• Sonuç bulunamadı

Nükleer Alanda Yarışın Bir Diğer Cephesi: Berlin Krizi

2. KİTLESEL MUKABELE STRATEJİSİ VE EİSENHOWER’IN YENİ BAKIŞ’I

2.3. Nükleer Alanda Yarışın Bir Diğer Cephesi: Berlin Krizi

Soğuk Savaş’ın ilk krizi olan Berlin Ablukası’nın üzerinden geçen on yılda SSCB ve ABD hidrojen bombası dahil olmak üzere çeşitli nükleer silahlarla nükleer cephaneliklerini genişletmiş ve bu iki süper güç her yaşanan krizde nükleer caydırıcılığın etkisini tecrübe etmiştir.

5 Mayıs 1955’te Amerikan, Fransız ve İngiliz kuvvetlerinin askerî işgallerini resmi olarak sona erdirmesiyle bağımsız bir ülke haline gelen Batı Almanya, dört gün kadar kısa bir süre sonra, bir NATO üyesi olmuştur. NATO üyesi yapılan Batı Almanya’ya ABD tarafından atom silahı verilmesi kararından rahatsız olan Sovyetler, Süveyş Krizi sırasında NATO üyeleri arasında oluşan güven problemini ve Ekim 1957’de uzaya fırlattığı dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik 1 ile sağladığı güveni Batı karşısında fırsat olarak değerlendirmiş olabilir.150 Zira Sputnik 1’in fırlatılması ile hem uzay rekabetini başlatmış, hem Amerikalıların teknolojide Sovyetlerden ileride olduklarına dair güveni sarsmış hem de ABD topraklarını vurulabilme yeteneğine sahip olduklarını kanıtlamıştır.

147 Betts, op.cit., s.67.

148 Jacob Van Staaveren, Robert D. Little, Wilhelmina Burch, Air Operations 1958: Lebanon And Taiwan, Newtown, Connecticut: Defense Lion Publications, 2012, s.IV.

149 Ibid.

150 Sander, op.cit., s.312.

1957 yılı nisan ayında Khrushchev, Batı Almanya’daki hükümeti “nükleer bir mezarlığa”

çevirmekle tehdit etmiştir.151 27 Kasım 1958’de Sovyetler Birliği, Batı Almanya’nın silahlandırılması karşısında verdiği nota ile Batılı devletlere altı ay süre tanıyarak Batılı kuvvetlerin ve casusların bölgeden çekilmesini istediğini; aksi takdirde Berlin üzerindeki haklarını tek taraflı olarak Doğu Almanya’ya devredeceğini belirtmiştir.152 Sovyetlerin bu notayla asıl belirtmek istediği ise Batılıların Doğu Almanya’yı tanımaması durumunda, Berlin üzerindeki haklarını Doğu Almanya’ya devrederek, Batılıların Potsdam Konferansı’nda belirlenen haklarını yürürlükten kaldıracağı ve Batılıların Doğu Almanya’nın yeni görevlerini yerine getirmesini engellemeye çalışması durumunda da Moskova’nın müttefikini savunmak için savaşacağıdır.153 Eisenhower ise Khrushchev’in sert tutumu karşısında taviz vermek istememiştir. Zira; Doğu Almanya ile muhatap olunması, Sovyetlerin talep ettiği iki Alman devletinin kabulü ve ABD’nin bölgedeki varlığının sorgulanması demekti ve Eisenhower Batı Almanya’nın yüzüstü bırakıldığında durumunu değiştirmesinden, hatta tarafsız olmasından endişe ediyordu.154

Eisenhower yönetimi Berlin’in savunulması için nükleer bir savaşı göze almıştır. 1958 yılında ABD, Sovyetlere Berlin’e erişimin engellemesi durumunda sadece nükleer savaş veya geri çekilme seçeneği tanımıştır. Amerikan yetkililer, İngilizlere bu konuda blöf yapmadıklarını açıkça bildirmişlerdir. Berlin’e önce küçük bir test konvoyu gönderip erişimin engellendiğinin kesinleşmesi durumunda, bir iki bölük askerin askerî anlamda savunulması zor olan Batı Berlin’e göndererek feda edilmelerini göze alan bu plan ile, ABD nükleer savaşı engellemeyi ummuştur.155

Sovyetlerin blöf yaptığını ve caydırıcılığa güvenmenin gerekli olduğunu düşünen Eisenhower, Khrushchev’in Batı’nın kararlılığı karşısında cayacağını savunmuştur.156 Nitekim, Eisenhower’ın taviz vermemesi üzerine Khrushchev tehdidini yerine getirememiştir.

Khrushchev’in Doğu Almanya’nın tanınması için uyguladığı strateji son derece tehlikeli ve kusurlu olmasına karşın, Batı ile Berlin konusunda görüşmeleri başlatabilmiştir. Bu görüşmeler sırasında Khrushchev’in Berlin’e karşı tehdidine gülen Amerikan diplomata;

Khrushchev’in neden güldüğünü sorması üzerine, diplomat: “Sayın Başkan, bu nükleer savaş

151 Betts, op.cit., s.84.

152 Sander, op.cit., s.314.

153 William Taubman, Khrushchev: The Man and His Era, New York, NY: W. W. Norton & Company, 2003, s.396- 397.

154 Thomas Paterson, J. Garry Clifford, et. al., American Foreign Relations: Volume 2: Since 1895, Stamford, CT:

Cengage Learning, 2014, s.307.

155 Daryl G. Press, Calculating Credibility: How Leaders Assess Military Threats, Ithaca, N.Y: Cornell University Press, 2005, s.105- 106.

156 Delpech, op.cit., s.65.

anlamına gelir ve bunu istemezsiniz.” şeklinde bir yorumda bulunmuş ve Khrushchev diplomata “haklısın” diyerek cevap vermiştir.157

Khrushchev, nükleer savaşın bir felaket olabileceğini bilse de nükleer caydırıcılık ile siyasi kazanımlar elde etme isteği, “Bence en güçlü sinirleri olan insanlar kazananlar olacak.”

şeklindeki ifadeleri158 ile ortaya çıkan kararlılığı ve inatçılığı ile 1961 yılında Berlin krizini yeniden alevlendirmiştir. Khrushchev Batı Berlin’in özgür bir şehir olmasını ve Doğu Almanya ile barış imzalanması yönündeki talebini, Batılı güçlere tekrar altı ay süre vererek yenilemiştir.

Yeni Başkan Kennedy’nin de Eisenhower gibi geri adım atmaması üzerine; Sovyetler Birliği, soyut anlamda birbirinden ayrılan Doğu ve Batı Berlin’i somut anlamda da ayırma kararı alarak Berlin Duvarı’nı inşa etmiştir. Zira, Batı Berlin’deki refah Doğu’da yaşayanlar için cazibeliyken, Sovyet yönetimi için bir utanç olarak görülüyordu ve Sovyetler için Berlin içindeki bu sınır kolaylıkla geçilebildiği için Doğu Almanya kalifiye işçilerini kaybediyordu.159

Khrushchev Eisenhower’a, SSCB’nin Berlin üzerindeki haklarını Doğu Almanya’ya devretmesiyle; Batılıların ve Batı Berlinlilerin ulaşımı, ayrıca insanların ve malların serbestçe hareket edebilme haklarını engelleyebileceklerini dile getirmiştir. Khrushchev Batılıların Doğu Almanya’yı zorlaması halindeyse, Sovyetlerin de dahil olduğu bir savaşın kaçınılmaz olduğunu belirtmiştir. Nitekim, Kennedy’yi de caydırmaya çalışan Khrushchev: “Kennedy’nin otoyol üzerindeki trafik kontrolleri üzerine nükleer bir savaş başlatacağına” inanmıyordu.160

Kitlesel mukabele stratejisinin eleştirmenleri, doktrinin gerçeklikle senkronize olmadığını savunmuş ve Berlin sorununu kanıt olarak göstermiştir. Eski Dışişleri Bakanı Acheson “Berlin Ablukasına nükleer stratejik saldırı ile karşılık vermek ölümcül derecede mantıksız olur” demiştir ve ardından “Bu saldırıyla tehdit etmek ise daha da mantıksız olur.”

diye eklemiştir. Acheson, yönetimin nükleer olmayan seçenekler yelpazesini büyük ölçüde genişletmesi gerektiğini savunmuştur.161

157 Betts, op.cit., s.19.

158 David Holloway, “Nuclear Weapons and the Escalation of the Cold War, 1945–1962”, The Cambridge History of the Cold War, ed. by M. Leffler & O. Westad, Cambridge: Cambridge University Press, 2010, s.23.

159 Roberts, op.cit., s.1061.

160 Delpech, op.cit., s.66- 67.

161 Siracusa, Coleman, op.cit., s.284.

3.ABD NÜKLEER STRATEJİSİNDE YENİ DÖNEM: ESNEK CAYDIRICI SEÇENEKLER