• Sonuç bulunamadı

2.3. Okul Başarısını Etkileyen Faktörler

2.3.1. Okul başarısıyla ilgili yapılan araştırmalar

Geen (1987) tarafından yapılan çalışma bulgularına göre, aşırı baskı ortamında yüksek sınav kaygısı olan öğrenciler sınav kaygısı düşük olan öğrencilere göre daha yavaş çalışmaktadır. Ayrıca düşük ve normal baskı ortamında sınav kaygısı düzeyi ve performansların anlamlı farklılık göstermediği; düşük baskı ortamında ortamdan kaçmaya yönelik verilen fırsatı, sınav kaygısı yüksek olan öğrencilerin daha fazla kullandığı saptanmıştır.

Yorulmaz (1991), yaptığı araştırmasında öğrencinin ailesinin gelir düzeyi arttıkça sürekli kaygı puanının arttığını tespit etmiştir. Albayrak (2006) ise yaptığı araştırmasında ailenin gelir düzeyi arttıkça öğrencide sınav kaygısının arttığı bulunmuştur.

Beidel, Turner ve Taylor-Ferreira (1999) tarafından yapılan çalışmada, öğrencinin sınav başarısını etkilediği düşünülen faktörlerden biri, öğrenciye sınava girme ve sınav sürecinde yapması gerekenlerle ilgili davranışların öğretilmesi olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada öğrencilerin özellikle çoktan seçmeli testleri yanıtlamaya ve testlerin kapsamında ele alınan davranışları öğrenmeye yönelik eğitim almasının sınavda daha iyi bir sonuca ulaşmada etkili olduğu ifade edilmektedir. Mastropieri ve Scruggs (1999) tarafından yapılan çalışmada da bu araştırmanın sonuçlarına benzer bulgulara ulaşılmıştır. Bahsedilen her iki araştırmada da sınav başarısını artırmaya yönelik yapılan çalışmalarda verilen eğitimin, okul öğrenmelerini artırdığına yönelik bir sonuca ulaşılamamıştır.

McDonald (2001), İngiltere ve Amerika’da zorunlu eğitim gören çocuklar üzerinde test kaygısının test performansına etkisi üzerinde bir çalışma yürütmüştür. Çalışmada eğitim sistemleri içerisindeki testlerin sıklığının artmasının sınav korkusu gibi durumların artmasına neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca sınav kaygısı ile

46

öğrenci performansı arasında düşük bir ilişki bulunurken, öğrencilerin sınavdan geçme-kalma korkusunun performansları üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur.

Kutlu (2001) araştırmasında, ergenlerin üniversite sınavına ilişkin kaygılarını konu edinip, üniversite sınavına giren öğrencilerin, kaygı düzeyleri ve bu düzeylerin hangi kaygı kaynaklarından etkilendiklerini tespit etmeye çalışmıştır. Araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin %29’unun yüksek kaygı, %33’ünün düşük kaygı, %38’inin ise kaygı dışı düzeylerinde toplandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca birçok öğrencinin ölçekte yer alan maddeler açısından düşük kaygılı görünmesine karşın, Öğrenci Seçme Sınavı’nda yüksek puan alarak tercihlerine yerleşmiş olmaları bu tutarlılığın bir işareti olarak gösterilmiştir.

Amrein ve Berliner (2002), Amerika’da ulusal olarak uygulanan geniş ölçekli testlerin ve lise bitirme sınavlarının öğrencilerin akademik başarısına etkisini araştırmışlardır. Pek çok eyaletteki test sonuçlarının incelenmesi ve analiz edilmesi sonucunda geniş ölçekli testlerin kullanımının öğrenci başarısını arttırdığını söylemek için yeterli sonucun olmadığını; geniş ölçekli testlerin kullanılmaya başlanmasının daha önce mevcut olan başarı durumunu değiştirmediğini, eyaletler genelinde farklı sonuçlar elde edildiğini ifade etmişlerdir. Çalışmada geniş ölçekli testlerin ve lise bitirme sınavlarının öğrencinin akademik gelişimini besleyip geliştirmek yerine bu başarıyı durağanlaştırma eğiliminde olabileceği de belirtilmiştir.

Harlen ve Deakin-Crick (2003), tarafından yapılan çalışmada özellikle testlerden başarılı olan öğrencilerin kendilerine olan güvenlerinin arttığı ve daha yeni test stratejileri geliştirdikleri, düşük puan alan öğrencilerin ise güdülerinin düştüğü ve sonraki uygulamalarda daha düşük başarı gösterdikleri saptanmıştır.

Karadeniz (2005) tarafından yapılan araştırmada, üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin ve bu öğrencilerin velilerinin kaygı düzeyleri, başa çıkma yolları ve denetim odağı arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırma sonucunda öğrencilerin ve velilerinin kaygı düzeylerinin ortalamanın üstünde olduğu tespit edilmiştir. Öğrenci ve velilerinin sorunlarla baş etmede, en fazla “atılgan davranış gösterme,” ikinci sırada da “sosyal destek arama” davranışı gösterdikleri; öğrenciler ve

47

bu öğrencilerin anne-babalarının, en düşük oranda da “dolaylı yolları kullanma” davranışını gösterdikleri tespit edilmiştir.

Putwain (2008), zorunlu eğitimin son iki yılında öğrenim görmekte olan 615 öğrenci üzerinde yürüttüğü araştırmada, orta düzeyde gerilime sebep olan sınavlarda düşük kaygı durumunun öğrenci puanlarını arttırdığı saptamıştır.

Arslan (2008) tarafından yapılan araştırmada ailenin, ilköğretim II. Kademe (5-8. sınıf) öğrencilerinin okul başarısı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Ailenin gelir durumu, eğitim durumu, çocuğa sağladığı imkânlar, ailenin eğitime bakış açısı, ailece boş zamanlarda yapılan aktiviteler, ailenin okuma alışkanlıkları, ailede yaşayan kişi sayısı ve aile üyeleri arasındaki ilişkiler gibi aileye ait özelliklerin öğrencilerin okul başarılarını etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca ailenin, ilköğretim II. Kademe (5-8. sınıf) öğrencilerinin okul başarısını etkilediği tespit edilmiştir.

Bayraktutan (2008) tarafından yapılan araştırmada sınıf içi iletişimin öğrenci okul başarısına etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın sonucunda sınıf içi iletişim ile öğrenci okul başarısı arasındaki ilişkiye bakıldığında, sınıf içi iletişimi kolaylaştıran etkenler alt boyutuyla öğrenci notlarının pozitif yönlü % 95 düzeyinde bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Cinsiyet ve öğrenim gördüğü sınıf değişkenlerine göre öğrencilerin sınıf içi iletişimi algılama düzeylerindeki küçük farklılıkların tesadüfî olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ekici ve Hevedanlı (2011) yaptıkları araştırmada, lise öğrencilerinin Öğrenci Seçme Sınavına yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2007–2008 eğitim- öğretim yılı II. yarıyılında, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı ortaöğretim kurumlarına devam eden toplam 1306 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada, Ekici (2005) tarafından geliştirilen “Öğrenci Seçme Sınavına Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, öğrencilerin Öğrenci Seçme Sınavına yönelik tutum puanları orta düzeydedir. Tutum puanları cinsiyete, kayıtlı bulundukları sınıflara, kayıtlı bulundukları lisedeki genel akademik başarılarına ve ailelerinin aylık gelirlerine göre anlamlı farklılık gösterirken, öğrencilerin öğrenim gördükleri öğretim kurumuna

48

ve mezun oldukları ilköğretim okulunun bulunduğu yerleşim birimine göre farklılık göstermediği tespit edilmiştir.

Kutlu ve Kumandaş (2012) tarafından yapılan, ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıfa devam eden öğrencilerin, ortaöğretim giriş sınavına yönelik baskı yaşama durumlarını yordayan değişkenlerin incelendiği araştırmada test odaklı çalışma yapan, spor ve sosyal etkinliklere zaman ayırmayan, dershaneye giden, derslerinde araştırma yapmayan ve sınıf düzeyi yüksek olan öğrencilerin daha fazla baskı yaşadıkları tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre akademik başarıyı tek hedef alan öğrencilerin baskı oranında çeşitli kaygıları olduğunu; spor, sanat ve müzik gibi alanlara zaman ayırabilen öğrencilerin kaygı oranlarının daha düşük olacağı düşünülebilir.

Kulu (2012), tarafından yapılan araştırmada, öğrencilerin internet kullanımına yönelik görüşlerini belirleyip, okul başarısı ile ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2010/2011 eğitim-öğretim yılında İstanbul İli Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde okuyan 153'ü kız 362'si erkek toplam 515 mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucunda ise Öğrencilerin 2009-2010 eğitim-öğretim yılı yılsonu ve 2010-2011 eğitim-öğretim yılı 1.dönem sonu başarı durumları ile okul dışındaki vakitlerinde internete girme, kitap okuma ve ders çalışma seçeneğinde anlamlı bir farklılık görülmüştür. Zayıfı olan öğrencilerin, okul dışındaki vakitlerinde diğer öğrencilere oranla daha fazla internete girdikleri, teşekkür ya da takdir belgesi alan öğrencilerin ise okul dışındaki vakitlerinde diğer öğrencilere oranla daha fazla kitap okudukları ve ders çalıştıkları tespit edilmiştir. Yapılan başka bir çalışmada ergenlerdeki depresyon düzeyleri internet kullanım amaçları ve akademik başarı açısından incelenmiştir. İstanbul Beşiktaş bölgesindeki beş farklı liseden 10. 11. ve 12. sınıf 663 öğrenci örneklem grubu olarak tercih edilmiştir. Araştırma bulgularına göre akademik başarı ile depresyon, cinsiyet, internet kullanımı, bilgisayar oyunu oynama, bilgisayar oyununa ayrılan zaman ve oynanılan bilgisayar oyun türleri arasında anlamlı bir ilişkiye ulaşılamamıştır (Tarhan, 2013).

Yetiş (2014) tarafından yapılan araştırmada, kronik hastalığı olan öğrencilerin algıladıkları sosyal desteğin okul başarılarına etkisi incelenmiştir. Araştırmanın evrenini Turgut Özal Tıp Merkezi Büyük Çocuk Servisi'nde yatan, en az 3 ay önce kronik

49

hastalık tanısı konulmuş 10-16 yaş grubu, öğrenimine devam eden 597 çocuk; araştırmanın örneklemini ise evrenden basit rastgele örneklem yöntemi ile seçilen 234 çocuk oluşturmuştur. Araştırmaya katılan çocukların; hastalıklarıyla ilgili yaşadıkları sıkıntılarda %49,6’sının annelerinden destek aldıkları, %66,2’sinin hastaneye yattığında derslerde arkadaşlarından geri kaldığı ve %61,5’inin hastalığına bağlı yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle ders çalışamadığı için okul başarılarının etkilendiği belirlendi. Elde edilen verilere göre; algılanan sosyal desteğin okul başarısını etkilediği, başarıda en çok aileden alınan desteğin etkili olduğu, bunu sırasıyla öğretmen desteği ve arkadaş desteğinin takip ettiği saptanmıştır. Sonuç olarak; çocukların okul başarısını, kronik hastalığın olumsuz etkilediği fakat algılanan sosyal desteğin olumlu etkilediği tespit edilmiştir.

Yılmaz (2014) tarafından yapılan araştırmada, evli bireylerin algıladıkları ego durumları ve evlilik uyumları ile çocuklarının okul başarısı arasında ilişki olup olmadığının incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubu 295 evli bireyden oluşmaktadır. Araştırmanın bulgularına göre, evli bireylerin çocuklarının okul başarıları ile evlilik uyumu düzeyleri arasındaki ilişkide bireylerin evlilik uyumları arttıkça çocuklarının başarı düzeylerinin de anlamlı şekilde yükseldiği görülmüştür.

Yapılan araştırma sonuçları genel olarak incelendiğinde, gelecek ile ilgili belirli kararları almak için yapılan sınavların öğrencilerde kaygı düzeyini arttırdığı bulgulanmıştır. İlkokul başlangıcından, ergenlik dönemi sonuna kadar velilerin çeşitli sınavlara hazırlık için ciddi oranda para ve emek harcadığı, bunun sonucunda da beklentiler karşılanmadığı zaman ergenlerde kaygı, anksiyete ve depresyon düzeylerinin arttığı; aynı zamanda velilerde de çeşitli problemlerin görülebildiği anlaşılmıştır. Tüm bu sebeplerden dolayı yurtdışında ve yurtiçinde yapılan bazı sınavların çeşitli riskler içerdiği ve okul başarısı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.

50