• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ZAMAN VE ZAMAN KAVRAM ALANINA AİT KELİMELER İLE

2.15. Nefes

Nefes kelimesinin zaman kavram alanına ait anlamları sözlüklerde soluk; bir soluk alacak kadar geçen zaman, vakit, an, dem, lahza şeklinde geçmektedir (Devellioğlu, 1999: 817; Şemseddin Sȃmȋ, 2004: 1466; Steingass, ____: 1137).

Tasavvuf düşüncesinde ise nefes, kalpteki ateşin gaybdan gelen ilȃhȋ esintilerle sönmesi ile yaşanan hafifleme ve bunun neticesinde duyulan ferahlık olarak tanımlanır (Kȃşȃnȋ, 2004: 557). Bunun dışında nefes kelimesi, er-Rahmȃn’ın nefesi ile ilişkili olarak varlık ve nesnelerin ilk taʽayyününde söz konusu edilmektedir. Bu konuda Uludağ, İbn Arabȋ’nin düşüncelerini şöyle aktarmaktadır:

“İnsanın nefesi kelimenin, sesin ve sözün vücuda gelmesine, bu da birçok dilin ortaya çıkmasına sebep olur. Bütün kelimeler ses zemininde ve sesten oluştuğu gibi maddî ve mânevî bütün varlıklar da Allah’ın kelimeleridir. İbn Arabî, derya mürekkep olsa bile

mürekkebin tükenip rabbin kelimelerinin tükenmeyeceğini bildiren âyetteki22 kelimeler

ifadesini, “varlıklar ve nesneler” olarak yorumlamıştır. Her varlık ve nesne “ol” (kün)

emriyle yaratıldığından23 bu emrin sonucu olarak var olan bütün nesneler aslında

kelimedir” (Uludağ, 2006: 527).

Kȃşȃnȋ, bu mertebenin mȃnȃlar mertebesi olduğundan ve burada tek olan Varlığın çoğalmasından bahsederek, sȗretlerinin farklılaşmasını anlatır. Ona göre “gayb bȃtınlığından şekillenme, ayrışma, tafsilleşme ve bunun ardındaki mertebede zuhȗr etmekle isimler sıkıntıdan rahatlık bulmuşlardır” (Kȃşȃnȋ, 2004: 557). Yaratma teorisinde mutlak Varlık’tan nüzûlün başladığı ilk taʽayyüne bu sebepten dolayı Rahmȃnȋ nefes de denmektedir.

Beyitlerde nefes kelimesinin Rahmȃnȋ nefes ile ilişkisine dair örneklerin az sayıda olmasına karşın, kelimenin sözlük mȃnȃları olan an, vakit, zaman kullanımlarının ön planda olduğu görülmektedir. Nefes alıp verecek kadar geçen en kısa süreyi anlatan kullanımların dışında, “her nefes” ifadesinde olduğu gibi süreklilik ve devamlılık bildiren kullanımlar da mevcuttur.

Dirsin ki seng-i râh olaydum n'olaydı ben Bir yirde bâri eyler-idüm bir nefes karâr Ser-geştelik nasîb olıcak seng-i râh iken Seng-i felâhen eyler anı dest-i rûzgâr

(AHD, Kt.24, s.194)

“Ben (senin) yoluna taş olaydım, ne olurdu. Bari bir yerde bir nefes karar eylerdim.” dersin. Yoldaki (bir) taş (parçası) iken perişanlık nasip olunca da (bu sefer) zamanın eli onu sapan taşı eyler.

22 Bkz. Kehf Sûresi, 109. Âyet (Karaman vd., 1993: 303).

Beyte göre, hayat karşısında perişan olmuş şaşkın kişi, artık avarelik etmekten vaz geçip yolda sabit duran taş misali bir hȃl üzere kalarak hayatında nizam kurmak istemektedir. Bir nefes, bir an anlamında kullanılarak, bu hȃli yaşama isteği mübalağalı bir ifade ile belirtilmektedir. Şair, dünyada perişan olma hȃlinin insanın kaderi olduğunu söyler. Zira beytin devamındaki “dest-i rüzgȃr” ifadesi ile işaret edilen kaderin karşısında insanın edilgen oluşudur.

Gam mürdesine bir nefes içre virür hayât Ey rind-i bâde-nûş tehî görme sâgarı

(AHD, G.882/4, s.576)

Ey şarap içen rind! (Elindeki) kadehi (sakın) boş görme. (Çünkü o) gam ölüsüne bir nefes içinde hayat verir.

Şarap kederli ve dert çeken insanın efkȃrını dağıtır. Bu nedenle şair, şarabı küçümsememek gerektiğini söylemektedir. Zira ona göre şarap, bir nefes alıp verecek kadar geçen bir zamanda bütün gamını dağıtarak içene ȃdeta hayat verir. Bu beyitte Şaraba verilen kıymet ile hayattan zevk almanın ve eğlencenin öneminin açıkça görülmektedir.

Ayrıca Hz. İsa’nın ölüleri dirilten nefesine de telmihte bulunan şairin asıl vurgulamak istediği, kelimenin en kısa zaman, an mânâsıdır.

Hevȃ-yı rȗh-bahşȃ itmeyeydi cilve-i rahmet

Olurdı halk-ı ‘ȃlem yek nefesde cümle nȃ-peydȃ (NAD, K.1/71, s.7)

Rahmetin cilvesi, can nefesini bahşetmeseydi, dünyadaki bütün insanlar bir nefeste belirsiz (hâle gelir yok) olurdu.

Bütün varlık ve nesneler Nefes-i Rahmȃnȋ ile ortaya çıkarak vücȗd kazanır. Burada Allah’ın “kün” emriyle mevcȗdȃtı yaratmasına telmih yapıldığı söylenebilir. Nefesin hançereden geçerek sesleri ve kelimeleri meydana getirmesi gibi ȃlem de Rahmȃnȋ nefes ile zuhȗr eder. Beyitte yaratılış teorisindeki mȃnȃlar mertebesi olan ilk taʽayyüne

atıf yapılmakta ve mutlak zamanın yaşandığı bir mertebeden bahsedilmektedir. Ayrıca beyitte geçen “bir nefeste” ifadesiyle şairin yaratılışın bir anda meydana geldiğini belirttiğini, nefesin hem Rahmȃnȋ nefes hem de an mȃnȃlarında tevriyeli bir şekilde kullandığını söylemek mümkündür.

Mihnet-ȃbȃd-ı dile gelse sürȗr itmez karȃr Bir nefes gȗyȃ meserret dayf-ı rȃhildür bana

(NAD, G.10/2, s.460)

Gam yeri olan gönle sevinç gelse de durmaz. Sanki bir nefes sevinç bana, göç eden misafir gibidir.

Şair sevinç, mutluluk gibi duyguların alışık olmadığı hȃller olduğunu söylerken, misafir teşbihini kullanmaktadır. Beyitte nefes an mȃnȃsında kullanılmıştır.

Halk-ı ȃlem bir nefes şȃd olmağa canlar verir Cȃnımın cȃnȃnı güyȃ dildeki gamdır bana

(NEFD, G.1/5, s.281)

(Bu) dünyada insanlar bir nefes sevinçli olabilmek için canlarını verir. Fakat benim canımın cananı gönlümdeki gamdır.

Bu beyitte ise şair, bir ânlığına bile olsa mutlu olmak için, canlarını verecek olan insanlardan bahsederken kendisi için, onların aksine çektiği derdin ve yaşadığı gamın mutlu olmaktan daha kıymetli olduğunu anlatır. Beyitte derdini derman bilen bir bilinç söz konusu olup nefes kelimesi yine ân mânâsında kulanılmıştır.

Elbette düşer fȃ’ide ümmidine senden

Bir şahsı eger nȋm-nefes hem-dem idersen

(NAD, G.475/6, s.819)

Eğer bir kişiyi yarım nefes(lik de olsa) dost edinirsen, elbette ümidine senden fayda düşer.

Beyte göre bir dosta, soluk alıp verecek kadar geçen zamandan bile daha az sahip olmanın insan için önemli ve faydalı olacağı anlatılmaktadır. Şair mübalağa ederek nefes kelimesinin en kısa mühlet, an anlamlarını kullanmıştır.

Benzer bir kullanım aşağıdaki beyitte de görülmektedir: Bir nȋm-nefes tȃb-ı gamun cȃn-ı sabûra

Etdürdi şigȋbȃyȋ-i Eyyȗbı ferȃmuş

(NAKD, G.172/4, s.325)

Bir yarım nefes gamının kuvveti (şiddeti), sabırlı cana Hz. Eyüp’ün sabrını (dahi) unutturdu.

Şair, çektiği gamın şiddetini anlatmak için ona yarım nefes kadar bile dayanabilmenin ne kadar güç olduğunu belirtir. Burada da “nȋm-nefes”in kullanımı en küçük zaman birimi olan andan da kısa şeklindedir.

İçse kanın kȃse kȃse her nefes bin ȃşıkun

Gamze-i hȗnhvȃrı ancak nȋm-mest-i nȃz olur

(NAKD, G.37/3, s.237)

(Eğer sevgili) her nefes(te) bin ȃşığın kanını içse, (onun) kan içici yan bakışı ancak nazın yarı sarhoşu olur.

Sevgili, kan akıtan kılıç yahut hançer etkisi yaratan yan bakışı ile bin ȃşığın kanını akıtmaktadır. Beyitte sevgilinin akıttığı kanlar iki yönden şaraba benzetilir: Kanın kırmızı olması ve sevgilinin, yan bakışı ile ȃşıkların canını nazlanarak almasının onu sarhoş etme derecesinde keyiflendirmesi. Bu hȃllerin hem ȃşık hem de sevgili için daima söz konusu olduğunu, şair her nefes ifadesiyle anlatmaktadır. Beyitte her nefes her zaman, her an anlamında kullanılmıştır.

Benzer Belgeler