• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. NEOLİBERAL EKSENDE İŞ AHLAKI: ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMA

3.1. Amerika’da İş Ahlakı

3.1.1. Neoliberal Politikalar Ekseninde Amerika’da İş Ahlakına Bakış

1970-1980 yılları arası ABD için bir geçiş dönemini ifade etmekteydi. Özellikle II.

Dünya Savaşı‟ndan sonra kalıcı ticaret açıklarının görülmesi ve doların, altın ve belli başlı diğer dövizler karşısında değerinin düşürülmesi gerekliliğiyle ABD doların konvertibilitesini sona erdirerek dalgalı döviz kuru sistemine geçmiştir. Neoliberal çerçevenin birinci bileşenini oluşturan bu politikayı sermaye akışlarının serbestleştirilmesi politikası takip etmiştir. Enflasyon düzeltim kararıyla alınan faiz artırımı politikası, Avrupa ve ABD‟de enflasyonla beraber işsizliğin de artmasına sebep olarak, Reagan ve Thatcher tarafından uygulamaya konulacak olan neoliberal politikalara zemin olmuştur. ABD‟de uygulanan neoliberal politikalar çerçevesinde finansal kurumlar çarpıcı bir şekilde yükselmiş ve sermaye merkezileşmiştir. Finansal faaliyetler ve devamında getirdiği güç holdinglerde toplanmıştır (Dumenil ve Levy, 2008: 28-31). İkinci bölümde Neoliberal Dönüşüm başlığı altında anlatılan politikaların baş mimarlarından olan Amerika‟da, finansal güçlerin holding yöneticilerinin eline bırakılması, neoliberal politikaların getirdiği denetim eksikliği ve serbestleştirme politikaları gibi politikalar, yöneticilerin ellerindeki güçleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarına neden olmuş ve Enron, WordCom, Xerox gibi büyük şirket skandallarının ve küresel finansal krizlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

3.1.1.1. Şirket Skandalları

Uzun bir süre, Amerika‟daki 80 milyona yakın hissedar, ABD kurumlarına güvenebileceklerini düşünmüşler ve Amerika‟daki kurumların kusursuz davrandıklarına inanmışlardır. Fakat özellikle son zamanlarda yaşanan skandallar, yatırımcıların tüm güvenlerini yıkmıştır (Vogl, 2002: 15).

Clement (2006)‟in, 2000-2005 yılları arasında Fortune dergisinde ilk yüze giren firmalardan, yolsuzluğa karışan 40 tanesiyle ilgili yaptığı araştırmaya göre, bu firmalarda yapılan yolsuzlukların türleri şunlardır; muhasebe hileleri, güvenlik sıkıntısı yaratma, müşteriyi aldatma, aleyhte davrananlara yönelik yapılan işlemler, ifşa edilmemiş ödemeler, güven yıkıcı davranışlar, imtiyaz bozma ve diğer yasal olmayan davranışlar. Clement (2006: 321), Fortune dergisinde ilk yüze girmiş firmalar arasında yolsuzluk yapan firmaları aşağıdaki şekilde gruplandırmıştır. Tablo 3‟de görüldüğü üzere yolsuzluk türleri içinde

70

muhasebe hileleri önemli bir yer almaktadır. Muhasebe yolsuzluğuyla öne çıkan en önemli firma ise Enron‟dur.

Tablo 3: Yolsuzluk yapan Firmalar ve Yolsuzluk Türleri

Yolsuzluk Türü Yolsuzluğa Karışan Firmalar

Yolsuzluğa Karışan Firmaların Sayısı Muhasebe Hileleri AIG, Bank Of America, Boeing, Bristol-Myers Squibb, Citigroup,

ConAgra Foods, Duke Energy, Enron, Exxon Mobil, Fannie Mae, Freddie Mac, IBM, J.P.Morgan&Co, Lucent Technologies, MCI WorldCom, Merck, Merril Lynch, Raytheon, Time Warner, Xerox.

20

Güvenlik Hileleri AT&T, Bank Of America, Citigroup, CVS Corp, Enron, FleetBoston, Goldman Sachs, J.P.Morgan&Co, Lehman Brothers Holding, MCI Worldcom, Morgan Stanley, Prudential Insurance, Time Warner.

13

Müşteri Aldatma AIG, Coca-Cola, Dow Chemical, Duke Energy, Ford Motor, Honeywell International, Lorillard, Merck, Philip Morris, Prudential Insurance, Sprint.

11

Aleyhte

Davrananlara Karşı

Eylemde Bulunma Boeing, Coca-Cola, Ford Motor, General Motors, IBM, Morgan Stanley.

Patent Hakkı İhlali Intel, Microsoft. 2

Yasaların İhlali Boeing, Merril Lynch, Wal-Mart. 3

Kaynak: Clement, 2006: 321

İş etiği ve dürüstlük, vergi ödeme ve diğer kurumsal davranışlarla iç içedir. Fakat Amerika‟daki kurumsal liderler, etik lider olmanın gerekleri konusunda yorum

71

yapmamaktadırlar. CEO (Chief Executive Officer-Tepe yönetici)‟lar halkın, tüm kurumları suçlu gibi gösterdiklerini düşünmektedirler. Bazı CEO‟lar kurumsal sosyal sorumluluklarını yerine getirmeye çalışarak üstlerinden bu suçlayıcı bakışları kaldırmaya çalışmaktadırlar. CEO‟ların bazılarının sessizliklerini korumasının sebebi, tartışmalara katılmamak ve devam eden davalar süresince dikkat çekmemek için avukatları tarafından istenmiş olabilir. Fakat CEO‟lar kendileriyle ilgili suçlamaları inkar etmeye devam etmektedirler. Kurumsal liderlerin, kurumlarla ilgili ciddi değişiklikler yapmadan, krizin sona ermeyeceğini anladıkları açıkça görülmektedir. Fakat endişe verici bir durum var ki, o da, bazı CEO‟lar bu durumu hala anlamamakta ısrar etmektedirler. Bazı kurumlar, skandallara rağmen, gerçekleştirilmesi gereken yasal ve kurumsal değişiklikleri yerine getirmemektedir. Örneğin, skandallarla dolu birçok kurumda CEO‟lara yapılan büyük ödemeler devam etmekte ve bu şirketler hiçbir skandala karışmamış şirketlerden ders almamaktadırlar. Birçok CEO yaşanan krizlerin kendi kurumlarını olumsuz etkileyebileceğine ihtimal vermemektedirler. Onlara göre, bu krizlerin sebebi, yeni yasalar, kurallar ve iş dünyasında sıradan olabilecek iflaslardır. Fakat Vogl (2002: 5-6)‟a göre CEO‟ların bu inkar edişleri bir işe yaramayacaktır. Skandallar eninde sonunda iş etiğinin önemine dikkati çekecektir. Amerikan iş dünyasındaki liderlere karşı tepkiler göstermektedir ki, hem ABD‟de hem de modern uluslararası iş dünyasında dürüstlük kültürü uyulması gereken bir norm olmalıdır.

3.1.1.1.1. Enron Vakası

2001 yılına kadar Enron çok saygıdeğer bir şirketti. 1997‟de Business Week, Enron enerji şirketi CEO‟su Ken Lay‟ı, en iyi 25 yönetici arasında göstermiştir. 1997 yılında yapılan Dünya Ekonomi Forumu‟unda Ken Lay en çok onur veren konuk olarak kabul edilmiştir (Kulik, 2005: 349). Enron şirketi 2000 yılında ABD‟nin en büyük şirketlerinin sıralandığı Fortune dergisinde yedinci sırayı almıştı. Aynı zamanda şirket doğalgaz dağıtımı işiyle piyasaya girip, daha sonra enerji ticareti üzerinde çok yol almış bir şirketti. Enron şirketi kendisine bağlı birçok küçük şirketle beraber ABD piyasalarında çok önemli bir rol oynamaktaydı. Enron şirketinde yapılan muhasebe hileleri ve bilançoların gerçeğe aykırı yansıtılması şirketin batış nedenleri arasındadır (Akyüz, 2002: 8).

Enron‟un batışında baş rolü üstlenen sadece yöneticiler değil aynı zamanda önemli bir bağımsız denetim şirketi olan Arthur Andersen da vardı. Şirketin yapmış olduğu

72

yolsuzluklar 16 Ekim 2001 tarihinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Şirket bu tarihte daha önce ilan etmiş olduğu altı aylık vergi sonrası net karını 544 milyon USD ve özsermayesini de 1.2 milyar USD azaltarak düzeltme yaptığını beyan etmiştir. 8 Kasım 2001 tarihinde ise şirket 1997, 1998, 1999 ve 2000 yıllarına ait net karlarını düzeltip tekrar ilan etmiştir.

Şirket sadece mali tablolarla oynamamış, ücret şeklinde yöneticilere de para aktarımı yapmıştır. Bu şekilde şirketin CFO‟su Andrew Fastow bu şekilde en az 30 milyon USD, diğer bir yönetici Michael Kopper ise en az 10 milyon USD almıştır. Enron‟un bağımsız ortaklıklarla 40 milyar dolara yakın bir parayı sakladığı düşünülmektedir. Bununla beraber şirket büyük bankaları çeşitli özel amaçlı ortaklıklarına para yatırmaya ikna etmiş ve karşılığında teminat olarak aşırı değerli gösterdiği hisse senetlerini vermiştir. Şirketin özel amaçlı ortaklıkları, bağımsız denetim firmasıyla beraber şirketin gerçek durumunu saklamıştır. Denetim şirketi Andersen‟un 2001 Kasım ayında şirketi yeniden değerlemeye almasıyla 3. çeyreğe ilişkin 618 milyon dolarlık zararı gösteren raporlar ortaya çıkmıştır.

Özel amaçlı ortaklıklarla ilgili açıklamalarda piyasadaki güveni iyice sarsmış ve şirket iflasını açıklamıştır (Süer, 2003: 2-5).

2001 yılının ilk yarısında hisse senedi fiyatı 80$, ikinci yarısında da 30$ olan enron hisseleri, bu batışın ardından 0.20$‟a düşmüştür. Bu durumdan hem şirket çalışanları hem de yatırımcılar çok büyük zararlar görmüşlerdir. Amerika‟da firmaların büyük çoğunluğu kamu kuruluşlarından onay almış bağımsız denetim firmalarınca denetlenmektedir.

Enron‟un batış hikayesiyle, beraber çalıştığı denetim firması Arthur Anderson da beraber olmak üzere, bu tür denetim firmaları çok büyük itibar kaybı yaşamıştır (Akyüz, 2002: 8).

İtibar sermayesi, rekabet ortamında çok önemli bir unsurdur. Bu anlamda, hem yöneticilere aşırı ödemeler yapılıp, hem de sosyal sermayenin aynı zamanda korunmasının mümkün olup olmadığı düşündürücüdür. Birçok firma yöneticisi, eğer çalıştıkları firmalar halka açık firmalarsa, kendi varlıklarını da şirkete yatırım yaparak değerlendirmektedirler.

Bu anlamda yöneticiler açısında itibar çok önemli görülmektedir. Kendi varlıklarını da şirkete yatırmış olmanın vermiş olduğu sorumlulukla, yöneticiler daha başarı odaklı çalışmaktadır. Fakat buna ilaveten, şirketin varlıkları firma yöneticilerinin kontrolünde olduğu için, yöneticiler uygun buldukları ortamlarda hileli davranışlarla, kendi varlıklarını daha fazla arttırma eğiliminde olacaklardır (Bulut, 2009: 86).

73

Petrick ve diğerleri (1999‟dan aktaran: Kulik, 2005: 350), enron yöneticilerini, aşırı hırsları, dürüst olmayan davranışları, kibir ve bencillikleri, riyakarlıkları, saygın olmayan tavırları ve adaletsiz tutumları nedeniyle “çürük elmalar”a benzetmektedirler.

Buna göre, daha fazla kontrol gerektiren, çatlak vermiş bir sistem içinde, daha şeffaf muhasebe yöntemleri kullanmaya çalışmak, sadece bu tür yöneticileri başka yöntemler kullanmaya iter. Enron‟un nasıl hem bu kadar popüler hem de bu kadar dolandırıcı bir şirket olduğu ciddi bir araştırma konusudur.

Özellikle muhasebe hesapları ve güvenlik konusunda yapılan yolsuzlukların altından, üst düzey yöneticiler çıkmaktadır. Yöneticilerin kendilerinden beklenen performansı göstermedeki yetersizlikleri, aşırı hırslı olmaları ve bazı memurların görevlerini ahlaki bir şekilde yerine getirmemesi, bu durumu desteklemektedirler (Caroll, 2003‟ten aktaran: Clement, 2006: 24). Kurumlarda ahlaki olmayan davranışların düzeltilmesinin önündeki en önemli engellerden biri, Amerikan politik yapısıdır. Kurumsal davranışların düzeltilmesi konusunda, eğer memurların bir çıkarı olacaksa, onlar da ahlaki olmayan davranışlara destek vermektedirler (Clement, 2006: 324).