• Sonuç bulunamadı

NÜZÛL SEBEPLERİ VE TARİHSELCİLİK

Mekkî ve medenî ilmi konusunda da belirtildiği gibi Kur’an’ı Kerim yeryüzüne toptan değil, parça parça indirilmiştir. Yüce Allah bununla, Rasûlü ile devamlı irtibat halinde olmayı ona yol göstermeyi ve onun kalbini sağlamlaştırarak huzurunu artırmayı hedeflemiş; ayrıca sahabenin ihtiyaçlarına cevap vererek onların eğitilmesini ve yanlış davranışlarını ıslah ederek erdemli bir toplum oluşturmayı dilemişti.594 Eğer Kur’an, toptan indirilmiş olsaydı bu hedefleri gerçekleştirmesi mümkün olamaz ve kısa sürede belki de böyle büyük bir medeniyetin doğuşuna kaynak teşkil edemezdi. Her yaptığını bir hikmet üzere yapan yüce Allah’ın son ilahî kelamı parça parça ve belirli sebeplere bağlı olarak göndermesi elbette anlamsız değildir.

Kur’an’ı Kerim’in nazil olduğu ortamı resmeden ve o sosyolojik ortam hakkında bize bilgi veren nüzûl sebepleri, tarihselcilik tartışmalarında en çok başvurulan konulardandır. Bu konu, sadece modern tartışmalarda gündeme gelen bir konu olmayıp, İslam düşünce tarihinde ve Kur’an tefsirinde üzerinde özellikle durulan konulardan biridir. Ancak biz burada, nüzul sebepleriyle ilgili klasik

592 Kırca, Celal, Tenzil Yönteminin Tarihselliği Problemi ve Kur’an Yorumlarına Olan Etkisi,

Kur’an Mesajı İlmî Araştırmalar Dergisi, Aralık 1997, sa: 2, İstanbul, s. 53.

593 Hz. Peygamber’e Sakıf heyeti gelmişti.Daha etkili olması için Hz. Peygamber onları mescidde

kabul etti. Onlar Peygamber’e; cihada çağrılmamaları, kendilerinden zekat alınmaması, namaz kılmamaları ve üzerlerine kendilerinden başka birinin tayin edilmemesi koşullarını ileri sürdüler. Hz. Peygamber onlara: “Tamam cihada çağrılmazsınız, zekat vermezsiniz, üzerinize başka biri de tayin edilmez. Namaz konusuna gelince, rukusuz(namazsız) bir dinde hayır yoktur.” buyurdu. Ibn Hanbel, Ahmed, el-Müsned, Çağrı yayınları, İstanbul 1982, IV, 218.

kaynaklardaki bazı bilgilere kısaca atıfta bulunarak bu konuyu tarihselcilikle ilişkisi yönünden incelemeye çalışacağız.

Nüzul sebebi nedir? sorusuna şu tanımla cevap verebiliriz: Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, hadiseyi, soruyu kapsayacak bir şekilde cevap vermek veya hükmü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzûl denilmektedir.595 Kur’an’ı Kerim, yirmi küsür yılı aşan uzun bir zaman diliminde, bir kısmı bazı özel sebeplere dayanarak bir kısmı da böyle özel bir sebeb olmadan nazil olmuş bir kitaptır. Nüzûl sebebi denildiğinde akla genellikle dar anlamıyla nüzûl sebepleri gelmektedir. Halbuki Kur’an ayetlerinin belirli bir sebebe bağlı olanlarından daha fazla ayet, özel bir sebep olmadan nazil olmuştur.596 Kur’an’ın anlaşılmasında özel nüzûl sebeplerinden çok, ayetlerin ele aldıkları konunun tespit ve teşhisi için nüzûl ortamının597 bilinmesine ihtiyac vardır. Bu sebeple bazı kaynaklarda, genel ve özel sebep olmak üzere nüzûl sebepleri iki kısımda mütalaa edilir. Şah Veliyyullah Dehlevi de “hakikî” ve “özel sebep” ayırımı yaparak şu önemli tespitlerde bulunur: “Müfessirlerin geneli, tartışma ve ahkam konusundaki her bir ayeti, bu konularla ilgili rivayet edilen bir takım olaylarla irtibatlandırmışlar ve bu olayların, söz konusu ayetlerin nüzûl sebepleri olduğunu zannetmişlerdir. Oysa ki Kur’an’ı Kerim, ancak insanların zihinlerini temizlemek, batıl inançları ve bozuk fiileri ortadan kaldırmak için inmiştir. O halde tartışma/inanç ayetlerinin inmesindeki asıl sebep, muhatapların kaplerindeki batıl inaçların mevcudiyetidir. Yine, ahkam ayetlerinin inmelerinin sebebi, haksızlıkların toplumda alıp yürümesi ve insanlardaki bozuk fiillerin mevcudiyetidir. Allah’ın nimetlerini eski kavimlerin başlarına gelen azabı ve ölümü hatırlatan öğüt ve uyarı ayetlerinin iniş sebebi ise ancak, insanların, içerisinde bulundukları ilahi nimetler, yaşadıkları coğrafyada görüp durdukları eski ümmetlerin başlarına gelenler, ölüm olayları, ölümden sonra meydana gelecek korkulu akıbetler karşısındaki duyarsızlıklarıdır.”598

a- Kur’an’ın Anlaşılmasında Nüzûl Sebeplerinin Yeri ve Önemi

Kur’an’ın doğru anlaşılmasında nüzûl sebeplerinin önemini bütün alimler kabul etmektedir. Kaynaklarımızda Kur’an’ı tefsir edecek müfessirin bilmesi gereken ilimler sayılırken bunların en önemlilerinden birisi olarak nüzûl sebeplerini bilmek

595 Zerkânî, Menahilu’l-İrfan, I, 106; Serinsu, Ahmed Nedim, Kur’an’ı Kerim’in Anlaşılmasında

Esbâb-ı Nüzûlün Rolü, Şule yayınları, İstanbul 1994, s. 68.

596 Örneğin Vahidî Esbabu’n -Nüzûl adlı eserinde 470 ayetin nüzul sebebini vermektedir.Bkz.

Vahidî, Ebu’l Hasen Ali b. Ahmed, Esbabun-Nüzûl, thk. I’sam b. Abdulmuhsin el- Humeydan, Daru’l İslah, 2. Baskı, Suud 1412/1992. Muhammed Salih ise, rivayet konusunda hassas davranmayan eline geçen her rivayeti toplayanlara göre de bu sayının 888 olduğunu belirtir.Muhammed Salih Muhammed, Esbabu’n-Nüzûl Beyne’l- Fikri’l-İslamî ve’l-Almanî , Daru’l Kütübi’l-Mısrıyye, 1. Baskı, Mısır 1423/1996, s.93.

597 Işıcık, Yusuf, Kur’an’ı Anlamada Temel İlkeler,Esra yayınları, Ankara 1997, s.25.

598 Dehlevî, Veliyyullah Ahmed b. Abdirrahim, el-Fevzu’l- Kebîr fî Usûli’t-Tefsir, Farsça’dan

Arapça’ya çev: Süleyman el- Huseynî en-Nedvî, 2. Baskı, Daru’s- Sahve, Kahire1407/1986, s.31.

sayılmaktadır. Nitekim bu konuda Vahidî, “nüzul sebebini bilmeden ayetin tefsirini bilmek mümkün değildir” der. Ibn Dakik el-İyd de nüzûl sebebinin beyanı, Kur’an’daki mânâları anlamada en kuvvetli yoldur der.599 Ibn Sîrîn (Ö.110/728), Kur’an’dan bir ayetin tefsirini Ubeyde’ye (Ö.72/691) sordum, O bana: “Allah’tan kork ve doğru ol. Kur’an ayetlerinin ne hakkında indirildiğini bilenler gitti.” yanıtını verdi der.600 Şâtıbî, Hasen el Basrî’nin “Allah, indirdiği her bir âyetin ne hakkında indirildiğinin ve ondan ne kastedildiğinin öğrenilmesini sever” sözünü nakleder. Şâtıbî bu sözle, nüzûl sebeplerini bilmenin tefsir ilmiyle uğraşmak için zorunlu olduğunu belirtir.601

Kaynaklarda nüzûl sebebini bilmenin Kur’an’ın anlaşılmasında sağladığı yararlar da sayılmıştır ki bunların en önemlilerini şöyle sıralamak mümkündür: Ayetlerdeki işkali kaldırıp onu anlamaya yardımcı olmak, emredilen şeylerin hikmetini anlamak; ayette hasr ihtimali varsa bunu ortadan kaldırmak, ayetlerin kimin hakkında indiğini bilmek.602 Nüzûl sebebi bilinmediği için ayetlerin yanlış anlaşılmasına şu ayet örnek verilmektedir. “İman edip iyi işlerde bulunanlara, sakınmaya devam ettikleri, iman edip salih amel işledikleri, sonra yine sakınıp imana devam ettikleri, sonra sakınıp iyilik üzere oldukları sürece, tattıkları şeyden kendilerine bir günah yoktur.”603 Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, taşra valilerinden bazılarının, yukarıdaki ayete dayanarak şarap içtikleri şikayetlerinin gelmesi üzerine Hz. Ömer, bunu niçin yaptıklarını sorduğunda, onlar da “iman edip salih amel işleyenlerin tattıklarından kendilerine bir günah yoktur” ayetine dayanarak içtiklerini söylemişlerdir. Hz. Ömer söz konusu ayetin nüzûl sebebini araştırtmış, bu ayetin nüzûl sebebinin içki yasaklanmadan önce içen ve bu hal üzere ölen kişiler hakkında indirildiğini öğrenince, onlara ayeti yanlış yorumladıklarını bildirerek, bu işi yapanları cezalandırmıştır.604 Yine Sahabeden Ibn Abbas “Kur’an’ın niçin ve kim hakkında indiğini kendileri bildiği için onu doğru anladıklarını ama sonra gelenlerin bunu bilmedikleri için Kur’an’ı kendi reylerine (şahsî ve keyfî görünüşlerine) göre yorumlayacaklarına dikkat çeker.605 Bu rivayetten sanki Ibn Abbas rey tefsirine karşıymış gibi bir anlam çıkmaktadır ki gerçek öyle değildir. Onun yapılmasını hoş görmediği rey ile tefsir, gerçeği örtbas eden ve ayetlerin hakikî anlamlarını tahrif eden, vakıaya ve murad-ı ilâhîye ters düşen zorlama yorumlardır. Yoksa bu zemmedilen yorum, kuralına uygun olarak yapılan meşru yorum değildir.606

Önceki alimlerin nüzûl sebeplerine bu kadar önem vermesi, nüzûl sebeplerinin hadis ilminin bir kolu olarak rivâyet yoluyla ve şifahî olarak aktarılmasından ileri

599 es-Suyûtî, Celaluddin, el-İtkân , I, 93. 600 es-Suyûti , Celaluddin, el-İtkan, I, 99. 601 Şâtıbî, Muhammed, el-Muvâfakât, III, 335.

602 Bu konudaki faydalar ve bunlara dair örmekler hakkında geniş bilgi için bkz. ez-Zerkanî,

Menahilu’l İrfan, I, 109-114.

603 Mâide, 5/93.

604 Kasımî, Muhammed Cemalüddin, Mehasinu’t-Te’vil, thk. M. Fuad Abdulbaki, Müessesetü’t-

Tarihi’l Arabî, 1. Baskı, Beyrut 1415/1994, III, 219; Halidî, Salah Abdulfettah, Tasvîbât, fî Fehmi Ba’dil Âyât, Dimeşk 1987/1407, s. 56. Buna benzer olayları Şâtıbî de zikreder. Bkz. Şâtıbî, el-Muvâfâkât, III, 334.

605 Şâtıbî, Muhammed, el-Muvâfakât, III, 332.

gelmektedir.607 Nüzûl sebeplerini bilmenin ayetlerin anlaşılması için yegâne yol olduğu söylenemez. Nüzûl sebebini bilmenin ayetlerin anlaşılmasında önemi olmakla beraber nüzûl sebeplerinin Kur’an’ın anlaşılmasında yetersiz kaldığı ve yanlış kullanıldığı pek çok durum da vardır. A. Nedim Serinsu Kur’an’ın anlaşılmasında nüzûl sebeplerinin yetersiz kaldığı yönleri şöyle sayar: 1- Rivayetler açısından, 2- Umumu husûsîleştirme açısından 3- Birden fazla nüzûl sebebinin bulunması ve nüzûl sebebinin gecikmesi açısından 4- Nüzûl sebebi olarak zikredilen hususların tarihî gerçeklere aykırı düşmesi açısından.608 Yine Serinsu, nüzûl sebeplerinin Kur’an’ın anlaşılmasında doğurduğu bazı olumsuz sonuçlara da işaret eder. Bunlar, yorum zenginliğine engel olması, Kur’an’ın evrensel hedefi olan Kur’an-insan-hayat bütünleşmesini önlemesi ve esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin istismar edilmesi gibi hususlardır.609

Nüzûl sebebi dediğimiz soru, olay veya durumlar her ne kadar Kur’an’ın nüzûl döneminde gerçekleşmiş olsa da insan unsuru aynı olduğu için benzer durumlarla daha sonraki insanların da karşılaşması muhtemeldir.610 Yani nüzûl dönemindeki insanın eylemleriyle çağımız insanının insan olarak yapıp etmeleri temelde birliktelik ve paralellik arz eder. Dolayısıyla nüzûl sebeplerinde anlatılan durumların günümüzde ve gelecekte benzerini yaşayan insanlar için geçerli olacağı muhakkaktır. Çünkü ayetlerin anlamı nazil olduğu zaman-mekan boyutunu aşan bir özelliğe sahiptir.

Ancak bazen Kur’an tefsirlerinde her bir âyet veya âyet grubu için nüzûl sebebi zikredildiği görülmektedir. Ayetlerin anlaşılmasını kolaylaştırmada herhangi bir katkısı olmayan bu nüzûl sebeplerinin zikredilmesi Kur’an’ın evrenselliğine gölge düşürmekte, en azından bazılarının zihninde evrensel olmadığı izlenimi uyandırmaktadır.611 Dolayısıyla nüzûl sebeplerini bilmek, Kur’an’ın anlaşılmasında önemlidir. Ama bu, nüzûl sebebini bilmeden, ayetlerin anlaşılamayacağı anlamına gelmemelidir. Çünkü Kur’an kendisini mübin612 bir kitap, ayetlerini de mufassal613 olarak niteler. Nüzûl sebeplerini bilmek Kur’an’ın anlaşılmasında yardımcı bir unsurdur. Nitekim Ibn Teymiyye; nüzûl sebebini bilmenin ayeti anlamaya yardım edeceğini; çünkü sebebi bilmenin, müsebbebi (sebebe bağlı olan şeyi) bilmeyi sağladığını belirtir.614 Nüzûl sebebi bilinmediği takdirde ayetlerin bütünlüğünden hareketle (sıyak-sıbak) ve Kur’an’ın diğer surelerinde geçen ilgili ayetlerle beraber düşünülerek bu ayetleri anlamak mümkündür.615 Zira Kur’an, anlaşılması noktasında ihtiyaç duyulabilecek kültürel malzemeleri kendi bünyesinde bulundurmaktadır. Bu, Kur’an’ın anlaşılmasında harici vasıtalara fazla ihtiyaç duyulmadığı anlamına geldiği gibi, Kur’an’ın geniş

607 Ersöz, İsmet, “Kur’an ve İlmu Esbabi’n-Nüzûl” Kur’an ve Tefsir Araştırmaları- III, Tartışmalı

İlmî Toplantı 14-15 Ekim 2000, İstanbul 2002, s. 38.

608 Serinsu, Ahmet Nedim, Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl’un Rolü, s. 189-229. 609 Serinsu, A. Nedim, a.g.e., s. 232-258.

610 Muhammed, Salih Muhammed, Esbabu’n–Nüzûl Beyne’l–Fikri’l–İslamî ve’l–Almanî , s.12. 611 Şimşek, M. Said, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 333.

612 Zuhruf, 43/2. 613 Hûd, 11/1.

614 Ibn Teymiyye, Tefsir Usûlüne Giriş, çev: Yusuf Işıcık, Esra yayınları, İstanbul 1997, s. 48. 615 Salih, Subhi, Mebahis, s. 157.

bir anlam ağına sahip olduğunu da gösterir. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz gibi Kur’an’daki bütün ayetlerin nüzûl sebebi bulunmamaktadır. Eğer nüzûl sebebi bilinmeden ayetlerin anlaşılmasının mümkün olmayacağı iddia edilirse, bu durumda, Kur’an’ın büyük bir kısmının anlaşılamayacağı anlamına gelir ki bunu kabul etmek mümkün değildir.

b- Nüzûl Sebeplerinin Bilinme Yolu

Tanımı üzerinde durulurken de belirtildiği gibi nüzûl sebebi, bir olay veya bir sorudur. Dolayısıyla bu olay veya sorunun bilinmesi ictihada veya fikir yürütmeye bağlı olmayıp ancak nakille gerçekleşir.

Bu nakiller ise olayın meydana gelişine veya sorulan soruya şahid olan sahabîlerin nakilleridir. Dolayısıyla nüzûl sebeplerini bilmenin yolu sahabenin rivayetlerine bağlıdır. Bu rivayetler âdeta Hz. Peygamber tarafından bildirilmiş gibi kabul edilir. Bunun için hadis usûlünde hükmen merfu sayılır.616 Çünkü sahabîler, vahyin geldiği ortamdaki şartlar içinde yaşamış, bu konudaki bilgileri, o sırada meydana gelen olayları ve sebepleri görmekle veya duymakla meydana gelmiştir; kendi içtihadlarıyla değil. Sahabîlerin nüzûl sebepleri dışındaki tefsir rivâyetleri ise “mevkuf” haber olarak,617 yani kendilerine ait sözler olarak değerlendirilir.

Sahabîlerden sonra gelen tâbiîler nesli de bilgi aldıkları sahabilerin isimlerini anmadan nüzûl sebeplerine dair rivayetler nakletmişlerdir. Bu rivayetler de nüzûl sebeplerini bilme açısından sahabeden sonra ikinci kaynak olarak kabul edilmiştir. Hadis usûlünde “mürsel” -bilgi kaynağı sahabinin ismi anılmaksızın yapılan rivâyet- hükmünde kabul edilen bu nevi rivayetlerin; senedinin ve metninin sahih olması, bu rivayeti destekleyen bir başka tâbiî rivayetinin bulunması ve rivâyet eden tâbiînin tefsir otoritelerinden biri olması gibi şartlar aranmıştır.618

Teoride nüzûl sebepleriyle ilgili bu koşullardan söz edilmekle birlikte, pratikte bunun uygulandığını söylemek oldukça güçtür. Zira, en güvenilir rivayet tefsirlerine bile bakıldığında, zikredilen bazı nüzûl sebeplerinin ayetin anlaşılmasını kolaylaştırmak yerine onu zorlaştırdığını, ayetin ruhuyla bağdaşmayan nüzûl sebebi rivayetlerinin zikredildiğini619 görmek mümkündür. Nüzûl sebepleri Hz. Peygamber tarafından ashaba dikte ettirilmiş şeyler değildir. Bu yüzden bu sebepler, her zaman için Hz. Peygamber’in kontrolü ve

616 Zerkânî, Muhammed Abdulazim, Menahil, I, 114; Salih, Subhi, Mebâhis, s. 134; Suyutî,

Celaluddin, el-İtkân, I, 101.

617 Zerkânî, Muhammed Abdulazim, a.g.e., a.y.

618 Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, I, 101; Zerkânî, Muhammed Abdulazim, Menabil, I, 114; Salih

Subhi, Mebâhis, s. 134.

619 Bkz., Ibn Kesir, Tefsiru’l Kur’an’il-Azim, II, 98. “Onlardan kimi de: ‘Eğer Allah, lütuf ve

kereminden bize verirse elbette sadaka vereceğiz ve faydalı insanlardan olacağız’ diye Allah’a and içtiler. Ne zaman ki Allah kereminden onlara verdi, onun verdiğine cimrilik ettiler, sözlerinden döndüler. Zaten onlar, dönek insanlardır.” Tevbe, 9/75-76. Süleyman Ateş, bu ayetlerin nüzûl sebebi olarak nakledilen Sa’lebe kıssasının Kur’an’a, Hz. Peygamber’in tutumuna ve akla-mantığa aykırı olduğunu ifade eder. S. Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, IV, 116-117.

gözetimindeki Kur’an anlayışı olarak nitelendirilemez. Bunlar hemen hemen tümüyle ashabın veya tâbiûnun gözlemleri sonucu oluşmuş değerlendirmelerdir. Yani bu rivayetlerin, Kur’an’ın anlaşılmasında olmazsa olmaz bir şart olarak ileri sürülmesi doğru değildir. Nihayetinde bunlar sahabenin Kur’an tefsirleri gibidir, Müslümanlar için değerli oluşları bu karakterleri sebebiyledir.620

c- Nüzûl Sebepleri ve Tarihselcilik İlişkisi

Nüzûl sebeplerinin tarihselcilikle ilişkisi, kanaatimizce “nüzûl sebebi” tamlamasındaki “sebep” sözcüğüne yüklenen anlamla doğrudan irtibatlıdır. Buradan da olguların; ayetlerin teşekküllündeki rolüne geçilerek, olgu-nass diyalektiği çerçevesinde konu ele alınıp incelenmektedir. Biz de bu yönden konuyu ele alıp tartışmak istiyoruz.

Felsefî olarak sebep sözcüğü “gerçek neden (illet), bir şeyi etkileyen, oluşturan, doğuran; gerçek etkilere ve değişmelere yol açan etkileme”621 anlamlarına gelir. Buradaki anlamından hareketle bazı tarihselci düşünceye sahip aydınlar, ayetlerin inişi esnasında meydana gelen olayları ve sorulan soruları, o ayetlerin inişini gerektiren zorunlu bir sebep, o ayetleri doğuran gerçek neden olarak görürler.622 Yani o olaylar olmasaydı veya o sorular sorulmasaydı o ayetler bugün elimizde olmayacaktı. Mesela, Hz. Peygamber döneminde insanlar, Peygamberimize yetimler hakkında,623 kadınların özel durumu,624 haram aylardan,625 rûh626 vd. konularda sorular sormuşlar, yüce Allah da bu sorulara cevap vermiştir. Buradan hareketle Kur’an’ın tarih üstü bir metin olmayıp tarih içinde, tarihsel bir metin olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.627 Yine nüzûl sebeplerine özel vurgu yapılarak her bir ayet veya ayet grubunun inişini gerektiren bir sebebe bağlı olarak indiği, harici bir sebep olmaksızın inen ayetlerin sayısının son derece az olduğu iddia edilmiştir.628 Burada şunu da hemen kaydedelim ki tarihselci yönelişe sahip aydınların hepsinin nüzûl sebeplerine bakışı aynı değildir. Mesela M. Arkoun’un nüzûl sebeplerine bakışı çok farklıdır. O, bu konuda şu görüşleri serdeder: “Ayetler anlamlarını iniş koşullarından (esbab-ı nüzûl) almazlar. Fakat tarihçiye 7. yy. başında Arabistan’da toplumun ve kültürün durumu hakkında ipuçları verirler; daha önce yapıldığı gibi ayetleri koşula

620 Şimşek, M. Said, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 335.

621 Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, s. 118; Muhammed, Salih Muhammed, Esbabu’n –

Nüzûl Beyne’l Fikri’l –İslamî ve’l –Almanî, s.25.

622 Hanefî, Hasan, Aksiyom Bilimi Olarak Hermenötik, çev: Dücane Cündioğlu, Tezkire Dergisi,

sa: 11-12; Aralık 1997, Ankara, s. 53.

623 Bakara, 2/220. 624 Bakara, 2/222. 625 Bakara, 2/217.

626 İsra, 17/85. Bu konuda diğer sorular ve Allah (c.c.) verdiği cevaplar için bkz., Bakara, 2/189,

215, 219, 220; Maide, 4/5; A’raf, 7/187, Kehf, 18/83; Taha, 20/105.

627 Erten, Mevlüt, Nass-Yorum İlişkisi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara 1998, s. 113.

628 Ebû Zeyd, Nasr Hamid, Mefhumu’n-Nass Dirase fî Ulûmi’l- Kur’an, el- Merkezu’s-Sekafi’l –

bağlamak oportunist bir vahiy, gerektiği zaman Tanrı’yı yardıma çağıran bir peygamberin pozitivist düşüncesini aklamaktır. İlk amaç ve mevcut sonucu tarihi canlandırmak olan bir metnin gücünü sıradanlığın içinde dondurmaktır.”629

Kur’an metni, yirmi küsür yılı aşkın bir süre zarfında olgu ve kültürün içinde biçimlenmesi sebebiyle, onun hakikati ve özü itibariyle kültürün ürünü olduğu iddia edilmiştir. Metnin kaynağının ilahi oluşunun, muhtevasının olgusallığı ve onun kültüre aidiyeti ile çelişmeyeceğini belirten Ebu Zeyd, Kur’an’ın oluşum ve tamamlanma sürecinden sonra kültürü oluşturmaya başlayan bir sürece geçildiğini belirtir. Yani Kur’an oluşum sürecinde olgu ve kültürden istifade etmiş; daha sonra kültüre katkıda bulunarak onu değiştirme yönüne gitmiştir.630 Kur’an metninin oluşumunda olgunun ve kültürün rolü üzerinde özellikle duran Ebu Zeyd, Kur’an metnine olan yaklaşımların, yukarıdan aşağıya doğru yani Allah’tan insana doğru gerçekleşen bir diyalektik tarzında olduğunu, kendi yaklaşımının ise aşağıdan yukarıya doğru yani insandan Allah’a doğru gerçekleşen bir diyalektik tarzını esas aldığını ifade eder.631

Burada şu tespiti yapabiliriz ki tarihselci yönelişe sahip aydınların ortak noktası, Tanrı merkezli okuma yerine insanı merkeze alan ve Kur’an metnindeki beşerî unsurları öne çıkaran bir okuma tarzını önermektedirler. Dolayısıyla burada Kur’an’ın oluşumunda olguların rolüne büyük bir değer atfedilmekte ve Kur’an’ın antropolojik okumayla okunması önerilmektedir. Kanaatimizce tarihselcilik tartışmalarının önemli kalkış noktalarından birisini burası oluşturmaktadır. Şimdi nüzûl sebepleriyle ilgili bu iddiaların değerlendirilmesine geçmek istiyoruz.

Kur’an’a nüzûl sebepleri açısından baktığımızda onun bir kısım ayetleri spesifik bir sebebe bağlı olarak inerken diğer bir kısmının da herhangi özel bir sebebe bağlı olmadan doğrudan indiğini görmekteyiz.632 Bu durum, kaynaklarımızda özel nüzûl sebebi ve genel nüzûl sebebi olarak adlandırılmaktadır. Kaç ayetin özel bir sebebe binaen indirildiği noktasında farklı görüşler olmakla beraber, nüzûl sebeplerine dair rivayetler, herhangi bir soru veya sebebe bağlı olmadan inen ayetlerin, bir sebebe binaen inen ayetlere göre daha fazla olduğunu göstermektedir.633 Bu da Kur’an’ın çoğunun özel bir sebebe binaen indirildiği yönündeki görüşün gerçeği yansıtmadığını göstermektedir. Gerçi bu durum, özel bir sebebe bağlı olmadan inen ayetlerin de sebepsiz, boşluğa söylenmiş ayetler olduğu anlamına gelmez. Yaptığı her işte hakîm olan Yüce Allah’ın sebepsiz ve hikmetsiz bir ayet göndermeyeceği oldukça açıktır. Ancak

629 Arkoun, Muhammed, Kur’an Okumaları, s. 112.

630 Ömer Özsoy, Ebu Zeyd’in nass-olgu ilişkisinde olguların önce nassı oluşturduğu ve daha sonra

bu nassların olguları oluşturmaya başladığı şeklindeki görüşünü eleştirerek, nassın oluşumu tamamlandıktan sonra olguyu etkilemesi anlayışı yerine, nassın oluşumuyla beraber olguyu ve kültürü etkilemeye başlaması şeklinde olmasının daha doğru olacağını ifade eder. Ö. Özsoy, “Nasr Hamid Ebu Zeyd’in Nass-Olgu ilişkisi Bağlamında Ulumu’l-Kur’an’ı Eleştirisi,” İslamî Araştırmalar, c. 7, sa: 3-4, 1994, s. 241.

631 Ebu Zeyd, Nasr Hamid, a.g.e., s. 26.

632 Salih, Subhi, Mebahis fî Ulûmi’l Kur’an, s. 132.

Benzer Belgeler