• Sonuç bulunamadı

Konumuzun daha iyi anlaşılması için kölelikle ilgili bazı sözcüklerin lügat ve Kur’an’da kullanılan anlamları üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Arapça’da köle sözcüğüne tekabül eden temelde iki kelime bulunmaktadır. Bunlardan biri “rıkk”, diğeri ise “abd” sözcükleridir.

Rıkk; kölelik, mülk, kulluk, yumuşaklık, ve ağaç yaprağı anlamlarına gelir. Kur’an da köle anlamında rıkk veya rakîk kelimeleri kullanılmamaktadır. Kur’an da rakk kelimesi, “üzerine yazı yazılan ince deri anlamında : fî rakkın menşûr”893 şeklinde kullanılmaktadır. Arapçada erkek köle için rakîk, çoğulu erikkâ; kadın köle/cariye için rakîka veya eme kelimeleri kullanılmaktadır.894

Arapça’da bazı anlam farklılıklarıyla birlikte abd; rakîk, rakabe, memlûk, vasıf, milk-i yemin kelimeleriyle de ifade edilmiştir.895 Kur’an’da “rakabe” kelimesi altı yerde köle anlamında kullanılmıştır.896 Ubûbûdiyyet/kölelik sözcüğü, boyun eğmek = hudu’ve zillet = tezellûl anlamlarına gelir.897 Köle kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanılan abd kelimesi, hukuki anlam olarak kölelik, dini anlam olarak kulluk anlamına gelir. Abd kelimesi Hz. Peygamber, diğer peygamberler,

890 Bkz., Fazlur Rahman, Tarih Boyunca İslâmî Metodoloji Sorunu, s.22; İslâm, s. 52; Ana

Konularıyla Kur’an, s.101.

891 Şimşek, M. Said, Kur’an’ın Ana Konuları, s. 107. 892 Hicr, 15/75; Yusuf, 12/111.

893 Tûr, 52/3.

894 Ibn Manzûr, Lisanu’l Arab, X, 123-124.

895 Hamidullah, Muhammed, “Abd”, DİA, İstanbul 1988, I, 57. 896 Nisa, 4/92; Mâide, 5/89; Mücadele, 58/3; Beled, 90/12. 897 Ibn Manzûr, Lisânu’l –Arab, III, 271.

cinler, hatta melekler için kullanılmıştır.898 Abd kelimesi, Kur’an’da üç yerde “köle” anlamında kullanılmıştır.899 Abd kelimesiyle, Allah’a kulluk ve itaat kastediliyorsa, “hür insan”; kula itaat söz konusu ise”köle” manasına gelir.900

Ragıb el-İsfehanîye göre, abd kelimesi Kur’an’da dört ayrı anlamda kullanılmıştır:

1-Hukuk açısından abd (köle). 2-Yaratılması bakımından abd; bu “yaratma” sadece Allah’a nisbet edilebilir. 3- Allah’a kulluk yapması açısından abd; hür olsun köle olsun, en şerefli insan. 4- Dünyaya ve dünya servetine kul olan abd; hür de olsa kölede olsa, en kötü insan.901

Bu lügavî açıklamalardan sonra, Kur’an ‘ın kölelerle ilgili olarak verdiği hükümlere geçmeden önce, İslam’dan önceki Arap yarımadasındaki kölelik olgusuna kısaca bakmakta yarar var. Zira, Kur’an’ın vahyedildiği toplumun sosyal şartları yeterince bilinmeden kölelerle ilgili ahkâmın doğru bir şekilde anlaşılması güç olacaktır.

Kölelik İslâm öncesi dönemde hemen hemen dünyanın her tarafında olduğu gibi Arap yarımadasında da mevcut toplumsal bir olguydu. Ülkeden ülkeye farklılık arzetmekle beraber Araplarda köleliğin sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz. Savaş, adam öldürme ve zina gibi ağır suçlar, borçluluk, aile- babasının çocuklarını satması gibi durumlardı.902 Kur’an’da ifade edilen mükateb/anlaşmalı köle,903 cahiliye döneminde de vardı. Cahiliye döneminde köleyi satın alan boynuna bir ip takıp götürürdü. Harp esiri köle, fidye verinceye kadar kakülü kesilirdi. Köle satın alarak başkasına hediye etmek adetti. Efendisi ölen bir köle, onun varislerine intikal ederdi. Ebu Leheb, Asb Hışam’ı, kumar borcu sebebiyle köle yaparak develerini güttürmüştü. Cariyenin çocuğu zeki ise nesebini tanırlardı. Ümmülveledin satışı caizdi. Velâsı kendisinde kalmak üzere,

kişi kölesini satabilirdi.904 İşte İslâm, bu şartlarda doğdu ve köleliği hazır buldu. Buna mukabil Kur’an-ı Kerim, kölelere karşı iyi davranmayı,905onlara ihsanda

bulunmayı tavsiye etti.906 Yine Kur’an, bazı suçlara kefaret olarak çeşitli

898 Nisa, 4/172; İsra, 17/1; Zariyât, 51/56. 899 Bakara, 2/178, 221; Nûr, 24/31.

900 Hamidullah, Muhammed, “Abd”, DİA, I, 57. 901 El- İsfehanî, Ragıb, el-Müfredât, s.480.

902 Hamidullah, Muhammed, İslâmda Devlet İdaresi, çev: Kemal Kuşçu, Ahmed Said Matbaası,

İstanbul 1963, s. 45; Engin, Nihat –Akyüz, Vecdi, “Asrı Saadette Kölelik ve Cariyelik”, Bütün yönleriyle Asr-ı Saadette İslâm içinde, Beyan yayınları, İstanbul 1994, I, 493.

903 Mükatebe, köle ve cariyenin, efendisinden aralarında anlaşacakları bir miktar mal veya parayı

ödeyerek özgürlüğüne kavuşma isteğinde bulunmasıdır. Aydın , M.Akif – Hamidullah Muhammed, “Köle” DİA, Ankara 2002, XXVI, 242.

904 Ateş, Ali Osman,”Asr-ı Saadette Dinler ve Gelenekler”Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslâm

içinde, II, 262.

905 “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, Ana-babaya, akrabaya, yetimlere,

yoksullara, yakın komşuya, yolcuya, ellerinizin altında bulunan (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez”. Nisâ, 4/36.

906 “Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir.Asıl iyilik, o kimsenin

seçenekler arasında köle azadını saydı.907 Kur’an, cahiliye döneminde olduğu gibi cariyelerin fuhşa zorlanmamasını ve bunun kesinlikle haram olduğunu bildirdi.908 Ayrıca Kur’an, köle ve cariyeleri evlendirmeye teşvik etti.909 Kur’an, iman edinceye kadar müşrik kadınlarla evlenmemeyi, velev ki müşrik kadınlar güzel olsa bile, Müslümanlara mü’mine cariyelerle evlenmeyi emretmekte, mü’min bir kölenin müşrik bir kişiden daha iyi olduğunu haber vermektedir.910

Devamlı olarak zayıfların ve güçsüzlerin yanında yer alan İslâm dini, kölelere karşı da onları himaye edici tedbirler getirmiştir. Bu tedbirler babından, efendi, kölesine evladı gibi muamele edecek, kölem şeklinde değil kızım-oğlum diye seslenecek, yediğinden giydiğinden ona da yedirecek ve giydirecektir.911 Bu sebeple Hz. Peygamber’in âzâd ettiği Zeyd, ailesinin yanına dönmektense Peygamberimizle kalmayı tercih etmiştir. Yine o dönemde, birçok köle serbest bırakılıp diğer hür Müslümanlarla kardeş yapılmıştır.912 İlk dönem İslâm devletinin önde gelen ilim ve siyaset adamlarıyla askerî erkanın bir çoğunun, adına “mevalî” denen azatlılardan oluştuğunu görüyoruz.913 Bu durum, azâtlı kölelerin saygı değer olduğunu dünyaya ilan bakımından anlamlıdır. Peygamberimiz de “Başımızda, saçı kuru üzüm gibi olan Habeşli bir köle de olsa Allah’ın kitabını ikame ettiği sürece, ona itaat ediniz.” buyurmuştur.914

Kölelikle İlgili Ayetlerin Değerlendirilmesi

Kur’an’ın, yemin, zıhar ve kasten oruç bozma suçlarına kefaret olarak köle azadını önermesi,915 zekatın sarf yerinden biri olarak köleleri sayması,916 Hz. Peygamber’in bizzat köleleri hürriyetine kavuşturması ve bu konudaki teşvikleri,917 İslam’ın köleliği kaldırmayı hedeflediğini gösterir. Köleliğin her türlü kaynağını kurutan İslâm, sadece savaş esirliğiyle onu sınırlandırmıştır. Günümüz devletler hukukunda esir kamplarının karşılığı, İslâm hukukunda köleliktir.918 Bugünün Devletler Hukukuna göre, iki taraf anlaşma yapıncaya kadar savaş esirleri, esir kamplarında tutulurlar ve her türlü insanî haktan mahrum bırakılırlar.Yapılan anlaşma sonucunda ise, tekabüliyet esasına göre esirler ya

yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere sevdiği maldan harcar…”Bakara, 2/177.

907 Maide, 5/89; Mücadele, 58/3; Nisa, 4/92. 908 Nur, 24/33.

909 Nur, 24/32. 910 Bakara, 2/221.

911 Buharî, Itk, 17; Belaîd, Sadık, el-Kur’an ve’t-Teşrî’, Merkezü’n-Neşri’l Camiî, 2. Baskı, Tunus

2000, s. 77.

912 Fendoğlu, Hasan Tahsin, İslam Hukûkunda Kölelik, s. 148. 913 Fendoğlu, Hasan Tahsin, a.g.e., s.157.

914 Buhari, Ahkam, 4; Müslim, İmara, 36,37. 915 Nisâ, 4/92; Mâide,5/89; Mücadele, 58/3. 916 Tevbe, 9/60.

917 Resulullah şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mü’min köleyi azat ederse, Yüce Allah onun her

uzvuna karşılık azat edenin bir uzvunu cehennem ateşinden azat edr. Buhari, Keffârât, 6; Müslim, Itk, 22,23.

değişilir yada belli bir menfaat karşılığında veya karşılıksız salıverilirler. İslam hukûku da aynı şeyleri ön görmektedir.919 Kur’an’da esirlere karşı nasıl davranılacağı şu ayet tanzim etmektedir.”(Savaşta) kafirlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkı bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.”920Bu ayete göre devlet başkanı, esirleri değiştirme, karşılıksız salıverme (menn), herhangi bir mal veya esir karşılığı serbest bırakma (fida) veya onları köle statüsüne koyma seçeneklerinden birini tercih etme hakkına sahiptir. Karşı tarafın durumu da dikkate alınarak idareci bu alternatiflerden birini tercih eder ve uygular.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir. İslâm, köleliğin kaldırılması için her türlü teşvik ve tedbiri almak yerine, içki ve kumar gibi niçin onu kesin olarak yasaklamadı? Hatta bazı İslâm hukukçuları, mesela Sadık Belaîd İslam’ın önceki semavî dinler gibi köleliğin sona erdirilmesi için kesin bir tavır içine girmediğini, İslam’ın problemin özünü ele almayıp sadece köleliğin konumunu düzeltmek için yasa koymakla yetindiğini ve böylece İslam’ın, evrensel mesajını yerleştirmede tarihî bir fırsatı kaçırdığını bile iddia eder.921 Elbette biz bu düşüncelere katılmıyoruz. Doğrusu bu düşünceler gerçeği de yansıtmamaktadır. Bize göre önce probleme oldukça geniş bir çerçeveden bakmak gerekir. Her şeyden önce köleliğin geç kaldırılmasının pek çok nedeni bulunmaktadır. Bunları sosyal, ekonomik, siyasal, tedrîciliğe riayet, diğer devletleri savaştan caydırmak, fazla kan dökülmesini önlemek ve İslâmlaştırma siyaseti olarak sayabiliriz.922 M. Hamidullah, eğer İslâm köleliği ilga etseydi, komşuları olan devletler, ılga etmiş olmayacağından onlar, belki de köle ve cariye almak için, İslâm ülkesine saldıracaklardı. Bir defada kaldırılması, toplumda sarsıntıya, fesada yol açabilirdi923 yorumunu yapar. Yine Hamidullah, Müslümanların köleliğin kaldırılmasını herkesten çok arzuladıklarını ve bunun onların ideali olduğunu söyler. Ancak ârızî de olsa, insanlığın menfaati için köleliğe başvurulacak haller olabileceğini belirtir ve şu misali verir: “Bir kavmin kendinden gayrı bütün yabancıların dokunulmaz, aşağılık bir mahluk olduğuna dini bir inançla inanır ve beşer varlıklarına hayvanlardan daha kötü muamele ederse, ve aynı zamanda insaniyetperver zevatın tavsiyesini dinlemeyi reddederse; yahut bir renk ve mizaçtan olan insanlar, Allah’ın başka bir renkte yarattıklarına karşı ifrat derecede bir garazla mütehalli olur ve onlara iğrenç bir şekilde muamele ederse bütün milletler böyle insanlıktan uzak kavme karşı birleşip onları köle ederek hiçbir dil, ırk ve renk tarafgirlikleri olmayan bir kavmin mandası altına koymaları insanlığın menfaati icaplarındandır. Temenni edelim ki böyle bir ihtiyaç duyulmasın.”924 Gerçekten M. Hamidullah’un da işaret ettiği gibi İslâm, kesinlikle insan onuru ve

919 Şimşek, M.Said, a.g.e., s.190. 920 Muhammed, 47/4.

921 Belaîd, Sadık, el-Kur’an ve’t-Teşrî’, s. 80.

922 Fendoğlu, Hasan Tahsin, İslam ve Osmanlı Hukukunda Kölelik ve Cariyelik, s. 303-304. 923 Hamidullah, Muhammed, İslâm’da Devlet İdaresi, s. 177.

haklarına tamamen aykırı olan kölelik müessesesinin varlığını ve devamını asla arzulamaz. Ancak, savaş esirliği gibi zorunlu haller onu gerekli kılabilir. Bu yüzden İslâm köleliği tamamen kaldırmamış, savaş esirlerini öldürmenin yerine köleliği getirmiştir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslâm köleliğin kaynağını savaşla sınırlandırmakla beraber, İslâm tarihinde bazıları doğuştan köle olunabilineceğini zikretmişlerdir. Ne var ki bu durum, Müslümanların çoğu tarafından kabul görmemiştir.925Çünkü Kur’an’a göre kölelik, Allah’ın iradesine saygı için köleliği meşru yazgı sayan Hıristiyanlığın aksine,926 bir cezadır. Cezalarda şahsîlik ilkesi temel olduğundan bir başkasının cezasını evladı çekmez.927

Kölelik konusunun tarihsellik tartışmalarında gündeme gelmesinin sebebi, bazı suçlara kefaret olarak Kur’an’ın köle azadını öngören hükümlerinin, bugün nasıl uygulanacağı ve anlaşılacağı meselesidir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi ayetlerde, hataen adam öldürmek, yemini bozmak ve zihar suçlarına kefaret olarak köle azadı emredilmiştir. İlgili ayetlere baktığımızda köle azâdının yegane kefaret olmayıp alternatiflerden birisi olarak zikredildiğini görmekteyiz. Üstelik köle azâdı zikredildikten sonra “fe men lem yecid = bulamazsa” ifadesi gelmektedir. Bu ifadeyi müfessirler,928 hem maddi olarak köle azad etme imkanından mahrum olma; hem de âzâd edecek köle bulamama şeklinde yorumlamışlardır. M. Reşid Rıza, “lem yecid” fiilinin mefûlunun hazfedilmesi, “bulamama” ifadesinin her iki anlama da gelmesine müsait bir hale getirdiğini söyler. Ancak o, Kur’an’ın “bulamazsa” ifadesini kullanmak sûretiyle, sanki köleliğin ortadan kalkacağını önceden haber verdiğini belirtir.929 Zıhar kefareti olarak köle azadından sonra önerilen iki ay peş peşe oruç tutma seçeneğinden sonra ise, “fe men lem yesteti’ = güç yetiremezse” ifadesi kullanılmıştır. Buna bakılarak “bulamazsa” ifadesinin sadece azad edecek köle bulamama anlamına geleceği görüşünün daha isabetli olacağı gibi bir kanaat oluşabilir. Bu kanaat, köleliğin kurumsal olarak ilga edildiği toplumlarda ve zamanlarda isabetlidir. Ancak bu ayetler, köleliğin mevcut olduğu tarihsel ve toplumsal şartlarda düşünüldüğünde bulamazsa ifadesinin hem maddi güç, hem de köle bulamamak anlamlarının her ikisini de kapsadığı şeklinde anlaşılmasının daha doğru olacağını gösterir. Bize göre, yüce Allah’ın böyle bir ifadeyi seçmesi, ilahî kelamın üslûp açısından icazını gösteren önemli bir unsurdur.

Muhammed Esed, modern toplumlarda köle azadıyla ilgili hükmün, köleliğin mevcut olduğu toplumlardan farklı anlaşılması gerektiğini belirterek şu yorumu yapar: “Köleliğin az veya çok ortadan kaybolduğu modern toplumlarda “tahrîru

925 Engin, Nihat, Osmanlı Devletinde Kölelik, İFAV yayınları, İstanbul 1998, s. 28. 926 Belaîd, Sadık, el-Kur’an ve’t-Teşrî, s.76.

927 Şimşek, M. Said, Kur’an’ın Ana Konuları, s. 192.

928 Rıza, M. Reşid, Tefsiru’l Menâr, V, 337; Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, III, 50. 929 Rıza, M. Reşid, Tefsiru’l Menâr, V, 337.

rakabe” kavramı, sanırım, bir insanı büyük bir borç yükünün veya yoksulluğun

tutsağı olmaktan kurtarmayı içine alacak şekilde genişletilebilir.”930 Köleliği hakîki anlamında aldığımızda, bugün bu ayetleri uygulama sahası

bulunmamaktadır. Ama M. Esed’in de belirttiği gibi “tahrîru rakabe” kavramının anlamını genişleterek farklı alanları içerecek şekilde yorumlayabiliriz. Yine kölelikle ilgili ayetlerden, iş hayatına dair bazı prensipler çıkararak onlardan istifade edilebilir.

Kölelikle ilgili ayetlere hüküm ve hükmün konusu çerçevesinde de bakılabilir. Köle azad etme hükmü bulunmakta, ancak köle bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hüküm kendiliğinden kalkmaktadır. Ama, savaş esirliği gibi bir sebeple kölelik tekrar gündeme geldiğinde aynı hüküm yine işlevsel hâle gelebilir.

Benzer Belgeler