• Sonuç bulunamadı

Nükleer Güce Konvansiyonel Karşı Çıkış: Tayvan Boğazı Krizleri

2. KİTLESEL MUKABELE STRATEJİSİ VE EİSENHOWER’IN YENİ BAKIŞ’I

2.1. Nükleer Güce Konvansiyonel Karşı Çıkış: Tayvan Boğazı Krizleri

Kıta Çini’nin komünistlerin eline geçmesiyle, Tayvan adasında kurulan Çin Cumhuriyeti, komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) ulusal güvenliğine ait en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Komünist Çin’in, ABD’nin Tayvan ile bir savunma anlaşması yapmasını önlemek adına, önce Kinmen Adaları’nı, iki ay sonrasında da Dachen Adaları’nı bombalamasıyla Birinci Tayvan Boğazı Krizi başlamıştır. Ancak bombalamaların başlaması ABD ve Tayvan arasındaki anlaşmanın yapılmasına engel olamamıştır. Aralık 1954’te, ABD ve Tayvan arasında, ortak savunma anlaşması imzalandıktan bir ay sonra, Eisenhower’a Tayvan’ı “gerekli gördüğü haliyle Tayvan’ı savunmak için askerî kuvvet kullanma yetkisini”

veren “Tayvan Tezkeresi”, Amerikan Senatosu ve Temsilciler Meclisi tarafından kabul edilmiştir.129 Aslında Çin’in bombaladığı adaları savaşmaya değer bulmayan Eisenhower, Dulles’ın teşviki ile politikasında değişikliğe gitmiştir. Ocak 1955’te, Eisenhower’ın savunmasının zor olacağına inandığı Dachen Adaları’ndaki askerî personel ve sivilleri tahliye etmeyi kabul etmiş ve aynı zamanda Kinmen ve Matsu’nun dahil olduğu bölgeleri de elinde tutmayı taahhüt etmiştir.130

Eisenhower’a göre Kore Savaşı yanlış hesaplamalardan doğan bir savaştır. Eisenhower bu savaşın ABD’nin Güney Kore’yi savunacağını açıkça belirtmediğinden başladığını düşünüyordu. Ayrıca Eisenhower, Tayvan krizinin literatürde barut fıçısı savaşı olarak tanımlanan, yani küçük bir sorundan büyük çaplı bir savaşa dönüşen bir tarzda olduğunu düşünüyordu. Eisenhower, Tayvan Tezkeresi’nin karşı tarafta yanlış hesaplamaları ortadan

128 Ibid.

129 Shannon Tiezzi, “How Eisenhower Saved Taiwan”, The Diplomat, 29.07.2015

130 Jones, op.cit., s.166.

kaldırdığını ve ABD’nin niyet ve kararlılığını net bir şekilde komünist Çin’e belli etmesiyle, bir barut fıçısı savaşı çıkması ihtimalini azaltacağını umuyordu.131

Birinci Tayvan Boğazı Krizi’nde nükleer silahların kullanımı konusu, Dachen Adaları’ndaki tahliyenin komünist Çin tarafından güçsüzlük olarak değerlendirilmesiyle gündeme gelmiştir. Zira, caydırıcı gücü açısından prestijini kaybetmek istemeyen ABD, komünist Çin’in Tayvan’ı ele geçirmekte kararlı olması karşısında, Matsu ve Kinmen’in savunulmasında, Kıta Çin’e karşı nükleer silahlara başvurulacağını açıklamıştır.132

İngiltere, Vietnam krizinde olduğu gibi bu krizde de Avrupa’ya yönelik bir Sovyet saldırısından endişe ettiği için, nükleer silahların kullanılmasına karşı çıkmıştır. Eisenhower ise Sovyetlerin geniş çaplı bir savaşa katılma ihtimallerinin küçük olduğunu ve Sovyetlerin en fazla Çin’e maddi anlamda destek olacağını, ancak Çin’e yönelik büyük ölçekli nükleer silahların kullanılması durumunda SSCB’nin savaşa dahil olabileceğini düşünmekteydi. ABD’nin prestijini korumak ve aynı zamanda geniş çaplı bir savaşın çıkmasını engellemek arasında kararsız kalan Eisenhower, nükleer silahların kullanılıp kullanılmamasına karar verememiş ve beklemeyi tercih etmiştir. Ancak en sonunda, nükleer silahların kullanılacağı tehdidi ile Çin, Tayvan’a yönelik geniş çaplı bir saldırıdan caydırılmıştır. Komünist Çin, Tayvan yüzünden ABD ile bir savaşa girmeyi istemediklerini açıklamış ve Tayvan’ın özgürleştirilmesinin barışçı yollarla yapılması stratejisini izleyeceğini belirterek; Kinmen ve Matsu Adaları’nı bombalamayı sonlandırmıştır.133

ABD’nin nükleer caydırıcılığı, Kore Savaşı’nda ateşkesin sağlanmasında olduğu gibi, Tayvan Krizi’nde de başarılı olmuştur. Krizin sonunda ABD, Güney Kore’yle yaptığı gibi, Tayvan’da da karşılıklı savunma anlaşmasına dayanarak bölgede konvansiyonel ve nükleer kuvvetlerini konuşlandırmıştır. Tarafların askerî güçlerini artırması ve taraflar arasında tam olarak çözülemeyen temel konular birkaç yıl sonra yeni bir krize sebep olmuştur.134

ABD’nin Tayvan’la artan ilişkilerinden rahatsız olan ÇHC, 1958 yılında, Lübnan’da yaşanan krizde ABD’nin Lübnan’a asker çıkarmasını ve ABD ve uluslararası sistemin dikkatinin bu krize odaklanmasını fırsat bilerek Tayvan Boğazı’nda yeni bir gerginlik çıkartmıştır. Ağustos ayının sonlarından itibaren Kinmen ve Matsu Adaları’nın yeniden bombalanması ve abluka altına alınmasıyla başlayan İkinci Tayvan Boğazı Krizi aynı yılın ekim ayına kadar devam etmiştir. Birinci krizde olduğu gibi, bu krizde de ABD, karşılıklı

131 Ibid., s.164- 168.

132 Tiezzi, loc.cit.

133 Jones, op.cit., s.170- 172.

savunma anlaşması olduğu Tayvan’ı savunacağını belirterek bölgede kuvvetlerini görevlendirmiştir.

Nükleer caydırıcılık konusunda, İkinci Tayvan Boğazı Krizi birinci kriz ile benzerlik göstermektedir. Çin topraklarına yönelik nükleer saldırı planları ve Dulles’ın komünist saldırganlığı durdurmak adına gerekirse savaş eşiğine gidilebileceğini açıklaması ve kitlesel mukabele stratejisi tehdidi komünist Çin’i caydırmakta tekrar başarılı olmuştur.135 ABD’nin sert tutumu karşısında komünist Çin, eylül ayında ABD ile elçilik düzeyinde görüşmelerin yeniden başlamasını önermiş ve ekim ayında adaların bombalanmasına son vermiştir.

Sovyetler, krizin ilk haftasındaki moral ve materyal desteği haricinde, ABD’nin Çin ile elçilik düzeyinde görüşmeleri kabul etmesine dek sessizliğini korumuştur. Bu noktada SSCB lideri Khrushchev Eisenhower’a önce: “ÇHC’ye yöneltilen bir saldırıyı kendilerine yönelik bir tehdit değil bir saldırı olarak değerlendireceklerini” yazmıştır. İki hafta sonrasında ise daha net bir şekilde: “ÇHC’ye yönlendirilen nükleer şantaj ne bizi ne de Çin Halk Cumhuriyeti’ni korkutacaktır. ÇHC’ye atom saldırısı planlarını uygulayanlar, unutmamalı ki sadece atom silahlarına değil hidrojen silahları ve gönderme araçlarına, sadece ABD değil diğer taraf da sahiptir ve ÇHC’ye üzerine böyle bir saldırı durumunda, saldırgan da aynı şekilde uygun bir püskürtmeye maruz kalacaktır.” notu ile Eisenhower’ı caydırmaya çalışmıştır. Ancak, ABD’nin Kinmen’in savunulması için gerekirse nükleer silahlara başvurulacağını açıklaması ve Kinmen’e ağır silahlar konuşlandırması sonucunda Sovyetler geri adam atarak ÇHC’ye saldırı olmadıkça müdahale etmeyeceğini açıklamıştır.136 Sovyetler ABD’nin caydırılmasında başarısız olurken, ABD Çin’i başarıyla caydırmış ve krizde sona gelinmiştir.

Tayvan Boğazı Krizleri’nin nükleer silahlanma ve Sovyet- Çin ilişkileri üzerinde büyük etkileri olmuştur. Çin, Birinci Tayvan Boğazı Krizi sırasında, 1954 yılında nükleer silah programına başlamıştır. Khrushchev komünist topluluğun tek bir nükleer şemsiye altında olması gerektiğini düşünse de Mao kendi nükleer silahlarına sahip olmanın önemi konusunda Khrushchev’i ikna etmiştir ve SSCB ile 1957 yılında imzaladığı anlaşma ile bir bomba prototipi, nükleer savaş başlıkları ve füzeler gibi çeşitli gelişmiş stratejik nükleer silahlar konusunda teknik yardım sağlamayı kabul etmiştir.137 Sovyet nükleer şemsiyesine bel bağlayamayacağını ve kendi nükleer silah gücüne sahip olmasının gerekliliğinin önemi İkinci Tayvan Boğazı Krizi’nde ortaya çıkmıştır. 1959 yılında iyice bozulan Çin Sovyet ilişkileri

135 Morton H. Halperin, The 1958 Taiwan Straits Crisis: A Documented History, Santa Monica, CA: RAND Corporation, 1966, s.74.

136 Keith A. Barlow, Massive Retaliation, Pennsylvania: US Army War College, 1972, s.41- 42.

137 Xu Weidi, “China’s Security Environment and the Role of Nuclear Weapons”, Understanding Chinese Nuclear Thinking, ed. by Li Bin ve Tong Zhao, Washington, D.C.: Carnegie, 2016, s.23.

yüzünden SSCB, Çin’e yaptığı tüm yardımları durdursa da Çin nükleer çalışmalarına devam ederek ilk başarılı atom bombası denemesini 1964 yılında gerçekleştirmiştir.