• Sonuç bulunamadı

A. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ

1. Dönemin Genel Özelliği

127 düşünür, nüfus artışı için evlilik kurumunun düzenlenmesini değil; boşanmanın kolaylaştırılmasını bir araç olarak görmüştür.378

Evlilik kurumu kimi zaman da kadınlara yönelik ayrımcılığı pekiştiren bir olgu olmuştur. Günümüzde kadınların “duygusal” varlıklar olarak nitelendirilmesinin kökenleri geçmişte kadınların histeri krizleri yaşadığı kurgusudur. Bu histeri krizlerinin, çalışan kadınlarda evliliğin geciktirilmesiyle daha da şiddetli hale gediği varsayılmıştır.379 Histeri krizlerinin evlilik ve gebelikle tedavi edileceği öne sürülmüş, yaşanan sağlık sorunlarında kadınlar için çözümlerin tıpta değil evlilikte olduğu tasdik edilmiştir.380

IV. PRONATALİST POLİTİKALARLA KÜRTAJ HAKKININ DANSI

128 artışında önemli bir etken olduğu görülmüştür.381 Osmanlı’nın son döneminde yer alan nüfus politikaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde kendini göstermiş, geçmişten alınan bir mirasa dönüştürülerek devam etmiştir.382

Dönemin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası programında, aile övgüsü ve nüfus artırmaya yönelik politikalar ayrıntılı olarak yer almıştır. 383 Cumhuriyet döneminde pronatalist politikalarda nüfusun refah getirisinden çok, askerî ve siyasi nedenlerine odaklanılmıştır.384 Erken Cumhuriyet döneminde, savaştan çıkmış toplum için nüfus artışını amaçlayan pronatalist politikalar benimsenmiştir. 385 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922 yılında meclis konuşmasındaki “Milletimizin sağlığının korunması ve daha sağlıklı hale getirilmesi, ölüm oranlarının düşürülmesi, nüfus artışının sağlanması, salgın hastalıkları etkisiz kılarak toplum sağlığının iyileştirilmesi, böylelikle ulus bireylerinin dinç ve çalışmaya yetenekli duruma getirilmesi, amacımızdır.” sözleri de bunun somut örneği olarak gösterilebilir.386

381 ÇOKAR, s. 93.

382 Hazal ATAY, “Kürtaj Yasasının Arkeolojisi: Türkiye’de Kürtaj Düzenlemeleri, Edimleri, Kısıtları ve Mücadele Alanları”, Fe Dergi: Feminist Eleştiri 9, S. 2, 2017, s.

5.

383 Bkz. GÜRİZ, s. 16, 17.

384 GÜRİZ, s. 14.

385 Bu dönemde milletvekilleri tarafından “bekârlık vergisi” teklifler hakkında bkz.

Yaşar SEMİZ, “1923-1950 Döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.

27, 2010, s. 423-469.

386 ERKMEN, s. 51.

129 Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında 765 sayılı ve 1 Mart 1926 tarihli TCK’da çocuk düşürme ve düşürtme, her nedenle ve biçimde olursa olsun yasaklanmıştır.387 Söz konusu kürtaj yasaklarının nedenlerinden birkaçı; gelişmiş bir tıp bilimi olmaması sebebiyle kürtajın bitkisel ilaçlarla gerçekleşmesi, bu ilaçların kürtaj sonrasında kadının sağlığını tehdit eder boyutta olması ve kürtajı gerçekleşen kadının da yaşamına son vermesi olarak sıralanmıştır. Ayrıca yasakların ceza kanunlarıyla desteklenmesinin sebeplerinden biri de hekimlerin bu sağlıksız kürtaj yollarını annenin sağlığını da riske soktuğundan reddetmeleri; bu sebeple kürtaj yaptırmak isteyenlerin hekimler yerine ebelere ve şifacılara başvurmalarıdır.388

1927 yılında ilk nüfus sayımı yapılmış ve nüfusun 13.648.000 kişi olduğu belirlenmiştir.389 1930 tarihli 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 1926 tarihli TCK’nın suç düzenlemesiyle gebeliğe yönelik önlemler ve kürtaj kesin olarak yasaklanmış; kurulan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının ilk görevi doğumu artırmak yönünde tedbirler almak olurken, fazla çocuğu olan kadınlara para ödülü veya madalya verileceği yasalaşmıştır.390 Ayrıca çok çocuklu ailelere vergi muafiyeti getirilmesi, doğum ve bakım hizmetlerinin ücretsiz olarak verilmesi gibi de birçok

387 Bkz. 210 numaralı dipnot. Söz konusu yasa maddesiyle yararın ne olduğu hususunda bir fikir birliği mevcut değildir. Bir görüşe göre, korunan hukuki yararlar ceninin hayatı, annenin sağlığı ve hayatı, genel ahlak, devletin nüfus politikası olarak sınıflandırılmıştır. Bkz. YURTCAN, s. 43, 44.

388 ÇOKAR, s. 158.

389 TÜSİAD, s. 35.

390 Bkz. 1593 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu,

https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/1489.pdf (Erişim Tarihi: 04.12.2020).

130 politika öngörülmüştür.391 788 sayılı Memurin Kanunu’na göre ailelere yatılı okul desteği verilmesi de o yıllarda teşvik politikalarından biri olmuştur.392

Erken Cumhuriyet döneminde çok çocuklu ailelere madalya verilmesi uygulaması Türkiye’ye özgü bir durum olmamıştır. Devletlerin nüfusların artışına yönelik yaptığı pronatalist destekli politikalar çoğu zaman benzerlik gösterir. Sovyetler Birliği’nde doğurganlığı teşvik için beş çocuklu kadınlara “Sovyetler Birliğinin Kahraman Kadını” vb. unvanlar ve madalyalar verilmiştir.393 Japonya, her yeni doğan çocuk için parasal yardım fonu getirmiş, çocuk sayısı üçe ulaştığında ise çareyi yardımın miktarını artırmakta bulmuştur.394 İtalya’da 1926 yılında Mussolini iktidarı tarafından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra nüfus politikaları hız kesmeden uygulanmaya başlanmıştır.395 Söz konusu teşvikler, her ne kadar nüfus politikaları içinde önemli bir yer tutsa da evli çiftlerin tercihleri açısından büyük bir etkisi olmamıştır.396

391 ÇOKAR, s. 98, 209. Cumhuriyet’in ilk döneminde gözetilen çok çocuklu ailelere yardımların Osmanlı’daki örnekleri hakkında bkz. ERKMEN, s. 50.

392 Memurin Kanunu

88. Madde: “Beş senesini ikmal eden her memurun bir çoğu nısıf, sair çocukları sülüsan ücretle leylî mekâtibe kabul olunur. On senesini ikmal eden her memurun bir çocuğu meccanen sair çocukları nısıf ücretle leylî mekâtibe kabul olunur.”

393 KENNEDY, s. 48.

394 YUVAL-DAVIS, Cinsiyet ve Millet, s. 66. Erken Cumhuriyet döneminde diğer ülkelerde de uygulanan paralel pronatalist politikalar hakkında bkz. BACCI, s. 182-185.

395 Rusya’da uygulanan doğum kontrol haplarının yasaklanması, bekârlık vergisi, evlilik hediyesi vd. hakkında bkz. BACCI, s. 182;

396 BACCI, s. 185.

131 Ceza Kanun’da ilk bölümün adı “Kasten Çocuk Düşürmek ve Düşürtmek Cürümleri” iken 1936 yılında “Irkın Tümlüğü ve Sağlığı Aleyhine Cürümler” olarak değiştirilmiş, bu değişiklik kürtajın bireysel bir durumdan öte ırkı ilgilendiren bir durum olarak görüldüğünün açık göstergesi olarak yorumlanmıştır.397

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemine rastlayan bu dönemde, uluslararası alanda savaştan yeni çıkmış diğer devletler, güçlerini tekrar toplamak amacıyla pronatalist politikaları aşarak ırk ayrımcılığına dayalı nüfus politikası gütmüşlerdir. Her ne kadar bu dönemde uluslararası platformda öjeni tartışmaları alevlenerek kürtaj ve kısırlaştırma programları bu saik üzerinden ele alınsa da Türkiye’de tıp alanında gerçekleşen öjeni tartışmaları, yeni savaştan çıkmış bir milletin modernleşme sürecindeki inşası olarak okunmuş, ırkçılık fikrinden uzak tutulmuştur.398 Türk hekimleri de Foucault’nun egemenlik teorisinde yer alan “tehlikeli sınıflar” ile ilgili bir çalışma yapmış ve çalışmalarında “Dejenere Kişilerin Tanımlanması”nda kentli yoksullar, akıl hastaları ve psikopatlar olarak üç grup oluşturmuşlar, söz konusu gruplarda da fahişeler, serseriler, işsizler, alkolikler, tembeller, suçlular, psikopatlar tehlikeli kişiler olarak tanımlanmışlardır.399

397Bkz. KONAN, “Osmanlı Devletinde Çocuk Düşürme Suçu”, s. 323; YALÇIN SANCAR, s. 232.

398 SALGIRLI, “Eugenics fort he Doctors: Medicine and Social Control in 1930s Turkey”, s. 285.

399 Bkz. SALGIRLI, “Eugenics fort he Doctors: Medicine and Social Control in 1930s Turkey”, s. 292-297.

132