• Sonuç bulunamadı

4. Đslâm Hukuk Usûlünde Emir ve Nehiy

2.3. Nehyin Zıddına Delâleti

Nehiy sîğasının, zıtları hakkında emre delâlet edebilme potansiyeline sahip olup olmadığıyla alakalı teorik tartışmalar usûl eserlerinde, emrin zıddına delâleti tartışmalarında olduğu gibi ayrıntılı olarak ele alınmamıştır. Bu durumun oluşmasında emirle alakalı teorik tartışmalar yaşanırken, nehye de yer verilmiş olmasının etkisi büyüktür. Emrin zıddına delâletiyle alakalı söylenenler, nehyin zıddına delâletiyle ilgili olarak da söylenebilir. Bu konuda da emre paralel olarak, nehyin zıddında emre delâlet etmediğini savunan âlimler ve delâlet ettiğini savunan âlimler şeklinde bir ayrıma gidilebilir.

2.3.1. Nehyin Zıddında Emre Delâlet Etmediği Görüşü

Đmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî317, Gazâlî318, Kiyâ el-Herrâsi319ve Malikilerden Đbn Hâcib320 emir sîğasının, memurun bihin zıddında nehye delalet etmediği gibi nehiy sîğasının da menhiyyun anhın zıddında emre, ne sîğasıyla ne de iktizâen delâlet etmediği görüşündedirler.

315 Bu tür emirlerde, mükellefin emrolunduğu şeyin, alternatiflerin tamamının mı olduğu yoksa

aralarından muayyen olmayan bir tanesinin mi olduğu tartışmaları mevcuttur. Ehl-i Sünnet tarafından tercih edilen görüşe göre bu tür emirlerde memurun bih, alternatiflerden muayyen olmayan bir tanesidir. Mutezileye göre ise, bu tür emirlerde, emir sîğası bedel cihetiyle, emrin konusu olan alternatiflerin tamamına birden taalluk etmektedir. Bkz. Basrî, Mu’temed, I, 77.

316 Bakıllânî, Takrîb, II, 199. 317 Cüveynî, Bürhân, I, 252. 318

Gazâlî, Mustasfâ, I, 280; Menhûl, 114.

319 Đbn Neccâr, Şerh, III, 53. 320 Đbn Hâcib, Muhtasar, 670.

2.3.2. Nehyin Zıddında Emre Delâlet Ettiği Görüşü

Usûl âlimlerinin büyük bir çoğunluğu, nehiy sîğasının zıddında emre delâlet ettiği görüşünü benimsemiştir. Ancak aralarında delâletin türü konusundan ihtilaflar vardır. Bu görüşü kabul eden âlimlerin bir kısmına göre buradaki delâlet lafzî, cumhuruna göre ise manevîdir.321 Lafzî delâleti benimseyen âlimlerin dayanak noktasını yine kelâm-ı nefsî anlayışı oluşturmaktadır.

Usûl âlimlerinin nehyin, zıddında emre delâlet ettiğini kabul etmelerinde mutlak ademin teklife konu olup olamayacağı üzerinde yaşanan tartışmaların etkisi vardır. Bu konuya, nehyin zıddında gerektirdiği hüküm başlığı altında yer verilecektir.

2.3.3. Menhiyyun Anhın Zıtlarının Sayısının Etkisi

Emir sîğasının, ister bir tane zıddı bulunsun ister birden çok zıddı bulunsun mutlak olarak zıddında nehye delâlet ettiğini savunan âlimler, nehiy sîğasının,zıddında emre mutlak olarak delâlet etmediği görüşünü benimsemişlerdir. Çünkü emredilen şeyin birden çok zıddının bulunması halinde, mükellefin aynı anda birden çok fiili terk etmesi veya bir başka deyişle aynı anda birden çok fiili yapmaktan kaçınması mümkündür. Dolayısıyla emir, mutlak olarak zıddında nehye delâlet edebilme potansiyeline sahiptir. Nehyin zıddına gelince, mükellefin aynı anda birden çok fiili ifâ etmesi mümkün olmadığı için, “nehiy, zıddında mutlak olarak emre delâlet eder” denemez.322

Nehyin bir tane zıddının bulunması durumunda, bu zıt hakkında nehyin, emre delâlet ettiğinde ittifak vardır. Çünkü nehiy sîğası tahrîm için vazolunmuştur. Nehyedilen şeyin bir tane zıddının bulunması durumunda, nehyedilen şeyin terk edilmesi zorunlu olarak zıddının yapılmasına bağlıdır ve nehiy sîğası bu durumda zıddı hakkında emre delâlet eder. Örneğin küfrün nehyedilmiş olması, tersinden imanın emredilmiş olduğunu gösterir. Bayram günü oruç tutmanın yasaklanmış olması, oruç tutmamanın/iftar emredilmiş olduğunu gösterir.323

Nehyedilen şeyin birden çok zıddının bulunması durumunda, nehiy sîğasının zıddında emre delâletiyle alakalı usûl âlimlerinin görüşleri şöyledir.

1. Bazı âlimler, menhiyyun anhın ister bir tane, isterse birden çok zıddı bulunsun, nehiy sîğasının menhiyyun anhın zıddında emre delâlet etmediği görüşünü

321 Sem’ânî, Kavâti’, I, 129. 322

Habbâzî, Muğnî, s. 70.

323 Sem’ânî, Kavâti’ I, 131; Pezdevî, Kenzü’l-Vusûl, s. 144; Siğnâkî, Kâfî, III, 1195; Abdulazîz Buhârî,

savunmuşlardır. Đmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî324, Gazâlî325, Kiyâ el-Herrâsi326 ve Malikilerden Đbn Hâcib327 bu görüşü benimsemişlerdir.

2. Bazıları, emre kıyasla, nehiy sîğasının da, nehyedilen şeyin bütün zıtlarının emredildiğini gösterdiği kanaatindedirler.328 Ancak bu görüş usûl eserlerinde sahibi tam olarak belirtilmeyen görüşlerden biridir. Đbn Hümâm bunun zorlama bir yorum olduğunu düşünmektedir.329

Bu görüşe dinde mübah ve mendup için bir alan bırakmadığı gerekçesiyle, karşı çıkılmıştır. Çünkü bir şeyin nehyedilmiş olmasının, o şeyin bütün zıtlarının emredilmiş olması anlamına gelmesi durumunda dinde sadece vacipler ve haramlar kalır.330

3. Usûl âlimlerinin çoğunluğu, nehiy sîğasının nehyedilen şeyin zıtlarından muayyen olmayan bir tanesinin emredildiğine delâlet ettiği yönündeki görüşü savunmuştur. Nehiy sîğası, yasaklanan şeyin birden fazla zıddının bulunması durumunda, yemin kefaretinde olduğu gibi icmali olarak, zıtlardan muayyen olmayan bir tanesinin emredildiğini gösterir. Çünkü nehiy sîğasıyla yasaklanan şeyden kaçınmak, ancak zıtlardan herhangi biriyle meşgul olmakla mümkün olur. Bu görüş Hanefi, Şafii ve Hanbelilerin cumhuruna nispet edilmiştir.331 Bu görüşün kelâmi temellerini, mutlak ademin teklif konusu olup olamayacağı tartışmaları oluşturmaktadır.

Karâfî, bu konuda şunları söylemektedir. Emir sîğası, memurun bihin ister bir tane zıddı olsun ister birden çok zıddı olsun, memurun bihin zıtlarında nehye delâlet eder. Birisine “evde otur” denildiği zaman, bu kişinin çarşıda, mescitte veya yolda yani ev dışında her nerede olursa olsun, oturması yasaklanmıştır. Nehiy sîğası ise menhiyyun anhın zıtlarından muayyen olmayan birisinin emredilmiş olduğuna delâlet eder. Az önceki misalden hareketle birisine evde oturma denildiği zaman, bu kişinin ev dışında her hangi bir yerde oturması emredilmiş olur.332

Bu görüşe şöyle bir itiraz yapılmıştır.

324 Cüveynî, Bürhân, I, 252.

325 Gazâlî, Mustasfâ, I, 280; Menhûl, 114. 326 Đbn Neccâr, Şerh, III, 53.

327 Đbn Hâcib, Muhtasar, 670.

328 Semerkandî, Mîzân, I, 208; Abdulazîz Buhâri, Keşfu’l-Esrâr, II, 477; Emîr Pâdişâh, Teysîr, I, 363. 329 Bkz. Emîr Pâdişâh, Teysîr, I, 363.

330 Serahsî, Usûl, s. 77. 331

Cüveynî, Bürhân, I, 250; Semerkandî, Mîzân, I, 208; Abdulazîz Buhârî, Keşfu’l-Esrâr, II, 477; Emîr Pâdişâh, Teysîr, I, 363; Karâfî, Tenkîh, s. 110.

Öncelikle bir şeyin doğrudan emir sîğasıyla talep edilmesiyle, o şeyin yasaklanmış bir şeyin zıddı olması sebebiyle, delâlet yoluyla emredilmesi arasında fark vardır. Bozulmuş olan yeminin kefaretinde olduğu gibi icmali olarak, muayyen olmayan bir şeye vücûbiyyetin taalluku, ancak doğrudan emir sîğasıyla olduğu zaman sahihtir. Çünkü doğrudan emir sîğasıyla amaçlanan şey, emredilen şeyi yerine getirmenin vacip olmasıdır. Emredilen şeylerin birden fazla olması ve mükellefin bunlardan herhangi birini yapma hususunda muhayyer bırakılmış olması durumunda, mükellef emredilmiş şeylerden hangisini yerine getirirse getirsin emre imtisal etmiş olur. Doğrudan nehiy sîğasıyla amaçlanan şey ise, nehyedilen şeyi yapmanın haram olması ve yasaklanan şeyden kaçınmanın zorunlu olmasıdır. Yasaklanan şeyden kaçınmak için, yasaklanan şeyin zıtlarından herhangi biriyle meşgul olmak gerekir ve bu konuda zıtlar birbirine eşittir. Zıtlardan herhangi birinin tercih edilmesini gerektirecek bir müreccih yoktur. Bu gerekçeyle, nehiy sîğası, icmali olarak zıtlardan muayyen olmayan bir tanesinin emredildiğine de delâlet etmez. Çünkü asıl amaç nehyedilen şeyin zıtlarından birini yerine getirmek değil, nehyedilen şeyden kaçınmaktır.333

4. Hanefîlerden Cassâs ise menhiyyun anhın bir tek zıddı varsa, nehyin menhiyyun anhın zıddı hakkında emri gerektirdiğini, birden fazla zıddının olması durumunda ise herhangi bir hükmü gerektirmeyeceği görüşündedir.334 Cassâs bu görüşünü şöyle delillendirmiştir. Sözgelimi, bir kimseye “hareket etme!” demek, hareketin zıddı olan sükûnetin emredilmesi anlamına gelir. Çünkü nehyedilen şeyin bir tek zıddı vardır ve bu zıt konusunda nehiy sîğası, zorunlu olarak emri gerektirmektedir. Örneğin, bir kimseye “durma!” şeklinde bir nehiy yöneltildiği zaman, nehyedilen şeyin “sağa, sola, öne, arkaya, yukarıya ve aşağıya hareket etmek” şeklinde birden çok zıddı mevcuttur. Nehyin menhiyyun anhın bütün zıtları hakkında emri gerektirdiği kabul edilecek olursa, bu kişinin bütün bu fiilleri bir anda yerine getirmesi gerekecektir ki bu mümkün değildir.335 Menhiyyun anhın zıddının, başka bir yasak fiil olması da mümkündür. Örneğin zinanın, zıtlarından biri olan livata nehyedilmiş bir fiildir. Livatanın haram olduğu malumdur. Bu şekilde bir delâletin olduğunu söylemek ise muhaldir. O halde bu nehiy sîğasının, nehyedilen şeyin zıtları hakkında herhangi bir hüküm ifade etmemesi gerekmektedir.336

333 Siğnâkî, Kâfî, III, 1196; 334

Serahsî, Usûl, s. 76.

335 Pezdevî, Kenzü’l-Vusûl, s. 144; Siğnâkî, Kâfî, III, 1196; Abdulazîz Buhârî, Keşfu’l-Esrâr, II, 481. 336 Semerkandî, Mîzân, I, 222.

Cassas’ın emir ve nehiy arasında yaptığı bu ayrıma şöyle itiraz edilmiştir. Nehiy hakkında dile getirilenler, emir hakkında da söylenebilir. Emredilmiş bir şeyin zıddı, emredilmiş başka bir fiil olabilir. Örneğin, vaktin sonuna gelinip de henüz kılınmamış olan bir öğlen namazının, nafile namaz kılmak, Kur’an okumak ve farz olan zekâtı eda etmek şeklinde emredilmiş fiil kapsamında olan birden fazla zıddı olabilir. Bu durumda nasıl olur da öğlen namazının kılınmasının emredilmesinin, sözü geçen fiillerin nehyedildiğine delâlet ettiği söylenebilir. O halde hem emir hem de nehiy hakkında aynı istidlal yönteminin kullanılması gerekir.337 Bu da nasıl ki emredilen şeyin bütün zıtları, nehiy kapsamındaysa, nehyedilen şeyin bütün zıtlarının emir kapsamında olması sonucuna götürür.