• Sonuç bulunamadı

122

123 toplumu yeniden üretmez; toplum da buna karşılık aileye öykünmez. Ama aile tertibatı, diğer iktidar mekanizmalarına oranla tecrit edilmişliği ve çokbiçimliliği çerçevesinde, doğurganlığın Malthusçü denetimi için girişilen büyük manevralarda, nüfusçu kışkırtmalarda, cinselliğin tıbbileştirilmesinde ve üretken olmayan cinsellik biçimlerinin psikiyatrikleştirilmesinde bir kaide işlevi görebilmiştir.”.365

Ailenin ve evliliğin nüfus için mühim bir mesele olduğu, tarihe bakıldığında çokça rastlanan bir durumdur. Kadınlar üzerinden doğurganlığın, nüfusun dolayısıyla toplumun denetimi sadece bu yüzyıla özgü bir durum değildir. Egemen devletlerde yer alan nüfus artışı, güçle doğru orantılı olarak düşünülürken bu durumun yansımasının kabile toplumlarında dahi var olduğu araştırmalara konu olmuştur. Kimi zaman denetimin doğrudan sağlanarak kabileler arası kadının sanki bir eşya gibi çalınarak nüfusu artırma çabasına dahi girildiği belirtilir.366

Foucault’nun bahsettiği aile tertibatının araçsal düzeyde yer alması ve diğer etkenlerle iç içe geçmişliği daha çok 18. yüzyılın ortalarında kendini gösterir.367 Aile, artık toplumsal cinsiyetin anahtarıdır ve aile içinde yer alan eşitsiz güç ilişkilerini pekiştirecek niteliktedir.368 Kürtajın yasak olduğu dönemde kürtaj yaptırmak, suç olarak tanımlanmıştır; ancak “namus temizlemek” uğruna “şeref kurtarma saikiyle” kürtaj

365 FOUCAULT, Cinselliğin Tarihi, s. 74.

366 BERKTAY, Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, s. 80, 81.

367 FOUCAULT, Güvenlik, Toprak, Nüfus, s. 94.

368 ÇAKIR, s. 449. Evlilik, cinsellik ve bekaret kavramları üzerinden bedenin denetlenmesinin örnekleri için bkz. Aksu BORA-İlknur ÜSTÜN, “Sıcak Aile Ortamı”, Demokratikleşme Sürecinde Kadın ve Erkekler, TESEV Yay., İstanbul 2006, s. 56-64.

124 yapılırsa mülga TCK m. 472 gereği bu saik, cezayı hafifleten neden olarak görülmüş; bu indirim hükmü dahi tek başına, aile kurumunun “kutsallığını” gözler önüne sermektedir.369

2. Evliliğin Teşviki

Doğum pratiklerinin ele geçirilme sürecinde devletin en işlevsel aracının evlilik kurumu olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Evlilik kurumunun nasıl, ne şekilde, kimler arasında vb. olacağı tarihte her defasında devletler tarafından önemsenen bir konu olmuştur.370 Malthus’a göre evlilik teşvikinin olmaması nüfus artış hızını azaltan sebeplerden biridir.371 Bekârlığın çocuk yapmak için bir engel olduğu evrensel düşünce haline geldiği için, evlenmeyle insanlara üreme hakkının tanındığı bir gerçektir.372 Bu sebeple evlilik ve evliliğin teşviki, devletler açısından önem taşır.373

369 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (Mülga)

Madde 472: “Kendisinin veya karısının veya anasının veya evlatlığının veya kız kardeşinin namusunu kurtarmak için çocuk düşüren veya düşürtenler hakkında yukarıda yazılı cezalar üçte birden üçte ikiye kadar indirilir ve ağır hapis cezası hapse çevrilir.”; ÖZBUDUN, 8 Mart’tan 8 Mart’a mı?, s. 398.

370 Bkz. STEVENS, s. 280-286.

371 MALTHUS, s. 78.

372 Massimo Livi BACCI, Avrupa’da Nüfus hareketleri (Çev. M. Timuçin BİNDER), Literatür Yay., İstanbul 2009, s. 105; “1556 yılında çıkarılan bir Fransız kraliyet fermanı bunu daha da ileri götürerek hamile kalan tüm evlenmemiş kadınların hamileliklerini resmen bildirmelerini ve gizlenmiş bir hamilelik veya doğum sonrası, bebekleri vaftiz edilmeden ölen kadınların bebeğin geçekten öldürüldüğüne dair bir kanıt olmasa bile, ölüm cezasına çarptırılmalarını emrediyordu. 1624 yılında İngiltere’de ve 1690 yılında İskoçya’da ve 17. yüzyıl boyunca çeşitli Alman

125 Evliliğin teşvik edilmesi modern döneme özgü bir durum değildir. Avrupa’da özellikle Orta Çağ’da evlilik, Kilise tarafından desteklenmiştir. Bunun sebebinin ilk bakışta ahlaki değerler olduğu düşünülse de asıl sebep her zaman ekonomik temelli olmuştur. Reformdan sonra da bunun sürekliliği devlet tarafından sağlanmıştır. O dönemlerde gayrimeşru çocuğu olan kadınlar sayıca fazla olmakla birlikte yardıma da en çok muhtaç olan gruptur. Bu grubun ekonomik sıkıntılarını çözmek için de sosyal yardımlar yerine, ataerkil düşünceyle bu yükü, eşe yüklemek daha pratik ve kolay bir uygulama olarak görülmüştür; çünkü kilise için çocuk, “evliliğin” doğal bir sonucu olmalıdır. Bu dönemde kadınların evlenmesi ve gayrimeşru çocuk durumunun azaltılması için kanunlar yürürlüğe konulmuştur. Ama aynı zamanda Kilise’nin bu yaklaşımı kendi değerleriyle çelişmektedir: Kilise, kadının doğal kaderinin anne olmak

devletlerinde benzer yasalar çıkarıldı. Bazen evlenmemiş kadınların gözetim altında bulundurulması pornografiye yaklaşıyordu; örneğin, bir 18. yüzyıl Alman hekimi yaşları on dört ila kırk sekiz arasında olan tüm evlenmemiş kadınların, bedenlerinde herhangi bir hamilelik belirtisi olup olmadığını saptamak amacıyla, her ay bir halk hamamında incelenmesini öneriyordu.” WIESNER-HANKS, s. 414.

373 “Büyük Petro’nun siyasal hırsları ülkenin sürekli bir savaş durumunda olmasına yol açtı, bu yüzden Rusların nüfusunu artıracak her şeyi olumlu karşıladı. Petro mutsuz evliliklerde az çocuk yapıldığına inandığı için 1722’de Ortodoks kilisesi ile birlikte, toplumun hangi tabakasında olursa olsun zorla gerçekleştirilen tüm evlilikleri yasakladı; buna toprak sahiplerinin serflerini evlendirmeleri de dâhildi. Evlilik dışı doğan çocuklar için yetimhaneler açarak bebek öldürmeyi suç ilan etti. … İnsan kaynaklarını manastır yaşamında harcanmasını anlamlı bulmadığından, çocuk doğurma yaşındaki kadınların ve sağlıklı erkeklerin manastırlara girmelerini yasakladı.” WIESNER-HANKS, s. 586.

126 olduğunu ve anneliğin içgüdüsel bir yaklaşım olduğunu öne sürerken, nedense evlilik dışı anne olan kadınların bu yönünü göz ardı etmiştir.374

Geçiş dönemi olarak adlandırabileceğimiz Tanzimat sonrası ve Cumhuriyet öncesi dönemde evlilik kurumu üzerinden aile, aile üzerinden de kadınlar devlet politikalarının başat denetleme noktası haline gelmişlerdir. Devlet politikalarıyla bu kurumlar üzerinden nüfus artışı amaçlanmıştır. 375 Tanzimat sonrasında getirilen yeniliklerle kadınların kendi hür iradeleriyle evlenmeleri ve başlık geleneğinin kaldırılması amaçlanarak evliliğin kolaylaştırılması yönünde adımlar atılmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, milli aile politikalarıyla evlilik teşvikinin sürdürülebilirliği yönünde kararlar almıştır.376 Cumhuriyet dönemindeki politikalarsa ayrıntılı olarak diğer başlıkta ele alınacaktır.377 Son olarak önemle belirtmek gerekir ki üremenin artması ve doğrudan olan demografik değişiklikler için ilk akla gelen evlilik kurumunun kutsanması ve düzenlenmesi olarak düşünülse de 18. yüzyılda Fransa’daki bir kesim

374 GITTINS, s. 84, 85; “Birçok ortaçağ malikânesinde evlilik dışı cinsel ilişkiye giren birçok tek yaşayan kadın ve özgür statüsünde olmayan dul kadın ‘larwyte’ adıyla bilinen bir ceza ödemek zorunda kalmıştı… Bazı malikânelerde hizmetçi kadınların evlilik dışı doğurdukları çocuklar için ödemekle yükümlü oldukları ‘childwyte’ adıyla bilinen başka bir cezaya da rastlanır.” STEVENS, s. 187.

375 BERKTAY, Tarihin Cinsiyeti, s. 102.

376 “Savaş yıllarında Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın girişimiyle kurulan ‘Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi’, aile hayatının çöküşünü önlemek amacıyla bünyesinde çalışan memur ve işçiler için zorunlu evlilik ilkesi getirmiş ve damat ve gelin adaylarını tanıştırmak için günlük gazeteleri baş sayfalarında adayların özgeçmişlerini içeren ilanlar yayımlamıştı.” Zafer TOPRAK, “Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti, Kadın Askerler ve Milli Aile”, Tarih ve Toplum, C. 9, S. 51, 1988, s. 34-38; akt.

BERKTAY, Tarihin Cinsiyeti, s. 103.

377 Bkz. “Erken Cumhuriyet Dönemi” başlığı.

127 düşünür, nüfus artışı için evlilik kurumunun düzenlenmesini değil; boşanmanın kolaylaştırılmasını bir araç olarak görmüştür.378

Evlilik kurumu kimi zaman da kadınlara yönelik ayrımcılığı pekiştiren bir olgu olmuştur. Günümüzde kadınların “duygusal” varlıklar olarak nitelendirilmesinin kökenleri geçmişte kadınların histeri krizleri yaşadığı kurgusudur. Bu histeri krizlerinin, çalışan kadınlarda evliliğin geciktirilmesiyle daha da şiddetli hale gediği varsayılmıştır.379 Histeri krizlerinin evlilik ve gebelikle tedavi edileceği öne sürülmüş, yaşanan sağlık sorunlarında kadınlar için çözümlerin tıpta değil evlilikte olduğu tasdik edilmiştir.380

IV. PRONATALİST POLİTİKALARLA KÜRTAJ HAKKININ DANSI