklerinin operasyonel faaliyetlerinin sıhhati için de gereklidir.

ÇalıĢmanın bu bölümünde tezin teorik zeminini ve barıĢ gücü harekatlarının hukuki temelini izah etme yaklaĢımını benimseyerek, BM AntlaĢmasında barıĢı koruma operasyonlarına açıkça yer verilmediği için hukuki dayanağının eksik olduğu ve bu anlamda ülkeler arasında anlaĢmazlıklar yaĢandığı sorunsalı ele alınmaya çalıĢılmıĢtır. Literatürdeki farklı anlayıĢlar tartıĢılarak, hukuki dayanak eksikliğinin BM AntlaĢmasının hangi maddelerine isnat edildiği aktarılmıĢtır. Ayrıca, UAD baĢta olmak üzere uluslararası hukuk içtihatları ortaya koyan kurumların bu konudaki görüĢ ve yaklaĢımlarına yer verilmiĢtir. Diğer taraftan, barıĢ gücü operasyonlarının hukuki altyapısı uluslararası hukuk teamülleri açısından harekatların dayandığı meĢruiyetin kazanılması anlamına gelmektedir. Bu bölümde ele alınan hususlar meĢruiyetin yanı sıra baĢta Türkiye olmak üzere BarıĢ Gücü Operasyonlarına gerek asker gerek sivil unsurlarla katkı sunan ülkelerin değiĢen harekatlar bağlamında değerlendirilmesine katkı sağlamaktadır.

Ġkinci bölümde bu kavramsal altyapı üzerine Soğuk SavaĢ sırasında ve sonrasında gerek nicelik gerekse nitelik bakımından değiĢime uğrayan BarıĢ Gücü Operasyonları somut olarak ele alınmak suretiyle incelenmektedir. Bu aĢamada özellikle 11 Eylül sonrasında icra edilen Afganistan harekatı, Orta Amerika, Afrika ve Bosna BarıĢ Gücü Operasyonları ile bunların BM kararları, uluslararası hukuk açısından ele alınmaktadır. DeğiĢen konjonktür çerçevesinde evrimleĢen BarıĢ Gücü Operasyonları da farklılık ve değiĢim özellikleriyle ele alınmaktadır.

29

2.BÖLÜM

SOĞUK SAVAġ SONRASINDA BM BARIġ GÜCÜ OPERASYONLARI

Ġki kutuplu dünya, ABD ve NATO ile Sovyetler Birliği ve VarĢova Paktı arasında gidip gelirken Sovyetlerin dağılmasıyla kendisini daha önce uzun yıllar hiç yaĢamadığı bir uluslararası kaosta bulmuĢtur. Devletler, Soğuk SavaĢın sınırları belli kararları sonrasında, değiĢen dünya koĢullarında kendi bölgeleri ve çizgileri doğrultusunda farklılıklar arzeden politikalar uygulamaya çalıĢmıĢtır. Bu durum da, Soğuk SavaĢ döneminin tek tipçi ve birbirine benzer dıĢ politika düzlemini, dinamik ve çok değiĢkenli bir alana dönüĢtürmüĢtür. Toplumsal açıdan ise, bir nesil boyunca demir bir perdeyle kapılarını birbirlerine kapatan ülkeler, halklarının yeniden kucaklaĢmalarını sağlayacak iĢbirliği platformları inĢa etmek zorunda kalmıĢlardır.

Soğuk SavaĢın sona ermesiyle birlikte, dünyada birçok zorlayıcı konuyla karĢı karĢıya kalınmak suretiyle yeni bir stratejik çerçeve ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bunlar arasında terörizm, aĢırıcılık, enerji ve gıda güvenliği, doğal felaketler, salgınlar, çatıĢmalar ve sorunlu bölgelerin yeniden inĢası gibi konular bulunmaktadır. Aynı zamanda, küresel ısınma, yoksulluk, küresel finansal düzenin yeniden oluĢturulması ve kültürel kutuplaĢmanın önlenmesi gibi sorunlar karĢısında da ivedi çözümler bulunması gerekliliği her geçen gün daha çok kabul görmektedir.

Soğuk SavaĢ sonrası iki kutuplu sistemin çöküĢüyle ortaya çıkan mevcut çatıĢma önleme ve çözüm araçlarının sınamalarla baĢa çıkamadıkları görülmektedir. Ġki baĢlı dünya düzeninin çöküĢü, küreselleĢme, serbest piyasaya geçiĢ ve liberalleĢme sayesinde iktisadi faaliyetlerin merkezinin ülke ekonomilerinden daha geniĢ küresel ve bölgesel ölçeğe kaydığı bir ekonomik dönüĢümü beraberinde getirmiĢtir. Kültürel açıdan ise benzer bir dönüĢüm, Asya, Latin Amerika, Afrika ve Ġslam dünyasında bazı ulusal ve bölgesel aktörlerin canlanmasıyla gerçekleĢmektedir.

30

2.1. Soğuk SavaĢ Sonrası Operasyonlar

Sovyetler Birliği‟nin dağılması ve Soğuk SavaĢın bitmesiyle birlikte, baĢta tüm dünyada olmak üzere özellikle iki kutuplu dünyanın oyun alanı olan Avrupa‟da barıĢ, düzen ve huzur hakim olamamıĢtır. Aksine, Sovyetler Birliğinin eski arka bahçesi olan Doğu ve Orta Avrupa‟da sabık ihtilaflar, çatıĢmalar, istikrarsızlıklar ve savaĢlar baĢ göstermiĢtir. Sovyetlerin bünyesindeki çok sayıda özerk devlet ve farklı etnisiteye sahip toplumların bağımsızlık çabaları Soğuk SavaĢ sonrasındaki geçiĢ sürecini oldukça sancılı bir hale sokmuĢtur. Ayrıca, kapalı ekonomilerden serbest piyasa ekonomisine intikal, baĢta siyasi ve ekonomik değiĢimde olmak üzere birçok alanda temelde dönüĢümler yaĢanmasına sebep olmuĢtur. Bu kapsamda, literatüre “BalkanlaĢma faktörü” olarak giren ve yükselen milliyetçiliğin yanı sıra, ihtilafların ve istikrarsızlıkların alevlenmesiyle neticelenen süreç Yugoslavya Cumhuriyeti örneğinde vücut bulmuĢtur. Yugoslavya‟dan ayrılan çok sayıda devletin neden olduğu kargaĢa, baĢta uluslararası toplumda olmak üzere Avrupa ülkelerinde oldukça yakından hissedilmiĢtir. Soğuk SavaĢtaki etnik, mezhebi ve ideolojik çatıĢmalar ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki rekabet ve iki kutuplu dünyadaki vekalet savaĢları olarak ele alınmaktaydı. Ancak, Soğuk SavaĢtan sonra artık farklı etnisiteleri kutuplaĢma anlayıĢıyla kontrol altında tutmak ve etnik yapıları bir arada tutarak homojen devletlerin varlığını sürdürmek imkanlar dahilinde değildi. Devletlerin sürdürülebilirliği ve sınırların değiĢmesinin gündemde olmaması prensipleri Soğuk SavaĢın bitmesiyle beraber tehdit altındaydı.51Soğuk SavaĢın bitmesiyle birlikte ABD ve Batılı koalisyon

gerek bölgesel örgütlenmeler gerek organizasyon vasıtasıyla politik mevcudiyetlerini muhafaza etmeye çaba sarfetmiĢlerdir. Diğer yandan, BM bu süreçte de dünyada küresel özellikteki yegane uluslararası örgüt olmayı sürdürmüĢtür. BM‟nin yürüttüğü “kolektif güvenlik” operasyonlarının ilkini ve baĢarılı bir örneğini sergileyen Birinci Körfez krizi, barıĢı koruma ve güçlendirme harekatlarının önünü açarak artıĢlarında önemli bir pay sahibi olmuĢtur.52

51Geoff Forrester, “Some Aspects of Preventive Diplomacy in UN Peacekeeping at the Crossroads”, ed.

Kevin Clements and Christine Wilson, Canberra; Peace Research Centre, s. 49-59, 1994.

52Ernst Haas, Collective Conflict Management: Evidence for a New World Order. Friedrich Kratochwil,

Edward D. Mansfield (ed.), International Organization A Reader, New York: Harper Collins College Publishers, 1994, s. 111-112.

31 Soğuk SavaĢın akabinde yeniden karılan dünya düzeni, değiĢen sınırlar ve canlanan ihtilaflarla dünya barıĢ ve güvenliğini tehlikeye atmıĢtır. YaĢanan çatıĢmalar ve savaĢlar devletlerin uluslararası kuruluĢlarla iliĢkilerinin değiĢmesine neden olmuĢtur. Sovyetlerin bakiyesi olarak değerlendirilebilecek topraklarda meydana gelen milliyetçi çatıĢmalar, uluslararası örgütlerin ve devletlerin vereceği tepkilerin belirlenmesi sonucunu doğurmuĢtur. Dünyada ülkeler arası yaĢanan çatıĢma ve savaĢların kaynağı devletler arası siyasi çatıĢmalardan ziyade toplumlar arası yaĢanan problemlerden kaynaklı çatıĢmalar ve savaĢlardır. Dünyada bu dönemdeki çatıĢmalar, kendilerini yönetme (self-determinasyon) temelli çatıĢmalar, etnik, mezhebi ve dini savaĢlar ile muhaliflerin ülke içinde yaĢadıkları kargaĢalardan müteĢekkildir. Bu üç çatıĢma türü dünyadaki çatıĢmaların %96‟sını oluĢturmakta53

olup, uluslararası örgütler ve devletler özellikle mikro milliyetçiliğin neden olduğu çatıĢmaların temeline inmek suretiyle, buna sebebiyet veren unsurları değerlendirmelidir. Soğuk SavaĢın kutuplaĢmıĢ baskıcı atmosferinde ihmal edilen insan hakları ihlallerinin engellenmesine yönelik faaliyetler de içermesi beklenmiĢ olan geleneksel barıĢ gücü54

operasyonları iç savaĢlar ve toplumsal huzursuzlukların çözümüne imkan sağlamamıĢtır.

Diğer yandan, Soğuk SavaĢ sonrasında karĢı karĢıya gelinen yeni sınamalar, devletler ile uluslararası kurumlar etnik milliyetçiliğin neden olduğu ihtilaf ve çatıĢmaların çözümünde farklı yaklaĢımlara yöneltmiĢtir. Bu çerçevede, daha az maliyetli ve sağlıklı barıĢı koruma, barıĢın tesisi ve barıĢ gücü operasyonları farklı ve etkin stratejiler olarak öne çıkmıĢtır. Soğuk SavaĢtan sonra baskı ortamının sona ermesi ve değiĢen sınırlar özellikle dağılan devletlerin unsurları arasında iç çatıĢmaların baĢlamasına neden olmuĢ, bu yeni hal de anılan sorunların halledilmesi bakımından önleyici diplomasi, çatıĢma önlenmesi ve çatıĢma çözümleri gibi kavramları gündeme getirmiĢtir.55

53

Neil J.Kritz, “The Rule of Law in the Postconflict Phase: Building a Stable Peace”, in Managing Global Chaos: Sources of and Responsesto International Conflict, eds. Chester A. Crocker& Fen Osler Hampson and Pamela, United States Institute of PeacePress:.,s. 587-607, 1996.

54Gareth Evans, Cooperating For Peace: The Global Agendaforthe 1990s anda Beyond, Australia:

Allen&Unwin. 1993, s. 103.

Benzer Belgeler