• Sonuç bulunamadı

OKSİJEN TÜPÜ KULLANAN ÖRÜMCEK

İ

nsan vücudunun, enerji üretmek için oksijene ihtiyacý vardýr. Vücut bu maddeyi soluduðu havadan saðlar.

Kalp, akciðerlerde temizlenen kaný tüm vücuda pompalar. Dolaþým sisteminin faaliyetleri sayesinde hem bütün hücrelere temiz hava gider hem de vücut kirlerden arýndýrýlmýþ olur. Bu nedenle insan çok kýsa süre havasýz yaþayabilir, birkaç dakika; ama uzun süre asla...

Ýnsan suda çözünmüþ olan oksijenden yararlanmadýðý için suyun içinde nefes almadan uzun süre kalamaz. Bunun için de insanlar oksijen tüpünü icat etmeden önce, denize dalarken hava hortumlarý kullanmýþlar, bununla suyun belli derinliklerine kadar inmiþlerdir. Ýnsanlar oksijen tüpünü bulana kadar bin bir

zahmet çekerken, su örümceði kendisine verilen bir sistemle bu iþi tereyaðýndan kýl çekme kolaylýðý içinde yapýyor, suyun altýnda uzun süre kalabiliyordu. Akýllý bir hayvan demek ki (!) Öyle ya, insanlarýn yirminci yüzyýlda bulduðu bir sistemi o belki milyon-larca yýldýr kullanýyor.

Asya ve Avrupa'nýn ýlýk bölgelerinde yaþayan su örümcekleri, hayatlarýnýn büyük bir kýsmýný su altýnda geçirirler. Çünkü bu örümcekler yuvalarýný suyun içine yaparlar. Bu örümceklerin üze-rinde araþtýrma yapýlmasý gereken ilginç yuvalarý vardýr. Onlarýn ilginç olan yuvalarý kadar, bir kara canlýsý olmalarýna raðmen suda yaþayabilmelerinin de araþtýrýlmasý gerekir aslýnda.

Örümcekler su içine yuvalarýný nasýl yapar ve bu yuvada yaþamýný nasýl sürdürür? Evet, örümcek, yuvasýný yapmadan önce uygun bir yer arar. Bu, su bitkilerinin saplarý ya da yapraklarýnýn arasýdýr çoðunlukla. Uygun yeri bulduktan sonra su bitkilerinin sap ya da yapraklarý arasýna önce aðlarý ile bir platform yapar.

Bu platformu, iplikçikleri ile bitki saplarýna sabitler. Aslýnda bu iþlemin birçok yararý vardýr. Bu iplikçikler, su örümceðine yol gös-teren birer iþaret olur, bu iþaretlerle evinin yolunu bulur. Ayrýca bu iplikçikler, avýn yaklaþtýðýný bildiren bir radar görevi görür.

Örümcek ikinci aþamada, oluþturduðu bu yuvasýna hava taþýr. Su üstüne çýkýp “hava“ yakalar ve bu havayý yuvasýna geti-rir. Gelen hava kabarcýklarý ile önceden kurduðu að, yukarýya doðru þiþer ve bir çan biçimini alýr. Ýþte bu çan, örümceðin su altýnda olduðu sürece içinde barýnacaðý yuvasýdýr.

Örümcek, ömrünün çoðunu su içinde geçirir. Su içinde yaþar, avlanýr ve ürer. Buna raðmen bir su canlýsý deðildir. Yani sudaki oksijeni balýklar gibi alýp kullanamaz. O da bu eksikliðini

gider-mek için ince eleyip sýk dokuyarak bir sistem geliþtirmeye karar vermiþtir (!) Ve yukarýda da söylediðim gibi bizim kullandýðýmýz oksijen tüplerinin hem de en hafifinden bir model geliþtirmiþtir.

Örümceðin su dýþýna çýktýktan sonra tekrar suya anî dalýþlarýnda irili ufaklý hava kabarcýklarý ayaklarýna ve vücudu-nun çeþitli yerlerine asýlý kalýr. En çok hava kabarcýðý da karnýnýn altýnda kalýr. Örümcek bu hava kabarcýklarýný suyun altýnda bir arada tutar. Buna hava çaný denir. Bu çan havayla dolduk-tan sonra örümcek, haftalarca su yüzeyine çýkmaz ve bu çanda depoladýðý hava sayesinde su altýnda yaþar.

Belki bizler de bir gün su örümceðininki kadar hafif oksijen tüpleri geliþtiririz ya da onun gibi denizlerin altýna evler yapabi-liriz!

Ýnsanoðlu þu hayvanlar âlemini alýcý gözüyle incelese yaþamý kolaylaþtýracak ya da yaþama yön verecek ne çok keþif yapabilir deðil mi?

REKORTMEN PİRE

H

iç düþündünüz mü, bir insan en fazla kaç metre yükseðe sýçrayabilir? Ben söyleyeyim:

Yüksek atlamada üç metre, sýrýkla atlamada altý metre... Sýrýkla atlamada sýrýðýn boyunun beþ metre olduðunu unutmayýn.

Peki, bir pirenin ne kadar yükseðe sýçradýðýný biliyor musu-nuz? Sýký durun söylüyorum: Boyunun seksen, yüz katý ...

Ýnsan o kadar çalýþýp çabalayarak beþ altý metre atlayabil-mektedir, ki bu boyumuzun hemen hemen dört katýdýr. Bir pire ise boyunun 80 - 100 katý sýçrayabilmektedir. Bir sýçramada 30 - 40 santim ileri atlayabilir. Bu sýçramanýn hýzý, bir silâhtan çýkan kurþunun hýzýna yakýndýr. Pire bu sýçramayý bacaklarýndaki özel bir sistemle gerçekleþtirir.

Bacaklara baðlý, bir tür yay sistemi vardýr pirelerde. Bu sis-tem sayesinde diðer vücut yapýlarýndan bir miktar enerji anîden bacaklara aktarýlýr. Bacaklarda kullanýlan bu enerji, sadece %5'lik bir kayýpla, pirenin olaðanüstü bir yüksekliðe sýçramasýný saðlar.

Gazetelerde, televizyonlarda sýk sýk duyarýz: “Ýnþaattan düþen bir kiþi öldü. Ýkinci kattan düþen kiþi yaralandý.” diye. Pirelerin dünyasýnda böyle bir durum söz konusu deðildir. Onlarýn sözlüðünde “yaralanma, sakatlanma” sözcükleri yoktur. Çünkü onlar müthiþ bir tasarým harikasýdýr. Yaþam tarzlarýna en uygun bir þekilde donanýmlar verilmiþtir onlara. Bu nedenle bir pire, boyunun seksen yüz katý yüksekliðe kadar rahatça sýçrayabilir.

Pire kendinden yüz kat yükseðe sýçradýktan sonra büyük bir hýzla yere düþer. Hiç aklýnýza geldi mi bilmem. Pire bu kadar yükseðe çýkýp düþtükten sonra nasýl olur da yaralanmaz?

Söyleyeyim, vücudunda iskelet sistemi yerine esnek yapýlar bulunur da ondan. Diðer böceklerin sert kabuklarýna karþý pire-lerin vücutlarý oldukça yumuþak bir kýlýfla kaplanmýþtýr. Bu yapý, þiddetli darbeleri emerek, pirenin sakatlanmasýný engeller.

Ýnsanlarda da pirelere özgü bu sistem olsaydý; bir insan, yüz metreden bile düþse herhangi bir sýyrýk almadan yoluna devam edebilecekti. Ama bu olmadýðý için býrakýn yüz metreyi, birkaç metre yüksekten atladýðýnda bile burkulma, kýrýlma hatta Allah korusun ölüm gibi durumlarla karþýlaþabiliyor, soluðu hastahane-de ya da kabristanda alýyor insanlar.

Pirenin sýçrama rekoruna ulaþabilseydi, 180 cm boyunda-ki bir insan, Ýstanbul Boðazý'nýn bir yanýndan diðer yanýna bir sýçrayýþta rahatça geçebilirdi.

Peki, bu sistemi pireler nasýl bulmuþ? Yoksa pireler çok zeki hayvanlar da bizim haberimiz mi yok, ne dersiniz?

HOVERKRAFT

Benzer Belgeler