• Sonuç bulunamadı

1. DEVLETİN BÜYÜKLÜĞÜNE İLİŞKİN GÖRÜŞLER

1.3 Neo – Liberal Görüşler

Liberalizm23, siyasal hayatta ortaya çıkan kavramlar arasında yeni sayılmasına rağmen, öneme alınması ve yönetim tarzlarını etkilemesi açısından dikkat çeken bir akımdır. Ortaya çıkısına bakıldığında temeli Avrupa ülkelerine dayanan liberalizm, daha sonra bütün modern yönetim tarzlarına sahip ülkeleri etkisi altına almaya başlamıştır. Liberalizm, ‘’özgürlük’’, ‘’hürriyet’’, ‘’serbestlik’’ gibi anlamlara gelen İngilizce ‘’liberty’’ kelimesinden türemiştir.24

Bu anlamları içeren liberalizm, daha sonraları modern devletlerin yönetim tarzlarında en önemli yeri almıştır. Gelişimiyle beraber modern yönetim tarzlarından biri olan liberalizm, zaman zaman popülaritesini korurken, bazı gelişmelerle arka plana itilmiştir.

Liberalizmi savunan düşünürler, insanın birey olarak çok daha verimli ve akılcı olduğunu söylerken, buna karşılık toplumsal düzeyde ise kuşatıcı bir akıl olmadığı için başarısız olunmaya mahkûm olunduğunu savunmaktadırlar. Bu nedenle toptancı ideolojik düşünceler düzeni kendiliğinden totalitarizme götürecektir.

Ferdin kendi kendine yön verebileceği, serbestiyet temeli üzerine kurulu, fertleri özgürlüğe kavuşturmak, temel hak ve özgürlükleri korumak bireysel özgürlüğü, sosyal hak ve hürriyetleri güvence altına almayı hedefleyen bir sistem olarak tanımlanabilecek liberalizm, esas itibariyle klasik ve sosyal liberalizm olarak iki baslığa ayrılabilir. Bunun yanında bir diğer ayrımda siyasal liberalizm ve ekonomik liberalizm ayrımında yaşanmaktadır. Siyasal liberalizmin kurucusu olarak J. Locke, ekonomik liberalizmin kurucusu olarak da, Adam Smith kabul edilmektedir.

Klasik liberalizm, liberal düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Klasik liberalizm, Locke’un eserleriyle doğmuş ve 18. yy. ile 19. yy. da gelişimini devam ettirmiştir. Fakat liberal düşünce geleneğinin doğusunun 1215 Magna Carta veya daha eskilere dayanan Yunan Şehir Devletleri’ne kadar uzandığı söylenmektedir. Klasik

23

Liberalizm kelimesi ilk kullanıldığı yer açısından bazı soru işaretlerini içerse de, Adam Smith, ‘’Ulusların Zenginliği’’ adlı eserindeki ‘’Liberal İhracat ve İthalat Sistemi’’ ifadesiyle liberal kavramını ilk kullanan yazar olmuştur.

24

liberalizm geleneği, kurucuları olan Locke ve Hume’un dönemi olan 17. yy. dan günümüze kadar gelmektedir. Klasik liberalizm; negatif özgürlük, negatif adalet, bireycilik, liberal rasyonalizm, devletin sosyal hayattaki yerinin küçültülmesi, kendiliğinden gelişen sosyal düzen, serbest piyasa ekonomisi gibi konuları esas almaktadır. Sosyal liberalizm, Thomas Hill Green tarafından bir yandan klasik liberalizme tepki için, diğer yandan klasik liberalizmi geliştirerek ona sosyal içerik kazandırmak amacıyla geliştirilmiştir. Sosyal liberalizm; pozitif özgürlük, toplumculuk, sosyal adalet, devletin toplum ve birey hayatında daha fazla yer edinmesi, pozitivizmin belli ölçülerde benimsenmesini savunmuştur25.

Avrupa’da doğan iktisadi liberalizm, 1800’lerde ve 1900’lerin başlarında ABD dahil, bütün dünyada hakim iktisadi görüş haline geldi. Kapitalist ekonominin 1930’larda yaşadığı büyük buhran sonrası Keynes, liberalizmin sermayeciler için en iyi politika olduğu görüşüne meydan okuyan bir teori ortaya attı. Bu teoriye göre; kapitalizmin büyümesi için tam istihdam gerekliydi; bunu sağlamanın tek yolu ise hükümetlerin ve merkez bankalarının istihdamı artırıcı müdahalelerde bulunmasıydı. Böylece, devletin kamu yararını gözetmesi gerektiği anlayışı, geniş kabul görmeye başladı. Özellikle son 25 yılda yaşanan kapitalist kriz sonrasında kar hadlerindeki düşüş, büyük sermaye çevrelerinde iktisadi liberalizmin yeniden canlanmasını sağlamıştır. Ortaya çıkan yeni liberalizm anlayışı, neo - liberalizm adını almıştır.

1960’lı yıllar ve özellikle 1970’li yılların başlarından itibaren klasik liberalizmin temel ilkelerini savunan başlıca üç çağdaş liberal düşünce okulu akademik ve politik çevrelerde seslerini duyurmaya başlamıştır. Friedrich Hayek’in kurucusu olduğu Neo - Avusturya Okulu; Milton Friedman’ın liderliğini yaptığı Chicago İktisat Okulu; James M. Buchanan’ın liderliğini yaptığı Virginia Politik İktisat Okulu liberalizmin yeniden gün ışığına çıkmasında önemli rol oynadılar. Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan üç düşünürün muhtelif eserleri ile “Neo - liberalizm” doğmuştur. Klasik liberalizmin temel ilkelerinde birleşmekle birlikte bu iktisatçıların mensubu oldukları iktisat okullarının liberalizm anlayışlarında bazı farklılıklar söz konusudur. Bu

25

sayılan liberal düşünce okulları dışında, Almanya’da Freiburg Okulu’na mensup ORDO liberalleri de Neo - liberalizmin doğusunda önemli rol oynadılar. Öte yandan, ABD’de ortaya çıkan “Libertarianizm” akımı da liberalizmin aşırı bir ekseni olarak özellikle 1970’li yıllarda kendine yer edinmeye başlamıştır26

.

1920’li yıllardan itibaren gelişmeye başlayan “Refah İktisadı Teorisi” kapsamında geliştirilen “Piyasa Başarısızlığı Teorisi”, devletin ekonomik fonksiyonlarını incelerken devletin etkin olarak ekonomiye müdahale gerekçelerini oluşturmuştur. Altmışlı yılların sonlarından itibaren Klasik ve Neo - Klasik İktisadın yeniden yorumlanmasının yanı sıra yetmişli yılların ortalarında yaşanan petrol krizleri ve stagflasyon olgusu Neo - Liberal İktisadi düşünce kapsamında devletin ekonomik görevlerinin yeniden sorgulanmasını gündeme getirmiştir. 1980’li yıllarda arz yönlü iktisat ya da Neo - Liberal İktisat görüşü temelde devletin ekonomiye, dolayısı ile piyasalara müdahalesine karşıdır. Bu görüş, Keynezyen İktisadın önerilerini tamamıyla reddederek; vergi, harcama, bütçe ve borçlanma politikalarını içeren maliye politikası ile para politikası ve hatta dış ticaret politikası araçlarının piyasadaki tasarruf, yatırım, üretim ve tüketim kararlarını olumsuz etkileyeceğini öne sürmektedir.

1980’li yıllarda daha da güçlenen Neo - Liberal İktisat Teorileri uygulamaya da yön vermiş ve 1990’lı yıllarda gelişen küresel ekonomik ilişkilerde devletin küçültülmesi yaklaşımlarının şiddetle savunulmasına yol açmıştır. 1989 - 1990 yıllarından itibaren planlı komuta ekonomilerinin uygulandığı sosyalist ülkelerin bu sistemden vazgeçerek kapitalist sisteme geçmeleri ile Neo - Klasik İktisat’ın temelini oluşturan liberalizm adeta altın yıllarını yaşadığı 19. yy. a geri dönmüştür.

26

Okan Aktan, Atatürk’ün Ekonomi Politikası, Ulusal Bağımsızlık İle Ekonomik Bağımsızlık, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cumhuriyet’in 75. Yılı Özel Sayısı, Ankara, 1998, s. 29-30.

Günümüzde devletin, ekonomiye müdahalesini gerektiren önemli gerekçeler bulunmaktadır. Ancak, bu gerekçeler refah iktisadının temel gerekçelerinden biraz farklıdır. Çünkü refah iktisadı teoreminde piyasa başarısızlıkları gerekçesi vardır. Diğer deyişle, piyasa ekonomisi işlemektedir, ancak, işleyişte bazı problemler ortaya çıkmaktadır ve bunun da çözümü devletin müdahalesinden geçmektedir. Buna karşın, gelişmekte olan ülkelerde ve özellikle geçiş ekonomilerinde devlet, piyasa ekonomisi henüz oluşmadığı ve/veya yeterince gelişmediği için ekonomiye müdahale etmektedir27

. Neo - Liberalizm, yeni bir olgu değil, liberal düşüncenin temel tezlerinin farklı bir konjonktürde ve farklı olanaklarla yeniden vücut bulmasıdır. Liberalizm, kapitalist sistemin ideolojisidir. Fikri dünyası, önermeleri temelde sermaye birikiminin sürekliliği ve artışı üzerine kuruludur.

Neo liberalizm, Friedrich Hayek ve Milton Friedman gibi serbest piyasa iktisatçılarının ve Robert Nozick gibi filozofların yazılarında geliştirilen klasik siyasi iktisadın güncelleştirilmiş bir türüdür. Liberalizmin önündeki ‘’Neo’’ eki liberalizmin yeni bir türünün ortaya çıktığını göstermektedir.

Neo - liberalizmin temel kabulleri şunlardır; i. Piyasanın kayıtsız şartsız egemenliği, ii. Özelleştirme,

iii. Deregülasyon: Çevre korunması ve iş güvenliği dahil tüm alanlarda, karları azaltabilecek tüm devlet düzenlemelerinin getirilmesi ve nihayetinde tamamıyla ortadan kaldırılması,

iv. Eğitim ve sağlık alanlarında sosyal hizmetler için yapılan kamu harcamalarının kesilmesi,

v. Kamu yararı kavramının yerini bireysel sorumluluğun alması.

27

Asuman Altay, “Geçiş Ekonomilerinde Devletin Ekonomik Rolleri, Görevleri Ve Kobi’lerin Durumu”, 2003,