• Sonuç bulunamadı

Kadere ve Kazaya İnanmak

2. Araştırmanın Kaynakları

2.6. Kadere ve Kazaya İnanmak

Kader, sözlükte “ölçmek, tahmin etmek, ölçüp takdir ederek tayin etmek, güç

yetirmek, kudret”127 gibi anlamlara gelir.

Dini bir terim olarak kader, Allah (cc)’ın ezelden ebede kadar olacak şeyleri, ezelde bilip bu bilgi doğrultusunda takdir etmesidir.

Kadere İman, Allah (cc)’ın yarattığı bütün mevcudat için bir gaye, bir düzen, bir zaman ve mekân tayin ettiğine, hiçbir şeyi gayesiz, ölçüsüz ve başıboş

yaratmadığına iman etmektir.128

Kaza ise, Yüce Allah’ın ezelde irade ve takdir ettiği şeyleri, yeri ve zamanı gelince, ezeldeki bilgi takdirine uygun olarak meydana getirmesi, yaratmasıdır.

Kur’ân-ı Kerim’e bakıldığında, “kadere iman”ın, iman esaslarının sıralandığı âyetlerde yer almadığı görülür. Ancak hadis-i şeriflerde yapılan iman tanımlamalarında, “kadere, hayır ve şerrin Allah (cc)’tan geldiğine iman” da iman esasları arasında yer almaktadır.

“Bana imandan haber ver,” dedi. Resulüllah (sas):

‘Allah’a, Allah’ın Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine ve Âhiret Gününe inanman, bir de kadere; hayrına ve şerrine inanmandır,’ buyurdu”.129

Kâinatta meydana gelen her şey Allah (cc)’ın dilemesi ve takdiri ile gerçekleşir. O’nun bilgisi ve takdiri dışında hiç bir şey gerçekleşmez. “Allah, her

125 Bakara 2/62 126 Ankebût 29/64

127 Macdonald D.B., “Kader”, İA, VI, 41 128 İslâmoğlu Mustafa, İman, s.189 129 Müslim, “İmân”, 1

dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O’nun katında bir ölçü iledir.”130 Başından sonuna kadar her şey ölçülmüş, bilinmiş

ve takdir edilmiştir. O’nun ilmi ile kuşatılmayan hiç bir şey yoktur.131

Allah (cc) ileride var olacak her şeyi önceden bilip tayin ve tespit etmiştir. Gerçekleşecek bu olayları Levh-i Mahfuz’da kayıt altına almıştır. “Yeryüzünde ve

kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.”132 Başarılar Allah’(cc)’ın lütfu olduğu gibi bütün musibetler de Allah

(cc)’ın ezeli ilminde yazılmış bir takdiridir.133

Allah (cc), insan için bir kader belirlemiştir; fakat bu kader insanı mutlaka o şekilde davranmaya iten bir kader değil, insanın tutum ve davranışlarının sonucu olarak ortaya koyduğu bir neticedir. Allah (cc); insanı yaratmış, ona akıl, irade ve güç vermiştir. İyinin ve kötünün ne olduğunu ona bildirmiş, iyiliği ve kötülüğü seçme özgürlüğü vermiştir. İnsana takip etmesi gereken yolu göstermiş, onu dikkatli olması gereken noktalarda uyarmıştır. İnsan, bu hareketleri neticesinde dünya ve âhirette kendisini nelerin beklediğini bilir. Aklı ve özgür iradesiyle Allah (cc)’ın uyarılarını dikkate alarak veya bu uyarıları göz ardı ederek hayatını şekillendirir. Bilgisi ve gücü dâhilinde hayatını iyiye yönlendirmeye, kendisine zarar verecek ve sıkıntıya sokacak hususlardan uzaklaşmaya çalışır.

İnsan bu hayatta ve âhirette kendi eylemlerinin neticesi olan karşılığı bulur. Allah (cc) da İlim sıfatının gereği olarak insanın hangi süreçlerden geçeceğini, başına nelerin geleceğini ve kendisini nasıl bir son beklediğini önceden bilir. Bu bilgisine uygun olarak insanın alın yazısını, kaderini takdir eder.

İnsan her konuda geleceğini takdir etme gücüne sahip değildir. İnsanın iradesi sınırlı bir irade (cüz-i irade)’dir. Sadece seçme hürriyetine; yani iradesine dayalı olaylarda kaderini yaşar, kaderini yönlendirir. Seçme hürriyetinin olmadığı olaylarda ise Allah (cc)’ın takdirine (Külli İradesine) tâbi olur.

Müslümanların kadere olan inançlarının bir sonucu da tevekküldür. Tevekkül; insanın kendisine yüklenmiş bütün görevleri yerine getirdikten, bütün tedbirleri

130 Ra’d 13/8

131 Elmalılı, Hak Dini, c.V, s.129 132 Hadid 57/22

aldıktan sonra işin sonucunu Allah (cc)’a bırakması, O’na güvenip, sonuçtan endişe

etmemesidir.134

Tevekkül, hiçbir zaman, herhangi bir gayret göstermeksizin, “Allah (cc) dilerse olur, dilemezse olmaz” düşüncesiyle bir kenara çekilip beklemek değildir. Müslüman, ilâhi kanunlar çerçevesinde elinden gelen gayreti gösterir, çalışmalarını yapar, tedbirini alır. Sonra da Allah (cc)’a dayanıp, işlerin neticesini O’na havale eder. İşlerinin sonucunun hayırlı ve bereketli olması için dua eder.

“Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na

döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”135

“Onu, beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O

kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir.”136 İnsan, başına gelen

herhangi bir şeye karşı Allah (cc)’ın kudretine dayanıp yapacağı işte kendini O’nun

emrine teslim ederse Allah (cc) ona yeter.137

Kader ve Kaza’ya iman eden Müslüman, karşılaştığı her olayın tesadüfen olmadığını, Allah (cc)’ın bilgisi dâhilinde olduğunu bilir. Allah (cc) bir şeyin olmasını takdir etmişse onu engellemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğine, bir şeyin de olmamasını takdir etmişse onu da kimsenin olduramayacağına inanır. Başına

gelen nimetlere ve sıkıntılara razı olur.138 Karşılaştığı sıkıntılara isyan etmeyip

sabreder. Allah (cc)’a isyan etmez, taşkınlık yapmaz; kaybettiklerine üzülmez.

Kadere iman eden bir kimse çalışmalarında başarılı olmadığında veya felaketlerle karşılaştığında karamsarlığa düşmez. Allah (cc)’ın her işinde bir hayır olduğunu bilir ve Allah (cc)’ın takdirine boyun eğer. Bu düşünce insana rahatlık verir, üzüntüsünü giderir.

134 Ece Hüseyin, İslâm’ın Temel Kavramları, s.710 135 Hûd 11/123

136 Talâk 65/3

137 Elmalılı, Hak Dini, c.VIII, s.115 138 Haşimi, Müslüman Şahsiyeti, s.17

İKİNCİ BÖLÜM

İBADET AÇISINDAN KUR’ÂN’IN HEDEFLEDİĞİ MÜSLÜMAN TİPİ

İbadet kavramının sözlük anlamı, “tapmak, kulluk yapmak, itaat etmek,

boyun eğmektir”139 İbadet; Allah (cc)’a kulluk bilinci içerisinde O’nun razı olduğu,

yapılmasını emrettiği işleri yapmaktır. Allah (cc)’ın yapılmasını emrettiği her fiil

ibadet olduğu gibi, yapılmamasını istediği her fiilden kaçınmak da ibadettir.140

İbadet, kulun Allah (cc)’la iletişim kurmasıdır. Yüce Allah (cc) ile iletişim iki türlüdür. Bunlardan birincisi Allah (cc)’dan insana doğru olan iletişimdir ki bunun adı vahiydir. İkincisi ise aşağıdan yukarıya doğru iletişim kurmaktır. İnsandan Allah

(cc)’a doğru olan bu iletişim ise ibadetle sağlanır.141 İnsan ibadet yapmak suretiyle

Yaratıcısı ile irtibata geçer, O’nunla buluşur, O’nun huzurunda el-pençe divan durur. İbadetler esnasında okumuş olduğu sûre ve dualarla, getirdiği tesbihatlarla Allah (cc)’la konuşmuş olur.

Allah (cc) katında, ibadetlerin kabul olmasının ilk şartı, ibadetin başka amaçlarla değil, sadece Allah (cc) rızası için yapılmasıdır. İbadetleri amaçlı kılan, ne amaçla ve kim adına yapıldığını belirleyen bu etkinliğin adı “niyet”tir. İbadetlerin Allah (cc) katında değer kazanması niyete bağlıdır. “Ameller ancak niyetlere göredir.

Herkesin niyet ettiği ne ise, eline geçecek olan şey ancak odur.”142

Müslüman, her gün en az kırk defa namazların her rekâtında okuduğu Fatiha Sûresi’nde, ibadetin, kulluğun ve teslimiyetin sadece Allah (cc)’a olacağı gerçeğini

dile getirir. “Allahım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.143

Senden başka duaları kabul edecek, kendisinden korkulacak ve ümit edilecek

yoktur.144

İbadet denildiğinde namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek gibi başlıca ibadetler akla gelmektedir. Oysaki ibadet kavramı genel bir kavramdır. İbadetler sadece bunlardan ibaret değildir. Bunlar başlıca ibadetlerdir. Bunların dışında Allah (cc) rızası gözetilerek, insanın kendisine, ailesine ve çevresine yararlı olmak için yaptığı bütün faaliyetler birer ibadettir.

139 Ece Hüseyin, İslâm’ın Temel Kavramları, s.282 140 Zindani Abdulmecid, İman, s.70

141 İzutsu, Kur’ân’da Allah ve İnsan, s.139 142 Buhâri, “Bed’ül-Vahy”, 1

143 Fatiha 1/5

Namaz, Oruç, Hac, Zekât gibi ibadetler sayesine hayatın tamamı ibadete

çevrilebilir.145 Günün beş ayrı vaktinde kılınan namaz, iki vakit arasının Allah (cc)’a

kulluk bilinci içerisinde geçmesini sağlar. Senede bir ay boyunca tutulan oruçla yoğun bir Müslüman hayatı sergilenir. Bu yoğun yaşantı bütün bir yıla yayılır. Zekât, insanın maddeye bakışını düzenler, malını temizleyip arındırır. Kazancını bereketlendirir. Toplumda ekonomik alanda sosyal adâleti sağlar. Hac ibadeti ile Yüce Allah’la olan söyleşme yenilenir. Ölümün, öldükten sonra dirilmenin, mahşerin, hesaba çekilmenin provası yapılır. Müslüman, hacdan yeniden dirilmiş gibi döner. Hayata yeniden günahsız bir biçimde başlar. Bu bilinç içerisinde ve bu niyetlerle yapılan ibadetler insana güzel davranışlar kazandırıp onun ahlâkını olgunlaştırır. Bu

şekilde hayatındaki kötü davranışlar azalır146

Kur’ân dikkatle incelendiğinde görülecektir ki ibâdet ile imân arasında sıkı bir ilişki vardır. İnsanları inanmaya çağıran birçok âyette, imanın ardından salih amel işlemeleri istenmektedir. “İman edip Salih amel işleyenlere, kendileri için; içinden

ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.”147 Salih amel, inanca uygun davranış,

yani ibadettir.148 İbadetler sayesinde inanç güçlenip korunur. Allah (cc)’a olan

bağlılık artar ve O’na karşı sorumlulukları yerine getirme inancı daha da güç kazanır. İbadetler insan hayatına anlam katar. İnsan Dünyaya niçin gönderildiğini görevlerinin neler olduğunu ibadetler sayesinde öğrenir. Kur’ân-ı Kerim’de insanların ve cinlerin yaratılış amacının ibadet olduğu belirtilmektedir. “Ben cinleri

ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”149 İnsanların ve cinlerin yaratılış hikmeti Allah (cc)’ı tanıyıp, O’na ibadet ve kulluk etmektir. Bunun dışında

geçirilen hayatlar ve ortaya konan ameller boşunadır150 En’âm Sûresi’nde de hayatın

gayesinin, ibadetlerle Allah (cc)’a kulluğu ispatlamak olduğu belirtilir. “Ey

Muhammed! De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”151

İbadetlerin amaçlarından biri de Yüce Allah (cc)’ın insanlara vermiş olduğu sayısız nimetlere teşekkür etmektir. İnsan kendisine yapılan en ufak bir iyiliğe bile

145 Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s.168 146 Kılıç Recep, İnsan ve Ahlâk, s.13 147 Bakara 2/25

148 El-Behy, İnanç ve Amelde Kur’ân’i Kavramlar, s.206 149 Zâriyat 51/56

150 Elmalılı, Hak Dini, c.VII, s.267 151 En’âm 6/162

teşekkür etme ihtiyacı hisseder. En azından iyilik yapan kişiye karşı güler yüzüyle veya sözlü ifadeleriyle teşekkürünü bildirir. Allah (cc) her şeyi insan için yaratmıştır. Bu yaratılanlar sayesinde insan rahat bir hayat sürer ve ihtiyaçlarını kolaylıkla giderir.

“Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”152

Allah (cc), insana beden sağlığı, yiyecek, içecek, mal ve evlat sahibi olma gibi çeşitli nimetler vermiştir. Bu nimetler o kadar çoktur ki saymakla bitmez. “O

istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.”153

İnsan Allah (cc)’ın kendisine vermiş olduğu bu sayısız nimetlerden dolayı O’na teşekkürünü ifade etmek ister. Kendisine sunduğu bu güzelliklere, ibadetle karşılık vererek, şükrünü yerine getirmenin mutluluğunu kalbinin derinliklerinde hisseder.

Benzer Belgeler