• Sonuç bulunamadı

Namaz kılmak, İslâm Dini’nin en önemli ibadetlerinden biridir. Müslümanlar günde beş defa namaz kılmak suretiyle Allah (cc)’ı anarlar, O’na olan bağlılıklarını gösterirler ve bu sayede Allah (cc)’a yaklaşmış olurlar. İnsan namaz kıldığında Allah (cc)’ın huzuruna yükselmiş olur.

Namaz olarak ifade edilen ibadetin Arapça karşılığı “salât” kelimesidir. Salât kelimesinin namaz olarak kullanımı Türkçe’ye Farsça’dan geçmiştir. Salât kelimesi,

“dua, rahmet, övgü, yüceltmek, tebrik etmek”154 gibi anlamlara gelmektedir. “Salat-

namaz,” tekbir ile başlayıp, selam ile son bulan, belli söz ve hareketleri kapsayan

ibadetin özel adıdır.155

Kur’ân-ı Kerim’de “namaz kılma” ifadesi yerine daha çok “namazı ikame

etme”156 ifadesinin kullanılması dikkat çekmektedir. “Namazı ikame etmek”,

namazın rükûsunu, secdesini, tilavetini tam yaparak hûşu içinde Allah (cc)’a

yönelmektir.157 “Namazı ikame etme”; namazın şartlarına uymak, Allah (cc)’a boyun

152 Câsiye 45/13 153 İbrahim 14/34

154 Öztürk Yaşar Nuri, Kur’ân’ın Temel Kavramları, s.454 155 Ece Hüseyin, İslâm’ın Temel Kavramları, s.570 156 Bakara 2/3

eğmek, erkânına uyarak, vaktinde ve cemaatle namazı kılmayı da ifade eder.158 Namazı bu şekilde kılmakla Allah (cc)’a gereği gibi saygı gösterilmiş ve namaz, şartlarına uygun olarak tamamlanmış olur.

Namaz, kulun Allah (cc)’a inandığının en güzel göstergelerinden biridir. Bir kişinin müslümanlığı namaz kılmasından anlaşılır. Namazını kıldığında bu kişinin müslüman olduğuna hükmedilir. Bu insanla ilişkiler ona göre düzenlenir.

Namaz, isteyerek ve Allah (cc) rızası için kılınır. İstemeden, üşenerek ve insanlar görsün diye kılınan namaz münafıkların namazıdır. “Münafıklar Allah’ı

aldatmaya çalışırlar. Allah da onların çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.”159

Namazı cemaatle kılmak, Hz. Peygamber (sas) zamanında samimi bir mü’minle münafığı ayıran ölçü olarak kabul edilmiştir. Bir kişi düzenli ve vaktinde

namaz kılmadıkça İslâm topluluğunun bir üyesi olarak kabul görmezdi. 160

Münafıklar da bunu bildiklerinden kendilerini gizlemek amacıyla cemaate katılırlardı. Mü’minler inanarak, şevkle cemaate katılırken, münafıklar isteksizce gelirlerdi. Bu sayede mü’min gözüküp bazı menfaatler elde etmeyi planlarlardı. Mâun Sûresi’nde münafıklar, bu tavırları yüzlerine vurularak kınanırlar. “Yazıklar olsun o namaz

kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.”161 Namazı ciddiye almamak, onu ciddi bir vazife olarak yapmamaktır. Namazın vaktine dikkat etmemek, kılınıp kılınmadığını önemsememek, namaz terk edildiğinde üzülmemek, Allah (cc) için değil de başka maksatlarla kılmak da namazı

ciddiye almamaktır.162

Müslüman bütün namazlarını en güzel biçimde edâ etmeye çalışır. Sadece ne yaptığını bilmeden bazı hareketleri tekrar ederek, zihni başka işlerle meşgul olarak

namazını kılmaz.163 Namazda yaptığı hareketlerin ne anlama geldiğini bilir.

Okuduğu sûre, dua ve tesbihatın anlamını öğrenir. Namaz esnasında zihni başka işlerle değil bunların anlamlarıyla doludur.

158 Elmalılı, Hak Dini, c.I. s.175 159 Nisâ 4/142

160 Mevdudi, Tefhimu’l Kur’ân, c.I,.s.419 161 Mâ’ûn 107/4-6

162 Elmalılı, Hak Dini, c.IX, s.503 163 Haşimi, Müslüman Şahsiyeti, s.26

Bu şekilde kılınan namaz, kişiyi her zaman çirkinliklerden, uygunsuz davranışlardan uzak tutar. Namaz kılmaya davam edildikçe insanın hayatında

iyilikler artar, kötülükler azalır.164 “Ey Muhammed! Kitaptan sana vahyolunanı oku,

namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”165

Müslüman namaz kıldığı halde, hayatında hâla kötülüklere devam ediyorsa, bu o kişinin, namazını gereği gibi kılmadığını göstermektedir. Gereği gibi kılınmayan namazın da insanın hayatındaki kötülükleri uzaklaştırması beklenemez.

Namazın şartlarından birisi temizliktir. Namaza hazırlık için alınan abdest maddi yönden temizlik sağlar. Abdest alırken yıkanan uzuvlar maddi olarak temizlenir. Namaz kılmak için elbisenin ve namaz kılınan yerin de temiz olması gerekir. Böylelikle namaz, çevre temizliğini de sağlamış olur.

Namaz; insanın maddi temizliğini sağladığı gibi, duygu, düşünce ve ruh dünyasını da temizler. İnsanın namazda kendisini Allah (cc)’a yakın hissetmesi, O’nun huzurunda duyduğu manevi hisler, kişinin ruhunu yüceltir, onu kötü düşünce

ve eğilimlerden uzaklaştırır.166

Namaz, sabrı ve sabrederek Allah (cc)’tan yardım dilemeyi öğretir. “Ey iman

edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.”167 İbadetleri yerine getirmek meşakkatlidir, sabır ister. Müslüman, Allah (cc)’a karşı kulluk görevlerini yerine getirirken, karşılaştığı zorluklara sabır gösterir. İşte bu konuda namaz yardıma yetişir. Kişinin bu sıkıntılı

anında Rabbiyle ilişkisini kuvvetlendirir. 168 Kişinin sabretmesini sağlayarak

karşılaştığı güçlüklerin üstesinden gelmesine yardımcı olur.

Sürekli olarak kılınan namaz; insanın yaşantısını düzene koyar, iradesini güçlendirir. Müslüman, günlük işlerini namaz vakitlerine göre programlar. Bu şekilde vaktini iyi bir şekilde değerlendirmiş olur. İşlerini bir plan ve program içerisinde yürütme alışkanlığını kazanır.

164 Elmalılı, Hak Dini, c,VI, s.223 165 Ankebût, 29/45

166 Nurbaki Haluk, Kur’ân-ı Kerim’den Âyetler ve İlmi Gerçekler, s.153 167 Bakara 2/153

Toplu olarak cemaatle kılınan namazlar, insanları birbirine yakınlaştırıp kaynaştırır. Dostluk duygularını kuvvetlendirir. İnsanlara birlikte hareket etme bilinci kazandırır. “Ben” düşüncesini ortadan kaldırıp “biz” düşüncesini hâkim kılar.

Aynı safta el bağlayan insanlar arasında farklılıklar yok olur. Değişik ırk, yaş, sosyal ve ekonomik yapıdan durumları farklı kişiler yan yana namaz kılarlar. Bu şekilde, Allah (cc) katında herkesin eşit olduğu düşüncesi kavranmış olur. İnsanlar arasında birlik ve kardeşlik duyguları kuvvetlenir.

2. Zekât Vermek

Zekât, sözlükte “Temizlik, artmak, övmek, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmaktır.” Istılâhi manası ise, yeterli zenginliğe ulaşmış olan müslümanların mallarının belli bir miktarını aradan bir yıl geçtikten sonra Allah (cc)’ın rızasını

kazanmak için, ihtiyaç sahibi Müslümanlara vermesidir.169

Zekât ibadeti malî bir ibadet olup, İslâm’ın beş şartından birisidir. “İslâm beş

şey üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hac etmek, ramazan orucu tutmak.”170

Zekât ibadeti, zengin müslümanın eşyaya ve zenginliğe karşı duygularını

şekillendirdiği gibi fakirin de zengine karşı düşüncelerini düzenler.171 Zekât, bu

açıdan toplumsal ilişkileri düzenleyen önemli bir ibadettir.

Kur’ân’da otuz iki yerde geçen172 zekât kelimesi inanan insanın en önemli

özelliğini oluşturur. Bu âyetlerde dikkat çeken bir husus zekâtın namazla birlikte zikredilmesidir. “Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû

edin.”173 Namaz, insanlarda psikolojik ve kalbi temizliği sağladığı gibi, zekât da

ekonomik ve toplumsal temizliği sağlamış olur.174 Zekât ayrıca müslümanı bencillik

kirinden de temizler.175

169 Karaman Hayreddin, “Zekât”, İA, XIII, 495 170 Buhari, “İman”,1

171 Sert Emin, Kur’ân’da İnsan Tipleri, s.123 172 Abdulbaki, el-Mu’cemu’l Mufehres, s.331-332 173 Bakara 2/43

174 Öztürk Yaşar Nuri, Kur’ân’ın Temel Kavramları, s.650 175 Esed Muhammed, Kur’ân Mesajı, s.14

Allah Teâla Kur’ân’da, zekâtın kimlere verileceğini belirlemiş ve zekâtın bu sınıflamada yer alan kişilere verilmesini istemiştir. “Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan

bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”176 Allah (cc) bu âyette zekât verilecek kimseleri açıkça belirlediği için bunların dışındaki kimselere zekât vermenin caiz olmadığına

hükmedilmiştir.177

Zekât vermek, zengin olan kimsenin fakir ve ihtiyaç sahibi olanlara sunduğu bir lütuf ve onların durumuna üzülüp acıdığından verdiği bir yardım değildir. Zenginin malında Allah (cc)’ın fakire verdiği bir haktır. “Mallarında (yardım)

isteyen ve (iffetlerinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.”178

Nasıl isterlerse öyle verecekleri bir yardım değil yerine getirilmesi gereken bir

haktır.179

Allah (cc) rızası için yerine getirilmesi gereken malî yükümlülüklerin zekâttan başka şekilleri de vardır. Bunlar “infak ve sadaka”dır. Zekât, yerine getirilmesi zorunlu olan harcama, infak ve sadaka ise Allah (cc) rızasına daha fazla ulaşmak amacıyla yapılan isteğe bağlı harcamadır.

Kur’ân, yapılan harcamaların Allah (cc) tarafından kabul edilip boşa çıkmaması, beklenen faydanın gerçekleşmesi için bazı ölçüler getirmiştir. Müslüman, harcamayı öncelikle Allah (cc) rızası için yapar. Başkaları bilsin, takdir etsin diye veya başa kakmak için yapmaz. “Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe

inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın.”180 Minnet altında bırakarak yapılan bir yardım yerine, güzel bir söz söylemek Allah (cc) katında daha hayırlıdır. “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir

sadakadan daha hayırlıdır.”181 Verilen yardımın gösteriş olmaması ve yardım edilen kişini incinmemesi için yardımlar gizlilik içinde yapılmalıdır. Bu konu ile ilgili

176 Tevbe 9/60

177 Elmalılı, Hak Dini, c.IV, s.375 178 Zâriyat 51/19; Meâric 70/25 179 Elmalılı, Hak Dini, c.VIII, s.339 180 Bakara 2/264

olarak Allah Resulü (s.a.v) “Sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerekir”182 diyerek konuya veciz bir açıklama getirmiştir.

Harcanan şeyler sevgili ve değerli olmalıdır. İnsan sevmediği, işine yaramadığını düşündüğü şeyleri başkalarına vererek, gerçek infakı yapmış olmaz.

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” 183 Müslüman, infak ederken sevdiklerinin en güzellerinden verir. Sevdiklerini ne kadar Allah (cc) için harcarsa Allah (cc) da onu o kadar çok sever.

Zekât ibadeti doğru ve düzenli bir biçimde yerine getirildiğinde iki temel fayda gerçekleşecektir. Bunlar insanın iç dünyasını düzenlemeye yönelik faydalar ve

toplumsal düzeni sağlamaya yönelik faydalardır.184

Bireysel yönden zekât, insanın mala karşı düşkünlüğünü ve cimriliğini temizler. Yardıma alıştırır. Kişi zekât vererek Allah (cc)’ın vermiş olduğu nimetlere karşı şükür görevini yerine getirir. Mal sahibini cimrilikten, ihtiyaç sahibini de sıkıntıdan kurtarır. Kişinin gönlünü zenginleştirir, ruhunu yüceltir. Malın bereketlenmesini sağlar. İnsanın karakterini diğer insanlar için fedakârlık yapacak bir

şekle dönüştürür.185

Toplumsal yönden zekât, fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayarak onların suç işlemelerini engeller. Çünkü fakir, temel ihtiyaçlarını karşılayamayıp aç kalırsa yiyecek bulmak için her türlü kötülüğe başvurabilir. Açlık onu suç işlemeye,

kendini tehlikelere atmaya iter.186 Bu açıdan zekât, toplumda “sosyal güvenlik”

müessesi görevini gerçekleştirir. Zekât sayesinde borçlular borçlarını kolaylıkla ödeyebilirler. Kalpleri İslâm’a meyilli olanların müslümanlaşmasını kolaylaştırarak, İslâm’ın yayılması sağlanır. Toplumda kin, düşmanlık ve çekememezlik gibi kötü huylar engellenir.

Zekât, sahip olunan malın belli bir oranını vermek olduğundan, malını işletmeyip bir kenarda yığan kişi her zekât verdiğinde malının bir kısmını kaybedecektir. Kişi her sene zekât verdiğinde sahip olduğu varlık azalacaktır. Sermaye sahibi verdiğini karşılamak için malını yatırıma sürer. Böylelikle üretim

182 Buhâri, “Zekât”, 17 183 Âl-i İmrân 3/92

184 Dihlevi, Hüccetullâhi’l-Bâliğa, c.II, s.121 185 Kılıç Recep, İnsan ve Ahlâk, s.25

artar, işsizlik azalır. Zekât borçluların ödemelerini kolaylaştırdığı için, insanlar birbirlerine borçlandıklarında zorluk yaşamazlar. Ödeyemediklerinde faize ve

tefeciye bulaşmazlar.187

İslâm dininin zekât anlayışı, toplumda bir hazır yiyiciler sınıfı ortaya çıkarmak değildir. Toplumda zaman zaman görülen sıkıntıları engelleyerek toplumsal patlamaların önüne geçmeyi hedefler. Bunun için de her zaman, almayı

değil vermeyi teşvik etmiştir. “Veren el alan elden daha üstündür.”188 Böylece zekât

alan kişilerin gelir düzeyleri yükseltilerek onların da zekât veren kişiler olmaları sağlanır.

3. Oruç Tutmak

İslâm Dini’nin başlıca ibadetlerinden birisi de oruç tutmaktır. Oruç kelimesinin Arapça karşılığı “sıyam ve savm” dır. Savm, “nefsi tutmak ve

engellemek”189 anlamına gelir. Dini bir terim olarak, tan yerinin ağarma vakti olan

imsak vaktinden gün batımına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiler gibi bedeni arzulardan uzak durmak demektir.

Farz olan oruç, senede yalnız bir kez Ramazan ayında tutulur. Bundan dolayı Ramazan ayına “Oruç Ayı” da denir. “(O sayılı günler), insanlar için bir hidâyet

rehberi, doğru yolun hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’ân’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin.”190 Ramazan ayı aynı zamanda, Kur’ân ilk defa bu ayda indirilmeye başlandığı için Kur’ân ayıdır.

Oruç ibadeti, “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için

oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı,”191 âyetiyle müslümanlara emredilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Mekke’den Medine’ye hicretinden iki yıl sonra orucun farz kılındığı emri gelir.

187 Karaman Hayrettin, Günün Meseleleri, c.I, s.139 188 Müslim, “Zekât”, 94

189 Berg C.C, “Oruç”, İA, VIIII, 408-409 190 Bakara 2/185

Bu âyetten, orucun sadece Hz. Muhammed (s.a.s.) ümmetine farz kılınmadığı, geçmiş ümmetlere de farz kılındığı anlaşılmaktadır. Oruç, öteden beri tatbik edilen ilahi bir kanundur.

Oruç, imsak ve iftar vakitleri arasında tutulur. İmsak, yeme ve içmeyi bırakıp oruca başlama vaktidir. İftar ise, oruç yasaklarının kalkıp yeme ve içmeye başlama vaktidir.

Bir Kudsi hadiste Allah Teâla: “İnsanoğlunun her ameli (ibadeti) kendisi

içindir, yalnız oruç müstesna. Çünkü o benim içindir. Onun mükâfatını ben vereceğim,”192 buyurarak oruç ibadetinin faziletini açıklamıştır. Oruç dışındaki diğer ibadetler Allah (cc) rızası dışında başka amaçlarla yapılabilir. Bu ibadetler, insanlar görsün diye yapılarak bazı menfaatler elde edilebilir; fakat kişinin oruçlu olduğunu sadece kendisi ve Allah (cc) bilir. Kimsenin görmediği yerde yiyip içme imkânı olduğu halde sırf Allah (cc)’ın sevgisini kazanmak için oruçlu böyle bir işe müracaat etmez. Bundan dolayı Oruç ibadeti Allah (cc) katında değerli bir ibadettir. Mükâfatı da çoktur.

Oruç tutmak, insanı yalnız yemeden, içmeden uzaklaştırmaktan ibaret değildir. Müslüman, oruçlu olduğunda kötü düşünce ve davranışlardan da uzak durur.

“Yalancılığı ve yalan davranışı bırakmayan bir insanın, yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.”193 Kişi hem oruç tutup hem de eski kötü alışkanlıklarına devam ediyorsa orucun temel amacı olan Allah (cc)’a karşı sakınma gerçekleşmemiştir.

Allah Resulü (s.a.s.), orucu günah işlemeye ve kötülüklere karşı bir kalkana benzetmiştir. “Oruç bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin, cahillik

yapmasın.”194 Müslümanın kötülüklerden uzaklaşarak tuttuğu oruç, geçmişteki günahlarının da affına vesile olur. “Her kim Ramazan orucunu inanarak ve

mükâfatını ancak Allah’tan almayı umarak tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.”195

Oruç demek sabır demektir. Oruç tutmak kişinin iradesini güçlendirip sabrını arttırır. Böyle bir disiplinden geçen müslüman, hayatta karşılaşacağı olayların

192 İbn Mâce, “Sıyam”, 1 193 İbn Mâce, “Sıyam”, 21 194 Buhâri, “Savm”, 2 195 Buhâri, “Savm”, 6

üstesinden kolayca gelir, zorluklarla karşılaşınca yıkılmaz. 196 Oruçlu, nefsin isteklerine boyun eğmez. Zararlı alışkanlıklarla mücadele etme gücü kazanır.

Oruç, toplum içinde zengin olsun fakir olsun herkese açlığı ve susuzluğu tattırır. Oruç tutan insan bu sayede ihtiyaç sahiplerinin durumunu daha iyi anlar. Orucun etkisiyle toplumdaki yardımlaşma ve paylaşma duygularının canlı kalması

sağlanır.197

Oruç, ruhu tazeleyip arındırdığı gibi bedeni de sağlığına kavuşturur, ona kuvvet kazandırır. Bir yıl boyunca sürekli çalışan sindirim sistemi oruç tutmak suretiyle dinlenir. Vücut kendini yeniler. Zaman içerisinde vücutta meydana gelen

yağ birikintileri ve zararlı maddeler eritilerek atılır.198

Ramazan ayında oruç münasebetiyle yapılan bazı faaliyetler toplumsal ilişkileri kuvvetlendirir. Birlikte hareket etme duygusu artar. Müslümanlar birbirlerini iftara davet ederler. Bu vesileyle ziyaretleşirler. Teravih namazlarını topluca kılmaya çalışırlar. Fitre ve zekâtlar daha çok bu ayda verilmeye çalışılır. Bu şekilde toplumda dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları gelişir. Yine bu ayın bitiminde, oruç ibadetine karşılık olarak kutlanan Ramazan Bayramı, müslümanların sevinç ve mutluluklarını arttırır.

Oruç, büyük bir iyilik olup insanın meleklik yönünü güçlendirir, nefsanî yönünü de zayıflatır. Aslında insan orucu değil, oruç insanı tutar. Oruç insanı nefsi

arzulardan uzaklaştırır. Bu sayede insan meleklere benzer bir hal alır.199

4. Hacca Gitmek

Hac ibadeti, gitmeye güç yetirebilenlerin senenin belli bir döneminde, Kâbe’yi ve Kâbe’nin çevresindeki mukaddes yerleri ziyaret etmesidir.

Hac, kendilerine farz olan kişilerin hayatlarında bir kez yerine getirmesi gereken bir ibadettir. “Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar

üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanımazsa), şüphesiz Allah bütün

196 Yeken Fethi, Müslüman Olmam Neyi Gerektirir, s.107

197 Şeker Mehmet, İslam’da Sosyal Dayanışma Müesseseleri, s.100 198 Nurbaki Haluk, Kur’ân-ı Kerim’den Âyetler ve İlmi Gerçekler, s.98 199 Dihlevi, Hüccetullâhi’l Bâliğa, c.I, s.278

âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır,)’’200 âyeti haccın farziyetini göstermektedir.

Hac ibadeti hem bedeni hem de malî bir ibadettir. Âyetteki “gücü yetme”

ifadesi bu ikisini de içine almaktadır.201 Bir kimsenin hacca gidebilmesi için

öncelikle bedeninin, oraya gidip gelecek ve oradaki hac görevlerini yapabilecek sağlığa sahip olması gerekir. Kişinin malî bakımdan hac için gerekli masrafları ve gidip gelinceye kadar geride bıraktığı ailesinin masraflarını karşılayabilecek zenginlikte olması gerekir. Hac, bu şartları taşıyan kişilere farz olur.

Hac ibadeti sadece bir davranışın yerine getirilmesinden ibaret olmayıp ihram giymek, Arafat’ta ve Müzdelife’de vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf etmek, Safa ve Merve tepeleri arasında sa’y etmek, şeytan taşlamak ve kurban kesmekten meydana

gelen bir ibadettir. Bir anlamda hac, ibadetler mecmuasıdır.202

Hacca gidip gelmek, dünyanın herhangi bir bölgesini ziyaret etmek gibi değildir. Hac esnasında yapılan davranışlar, önemi olmayan bazı hareketlerin tekrar edilmesinden ibaret değildir. Yapılan her hareketin, ağızdan çıkan her sözün bir anlamı vardır. Haccetmek bu davranışların ne anlama geldiğini, yapılan dualarla Allah (cc)’a ne söz verildiğinin ve kendisinden ne istendiğinin bilinmesiyle gerçekleşir. Bu şekilde yapılan bir hacla yurduna geri dönen müslüman, annesinden doğduğu günkü gibi günahsız olur.

“Allah evini ziyaret eden (hac ibadetini yerine getiren), bu esnada cinsel duygunun tatmininden ve günaha girmekten uzak kalan kimse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtulmuş olur.”203 Hac görevini gereği gibi yapmadan geriye dönen müslümanın hacdan önceki hayatıyla hacdan sonraki hayatı arasında bir değişiklik olmayacaktır. Sadece isminin önüne bir hacı ünvânı gelecektir.

Bütün ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinin de bireyin maddi ve manevi dünyasına sağladığı faydalar vardır. Hac, müslümanın öncelikle Allah (cc)’a sevgisini gösterme, malından ve canından fedakârlıkta bulunma ibadetidir. Müslüman, çeşitli sıkıntılara katlanarak bu fedakârlığı gerçekleştirir ve Allah (cc)’ın sevgisini kazanır, O’na yakın olur. Ruhunu terbiye eder, değer verdiği faziletler

200 Âl-i İmrân 3/97

201 Elmalılı, Hak Dini, c.II, s.402

202 Karaman Hayreddin, Günün Meseleleri, c.III, s.29 203 Buhâri, “Hacc”, 4

uğruna sıkıntıya katlanmasını ve sabretmesini öğrenir.204 Müslüman sahip olduğu malı, hac görevini yerine getirmek için Allah (cc) yolunda harcayarak O’na olan şükrünü gerçekleştirmiş olur.

Müslüman, İhram elbisesini giyerek ölmeden önce ölmüşçesine kefene bürünür. Hac esnasında başka bir âleme dalar. Kâbe’yi tavaf ederken ilâhi huzurda kabul gördüğünü ve Allah (cc)’ın huzurunda O’na yalvararak dönüp dolaştığını düşünür. Tavafın ardından İbrahim Makâmı’nda iki rekat namaz kılar. Secdeye varır. Allah (cc)’a en yakın mesafeye ulaşmış olur. Kabul görülmüşlüğün sevinci ve

heyecanı içerisinde Safa ve Merve arasında gidip gelir.205

Arafat, mahşeri temsil eder. Müslüman burada, öldükten sonra dirilip hesaba çekildiğini düşünür. Ölmeden önce mahşeri yaşar, kendini hesaba çeker. Yaptıklarından pişmanlık duyar. İçindeki şeytanî dürtüleri, kendisini günaha sevk eden düşünceleri yok etmek için şeytan taşlar. İnsan, şeytan taşlarken aslında içindeki şeytanı taşlamakta, onu kendinden uzaklaştırmaktadır. Allah (cc)’a teslimiyet ve kulluk göstergesi olarak kurban kesilir ve O’nun için, mal dâhil her şeyin feda edileceği ifade edilmiş olur.

Hac esnasında dikkat edilmesi ve sakınılması gereken bazı yasaklar vardır.

“Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda

Benzer Belgeler