• Sonuç bulunamadı

68 II. KÜRTAJIN NORM OLARAK YER ALMASI

69 Meksika’da, 1980 Kopenhag’da, 1985 Nairobi’de ve 1995 Pekin’de Dünya Kadın Konferansları gerçekleştirilmiş, söz konusu konferanslarda birçok devletten katılım sağlanmış, ilk defa bu kadar farklı kültürel farklılığa ve dünya görüşüne sahip grup bir arada bulunmuştur. Söz konusu konferanslar kadın haklarının ilerleyişi açısından önem taşımaktadır.196

İkinci Dünya Savaşı’nda kadınlar, ayrı bir mağduriyet yaşamış; ancak savaş sonrasında haklara yönelik bir talep uluslararası alanda hemen yankı bulmamıştır.

1970’lere kadar uluslararası alanda kadın konferanslarına yönelik bir çalışma yapılmasa da 1968 olayları ve 70’lerdeki feminizm dalgasının etkisiyle BM, konferans konularını kadın hakları ve toplumsal cinsiyet197 üzerine belirlemeye başlamıştır.198 BM, sembolik Beyannamesi, https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf (Erişim Tarihi: 08.12.2020).

196 Ayşe AKIN, “Toplumsal Cinsiyet, Eşitlik ve İnsan Hakları”, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı içinde, Ed. Ayşe AKIN-Saliha ÖZPINAR, Nobel Yay., Ankara 2018, s.

4, 5.

197 “Toplumsal cinsiyet (gender) ise, kadının ve erkeği sosyal olarak belirlenen rollerini ve sorumluluklarını ifade eder. Toplumsal cinsiyet biyolojik farklılıklardan dolayı değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır.” Ayşe AKIN, “Toplumsal Cinsiyet (Gender) Ayırımcılığı ve Sağlık”, Toplum Hekimliği Bülteni, C. 26, S. 2, 2007, s. 2.

198 Nazife ŞİŞMAN, Global Konferanslarda Kadın Politikaları, İz Yay., İstanbul 1996, s. 39. Kadınların toplumda eşit ve özgür olarak yer almasındaki eylemsel ve düşünsel mücadelelerin tümü olarak tanımlanabilecek feminizm, birçok akıma ev sahipliği yapmış, söz konusu feminist anlayışlar ne kadar farklı düşüncelere ev sahipliği yapsa da anlayışların ortak amacı, ataerkil sistemi sona erdirmek olmuştur. Bkz. Türkân YALÇIN SANCAR, Türk Ceza Hukukunda Kadın, Seçkin Yay., Ankara 2013, s. 50, 55-57.

70 de olsa kadın haklarına dikkat çekmek amacıyla 1975 yılını Dünya Kadın Yılı ilan ederek sonraki 10 yılı “Kadın On Yılı” olarak adlandırmış ve bu yıllarda kadın haklarına yönelik birçok uluslararası konferansın düzenlenmesine öncülük etmiştir.199

İlk BM Kadın Konferansı, Meksika’da 1975 yılında düzenlenmiş, söz konusu konferansa yönelik tepkiler, basında sert ifadelerle yer bulmuştur: “Militan feministler çıldırdı”, “Kızlar kavgaya başladı”.200 Bu konferansı 1980 Kopenhag Konferansı, 1985 Nairobi Konferansı ve 1995 Pekin Konferansı izlemiştir. Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nın diğer konferanslardan ayrılmasının sebebi, katılımın çok yüksek olması ve ortak bir deklarasyonun yayımlanması olmuştur.201

Ortak bir deklarasyonun yayımlanması, konferanstaki bütün konularda consensusa varıldığı anlamına gelmemektedir. Özellikle Avrupa, Amerika ve İskandinav devletleri cinsel haklar, kürtaj hakkı, ekonomik hak gibi konulara; Güney ve İslam devletleri daha çok ailenin korunması ve kültürel dinî kimliğe saygı konularına eğilim göstermişlerdir.202 Kürtaja bakış açısında din, ahlak, gelenek gibi birçok etken var olmuştur; bu sebeple de farklı kıtalarda, farklı yönetim şekillerine tabi devletlerde kürtaja bakış açısı çeşitlenmiştir. Ama bu demek değildir ki aynı bölgelerdeki kürtaja ilişkin yasal düzenlemeler aynı doğrultudadır.

199 Şafak TANER, “Toplumsal Cinsiyet Açısından Sosyal Politikalar”, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı içinde, Ed. Ayşe AKIN-Saliha ÖZPINAR, Nobel Yay., Ankara 2018, s. 29.

200 ŞİŞMAN, Global Konferanslarda Kadın Politikaları, s. 39.

201 Pekin Deklarasyonu, https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/pekin.pdf (Erişim Tarihi:15.11.2020).

202 ŞİŞMAN, Global Konferanslarda Kadın Politikaları, s. 41-48.

71 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), 1979 yılında ilan edilmiş, Türkiye tarafından 1985 yılında imzalanmış, 1986 yılında yürürlüğe girmiş ve söz konusu Sözleşme, birçok gelişmenin temel metni sayılmıştır.203 CEDAW, üreme hakkının insan hakkı olarak bir yasal metinde yer alması bakımından da önemli görülmüştür.204

203 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/belge/uluslararasi_belgeler/ayrimcilik/CEDA W/CEDAW_Sozlesmesi_ve_Ihtiyari_Protokolu.pdf (Erişim Tarihi: 15.11.2020).

CEDAW hükümleri hakkında ayrıntılı inceleme için bkz. Bilgin TİRYAKİOĞLU-Necla ÖZTÜRK, “Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Uluslararası Sözleşmeler Çerçevesinde Kadın”, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı içinde, Ed. Ayşe AKIN-Saliha ÖZPINAR, Nobel Yay., Ankara 2018, s. 332-336.

204 CEDAW

Sağlık Hakkı

12. Madde: “Taraf Devletler sağlık alanında erkekler ile kadınların eşit şekilde, aile planlaması hizmetleri de dâhil sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak üzere kadınlara Karar ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır. Taraf Devletler bu maddenin birinci fıkrasındaki hükümlere bakmaksızın, hamilelik dönemi, doğum dönemi ve doğum sonrası dönem ile ilgili olarak kadınlara, gerektiği takdirde ücretsiz olarak, gerekli hizmetleri sağlar; bunun yanında hamilelik ve emzirme döneminde yeterli hizmet verir.”

Evlenme ve Aile İlişkileri Alanındaki Haklar

16. Madde: “1. Taraf Devletler evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili bütün konularda kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır ve özellikle erkeklerle kadınların eşitliğini öngören aşağıdaki hakları tanır:

a) Evlenmede aynı hakka sahip olma;

b) Serbestçe eş seçmede ve serbest ve kendi rızasıyla evlenmede aynı hakka sahip olma;

72 1994 yılında Kahire Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD) gerçeklemiş, kadınların istediği zaman istediği koşullarda gebeliği gerçekleştirmesinin bir hak olduğu vurgulanmıştır.205 Sağlık ve nüfus politikalarında kimi zaman sadece doğum odaklı olarak aile planlaması öne alınırken kadın sağlığı ve cinselliği göz ardı edilebilir bir noktada olmuştur. Kahire Konferansı, nüfus-sağlık-politika denkleminin vektörlerinin aile planlamasından kadın sağlığına kaymasında da önemli bir zaman

c) Evlilik döneminde ve boşanma sırasında aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olma;

d) Medeni durumları ne olursa olsun, anne ve baba olarak çocuklarla ilgili konularda aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olma; her hal ve karda çocukların menfaatlerine üstünlük tanınır;

e) Çocukların sayısına ve dünyaya getirilme zamanına serbestçe ve makulce karar verme konusunda aynı hakka sahip olma ve bu hakları kullanabilmeleri için gerekli bilgiye, eğitime ve araçlara sahip olma;

f) Velayet, vasilik, kayyımlık ve evlat edinme, veya bu kavramların bulunduğu ulusal mevzuattaki benzer kurumlar bakımından aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olma;

her hal ve karda çocukların menfaatlerine üstünlük tanınır;

g) Soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dâhil, karı ve koca olarak aynı kişisel haklara sahip olma;

h) Eşlerin mallarına sahip olma, kazanma, işletme, idare etme, kullanma ve mallarını bir bedel karşılığında veya bedelsiz olarak elden çıkarma konusunda aynı haklara sahip olma

2. çocuğun nişanlandırılması ve evlendirilmesi hiç bir hukuki sonuç doğurmaz; asgari evlenme yaşını tespit etmek ve evliliklerin resmi sicile kaydının zorunlu hale getirilmesi için yasama tedbirleri de dâhil gerekli tüm işlemler yapılır.”; Akın, “Toplumsal Cinsiyet, Eşitlik ve İnsan Hakları”, s. 5.

205 AKIN, “Toplumsal Cinsiyet, Eşitlik ve İnsan Hakları”, s. 6.

73 dilimidir. 206 Uluslararası metinler kürtaj hakkına yer verirken kadının bireysel tercihlerinden öte, toplumun sıhhati noktasında hakkı değerlendirdikleri için feminist çevreler tarafından eleştirilmektedir.207

1994 tarihli Kahire Konferansı’nda kadınların bireysel olarak cinsel sağlık ve üreme haklarına sahip oldukları vurgulanırken önceki konferanslardan farklı olarak kadınların doğurganlığı bireysel haklar kategorisinde incelenmiş, devletlerin demografik amaçlarından ve nüfus politikalarından uzak tutulmaya çalışılmıştır. 208 Kahire Konferansı ve Pekin Konferansı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hedeflenerek kadın haklarının bireysel açıdan sağlık politikalarında yer almasında önemli iki basamaktır.209

20. yüzyılın ikinci yarısı, kadın haklarının gelişimi açısından uluslararası anlamda bir mihenk taşı olmuş; ancak daha sonraki çalışmalar, bu dönem kadar hareketli olmamıştır. 2000’lere gelindiğinde Avrupa Birliği bünyesinde, Avrupa

206 Volkan YILMAZ, “Türkiye’de Cinsel Sağlık Politikaları ve Haklar”, Bugünün Distopyası, Cogito Dergisi, Yapı Kredi Yay., S. 90, 2018, s. 225.

207 Funda ÇOBAN, “Bir İnsan Hakkı Olarak Güvenli Kürtaja Erişim”, Artvin Çoruh Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi (2), 2015, s. 96.

208 Saliha ÖZPINAR-Yağmur ALTIPARMAK, “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ve Kadın Sağlığı”, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı içinde, Ed. Ayşe AKIN-Saliha ÖZPINAR, Nobel Yay., Ankara 2018, s. 243; “Ekim 1994’de gerçekleştirilen Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı, her hangi bir kalkınma ve nüfus programı için dört şeyin gerekli olduğunu vurgulamaktadır: toplumsal cinsiyet eşitliği ve hakkaniyeti, kadınların güçlendirilmesi, kadınların kendi doğurganlıklarını kontrol edebilmeleri ve kadınlara karşı şiddetin sona ermesi.” ŞİŞMAN, Emanetten Mülke, s. 103.

209 Tuba İnci AĞARTAN, “Toplumsal Cinsiyet ve Sağlık Reformu: Politikalar ve Etkileri”, Türkiye’de Refah Devleti ve Kadın içinde, Der. Saniye DEDEOĞLU-Adem Yavuz ELVEREN, İletişim Yay., İstanbul 2012, s. 255.

74 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü kurulmuş; ancak söz konusu iş birliği bölgesel çaplı bir çalışma olarak kalmıştır.210 2003 yılında düzenlenen Maputo Protokolü, bölgesel olmakla birlikte, uluslararası alanda kürtaj hakkını insan hakkı olarak dolaylı anlatımlardan uzakta ele alan tek metin olarak görülmüştür.211

21. yüzyıldaki kadın hakları açısından en önemli sözleşmelerden biri de Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) olmuştur. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi noktasında kadına karşı ayrımcılığın kaldırılmasında önemli korumalar ve öneriler içermektedir.212Ancak sözleşmede kürtaj hakkına yönelik açık bir ifade bulunmamakla birlikte 39. maddede kürtaja zorlanmamaya yönelik bir ifadeye yer verilmiştir.213

Kürtaj hakkının kullanımının yasal gerekçesi her ne kadar liberalleşmeyle gelen kadın haklarının artışı olarak nitelendirilse de söz konusu durumun sadece

210 TANER, s. 30.

211 ÇOBAN, s. 99.

212 Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) https://rm.coe.int/1680462545 (Erişim Tarihi: 18.01.2021).

213 Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama

39. Madde: “Taraflar aşağıda belirtilen kasti eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır: a) kadına, önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaj uygulamak; b) Bir kadının önceden bilgilendirilmiş onayı olmaksızın ve kadın söz konusu usulün mahiyetini anlamaksızın, kadının doğal üreme kapasitesini sona erdirme maksatlı veya bu etkiyi doğuran bir ameliyat yapmak(...)”

75 özgürleşmeyle açıklanamayacağı, arkasında devlet politikalarının olduğu açıktır. Buna örnek olarak Avrupa devletlerinin genel durumuna bakıldığında dünya savaşları öncesinde kürtaja yönelik sıkı kısıtlamalar ve yasaklar söz konusu iken 20. yüzyılın ortasında gerçekleşen nüfus artışı sonrası, kürtaj hakkına yasal zeminde yer verilmeye başlanması gösterilebilir.214