• Sonuç bulunamadı

Noam Chomsky ve Evrensel Dilbilgisi

BÖLÜM 1: ÇALIŞMANIN KURAMSAL TEMELLERİ

1.2. Noam Chomsky ve Evrensel Dilbilgisi

BÖLÜM 1: ÇALIŞMANIN KURAMSAL TEMELLERİ

1.1. Dilin Tanımı

Dil, en basit tanımıyla insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan bir iletişim aracıdır şeklinde açıklanmıştır. Ancak dil, dilbilimciler tarafından çok farklı şekillerde tanımlanmış ve çok daha geniş ve çok yönlü olarak ifade edilmiştir. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban (TDK., 2011: 664). Doğan Aksan’a (2000: 11) göre dil, bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca başka nitelikleri beliren, kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz bir varlıktır. O, gerek insan, gerek toplum, gerekse insan ve toplumdan ayrı düşünülmeyecek olan bilim, sanat, teknik gibi bütün alanlarla ilgili bulunan, aynı zamanda onları oluşturan bir kurumdur. Ergin (1995: 7), dili şöyle tanımlamaktadır: “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta; kendine has kuralları içinde yaşayıp gelişen canlı bir varlık; milleti bir arada tutan, koruyan ve milletin ortak malı olan sosyal bir kurum; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi ve seslerle örülmüş muazzam bir yapıdır.” Modern Dilbilimin kurucusu F. de Saussure (1985:122-124) ise dili çok farklı şekillerde tanımlayarak ona yeni bir boyut kazandırmıştır:

“Dil, kendi düzeni dışında düzen tanımayan bir dizgedir. Dil, kavramları belirten bir göstergeler dizgesidir. Dil, bütün bölümleri eşsüremli dayanışmaları bakımından ele alınabilen ve alınması gereken bir dizgedir. Dil, bütün öğeleri dayanışık, birinin değeri yalnızca öbürlerinin de süremdeş varlığından doğan bir dizgedir. Her dilsel öğe, bir kavramın bir sesle birleştiği ve bir sesin bir kavramın göstergesi durumuna girdiği küçük bir üye, bir parçacıktır. Dil bir kâğıda benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz.”

1.2. Noam Chomsky ve Evrensel Dilbilgisi

Dil incelemeleri ile ilgili verimli diyebileceğimiz iki araştırma geleneğinden bahsedebiliriz. Birincisi, 17. yüzyılda Coşumcular tarafından gündeme getirilmiş olan dil ile zihin ilişkisi. Bu geleneksel yaklaşım ile cümlenin anlamını ortaya koyan önermeler dizgesinin zihinde oluştuğu ve dönüşümler sonucu birbiriyle bağıntı içerisinde yüzey yapıya çıktığı ortaya konmuştur. Bu anlayışa göre cümle fiziksel gösterge olarak oluşur

13

ve bu cümlenin anlamını ifade eden önermeler dizgesi zihinde üretilir ve böylece günümüzde kullandığımız dilbilgisel dönüşümlerle birbirine bağlanır. İkincisi ise son yüzyılda, 1950 yıllarına kadar etkinliği devam eden yapısal dilbilimdir. Yapısal dilbilim mevcut bilgileri oldukça ileri düzeylere getirerek dilde soyut olarak incelenebilecek yapısal ilişkileri ortaya koydu. Ancak bu çalışmalar yüzey yapı ile sınırlı kaldı ve dilin derin yapısında var olan yaratıcı yönünü ve düşünsel arka plan olan anlam içeriğini açığa çıkaramadı.

1960’lı yıllardan itibaren yapısal dilbilimin tek yönlü, dilin sadece görünen, gözlemlenen yönünü betimleyen görüşü eleştirilmeye başlanmıştır. Zira yapısal dilbilim ve davranışçı yaklaşım, dilin yapısını ve dil öğrenme sürecini yeterince açıklığa kavuşturmaktan uzaktır ve cümlenin oluşumu üzerinde durmamıştır. Chomsky Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi kuramı ile cümlenin zihinsel altyapısını ve bunun yüzeye yansımasını ortaya koyar.

Chomsky’e göre dil insanın beyninde doğuştan var olan ve söz dizimine dayanan üretken bir süreçtir. Cümleler derin yapıdan yüzey yapıya doğru ilerleyen bir süreç içerisinde bir takım dönüşümlerle ortaya çıkar. Derin yapı evrensel özellikler taşıyan soyut cümle yapısıdır. Cümlelerin temel anlamlarının, asli şekillerinin oluştuğu taban yapıdır.

Cümlelerin anlamlarını doğru olarak ifade etmek için gerekli olan sözdizimsel ilişkiler derin yapıda oluşur. Yüzey yapı ise, derin yapıdan yüzey yapıya doğru ilerleyen süreçte dönüşüm kuralları sonucu ortaya çıkan somut cümle yapısıdır. Derin yapı evrensel iken, yüzey yapı evrensel değildir, dilden dile farklılık gösterir.

Chomsky, modern dilbilimin kurucusu olarak kabul edilen Saussure’den sonra, Saussure’nin eksik bıraktığı alanları da tamamlayarak dilbilime yeni bir bakış açısı getirmiştir. Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi (generative Transformationsgrammatik) kuramıyla Saussure’dan sonra dil araştırmalarına devrim niteliğinide bir katkı sağlamıştır.

Chomsky (2006: 50), Saussure’nin dilbilimine katkılarını takdir etmekle birlikte, çabalarının yetersiz olduğunu ileri sürer. Onun tekniklerinin yüzey yapı olgularıyla sınırlı olduğunu, bu nedenle de dil kullanımının yaratıcı yönünü ve anlam içeriği anlatımının temelinde bulunan düzenekleri açığa çıkaramayacağını ifade eder. Çağdaş yapısal dilbilimin kurucusu Saussure’nin yaklaşımı ile Chomsky’nin üretici dönüşümsel dilbilgisi yaklaşımı arasındaki temel farklardan biri de, Saussure’nin sözdizimini arka planda tutması, hatta dilbilimin kapsamının dışında görmesidir. Chomsky (2006: 131)

14

insan dilbilim çalışmalarının (genelde yapısal dilbilim çalışmalarının), dildeki üretici süreçlerin, yani yapının daha derin düzeylerini belirleyen ve yepyeni tümce türleri yaratmak için dizgeli yollar yaratan süreçlerin temeldeki özünü açığa çıkarmaya çabalamadığını, bu nedenle, insanbilim çalışmalarının, bu üretici süreçlerin dilden dile ancak çok küçük değişiklikler gösterdiği biçimindeki o bilinen sayıltıyla gerçek bir bağlantısının olamayacağını ifade eder.

Chomsky, yapısal dilbilim geleneğinden farklı olarak dizgenin anlam boyutunu ön plana çıkararak dile çok daha geniş kapsamlı ve tamamlayıcı bir bakış açısı getirmiştir.

Chomsky, üretici dilbilgisi ile açık ve tam tanımlanmamış cümlelere betimlemeler getirerek kurallar koymuştur. Bir dili konuşan insan, farkında olsa da olmasa da dilinin özelliklerini taşıyan üretici bir dilbilgisine sahiptir. İnsan zihninde mevcut olan bu kurallar sayesinde sonsuz sayıda doğru cümleler üretebilme veya üretilen cümleleri anlayabilme yeteneğine sahiptir. İnsan, o zamana kadar konuştuğu veya duyduğu cümleler dışında, hiç kurmadığı veya hiç duymadığı cümleleri üretebilir. Konuşanın ürettiği cümledeki boşlukları, eksiklikleri anlayabilir ve bunları değerlendirmeye tabi tutarak derin yapıda oluşan asli ve tam yapıları tespit edebilir. Konuşmanın akışında semantik yönden ortaya çıkan anlam belirsizliklerini farkedebilir ve böylece iletişimin eksik yönlerini zihninde tamamlayarak verilen mesajı tam olarak algılar.

Port Royal Okulu dilcileri, dünyadaki dillerin farklı görünmesine rağmen aynı mantık yapısına sahip olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bu görüşten etkilenen N. Chomsky dil edinim sürecini LAD (Language Acquisition Device) Dil Edinim Cihazı (DEC) ismini verdiği cihaz ile açıklamaktadır. Dil Edinim Cihazı (DEC) insanın beyninde bulunan bir dil organıdır. İnsan bu organ sayesinde dili hızlı bir şekilde öğrenme imkânına sahiptir.

Chomsky’nin Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi kuramına göre, dünyada konuşulan, aralarında akrabalık bulunan veya bulunmayan bütün dillerin tek bir derin grameri vardır.

Bu ortak gramer sayesinde dünyadaki bütün çocuklar karşı karşıya olduğu her dili edinebilme ve kullanabilme yeteneğine sahiptir. Kendi ana dili dışında farklı dilleri öğrenmek durumunda kalan bir çocuk farklı bir dil edinim cihazına ihtiyaç duymaz. Bu bu dil edincine Kompetenz (dil yetisi), dili kullanabilme yetisine ise Performans denir.

Dil Edinim Cihazı farklı yapılardaki dilleri işleme tabi tutabilmektedir. Bu da bize dillerin

15

ortak özellikleri olduğunu göstermektedir. Diller derin yapıda ortak özellikler gösterirken, yüzey yapıda farklılıklar arzederler.

İnsan, zihin yetileriyle bir dili öğrenir ve kullanır. Dil edinci ancak zihinsel yetenekler sayesinde oluşabilir. Bir dilin dilbilgisi de dil edinciyle birlikte oluşur. Çocuk dilini öğrenirken özel olarak dilbilgisi kurallarını öğrenmez. Dil edincinin içerisinde bunlar da mevcuttur ve deneme yanılma yoluyla öğrenilir. Çocuk elindeki sınırlı verilerle edindiği dil edinme düzeneği sayesinde dilbilgisine uygun cümleler üretir. Çocuk öğrendiği ilk verileri üretici dilbilgisi düzeneği ile yüzey yapıya yansıtır. Chomsky (2006: 180) bunları

“girdi” ve “çıktı” olarak adlandırmaktadır. Çıktı aşamasında dil artık dilbilgisel olarak şekillenmiştir. Çocuk bu sistematik içerisinde zihinde oluşan kurallar çerçevesinde cümleler üretir. Dil edinciyle birlikte sistematik hale gelen ve dilin dilbilgisi ölçütleri içerisinde üretilmesini sağlayan bu süreç, çocuğun sonradan müstakil olarak öğretilen dilbilgisi kurallarında yer almayan tümceler ya da terimler üretmesini sağlar. “Kahveci”

terimini öğrenen çocuğun, bu deneyiminden hareketle örneğin “bakkalcı”, “manavcı”

gibi terimleri kullanır. Chomsky, (2006: 181) insanların kendine özgü kurallara bağlı ama geçmiş deneyimlerle ya da bugünün duygulanımlarıyla ancak uzaktan ve soyut olarak bağlantılı yeni düşünceleri dile getirmeye izin veren, zihinsel olarak tasarımlanmış dili oldukça yaratıcı bir biçimde kullandıklarını ifade eder.

Modern dilbilimde Dil Edinim Cihazı (DEC) yerine Evrensel Dilbilgisi (Universelle Grammatik) terimi kullanılır. Bu teoriye göre çocuklar beyinlerinde biyolojik olarak mevcut olan bir dil edinim cihazıyla doğarlar. Bu dil edinim cihazı bütün dillere ait ortak özellikleri algılayacak yapıya sahiptir. Bütün dillerde ortak olan bu özelliklere prensipler adı verilir. Bu cihaz ayrıca diller arasında farklılık gösteren özellikleri de algılayacak bir yapıya sahiptir. Bu değişken özelliklere ise parametreler adı verilir.

Chomsky her bebeğin dil edinebilmek üzere planlanmış bir beyinle dünyaya geldiğini ileri sürmüştür. Doğuştancılık olarak adlandırılan bu görüşe göre, bütün insanların beyninde, dünyaya geldiklerinde evrensel dil bilgisi olarak adlandırılan bir temel “dil bilgisi” paketi vardır. Bu temel dilbilgisi dünyadaki bütün doğal dillerin ortak yanını oluşturan genel dil ilkelerini içerir. Bebek, çevresinde bu temel ilkeleri değişik biçimlerde örneklendiren dil kullanımlarını işitir, bunlara değiştirgen denir. Bu yolla da bebek, beyninde doğuştan bulunan dil ilkelerini o dilin değiştirgenleri doğrultusunda işleterek o

16

dilin dilbilgisini beyninde üretir (Huber, 2013: 83). 17. Yüzyılda, Paris merkezli Port Royal Okulu mensupları dilin yapısının aklın bir ürünü olduğunu ve birbirinden farklı insarların konuştukları farklı dillerin genel bir mantık sisteminin değişimlerinden başka bir şey olmadığını göstermek amacıyla Genel Gramer ve Mantığı (Grammarie Générale et Rasionnée) adlı kitabı yayınlamışlardır (Bayraktar 2006: 81).

Çocuk doğuştan var olan dil edinim yeteneği (Kompetenz) ile çevresinden duyduğu cümlelere paralel kendine özgü cümleler kurar. Bu kurgulama belirli bir sistem üzerine işler. Bazen bu sistemin dışında kalan, bunlara uymayan kurgulamalar olabilir. Ancak çocuk bunları ayıklamayı da becerebilir. “Fırıncı” kelimesini duyan ve cümlede kullanan çocuk, buna paralel kurgulama yaparak “manavcı” terimini üretir. Ancak bunun yanlış bir kurgulama (üretim) olduğunu anladığında bunu artık kullanmaz ve kelime dağarcığının dışına çıkarır. Chomsky’nin ifade ettiği gibi, belirli bir dili edim süreci genetik kalıt yoluyla insanoğlunun doğuştan sahip olduğu bir yetenektir.

Bir dili konuşan kişi, kendi dilinde sınırsız sayıda cümleler kurabilir ve anlayabilir. Bu özelliklere ve bu yeteneklere sahip bir konuşmacı “dil yetisi olan konuşur” (kompetenter Sprecher) olarak adlandırılır. Dil yetisi olan konuşur ayrıca şu özelliklerle donatılmıştır.

Bir ifadenin kendini diline ait olup olmadığını anlayabilir. Bir ifadenin kendi dilinden hangi ölçüde farklı olduğunu, ya da hangi ölçüde kendi diliyle uygunluk içerisinde olduğunu sezme ve bu konuda yargıya varma yetisine sahiptir. Hatta bu farklılıkların çeşitlerini de ayırt edebilme yeteneğine sahiptir.

Dil yetisi olan konuşur ayrıca, kendi dilindeki bir ifadenin başka bir ifadenin tekrarı olup olmadığını anlayabilir. Fonetik olarak bir ifadenin diğer ifadeye benzemediğini farkeder.

Bir dil topluluğu içerisindeki ifadelerin aynı olduğunu, fakat farklı dil topluluğu içerisindekilerin aynı olmadığını farkedebilir. İfadelerin aynı oluşu dil yetisi olan konuşur tarafından anlamları üzerinden tespit edilir. Kendi dilinde farklı ifadeler arasında şekil yönünden benzerlikleri farkedebilir. Aynı şekilde farklı ifadeler arasındaki anlam benzerliklerini de muhakeme edebilir.

O, arabayı satın aldı.

Araba onun tarafından satın alındı.

17

Dil yetisi olan konuşur, bir ifadenin birden fazla anlamının olabileceğini anlayabilir.

Seni durakta beklerken gördüm cümlesinin; ben durakta bekliyordum, seni gördüm veya

Sen durakta bekliyordun, ben seni gördüm şeklinde iki anlamının olabileceğini algılar.

Bu cümle; “sen durakta beklerken, ben seni gördüm” veya “ben durakta beklerken, seni gördüm” şeklinde iki farklı anlamda algılanabilir.

Birden fazla anlamın algılanabileceği bu durum aşağıdaki Almanca cümlede de görülür:

Wir schreiben dem Linguisten im Gefängnis einen Brief (Bechert ve diğerleri, 1971:16)

1. Biz hapishanedeki dil bilimciye mektup yazıyoruz.

2. Biz hapishanede dilbilimciye mektup yazıyoruz.

Bu cümle; dilbilimci hapisanededir, biz mektubu hapishanede yazıyoruz, veya biz hapisanedeyiz, dil bilimciye mektup yazıyoruz şeklinde iki farklı şekilde algılanabilir.

Külebi ( 2015: 77) çocuğun dil edinim sürecini şöyle açıklar:

“Çocuk dili eğer yalnız çavresinde işittiklerini, davranışçı ruhbilim öğretisinin sağladığı biçimde, yineleyerek öğrenmiş olsaydı, kullandığı dil sınırlı olurdu ve yanlışlar içerebilirdi.

Doğuştan ideler (innate ideas) çocuğun işittiği tümceler arasından ayıklama yoluyla düzgün tümce yapılarının kurallar dizgesini kavramasını sağlar. Böylece bir kez belirli dil kuralına ulaşan çocuk, bu kural yardımıyla, çevresinde işitmiş olduklarına benzer, fakat özgün tümceler kurar. Dolayısıyla, belirli bir dili edinim süreci, doğuştan var olan bilgilerin, deneme yanılma yöntemiyle sınanıp, aynı sürede, hatta kısa bir zaman diliminde öğrenebilmektedir.”

Bechert ve diğerleri (1971: 17) ise dil yetisini şöyle açıklar:

“Dil yetisi olan konuşurun açıklanan bütün bu kaabiliyetleri onun dile hâkimiyeti (Sprachbeherrschung) veya dil yetisi olarak isimlendirilir. Dil yetisi olarak aşağıdaki özellikler verilebilir:

1. Sonsuz sayıda cümle kurabilme ve anlayabilme yeteneği, 2. İki ifadenin aynı olduğuna karar verebilme yeteneği,

18

3. Bir ifadenin kendi diline ait olup olmadığına karar verebilme yeteneği, 4. Çeşitli yönden benzerlikler konusunda bir yargıya varabilme yeteneği, 5. İki ifadenin anlam benzerliğini tespit etme yeteneği,

6. Bir ifadenin birden fazla anlamını tespit etme yeteneği, 7. İfadelerin farklılıklarının derecesini anlama yeteneği. “

Edinç (Kompetenz) üretici-dönüşümlü dilbilgisinde, doğuştan var olduğu kabul edilen, insanın bir dili ana dili olarak öğrenmesini ve sınırlı sayıda kurallarla sınırsız sayıda cümleler üretmesini sağlayar dil yetisi (Sprachkompetenz) Chomsky'nin ortaya attığı bir kavramdır. Edinç kavramını Vardar (2002: 89) şöyle tarif edir: “Üretici dönüşümsel dilbilgisinde konuşucu-dinleyiclerin edinmiş oldukları, daha önce hiç duyup söylemedikleri tümceleri de kapsayan sonsuz sayıda tümce oluşturup anlamalarını sağlayan dilsel bilgi. Bir üretim ve yorum düzeneği olan edinç “dilbilgisi” denen açık seçik kuralların oluşturduğu bir düzendir. Edim, edincin gerçekleşme düzlemidir.”

Chomsky derin yapıda sezgisel bilgileri içeren bu oluşumu edinç (Kompetenz) terimi ile, dönüşümler sonucu yüzey yapıda ortaya çıkan somut bilgileri ise edim (Performanz) terimi ile açıklar. Hengirmen (2009: 148) edim ve edinç terimlerini şöyle açıklar: “Edinç üretici dönüşümlü dil bilgisinde, doğuştan var olduğu kabul edilen, insanın bir dili ana dili olarak öğrenmesini ve sınırlı sayıda kurallarla sınırsız sayıda cümleler üretmesini sağlayan dil yetisi. Edim, üretici dönüşümlü dil bilgisinde doğal konuşucuların sözlü ve yazılı dilbilgsi.”

Yapısalcılığın bir alt dalı olan üretici dönüşümsel dilbilgisi, bir dilin kunuşanının, o dilin söz dizimini nasıl oluşturduğun açıklar. Yapısalcılık ve ondan önceki dilbilgisi çalışmaları, dili açıklamanın yanı sıra, tümcelerin yüzeysel yapılarını açıklamaya yönelmiş, tümcelerin yüzeyde belirsiz görünen, daha derinde bulunan mantıksal yapıda çözümlenebilecek olgulara ulaşamamıştır. Bu nedenle Chomsky’nin üretici dilbilgisi modeli, tümcelerin dizimsel yapısı ile mantıksal yapısı arasındaki bağı belirlemesiyle dilbilimde yeni bir dönemi başlatmanın yanı sıra, felsefede de dilbilim dönemini açmıştır.

Çünkü artık felsefenin alanına giren, çözümleyici, bireşimsel, gerektirme tümceleri, dilbilgisi modeli içinde açıklama bulmuştur (Külebi, 2015: 81).

Chomsky (1965:5 akt. Sezer, 1981: 165), “Diller bir bakıma insanlara benzerler. Her dilin kendini bir diğer dilden ayıracak özelliklere sahip olmasına karşın yine de diller arasında

19

ortak özellikler yok değildir” der. Borsley (1997: 2) ise, “Eğer diller gerçekten sınırsız bir şekilde birbirinden farklılık arz etseydi, evrensel dilbilgisi kuramı olmazdı ve Alman dili teorisi, İngiliz dili teorisi, Galli dili teorisi, vb. dil teorileri olurdu ve genel bir dil teorisi olmazdı” der.

Chomsky’nin evrensel dil bilgisi (kuramına) göre, yeryüzünde konuşulan bütün dillerin belirli bir sistemi vardır ve bütün diller tek bir kaynaktan gelmektedir. Yani farklı dil ailelerine mensup diller yüzeyde birbirlerinden uzak olsalar da temelde aynı yapılara sahiptirler. Chomsky bu farklılaşmayı dillerin iç yapılarında, yani söz dizimi ve kelime gruplarında meydana gelen birtakım dönüşümler ile açıklamaktadır. Karabulut (2009: 95) bunu şöyle açıklar: “Yeryüzündeki bütün diller soyut olarak algılanan bir Derin Yapı’ya ve konuşma sırasında gerçekleşen bir Yüzey Yapı’ya sahiptir. Bu iki seviye arasında ise bir taşınım-dönüşüm (ad öbeği taşınımı) söz konusudur. Yani yüzey yapı, derin yapıdaki bir unusurun taşınması sonucu oluşur”

Her ne kadar diller birbirlerinden benzerliklerinden daha çok farklılıklar arz etselerde, dilbilgisi yönünden benzerlik, farklılık arz etmektedir. Zira yeryüzünde yaklaşık beş ila altı bin dil bulunmasına karşılık dilbilgisi kuralları sınırlı sayıdadır. Evrensel dilbilgisi kuramına göre, kelime grupları oluşturma ve cümle yapıları açısından temelde bütün diller tek bir yapıya sahiptir. Ancak Taşınım-Dönüşüm (Transformation) nedeniyle zaman içerisinde dillerde farklılaşmalar olmuş ve her dilin kendine mahsus bir yapısı oluşmuştur. Chomsky (2006: 197) evrensel dilbilgisini, bütün insan dillerinin dilbilgilerinin yerine getirmesi gereken koşulları konu edinen bir inceleme alanı olarak tanımlar ve görüşlerini şöyle açıklar: “Evrensel Dilbilgisi ilkeleri, insan dilinin dilbilgisinin nasıl kullanılacağını belirleyen özel koşullar yanında, bir insan dilinin uyması gerekli oldukça sınırlayıcı bir şema getirir. Evrensel dilbilgisi, herhangi bir dilin içermesi gereken kuralların iskelet bir alt yapısını içerebilir, ama aynı zamanda kuralların nasıl yorumlanacağını belirleyen bu dilbilgileri ile ilkelerin karşılaması gereken koşulları da içerir. Bu anlatım biçimi, evrensel dilbilgisinin her özel dilbilgisinin yalnızca bir alt yapısı, her dilbilgisinin çekirdeğinde bulunan bir kurallar dizgesi olarak alan geleneksel görüşten bir sapmadır” (Chomsky, 2006: 113).

20 1.3. Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi

1960’lı yıllardan itibaren yapısal dilbilimin gözleme dayanan dil davranışlarından hareketle dili açıklamaya çalışması yetersiz görülmeye başlanmıştır. Davranışçı öğrenmeye karşı çıkan Chomsky, yapısal dilbilimin cümlenin kuruluşuna yönelik açıklamalar getiremediğini öne sürerek Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi kuramını ortaya atmıştır. Chomsky bu kuramı ile cümle üretme modelini açıklayan zihinsel bir dilbilgisi tasarlamıştır. Chomsky’ye göre dil, söz dizimlerine dayalı üretken bir cüreçtir ve insanın beyninde doğuştan itibaren mevcuttur. Dil beyinde soyut olarak tasarlanan derin yapı ile bunun dönüşümler yoluyla somut olarak yüzey yapıda yansımasıdır. Derin yapı evrensel olma özelliği taşıyan soyut yapıdır. Kelimeler ve cümleler derin yapıda tasarlanır.

Cümlelerin asli şekilleri derin yapıda oluşur. Yüzey yapı ise dilden dile farklılık gösteren somut cümle yapısıdır. Yüzey yapı her bir dile özgü farklılıklar gösterir ve evrensel olmayan kuralları düzenler.

Söz dizim çalışmaları dil incelemelerinde değişik çağlarda değişik derecelerde önem taşımıştır. 20. yüzyılda yapısal dilbilimin oluşması döneminde, Saussure tümceyi kullanım alanının (yani parole’ün) birimi olarak ele almış ve dar anlamıyla dilbilimin inceleme alanının dışında görmüştür; çünkü bu görüşe göre dil bilim dilin yapısını, yani langue’i betimlemelidir. Bu nedenle Avrupa yapısalcılığı olarak adlandırılan dil bilim kuramı çizgisinde sürdürülen dil bilim incelemeleri söz dizimi değil, ağırlıklı olarak ses bilim ve biçim bilimi konu edinmiştir. 50’li yıllarda Chomsky üretici dönüşümsel dilbilgisinin temelini attığı dönemde, dili doğru tümceler bütünü olarak görmüş, yani tümceyi dil anlayışının merkezine yerleştirmiş, dil bilimin görevini de tümcelerin yapısını, kurallarını betimlemek olarak belirlemiştir (Huber, 2013: 218). Akım önce

Söz dizim çalışmaları dil incelemelerinde değişik çağlarda değişik derecelerde önem taşımıştır. 20. yüzyılda yapısal dilbilimin oluşması döneminde, Saussure tümceyi kullanım alanının (yani parole’ün) birimi olarak ele almış ve dar anlamıyla dilbilimin inceleme alanının dışında görmüştür; çünkü bu görüşe göre dil bilim dilin yapısını, yani langue’i betimlemelidir. Bu nedenle Avrupa yapısalcılığı olarak adlandırılan dil bilim kuramı çizgisinde sürdürülen dil bilim incelemeleri söz dizimi değil, ağırlıklı olarak ses bilim ve biçim bilimi konu edinmiştir. 50’li yıllarda Chomsky üretici dönüşümsel dilbilgisinin temelini attığı dönemde, dili doğru tümceler bütünü olarak görmüş, yani tümceyi dil anlayışının merkezine yerleştirmiş, dil bilimin görevini de tümcelerin yapısını, kurallarını betimlemek olarak belirlemiştir (Huber, 2013: 218). Akım önce