• Sonuç bulunamadı

3.3 Bilim Felsefesi

3.3.3 Bilim Kuramlarının Temellendirilmesi

3.3.3.1 Naturalizm ile Açıklama Denemeleri

Dogmatik rasyonalizmin girişimleri, bir bilim kuramı kurmak için, hem filozofları hem de bilim insanlarını yeni bir yol aramaya sevk etmiştir. Bu yol da, bilim kuramını yine bilimle kurma yolu olacaktır. Daha önce üzerinde durmuş olduğumuz üç çağdaş felsefi kurama rağmen bunların ortaya çıkması bilimsel niteliği sebebiyle bilim insanlarınca daha güvenilir bulunmasından kaynaklanmaktadır. Buradaki kast edilen bilimsel nitelik, gözlem ve deneye dayanan doğa bilimleri olmasıdır. Bu sebeple de, bilim felsefesinde bu tarz girişimler genellikle natüralizm olarak anılmaktadır.227

226 Ülken, BF: 66 227 Ülken, BF: 67

3.3.3.1.1. Psikolojik Bilim Kuramı

David Hume, bilim kuramını ilk kez bu tarzda kurma girişiminde bulunan isimdir. Determinizmi ve doğal yasa düşüncesini açıklamak psikolojik çağrışım yoluna başvurmaktadır. Ona göre, olaylar arasında zorunluluk görme sebebimiz, birbirine nedensellik bağıyla bağlı saydığımız olayların sıkça birbiri ardından gelmeleridir. Art ardalık, bilincin izlenimler arasında kurmakta olduğu çağrışım şekillerinden biridir. Bu sebeple de, “Ne zaman A olayı gerçekleşirse ardından B olayı da gerçekleşmektedir.” yargısı, psikolojik bir çağrışımdan, art ardalık çağrışımından başka bir şey değildir. Şimdiye dek hep art arda gerçekleşmiş olmaları, bu iki farklı olayın her zaman art arda gerçekleşecek olacağını zorunlu kılmaz. Hume’a göre, zorunluluk sandığımız bu çağrışımı alışkanlıkla kazanıyoruz ve bunun daima böyle olacağına inanıyoruz. Ancak, bu psikolojik süreç dışında hiçbir ölçüt, olaylarda böyle bir zorunluluk olduğunu kanıtlamaz. Hume’un psikolojik bilim kuramına göre doğa yasaları ruhumuzun alışkanlıklarından meydana gelmektedir. Bu düşünce de kaçınılmaz olarak şüpheciliğe kadar gitmektedir. Bilim insanının güveneceği yol, kuram, yalnızca psikolojik ise, bilimler arasında bir bilim olduğu için, kendisi de olayların nedenselliğe ve determinizme bağlı olduğunu ispat eden bir kurama ihtiyaç duymaktadır. Bu görüş, kuramı temelsiz bırakmaktadır ancak yine de bu kuramın pek çok taraftarı olmuştur. Lipps, Windelband, Wundt bu düşüncenin savunucularındandır. Pierre Duhem’in “elverişçilik” kuramı da psikolojik açıklamaların önemli bir örneğidir. Bunun yanı sıra, Eugenio Rignano akılyürütme temel şekillerinin biyolojik ve psikolojik köklerini araştırmış, Pradines felsefi psikoloji olarak adlandırdığı araştırmalar yapmış ve sanatın ve bilimin psikolojik temellerini bulduğunu savunmuştur.228

Ülken’e göre, böyle bir bilim kuramını kabul etmek bir kısır döngü içine girmek demektir. Çünkü bu görüşe göre, temellendirmek istediğimiz yasa düşüncesini yine temellendirilmeye muhtaç olduğumuz özel bir doğa bilimine dayandırıyoruz. Bunun yanı sıra, bu bilim kuramı, sadece nedensellik ve yasa düşüncesini değil, doğa olayları ile ilişkisi olmayan a priorileri veya sembolik ilişkileri de açıklamalıdır. Onların olaylarla ilişkisi olmayan tutarlılığının, psikolojik ilişkilerle açıklanması olanaklı değildir. Kant, böyle bir girişimin olanaksızlığını şu sözlerle ifade etmektedir: “Mantıkta psikolojiye başvurmak, ahlakı yaşamdan çıkarmak kadar saçmadır.”

Böyle bir ilim teorisi savunulabilir mi? Önce bu görüşün yalnız tabiat ilimlerine ait bir teori olduğunu kabul etsek bile, bir kısır döngü içinde bulunduğumuzu söylemeliyiz. Vakaa, temellendirmek is- tediğimiz kanun fikrini yine temellendirmeye muhtaç olan bir şeye, yani özel bir tabiat ilmine dayandırıyoruz. Ayrıca, bu ilim teorisi yalnız sebeplik ve kanun fikrini değil, tabiat olayları ile ilişiği

olmayan a priori’leri veya sembolik münasebetleri de açıklamalıdır. Onların olaylarla ilişiği olmayan tutarlığı ise psikolojik münasebetlerle açıklanamaz. Böyle bir teşebbüsün imkânsızlığını 18. Yüzyılda Kant şöyle ifade ediyordu: «Mantıkta psikolojiye başvurmak, ahlâkı hayattan çıkarmak kadar saçmadır.» Bu yapılsa bile akıl yürütmenin bütün şekilleri psikolojik süreçlere irca edilince, yukarda söylediğimiz kısır döngü meydana çıkacaktır.229

Husserl, kendi yöntemine giriş niteliğindeki ilk kitabına psikolojizme sert eleştirilerle başlamaktadır. Ona göre, pozitivizm ve pragmatizm de dahil, hiçbir bilim kuramı hiçbir psikolojik görüş tarafından temellendirilemez. Her doğa bilimi saftır, incelediği doğayı olduğu gibi ele alır. Bilim kuramının temeli yapılmak istenen psikoloji ise doğa bilimlerinin en yenisi ve başarı gücü en düşük olanıdır. Husserl bu noktada eleştiri oklarını, tarihî açıklama yapmak isteyen, felsefeyi bir dünya görüşü sayan, historisizm görüşüne de çevirmektedir. “Şüpheciliğin çocuğu” olarak nitelendirdiği bu görüşe sert eleştirilerde bulunmaktadır. Öte yandan, Russell da natüralizme eleştirilerde bulunmakta ve onun yerine evrimcilik düşüncesinin modern bilimdeki başarı ve otoritesinden söz etmektedir. Ona göre, biyolojik verilere dayanan bu görüş, felsefenin ihtiyacı olan evrensel ve objektif temeli sağlayamamaktadır, bunu formel mantığa dayandırmak gerekmektedir. Kant’ın, Husserl’in ve Russell’ın sonuçlamaları her ne kadar farklı yollardan yapılmış olsa da aynı noktada birleşmektedir. O nokta da şudur: Felsefe bir bilim kuramı olması bakımından bütün bilimlere temel olabilecek sağlam, evrensel, nesnel kavramlara dayanmalıdır.230

3.3.3.1.2. Sosyolojik Bilim Kuramı

Sosyoloji, natüralist bilim kuramlarının ikinci tipidir. Bilim kuramının aradığı nesnelliği ve evrenselliği sağlamada psikolojiden daha güvenilir olacağı düşünülmektedir. Toplumun düşünceleri, bireylerin düşüncelerinden daha sağlam ve sarsılmaz yapıdadır. Ortak deneyiminin ürünüdür ve uzun yıllar boyunca geçerliliğini ve devamlılığını korumaktadır. Her ne kadar mutlak bir evrensellik kriteri taşımasa da, bireyi aşan genel kavramları sunabilmektedir. Durkheim, sosyolojik bilim kuramını ortaya atan isimdir. O, “Dini Hayatın İlkel Biçimleri” isimli eserinde şunları dile getirir:

Doğru ve yanlış zıtlığının kökü dinde, kutsal ve dünyevi ayrılığında bulunmaktadır. Hakikatin başlıca kriteri ruhlar arasında anlaşma ve bildirebilmedir. Öyleyse hakikat, toplumun fonksiyonudur. Zaman, mekân, sebep, sınıflama gibi temel kavramlar toplum hayatında, onun başlangıç dini tasavvurlarında hazır bulunmaktadır.231

229 Ülken, BF: 69 230 Ülken, BF: 69 231 Ülken, BF: 70

Çelişmezlik ilkesinin temelleri toplumda bulunmaktadır. Rene Hubert, çelişmezlik ilkesinin köklerinin toplumda olması düşüncesiyle, yeni bir bilim kuramı kurma çabasına girişmiştir. Lucien Levy-Bruhl, pek çok eserinde bilimin temel kavramlarının toplumdan geldiğine vurgu yapmış, ayrıca bu kavramların en başta çelişmezlik mantığına aykırı bir yapıda bulunurken daha sonra sosyal bir evrim geçirerek zamanla mantıksallaştığını savunmuştur.232

Psikolojiye ve sosyolojiye dayanan ilim kuramlarını incelediğimiz zaman, evrimci ve natüralist olma anlamında her ikisi de gruba dâhildirler. Bu sebeple, Russell yalnızca psikolojik kuramlara değil genel olarak tüm natüralist kuramlara eleştiride bulunmaktadır. Kant ve Husserl’in hiç sosyolojik kuramdan bahsetmiyor oluşlarınınsa iki sebebi vardır. Öncelikle bu görüş Kant’ın zamanında henüz doğmamıştır. Ayrıca, Husserl de tarihçi görüş ismiyle Weber Sosyolojisini kast etmektedir. Psikolojik görüşün eksikliklerini tamamlamak düşüncesiyle daha çok taraftar bulan sosyolojik görüşün temel dayanağı, yayılabilir ve bildirilebilir bir niteliğe sahip olan hakikat düşüncesidir. Topluma ait olan bu yayılabilirlik niteliği, doğru bir düşüncenin yayılması anlamında olumlu bir vasıfken, söz konusu yanlış bir düşünceyse, bu durum tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Gerçek olmayan görüşler ve yanlış inanışlar bilimsel bir gerçeklikten daha çabuk yayılabilmektedir. Bu tarz temelsiz düşünceler ve inançlar, bilimsel gerçekliğin kontrol edilebilme niteliğinden yoksun olmalarına karşın, toplum içerisinde hakikatin karşısında direnebilmektedirler. Bu da, hakikatin sosyolojik ölçüte dayanamıyor oluşunu göstermektedir.233

Sosyolojik bilim kuramının yayılışı iki şekilde gerçekleşmiştir: 1. Marks sosyolojisinin sınıf ideolojisi düşüncesi

2. Durkheim’ın kolektif bilinç açıklaması

Marks’ın düşüncesi, bilim kuramını ideolojiyle karıştırmaktadır. Bilim kuramı nesnel bir nitelikteyken, ideoloji öznel bir niteliktedir. Öznel nitelikteki ideolojinin nesnel nitelikteki bilgi kuramına temel olarak kullanılması söz konusudur. Sembolik mantığın önermeleri arasındaki tutarlılığın ve doğa yasası düşüncesinin diyalektiğe indirgenmesi nasıl olanaklı değilse, ideolojik olarak açıklanması da aynı şekilde olanaklı değildir. “Bir proleterya veya kapitalist fiziği yoktur. Ancak aynı fikir proleterya veya kapitalist rejim tarafından kendi hesabına kullanılabilir234.”

Durkheim’ın açıklaması yapı (structure) görüşüyle karışmaktadır. Eğer bilim kategorileriyle, vahşilerin sınıflamaları ve kategorileri uyum gösteriyorsa, bu onların doğayla

232 Ülken, BF: 70 233 Ülken, BF: 71 234 Ülken, BF: 71

sürekli ilişkisinden ve deneyiminden çıkmış olduğunu göstermektedir. Jean de la Harpe akıl ilkelerinin sosyolojik açıklamasını eleştirmiş. P. Andrei Bilginin Sosyolojik Açıklamasıisimli eserinde bu görüşe ait kanıtları analiz etmiştir. D. Essertier Açıklamanın Aşağı Şekilleriisimli eserinde bu konuyu eleştirmiştir. Darbon, Deneyim Felsefesi isimli eserinde bu yeni görüşe oldukça kuşkuyla yaklaşmıştır. Bunlar gibi pek çok yayında, sosyolojik görüşe ilişkin eleştirel bir tavır ve karşı bir duruş görülmektedir.235

3.3.3.1.3. Fizikalizm Görüşü

Analitik felsefe ve olasılık mantığında önemli yeri tutan Reichenbach’ın fizikalizm görüşü, diğer iki görüşten biraz farklıdır. Bunun sebebi, fizikalizmde fiziğin felsefenin temeli değil ulaşılan noktası olmasıdır. Fiziği temel alan bilim kuramları arasında enerjetizm görüşü de yer almaktadır. Ayrıca Ostwald’ı ve evrenin mahvoluşunu termodinamik yasalarla açıklamak isteyen James Jeans ve Emile Borel de fiziğe dayanarak bilim kuramını oluşturan isimler arasında yer almaktadır. Öte yandan, Eugenio Rignano ve Felix Le Dantec de bilim kuramını biyolojiye dayanarak oluşturmak isteyen isimlerdir. Sonuç olarak tüm bu natüralist kuramlar, Kant’ın 18. yüzyılda dile getirmiş olduğu ve daha sonraları da başkaları tarafından tekrar incelenmiş olan şu kanıtla karşılanmalıdır: “Bilimi temellendirecek bir kuram kurarken onu da zaten temellendirilecek olan bilime, -hem zihne değişmez kural vermeyen bilime- dayandırmak bir savı kanıtsamadan ibarettir236.”