• Sonuç bulunamadı

Okul Yöneticileri ve Öğretmenlerin Suriyeli Mülteci Öğrencilerin Eğitimine Dair Görüşler

MÜLTECİ ÖĞRENCİLERİN OKULA UYUMU: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

4.6. Okul Yöneticileri ve Öğretmenlerin Suriyeli Mülteci Öğrencilerin Eğitimine Dair Görüşler

Suriyeli mülteci öğrencilerin eğitimine dair görüş ve tavsiyeleri sorulan okul yöneticileri ve öğretmenler, kademeli entegrasyon, dil eğitimi, uygulamalı eğitim, kültürlerarası etkileşim, müfredata eğitimci katkısı ve çok kültürlü eğitim ortamı konuları üzerinde durmuşlardır. Suriyeli mülteci çocukların Türk eğitim sistemine kademeli bir şekilde entegre edilmesinin önemini vurgulayan öğretmenler, bu eğitimin ilkokulda değil okul öncesinden itibaren başlaması gerektiğini ve öğrencilerin belirli bir dil seviyesine geldikten sonra eğitimlerine başlamalarının daha sağlıklı olacağını düşünmektelerdir. Katılımcılardan İskenderun’da öğretmenlik yapan Ö1,

PİCTES Projesi kapsamında eğitim gören Suriyeli mülteci çocukların derslere başlamadan önce Türk öğrencilerle kaynaşmalarını sağlamak ve dil problemini hafifletmek adına bir hazırlık programına alınmalarının gerekliliğini sınıf içerisinde edindiği tecrübelerden örnek vererek şöyle ifade etmektedir: “En başta okul öncesinde Türk çocuklarıyla bir araya kaynaştırılabilinirdi. İlk etapta normal milli eğitim okul kademelerine alınmadan önce bunların çok ciddi bir Türkçe eğitiminden geçmesi gerekiyor. Milli eğitim sisteminin içerisine kademe kademe entegre edilselerdi bence çocuklar da daha az zorlanırlardı. Çocuklar yapmak istemiyor, çünkü başaramıyor. Zorlanıyor ve ağlıyor çocuk. Oturup ağlıyor çocuk. E ben de cevap veremiyorum, çünkü anlamıyorum. Gidiyorum tercümanı çağırıyorum ‘Anlamıyorum’ diye. Bu da onlara bir eziyet aslında. Bu çocuk bu dili bilse, öğrense biraz. Mesela biraz Türkçe bilen, evlerinde Türkçe konuşan çocuklar veya Türkçeyle daha çok haşır neşir olan çocuklar daha kolay kurtarıyorlar. Diğerleri çok bunalıyor. Gelmek istemiyor. Ağlıyor, ‘Yapmak istemiyorum’ diyor.” Katılımcılardan MY1, kapsayıcı eğitim bağlamında 3. ve 4. sınıflardaki Suriyeli mülteci çocuklara uygulanan dil eğitiminin, anaokulundan itibaren verilmesi gerektiğini kaydederken, bir diğer yönetici M1 “En çok birinci sınıflara üzülüyorum. Hiçbir şekilde Türkçe bilmiyorlar. Asıl birinci sınıf çocuklarının desteğe ihtiyaçları var” ifadeleriyle Suriyeli mülteci çocuklara dil eğitiminin küçük yaşlardan itibaren verilmesinin önemine değinmektedir. Aynı katılımcı, Suriyeli mülteci çocukların kendileri gibi Türkçe bilmeyen öğrencilerle her gün ayrı bir sınıfta ders almalarının kendilerini ifade etmelerine de yardımcı olacağını düşünmekte ve konu ile ilgili görüşlerini şu şekilde dile getirmektedir: “Sınıf içi öğrenme bağlamında bu çocuklara ayrı bir programı olması lazım. Bu çocuklar bizi anlamıyor, özellikle Türkçe bilmeyenlere farklı bir sınıf olması lazım. Biz MEB’in projesinden önce Türkçe bilmeyen 1, 2, 3 ve 4. sınıf çocuklarını bire bir ilgilenmek üzere çalıştırıyorduk. Bu daha verimli gidiyordu aslında. En azından burada kendi grup seviyelerinde özel olarak ilgi görür diye düşündük. Bir 25-30 öğrenci içerisinde bu çocuğun eğitim görmesi var, bir de her gün, günlük iki üç saat öğretmenle bire bir ilgi görmesi var. Özellikle çocuk başka bir yerde, kendisi gibi Suriyeli arkadaşlarının yanında kendini ifade etme fırsatı buldu.”

Öğretmen ve okul yöneticileri, kültürlerarası etkileşime dair aktivitelerin Suriyeli mülteci öğrencilerin okul ortamına uyumunun sağlanmasında önemli ölçüde destek olacağını düşünmektedirler. Özellikle Türk ve Suriye kültürüne ait değerlerin ön planda tutulduğu etkinliklerin hem Suriyeli mülteci çocukların okul ortamına aidiyet hissini artıracağı, hem de Türk öğrencilerin farklı kültürleri tanıyıp daha hoşgörülü olmalarına yardımcı olacağı belirtilmektedir. M2, kültürlerarası etkileşim bağlamında uygulanacak yöntemlere dair görüşlerini aktarırken şu ifadelere yer vermektedir: “Çok acil bir şey yapılması gerekir. Türkçe-Arapça karma korolar, karma

halk oyunları yapılabilir mesela. Velilerin karma olduğu geziler, toplantılar, okul organizasyonları yapılabilir. Yani bir hayalimi anlatıyor gibi oluyorum ama mesela belli dersleri bizim öğrencilerle beraber alsınlar, Suriyeli öğretmenlerle de kültür dersleri verilsin. Hatta bu seçmeli derslere arzu eden Türk öğrenciler de katılsın. Bunun olması hem bizim kendi eğitim kapasitemizi yükseltecek, hem de öğrencilerimizin farklı kültürlerle tanışmasını kolaylaştıracaktır. Bu, çocuklarımızın zihninde ve ufkunda çok ciddi bir genişlemeye sebep olacaktır.” Bununla birlikte katılımcılar Suriyeli mülteci öğrencilerin akademik performanslarının, katıldıkları derslerden zevk almalarını sağlamakla yükselebileceği görüşündedirler. MY1, “Suriyeli mülteci öğrenciler derslerden kaçmak istiyorlar. Sadece akademik değil, onları eğlenerek okulda tutacak bir şeyler yapmamız lazım. Biraz da motive edici bir şeyler olması lazım. Yoksa sabah akşam ders zaten çocuklar çok bir şey anlamıyor. Örneğin öğrenciler okul sonrası Türkçe-matematik derslerinden kaçarken, Harezmi projesine koşa koşa geliyorlardı. Bu dersi kendileri yönetiyorlardı. Sorun bulup sorunlarına çözüm arıyorlardı” örneği ile Suriyeli mülteci çocukların ilgi alanına hitap edecek alternatif uygulamalarla derslerin daha zevkli hale geleceğini belirtmektedir. Suriyeli mülteci çocukların okul ortamına uyum süreçlerinin daha kolay geçmesi adına velilerin de sürece dahil olmasının öneminden bahseden MY1 “Daha önce başladığım bir projem vardı. Suriyeli mülteci öğrencilerimizin kendi marşlarını söyletip videolarını çektik, sonra bu çocuklar İstiklal Marşı’nı ezberlediler. Anasınıfındaydı bu öğrencilerimiz. Bu projeye Türk öğrencileri de katarak, Türk ve Suriyeli aileleri bir araya getirip önyargıları kırmak istiyorum. Belki 10 kişi, belki 20 kişi... dokunabildiğim kadar” görüşüyle Suriyeli mülteci öğrencilerin okul ortamına uyumuna hem Türk, hem de Suriyeli velileri katma düşüncesini dile getirmektedir.

Suriyeli mülteci öğrencilerin eğitimine dair görüş ve tavsiyeleri sorulan öğretmen ve okul yöneticileri, Suriyeli mülteci çocukların Türkçe öğrenip Türk eğitim sistemine uyum sağlamasıyla birlikte kendi kültürlerini korumalarının da gerekli olduğunu düşünmektedirler. Bugün Türkiye’deki pek çok okulun öğrenci profili sebebiyle birer uluslararası okul formatında olduğunun altını çizen M2, okulların içerisinde barındırdığı farklılıkların bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini şu şekilde aktarmaktadır: “Biz, ‘Ne kadar hızlı Türkçe öğretilirse, tırnak içerisinde söylüyorum ne kadar hızlı Türkleşirlerse o kadar hızlı başarı yakalamış oluruz’ gibi bir anlayışla hareket ettik. Mesela ben çok üzülüyorum. Bu proje esnasında okulları geziyorum, Esenyurt'ta bugün okullar var. Yani 50 tane milletten insan var. Bu inanılmaz bir zenginlik. Uluslararası okul gibi aslında. Söz konusu imkanları alıp kullanabilse, bu, okulu çok yüksek bir yere taşıyabilecek bir imkan. Ama bunu maalesef önemli bir kesim sorun olarak görüyor.” Aynı katılımcı, Suriyeli mülteci öğrencilerin uyum

sürecine bizzat dahil olan öğretmen ve okul yöneticilerinin de MEB’in uyguladığı projede aktif olarak görev alması gerektiğini düşünmektedir.

“Hatta o dönem şöyle bir çalışma yapmıştım. GEM’de böyle uçuk hayallerimin olduğu dönemlerde, sanki bu müfredatı hazırlarken bize soracaklarmış gibi düşünmüştüm. Eğitimin uyuma ve barışa katkısına dair görüşme yapmıştık ve bir makale yazmıştık. Şunu sormuştum: ‘Sizce burada oluşturulacak yeni müfredatta neler olmalı ve mevcut sorunlar neler’ diye. ‘Biz artık karma bir topluluğuz. Neler yapmalıyız?’ gibi. Ama gelinen noktada baktığımızda böyle bir şey olmadı maalesef” ifadelerini kullanan M2, eğitimcilerin bizzat sürece dahil olduklarından dolayı takip edilecek yöntem konusunda da görüşlerinin alınması gerektiğini kaydetmektedir.

Araştırmaya katılan okul yöneticisi ve öğretmenler Suriyeli mülteci öğrencilerin Türkiye’deki okul ortamında psikolojik, sosyo-kültürel ve akademik anlamda pek çok sorun yaşadığını belirtirken, katılımcılardan bir müdür ve iki öğretmen, görev yaptıkları okullardaki Suriyeli mülteci öğrencilerin uyumu anlamında ciddi bir sorunla karşılaşmadıklarını dile getirmişlerdir. Katılımcıların görev yaptıkları okulların öğrenci profiline bakıldığında, Suriyeli mülteci öğrencilerle birlikte farklı kültürlerden öğrencilerin de eğitim gördükleri tespit edilmiştir. Çalıştığı okulda farklı milletlerden öğrencilerin okulun yüzde 30’luk dilimini oluşturduğunu belirten katılımcı Ö9, “Karşılaştıkları zorluklar biraz maddi anlamda. Sosyokültürel anlamda arkadaşlarla iletişim kurmak adına şöyle bir şey vardı. Benim okulumda yabancı öğrencilerin yüzde 30 olduğunu düşünürseniz, yabancı öğrenciler için geniş bir kaynaşma ortamı var. Türk öğrenciler de işte ‘falan Suriyeli’ dediğinde kendinden farklı bir şey olarak söylemiyor bunu, hani böyle ‘Malatyalı’ veya ‘Diyarbakırlı’ dermiş gibi diyor” ifadeleri ile farklı kültürlerden ve milletlerden öğrencilerin bulunduğu okul ortamındaki Suriyeli mülteci öğrencilerin uyum konusunda bir sorun yaşamadığını, aynı şekilde Türk öğrencilerin de Suriyeli mülteci öğrencileri çok kolay bir şekilde kabullendiklerini ortaya koymuştur. Çalıştığı ortaokulda Suriyeli mülteci öğrencileri dışında Rus ve Ukraynalı öğrencilerinin de bulunduğunu belirten Ö11, Suriyeli mülteci öğrencileri ile kültürel ve psikolojik uyum anlamında herhangi bir sorun yaşamadığını şöyle ifade etmiştir: “Artık dünya küreselleşmiş bir dünya olduğu için sınıflarımızda sadece Suriyeli değil, Ukraynalı ve Rus öğrenciler de bulunuyor. Sınıfımda bu öğrencilerle birlikte iki de Suriyeli mülteci öğrenci vardı ve bu çocuklarla ciddi problemler yaşamadım.”

Araştırmaya katılan okul yöneticisi ve öğretmenlerin Suriyeli mülteci öğrencilerin eğitimine dair görüşleri, bu öğrencilerin Türk eğitim sistemine kademeli bir şekilde dahil edilmeleri üzerine yoğunlaşmıştır. Katılımcılar, Suriyeli mülteci öğrencilerin dil eğitiminin anaokulundan itibaren

başlaması ve eğitimleri boyunca yeterli Türkçe seviyesine gelene kadar devam etmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Bununla birlikte Suriyeli mülteci öğrencilerin kendi kültürel değerlerinden koparılmamaları adına, isteyen Türk öğrencilerin de katılabileceği kültür ve dil derslerinin düzenlenmesinin hem Suriyeli mülteci öğrencilerin bulundukları ortama aidiyet hissini arttıracağı, hem de Türk ve Suriyeli öğrencilerin farklı kültürleri tanıma imkanı bulup bunu bir zenginlik olarak eğitim sistemine katacakları düşünülmektedir.