• Sonuç bulunamadı

2. BÖLGESEL JEOLOJİ

2.2.2. Neotektonik dönem

Türkiye’de neotektonik devre, Bitlis Kenet Kuşağı boyunca Anadolu-Arap kıtası çarpışması ile başlamıştır. Şengör’e (1980) göre Türkiye’nin neotektonik dönemini şekillendiren 5 ana yapı ve bu ana yapıların belirlediği üç ana neotektonik bölge bulunmaktadır (Şekil 2.2).

Buna göre neotektonik dönemini şekillendiren ana yapılar;

1-Ege-Kıbrıs yayı

2- Sağ yönlü Kuzey Anadolu Fay Zonu

13 3-Sol yönlü Doğu Anadolu Fay Zonu

4- Bitlis-Zagros Kenet Kusağı

5- Ölü Deniz Fayı’dır

Bu ana yapıların şekillendirdikleri üç ana tektonik bölge ise;

1- Doğu Anadolu sıkışma bölgesi

2- Ege graben sistemi

3- Orta Anadolu ovalar bölgesidir (Şekil 2.2).

1- KAFS ve DAFS’nun kesiştiği Karlıova kavşağının doğusunda ve Bitlis-Zagros kenet kuşağının kuzeyinde kalan bölge Doğu Anadolu sıkışma bölgesini oluşturur.

Bu bölge K-G yönlü sıkışma tektoniği altında deforme olmaktadır.

2- Isparta üçgeninden kabaca K-G yönlü bir hattın batısında kalan bölge Batı Anadolu genişleme bölgesidir. Bu bölge K-G yönlü gerilme etkisi altındadır.

3- İki bölge arasında ise Orta Anadolu ovalar bölgesi yer alır. Bu bölge kuzeyde KAFS güneydoğuda DAFS ile sınırlı ve Karlıova ekleminin batısında kalan bölgedir. Oblik faylarla sınırlı gerilme kökenli havzalardan oluşur. Ege graben sisteminin doğuya doğru gittikçe zayıflayan bir devamıdır. Bunlar en geniş anlamda Türkiye’nin Neotektonik bölgeleridir.

Isparta açısının KB kanadını sınırlayan Fethiye-Burdur fay zonu ile Eskişehir Fayının kesistiği bölgenin batısı ile Helen yayının kuzeyinde kalan bölge KD genleşme bölgesidir (Barka vd, 1995; Barka ve Reilinger, 1997). Bu bölge KD-GB yönlü gerilme etkisi altındadır ve Batı Anadolu, Ege Denizi, Marmara bölgesi ve Yunanistan’ı kapsamaktadır.

Şekil 2. 1. Çalışma Alanı ve yakın çevresini gösterir jeoloji haritası (1:500.000 ölçekli (Ankara paftası) Türkiye Jeoloji Haritası MTA Gen. Md.’lüğü 2002’den alınmıştır).

14

Şekil 2. 2. Türkiye ve çevresinin ana neotektonik bölgelerini ve ilişkili yapıları gösteren harita. Renk kodları kendine ait deformasyon türünü ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sedimanter havza tipini temsil eden ana tektonik bölgeleri göstermektedir. (Koçyiğit ve Özacar (2003), Woolside vd. (2002), Zitter vd. (2005); Çiftçi (2007)’den değiştirilerek alınmıştır).

15

16 Batı Anadolu genişleme bölgesinin doğu sınırı kama şekillidir. Batı Anadolu’da D-B ve BKB-DGD gidişli riftler ve ilişkin faylar egemen yapılardır. Genişleme rejimi aynı zamanda Marmara ve Kuzey Ege bölgesinde üç kola ayrılan KAFS’yi de etkiler.

Kuzey-Güney sıkışması Oligo.-Miyosen (Gökten ve diğ., 1988) ve erken Pliyosen (Koçyiğit ve diğ., 1995) boyunca sürmüştür. Bu görüşe karşı olarak Seyitoğlu vd.

(1997) ile Yürür ve diğ. (2002) bölgenin Orta-Geç Miyosen boyunca genişleme rejiminden etkilendiğni ortaya koymuşlardır. Orta Anadolunun kuzey bölgesindeki Sakarya kıtası ile Toros sistemi arasındaki sıkışma bölgede KKD-GGB gidişli geniş bir molas çukurluğu oluşturmuştur. Bu havza sıkışmanın devamında ters faylarla daha küçük havzalara bölünmüştür. Bu havzalarda sedimantasyona kalk-alkali ve kalk-alkali volkanizmalar da eşlik etmiştir. Sıkışma rejimi sonrası geç Pliyosen’den itibaren yeni bir tektonik rejim bölgede hakim olmuştur. Ankara bölgesinde yapılan tektonik çalışmalara göre Sakarya kıtası ile Menderes-Toros ve Kırşehir sistemi arasındaki yakınlaşma Koçyiğit vd. (1995)’ne göre Oligo-Miyosen ve Pliyosen; Seyitoğlu vd. (1997) ve Yürür vd. (2002)’ne göre Erken Miyosen’de sona ermiştir. Bu yakınsama sonucu KKD-GGB doğrultulu dağ arası havzalar oluşmuş ve bu havzalarda çökelen malzemeye volkanizma da eşlik etmiştir.

Çalışma alanı, Orta Anadolu’nun batısında yer almaktadır. Orta Anadolu bölgesinin en önemli yapısal unsurları: güneyde sol yanal doğrultu atımlı Ecemiş fay zonu, orta kesimde KB-GD doğrultulu Tuzgölü fay zonu, hemen doğusunda Kaman-Kırşehir fayı, batıda İnönü-Eskişehir Fay Sistemi (İEFS), KD‘da ise Kırıkkale-Erbaa fayı ve bu faylara bağlı havzalardır. Sağ yanal Kuzey Anadolu Fayı Zonu ve Kırıkkale-Erbaa Fay Zonu tarafından yaratılan KB-GD sıkışma sonucu Çankırı havzasının batı kenarında Neo-Tetis kenet zonu tektonik kama şeklinde yeniden hareketlenmiştir. Eldivan-Elmadağ Kıstırılmış Tektonik Kaması (EKTK) adı verilen bu neotektonik yapı, bindirme faylı doğu kenarına ve normal faylı batı kenarına sahip olup, Geç Pliyosen’den beri 2.8 km’lik kısalmayı karşılamaktadır. Bu sonuç Anadolu levhasının GB’dan çekilmesi modelinden ziyade doğudan itilmesi modeli ile uyumludur (Seyitoğlu ve diğ., 2009).

17 İnönü-Eskişehir Fay Sistemi (İEFS)

BKB-DGD gidişli İnönü-Eskişehir fay sistemi oldukça fazla normal bileşen kapsayan sağ yönlü bir fay sistemidir. Uludağ’dan Sultanhanı’na kadar uzanır.

İnegöl ile Sultanhanı arasında 430 km uzunluğa ve 15-25 km genişliğe sahiptir.

Batı yarısı BKB, doğu yarısı ise KB gidişlidir. Bu fay zonunun önemli yapısal unsurları batıdan doğuya doğru, İnegöl, Bozüyük grabenleri, Orta kesimde Sivrihisar yükselimi (horstu), kuzeyde Eskişehir güneyde Çifteler-Akgöl grabenleri, doğuda ise Tuzgölü grabenidir. İEFS diri bir fay olup küçük ve orta büyüklükte deprem üretir. Son yüzyıl içinde 1956 Eskişehir depremi (M:6.5) depremi ile bu zon kırılmıştır (Özsayın, 2007).

Neojende gelişen tektonik olaylar (K-G yönlü gerilmeler) neticesinde de İnönü-Eskişehir-Sivrihisar istikametinde gelişen düşey faylar oluşmuştur. Bu faylar Eskişehir'in güneyinden geçmekte olup, bir sistem oluşturmaktadır. Bu düşey fay sistemi üzerinde sintetik ve antitetik fayların da gelişmiş oldukları izlenmiştir.

İnönü-Eskişehir Fay Sistemi’ni Dirik ve Erol (2003) “Eskişehir-Sultanhanı Fay Sistemi” ve Koçyiğit ve Özacar (2003) “İnönü-Eskişehir Fay Zonu” olarak adlandırılmıştır. Fay sisteminin tip lokalitesinin İnönü ilçesi olması, ancak bu geniş makaslama zonunun özelliklerinin batıdan doğuya doğru değişmesi ve farklı birçok fay zonundan oluşması nedeniyle “sistem” seviyesinde değerlendirilmesi uygun görülmüş ve “İnönü-Eskişehir Fay Sistemi” olarak yeniden isimlendirilmiştir (Özsayın, 2007; Özsayın ve Dirik, 2007).

İEFS, Ege-Batı Anadolu bloğunu, kuzeydoğuda Orta Anadolu bloğundan ayırmakta olup, genel karakteri sağ yönlü doğrultu atımlıdır ve bir miktar normal bileşene de sahiptir. Bu zon içerisinde Pleyistosen ve Holosen birimlerinde görülen depolanma sırasına ve sonrasına ait faylanmalar bölgenin en az Pleyistosen’den beri aktif olduğunu kanıtlamaktadır (Altunel ve Barka, 1998). Sivrihisar’a kadar bir dizi segment halinde bulunan bu sistem, Sivrihisar’dan sonra güneydoğuya dönerek üç fay zonuna ayrılmaktadır. Bunlar sırasıyla Ilıca, Yeniceoba ve

18 Cihanbeyli fay zonlarıdır (Koçyiğit, 1991, 2005; Çemen vd., 1999; Dirik ve Erol, 2003; Dirik vd., 2005) (Şekil 2.3). Bu fay zonları Cihanbeyli’nin güneydoğusunda Dirik ve Erol (2003) tarafından tanımlanan Altınekin fay zonuyla kesişmektedir.

Cihanbeyli ile Sultanhanı arasında KB-GD gidişli birbirine paralel faylar ise Özsayın ve Dirik (2005) tarafından Sultanhanı Fay Zonu olarak adlandırılmıştır.

Tersakan Gölü’nün batısından başlayıp Sultanhanı ilçesinin güneydoğusuna kadar devam eden bu zon yüzeyde belirgin bir fay morfolojisi sergilememektedir.

Şekil 2. 3. Orta Anadolu ve çevresinin tektonik haritası (Dirik ve Erol, 2003; Dirik, 2001; Dirik ve Göncüoğlu, 1996; Göncüoğlu vd., 1996; Koçyiğit ve Özacar, 2003’ten ve Özsayın, 2007’den alınmıştır).

Kuzeyde Günyüzü, güneyde Çifteler havzası olarak bilinen bu havzaları Yaltırak

19 ve diğ., (2005) Trakya-Eskişehir fay zonu üzerinde gelişen havzalar olarak göstermişlerdir. Bu hat birçok araştırmacı tarafından Eskişehir fay zonu olarak bilinmektedir. Birkaç fay zonundan oluştuğu için Eskişehir-Sultanhanı fay sistemi olarak adlandırılan bu yapı, Tuz gölünün güneyinde Sultanhanı civarından itibaren gözlenir (Dirik ve Erol, 2000). KB yönünde Cihanbeyli-Günyüzü ve Eskişehir’e kadar uzanarak muhtemelen Eskişehir fay zonu ile birleşir. Bu zon ilk olarak Koçyiğit (1991) tarafından Haymana güney batısında Ilıca Fay Zonu olarak adlandırılmıştır. Yaklaşık KB-GD doğrultulu olan fay zonu, Yeniceoba ovasının kuzey kenarına kadar izlenmekte olup, Ilıcaözü vadisinin çizgisel yapısı ve sıcak su kaynakları bu fay zonu boyunca gözlenen önemli özelliklerdendir. Yeniceoba ve Cihanbeyli fay zonları ilk olarak Çemen ve diğ. (1999) tarafından adlandırılmıştır.

KB-GD doğrultulu fay zonları, birbirlerine paralel-yarı paralel, yüksek açılı normal fay bileşenli sağ-yanal doğrultu atımlı faylardır. Fay zonu boyunca temele ait birimlerde dahil olmak üzere yaşlı birimler Miyosen-Pliyosen yaşlı çökellerle yan yana gelmiştir (Dirik ve Erol, 2000). Maastrihtiyen'de geliştiği düşünülen Eskişehir-Sultanhanı fay sistemi, Miyosen'de bölgedeki havzaların gelişimini kontrol etmiştir.

Bu çalışmaların dışında Yaltırak (2002), Eskişehir-Tuz gölü arasında yer alan KB-GD doğrultulu söz konusu fayların devamı tek bir zona ait sağ yanal bir doğrultu atımlı fay zonu olduğunu öne sürmüştür. Yaltırak (2002), Trakya-Eskişehir fayı adı verdikleri bu fay zonunun, Kuzey Anadolu fayı tarafından Marmara bölgesinde üç yerden kesildiğini ve fay zonunun doğrultu atımlı işlevini yitirdiğini, artık KAF ile ilişkili bir normal fay zonuna dönüşerek faaliyeti sürdürdüğünü belirtmişlerdir. Bu fay zonunun üzerindeki genç havzalarda yer alan DSİ kuyularında, 1999 depremleri öncesi ve sonrası ölçülen değişimleri, KAF etkisinin fay zonu üzerinde yarattığı deformasyona bağlamıştır (Yaltırak ve diğ., 2005).

20 3. STRATİGRAFİ

Bu çalışma kapsamında bölgede yer alan birimler temel kayaçlar ve örtü birimleri olmak üzere iki ana grup altında incelenmiştir. Temel kayaçların en yaşlı birimi Paleozoyik yaşlı kristalize kireçtaşı ve mikaşist-kuvarsit, kalsit oluşturur. Bu birimlerle geçişli olan Paleozoyik yaşlı kristalize kireçtaşı ve dolomitik kireçtaşları daha üstte yer alır. Paleozoyik yaşlı birimleri Mesozoyik yaşlı granodiyorit, granit türünden derinlik kayaçları keser. Temel birimlerin üzerinde uyumsuzlukla Neojen ve Kuvaterner yaşlı çökellerden oluşan örtü kayaçları yer alır. Neojen, yer yer jipsli, yer yer de turbalı seviyeler içeren, kabaca kil, marn ve kireçtaşlarından oluşan Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı birimler ve açık kahve, kırmızımsı kahverengi, kırmızımsı renkli çamurtaşı, kumtaşı ve konglomeralardan oluşan Pliyo-Kuvaterner birimleri ile temsil olunur. İstifin en üstünde ise Kuvaterner yaşlı traverten, yamaç molozu ve alüvyonlar yer alır (Şekil 3.1).

3.1. Temel Kayaçlar

Paleozoyik yaşlı birimler çalışma alanının temelini oluşturur (Şekil 3.1). İlk defa Romieeux (1942) tarafından yapılan 1/100 000 ölçekli bölge haritasında metamorfik masif olarak tanımlanmıştır. Çalışma alanında gri, kahverenkli, mikaşist, kuvars-kalkşist-mikaşist, kalkşist-mikaşist, kuvarsşist ve diğer şistler ile bunlar arasında ara seviyeler şeklinde yeralan kristalize kireçtaşları ve kuvarsitler ve ayrıca gri, açık gri, beyaz ve siyah renkli, ince-orta kalın katmanlı, kristalize, yer yer de dolomitik kireçtaşlarından oluşan birimlerle temsil olunur. Weingart (1954), Eskişehir batısına kadar yaygın bir alanda gözlemlediği bu masifi oluşturan şist ve mermerlere Permo-Karbonifer yaşını vermiştir. Erol (1955), çalışmasında metamorfik masifin içindeki ince mermer dilimlerinin daha kalın tabakalı açık renkli mermerlerden metamorfizma derecesine göre ayrılması gerektiğini söylemiştir.

Erdinç (1978) ise metamorfik masifi ayrıntılı haritalamış ve özellikle mermerlerin metamorfik istifle ilişkisinin tektonik olmadığını birbütün olduğunu ileri sürerek KB-GD doğrultulu Sivrihisar yükseliminde yüzeylenen masifin metamorfizma

derecesini kuzeyden güneye doğru arttığını ifade etmiştir.

21 Şekil 3. 1. Çalışma alanına ait genelleştirilmiş stratigrafik kesit.

22 3.1.1. Paleozoyik Şist (Pzş)

Çalışma alanında gri, yeşil, kahverenkli, mikaşist, kuvars mikaşist, kuvars şist, kalkşist ve diğer şistler ile bunlar arasında ara seviyeler şeklinde yer alan kristalize kireçtaşları ve kuvarsitlerle temsil olunur.

Metamorfik şistler ayrıntılı olarak mikaşist, kloritoidli mikaşist, kuvars-muskovit şist, kloritli kuvars-mika şist, kuvars-serizit şist, epidotşist, kloritşist, kalk-serizit şist, muskovitli kalkşist, serizitli kuvarsit şist, kloritli ve serizitli kuvarsit (Erişen, 1974), kuvars-kalkşist-mikaşist-kalkşist-mikaşist, mikaşist, kalkşist, kalkşist, serizit-kuvarsşist (Umut ve diğ., 1991) şeklinde tanımlamışlardır.

Çalışma alanının güney kısımlarında KB-GD doğrultulu bir yükselim şeklinde kendini gösterirler. Ankara J27 a2 paftasında Hamamkarahisar, Dutlu ve Eskiyazır köyleri güneyinde, Ankara J27 b1 paftasında Gecek köyü batısında ve Ankara J27 b4 paftasında Atlas, Kavacık ve Kuzören köyleri ile Kayakent güneyinde geniş alanlarda yüzeyler (Ek-1).

Sahada Paleozoyik temelin alt seviyelerini oluşturan birimde mikaşistler hakim durumdadır. Mikaşistler ince, kalkşist ve kuvarsşistler ise orta kalınlıkta foliasyon sunarlar. Birim, ara seviyeler şeklinde ince kuvarsit ve kristalize kireçtaşı bantları içerir (Şekil 3.2). Kireçtaşları beyaz, açık gri, gri ve koyu gri renkli olup orta-kalın tabakalı, kırık ve çatlaklı ve kristalizedir. Şistler içinde ara seviyeler olarak bulunan kireçtaşları alt ve üst dokanaklarında şistlerle geçişlidirler. Bu geçişler pek çok yerde rahatlıkla görülmekle birlikte özellikle Ankara J27 a2 paftasında Eskiyazır Köyü doğusundaki Çaleteği Mevkii’nde rahatlıkla gözlenmektedir (Şekil 3. 3).

23 Şekil 3. 2. Çakış Tepe’deki (Dutlu köyü ve Kadıncık Köyü arası) (J27 a2 paftası)

Palezoyik şistler (Pzş) ve kuvarsit (Q) görünümü (doğudan bakış).

Şekil 3. 3. Çaleteği Mevkii, şistler (Pzş) ve kristalize kireçtaşı (Pzk) ara seviyeleri (güneyden bakış).

24 Kuvarsitler Ankara J27 a2 paftasında ve Ankara J27 b4 paftasında haritalanmıştır.

Özellikle Ankara J27 a2 paftasında morfolojik olarak yaklaşık K-G doğrultulu olarak ve yer yer kesintilere uğrayarak uzanırlar. Tabaka doğrultuları içinde bulundukları şistlerin tabaka ve şistozite doğrultuları ile uyumludur. Özellikle Harmankaya Sırtları’nda mercekleşmeler göstermektedirler. Sertliklerinin fazlalığı ve dayanıklılıkları nedeniyle morfolojik olarak çıkıntılar oluştururlar. Kuvarsitler, kırıklı, çatlaklı olup camsı, gri, pembemsi ve süt beyaz renkler sunarlar. Atmosferik etkilere maruz kalan dış yüzeylerinde ve çatlaklarında oksidasyon nedeniyle pembemsi, kahverengimsi bir renk gözlenmektedir. Çoğu yerde şistler arasında ince-orta kalınlıklı tabaka ve mercekler şeklinde gözlenirler (Şekil 3. 4, Şekil 3. 5 ve Şekil 3. 6).

Metamorfik şistler bölgesel metamorfizmanın etkinliğinde oluşmuş tortul kayaç kökenli, epizona ilişkin metamorfiklerdir. Muskovit, serizit, klorit, epidot, kloritoid, albit, aktinolit kuvars mineralleri içerirler. Hemen tümüyle metamorfizmanın yeşilşist fasiyes grubu minerallerini içermektedirler. Bu nedenle çalışma alanındaki metamorfiklerin Yeşilşist fasiyes grubu ve düşük basınç yeşilşist fasiyes serisi’ne ait oldukları anlaşılır (Erişen, 1974).

Metamorfik şistlerin alt sınırı görülmemektedir. Üst sınırında ise tedrici geçişlerle birlikte kristalize kireçtaşları izlenmektedir.

Umut ve diğ. (1991), birimin yaşının olasılıkla Paleozoyik olduğunu belirtmişlerdir.

Erişen (1974)’de Afyon-Çay bölgesinde yapılan çalışmalarda metamorfik şistlerle ardışıklı olan kristalize kalkerlerin içinde Permo-Karbonifer fosilleri saptanmış olması nedeniyle, Hamamkarahisar Kaplıcası çevresinin metamorfik şistlerinin, Afyon bölgesindekilere birçok yönden benzemesi nedeniyle Devoniyen yaşlı olabileceğini ve metamorfizmanın yaşının Paleozoyik sonu veya Mesozoyik başı olduğunu söylemiştir.

25 Şekil 3. 4. Çakışık Tepe (J27 a2) 500 m GB’sı, kuvarsitlerin görünümü (doğudan

bakış).

Şekil 3. 5. Şist (Pzş) ve kuvarsit (Q) merceklerinden görünüm (Çakışık Tepe 500 m GB’sı, J27 a2) (güneydoğudan bakış).

26 Şekil 3. 6. Şistler (Pzş) arasındaki süt beyaz renkli kuvarsitlerden bir görünüm

(Şelbelik Sırtı, J27 b4), (güneyden bakış).

3.1.2. Paleozoyik kireçtaşları (Pzk)

Birim Erişen (1974)’in metamorfik şistler başlığı ile verdiği birimlerle ve Kertek formasyonu ve onun kristalize kireçtaşı üyesi ile deneştirilebilir (Umut ve diğ., 1991).

Kavacık ve Gümüşkonak arasındaki Kurudağ Tepe’de, siyah, gri, koyu gri renkli, kristalize kireçtaşları arasında yer yer siyah renkli dolomitik kireçtaşları görülür.

Kavacık-Kuzören arasında kalan bölgede (Çomardağ civarı ve Şelbelik Sırtı güneyi) gri, açık gri, kirli beyaz renkli, orta-kalın katmanlı kristalize kireçtaşları, Kayakent (Holanta) güneyindeki Ardıçburnu Tepe ve Arayıt (Eryiğit) Dağı’nda ise gri, açık gri ve beyaz renkli, ince-kalın katmanlı kristalize kireçtaşları şeklinde izlenir (Şekil 3. 7 ve Şekil 3. 8). Andıkini Tepe çevrelerindeki kristalize kireçtaşları ise genellikle beyaz, koyu gri renklerde olup şistozite gösterirler.

27 Şekil 3. 7. Arayıt Yükselimi’nin batı ucundan Paleozoyik kireçtaşı (Pzk), Paleozoyik

şist (Pzş) ve Granodiyoritin (Gr) uydu görüntüsü (Bakış GD’ya).

Şekil 3. 8. Kayakent güneyi Hasanbaba Tepe (J27 b4), Paleozoyik kristalize kireçtaşıları (Pzk) genel görünümü, kristalize kireçtaşı (Pzk) Pliyokuvaterner çamurtaşı, konglomera (Tpa) dokanağı (güneyden bakış).

28 Pek çok yerde çok iyi tabakalanma gösteren birim kırıklı, çatlaklı bir yapı sunar.

Kırık ve çatlaklı yapısı sonucu gelişen ikincil gözenekliliğe sahiptir. Yer yer erime boşlukları gözlenmektedir. Birim içinde, Kayakent güneyinde İningediği Mevkii’nde birkaç mağara oluşumu söz konusudur.

Birim Paleozoyik şistler üzerinde ve onunla düşey geçişlidir. Bu geçiş açık olarak Arayıt (Eryiğit) Dağı kuzeyinde, Kuzören doğusunda, Andıkini Tepe, Yiğitleryatağı ve Çal Tepe civarında izlenir. Şistler kristalize kireçtaşı ara seviyelerinden sonra tamamen kireçtaşlarına geçer. Alt sınırında metamorfik şistlerle tedrici geçişli olan kristalize kireçtaşlarının üst sınırında uyumsuz olarak Neojen ve daha genç yaşlı birimler yer alır. Genel olarak Neojen çökelleri ile örtülü olan birim Kayakent güneyinde yamaç molozları tarafından örtülmüştür.

Şistler üzerinde ve onunla düşey geçişli olan birim olasılıkla Paleozoyik yaşlıdır.

Erişen (1974) Afyon bölgesi ile gerek stratigrafik pozisyon gerekse litolojik benzerlikler sunması nedeniyle söz konusu kristalize kireçtaşlarının Permo-Karbon, kısmen de Mesozoyik yaşlı olabileceğini belirtmiştir.

Birim Erişen (1974)’in kristalize kalkerler başlığı ile verdiği birimlerle ve Umut ve diğerleri (1991)’nin Eryiğit formasyonu ile deneştirilebilir.

3.1.3. Derinlik Kayaçları

Çalışma alanında derinlik kayaçlarını granodiyoritler oluşturmakta olup, bunları granitporfir (aplitgranitik), pegmatit (alkali granit) damar kayaçları ve hidrotermal kuvars filonları kesmektedir.

Granodiyorit (γ)

Kocaş Köyü güneybatısında ve Babullu Köyü batısında yaygın olan granodiyoritler, kataklastik doku gösteren biyotitli ve hornblendli granodiyoritlerdir.

Bunlar hipidiyomorf oluşumlar halinde ve kataklastik tekstür gösteren oligoklas,

29 kuvars, az miktarda mikroklin, ortoklas, biyotit ve hornblend içermektedirler. İkincil mineral olarak epidot ve tali mineral olarak da titan saptanmaktadır. İri feldispat fenokristalleri taneli bir yapı içerisinde çok egemen ve biyotitler yeryer yaklaşık 4 cm uzunluk ve 0,7-1 cm genişlikte yapraklar halinde yaygındır.

Granodiyoritleri kesen granitporfirler (aplitgranit) holokristalin, porfirik ve yer yer mikro yazı dokusu göstermekte, hipidiyomorf oluşumlar halinde ortoklas, mikroklin, oligoklas ve biyotit içermektedir (Erişen, 1974). Pegmatitler yazı dokusu gösteren mikroklin, iri taneler halinde kuvars, hipidiyomorf oluşumlar halinde albit ve biyotitten ibarettir. Genellikle biyotitler birkaç cm uzunluk ve genişlikte yapraklar halinde izlenmektedir. Çatlaklı, kırıklı olan granodiyoritler çeşitli doğrultularda çatlakları mevcuttur.

Erişen (1974) tarafından aynı alanda yapılan çalışmada alınan numunelerin mineralojik ve petrografik analiz sonuçları ve bu çalışmada alınan numunelerin analiz sonuçları dikkate alındığında, alanda yüzeyleyen derinlik kayaçların granodiyorit, oldukları gözlenmektedir. Aplit ve pegmatit damarları tarafından kesilen Mesozoyik yaşlı bu derinlik kayaçları, Paleozoyik yaşlı birimleri keser konumdadır.

Koçaş Köyü, Kadıncık Köyü ve güneyinde haritalanan derinlik kayaçları, Canavaryuvası Tepe ile Kadıncık Köyü yaklaşık 500 m kuzeybatısında yer alan Küçük Tepe, yaklaşık 1 km kuzeybatısında yer alan Örenler Mevkii, yaklaşık 1 km güney batısında yer alan Karadağ Tepe ve daha güneyde yer alan Evliyadağ Tepe ve Sineklidağ Tepe’lerinde oldukça dik, sivrileşmiş, testere dişli, çatlaklı ve kırıklı bir yapı sunarlar (Şekil 3.9). Kibici ve Güneş (1995) tarafından Kadıncık graniti (kuvarsdiyorit, granit) olarak isimlendirilen birim, gri-yeşilimsi mostra rengi ve karakteristik dış görünüşü ile kolaylıkla fark edilir. Çalışma alanında, yüzeyde yer yer yoğun izlenen bu altere durumuna karşın sert ve masif bir yapısı vardır. Öyleki çalışma alanı batısındaki Örenler Mevkii (Kadıncık Köyü yaklaşık 1 km kuzeybatısı)’nde rahatlıkla işletilmektedir.

30 Bol eklemli olan birimin genel çatlak doğrultusu KB-GD ve KD-GB şeklindedir. Pek çok yerde, aplit ve pegmatit daykları tarafından farklı doğrultularda kesilmişlerdir.

Aplit ve pegmatitlerin çevre kayası ile olan sınırları net ve keskindir. Hem çevre kayacı hem de birbirlerini değişik doğrultularda keserler. Aplit ve pegmatitler çevre kayaca göre daha dayanıklıdırlar. Ayrışmaya karşı olan bu dayanıklılıkları pek çok yerde çevre kayaç içinde ayrışma sonrası çıkıntı şeklinde kalmalarına yol açmıştır.

Aplit ve pegmatitlerdeki ayrışma da göreceli olarak birbirinden farklılık gösterir.

Bazı yerlerde pegmatitlerde kısmen ayrışma görülmesine karşın, aplitlerde ayrışma yoktur (Şekil 3.10).

Bazı yerlerde pegmatitlerde kısmen ayrışma görülmesine karşın, aplitlerde ayrışma yoktur (Şekil 3.10).