• Sonuç bulunamadı

Nâbî’nin Mektuplaşması

1.3. Bir Şair ve Nâsir/Münşî Olarak Nâbî ve Münşeât’ı

1.3.5. Nâbî’nin Mektuplaşması

1.3.5. Nâbî 1.3.5. Nâbî

1.3.5. Nâbî’nin Mektuplaşması’nin Mektuplaşması’nin Mektuplaşması’nin Mektuplaşması

Cevâb-nâme

başlıklı metinlerden hareketle Münşeât’ta tek yönlü bir mektup

göndermeden ziyade

mektuplaşma

dan rahatlıkla söz edilebilir. Bazı mektuplarda Nâbî, muhataptan kendisine daha önce mektup geldiğine işaret etmektedir. Bu durum, Nâbî’nin mektup yazmasının tek yönlü olmadığını göstermektedir. Yani İ. 138’de belirttiği gibi bir taraftan kendisine mektuplar gelmekte, diğer taraftan da Nâbî, bu mektuplara cevaplar vermektedir. Yazar ayrıca eserin çeşitli yerlerinde muhatabıyla mektuplaşmadan, mektuplaşma isteğinden bahsetmektedir (İ. 34, İ. 36, İ. 99, İ. 131 vs.). Bazen yoğunluk sebebiyle cevaplanamayan bazı mektuplar da olmuştur. Bu durumda Nâbî, önceden almış olduğu mektupların tümüne

toplu cevap

verme yolunu seçmiştir (İ. 182).

Nâbî’den mektup almak ya da ona mektup göndermek veya onun mektuplarından birine konu olmak, halk arasında ya da işin erbabı nezdinde ayrıca bir statü kazanmaktır. Bu hususa bizzat Nâbî’nin kendisi, Kâtip Ledünnî’ye cevap olarak gönderdiği bir mektubun sonunda

“…Maúãÿd laùìfedür, yoòsa resm-i àaddÀrÀne ile sizi fedÀ degüldür.

Belki cenÀbuñuza beyne’l-ahÀlì, vesìle-i şöhret olacaàı mektÿbdur…”

(İ. 217) ifadeleriyle

işaret etmektedir.

Münşeât genelde Nâbî’nin kendi isteğiyle yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Ancak bazıları, (İ. 60 gibi) Nâbî’nin bizzat kendi isteğiyle değil, ona birilerinin rica etmesiyle yazılmıştır. Cafer Paşa tarafından büyük şeyhlerden Şam’daki Şeyh Murat ya da Mahmud Efendi’ye Nâbî yazısıyla yazılmış olan mektup (İ. 207), onun bazen ısmarlama mektup yazdığını göstermektedir. Mektuplarından

“Úandiye’yi fetó ü tesòìr itdükde NÀbì

Efendi müsveddesiyle irsÀl olınan mektÿbdur.”

(İ. 223) başlıklı mektup, bahsedildiği gibi

ısmarlanmış mektuplardan biridir. Diğer taraftan

“MüşÀrün İleyhden Mektÿb-ı Mezbÿra

Bu Óabeşì-zÀde Müsveddesiyle Yazılan CevÀbdur.”

(İ. 131) başlıklı mektup, Nâbî’nin bir

mektubuna Tevkiî Süleyman Paşa tarafından Habeşî-zâde müsveddesiyle cevap olarak yazılmıştır. Münşeât’ta yer alan bu mektup, Nâbî’nin almış olduğu bir mektup olması açısından önemlidir.

1.3.5.1. Nâbî 1.3.5.1. Nâbî 1.3.5.1. Nâbî

1.3.5.1. Nâbî’’’’nin Mektuplaştığı Kişilernin Mektuplaştığı Kişilernin Mektuplaştığı Kişiler nin Mektuplaştığı Kişiler

Nâbî’nin mektuplarındaki muhatapları toplumun her kesiminden tanıdık kişilerdir. Bu kişiler, çoğunlukla yönetici insanlardır. Bunlar arasında Vezir Ali Paşa, Halep Muhafızı Mehmet Paşa, Halep Muhafızı Silahtar İbrahim Paşa, Halep Valisi İbrahim Paşa, Damat Ali Paşa, Râmî Paşa, Refia Efendi, Boz-oklu Mustafa Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Şeyhülislâm Mehmet Sadık Efendi, Defterdar İsmail Efendi, Mîr-i Mîrân Abdülbâkî Paşa, Arif Efendi, Tevkiî Süleyman Paşa, Hamevî Ali Efendi, Baltacı Mehmet Paşa, Mehmet Paşa-zâde Yusuf Beg, Diyarbakır Valisi Yusuf Paşa, Bâkî Paşanın Dîvân Efendisi Enis Çelebi, Habeşî-zâde, Erzurum Muhafızı İbrahim Paşa, Veziriazam Ammî-zâde Hüseyin Paşa, Maktûl Mustafa Paşa-zâde Ali Paşa, Mîr-zâ Efendi, Köprülü-zâde Esad Beg, Kastamonu Mütesellimi Halil Ağa yer almaktadır. Derviş Salih Bey, Sabit Efendi, Şair Mosis, Kâtip Ledünnî gibi bazı şair ve edipler de onun mektuplaştığı kişilerdendir. Bu kişilerden hareketle mektupların sadaret makamına ya da önemli devlet yöneticilerine gönderilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Nâbî’nin sıradan insanlara göndermiş olduğu mektuplar da vardır.

Münşeât’ta Nâbî’nin en fazla kendisine mektup gönderdiği kişi olarak Râmî Mehmet Paşa göze çarpmaktadır. Mektuplardan bir kısmında Râmî Mehmet Paşa’ya Nâbî’nin apayrı ve derin bir muhabbetinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu muhabbet, Mevlânâ’nın II. İzzeddin Keykâvus’a gönderdiği mektuptaki baba-oğul arasındaki derin muhabbeti anımsatmaktadır (Gölpınarlı, 1963: VIII). Nitekim, birçok mektupta Nâbî, aralarındaki samimiyetten dolayı muhatabına

oğlum

diye hitap etmektedir.

Râmî Mehmet Paşa kadar olmasa da Nâbî’nin diğer önemli derecede mektup gönderdiği bir kişi de Ali Paşa’dır. Ali Paşa bazen Damat Ali Paşa, bazen Çorlulu Ali Paşa bazen de Silahtar Ali Paşa olarak dikkat çekmektedir.

Mektuplardan sadece bir tanesi bir kadına, Hatice Sultan’a yazılmıştır (İ. 233). Diğer mektupların hepsinde ise muhatap erkektir. Bu durum, dönemin sosyal yapısı ile ilişkilendirilebilir.

1.3.5.2. Mektupların Yazılış Sebepleri 1.3.5.2. Mektupların Yazılış Sebepleri 1.3.5.2. Mektupların Yazılış Sebepleri 1.3.5.2. Mektupların Yazılış Sebepleri

Mektup yazdığı kişiler ve gerekçelerine bakılırsa genelde Nâbî’nin muhataplarından birçok zaman dünyalık taleplerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Devlet ricâline gönderilen mektupların büyük bir kısmında muhataptan bazen dolaylı bazen de açık olarak bir yardım ya da bu yardıma işaret eden bir

inâyet-nâme

43 beklendiği (İ. 199) anlaşılmaktadır.

Mektuplarda dile getirilen hususlara göre Nâbî’nin kenarda köşede oturan bir kişi olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Hele Râmî Paşa’ya gönderilen mektuplarda Nâbî’nin hayat içinde birçok hususta inisiyatif aldığı, insanların sıkıntı ve ihtiyaçlarıyla yakından ilgilendiği göze çarpmaktadır. Nitekim, Mektup Türlerinin Sayısı Tablosuna (Tablo 2) bakıldığında bu husus rahatlıkla fark edilebilir. Mektup türlerinden dua-nâme, tehniyet- nâme, ricâ-nâme, şefâat-nâme, hulûs-nâme, meveddet-nâme, niyâz-nâme, teşekkür- nâmenin özellikle fazla olması, bu iddiayı önemli derecede desteklemektedir.

Münşeât’taki mektup türlerinin çok fazla ve çeşitli olması, Nâbî’nin ortalama bir Osmanlı aydını olduğunu göstermektedir. Bir taraftan ubûdiyet-nâme yazan Nâbî diğer taraftan hezl-nâme yazabilmektedir. Ya da bir yandan dua-nâme yazarken diğer yandan iltimâs-nâme yazabilmektedir. Bu durum, Nâbî’nin, hayatın birçok farklı alanında kalem oynattığını, hayat içinde kendisine göre (nev’i şahsına münhasır) bir tavır takındığını göstermektedir.

Mektuplardan bir kısmı, bugünkü karşılığıyla referans mektubu niteliğindedir. Bunlar genelde mektubu götüren kişinin eline aceleyle yazılıp tutuşturulmuş mektuplardır.

43 Devlet büyüklerinin ya da ileri gelen kişilerin, başkalarına lütuf ve yardım amacıyla gönderdiği

“…YaóyÀ AàÀ úuluñuz pÀ-der-rikÀb iken namÀz-ı ãubó eånÀsında…”

(İ. 32) ifadelerinden de anlaşıldığı gibi sabah namazı vaktinde yolculuk esnasında yazılan bir mektubun bazı dikkatten kaçan hususları/yanlışlıkları da rahatlıkla affettirebileceğine işaret edilmiştir. Bununla birlikte mektubu getiren kişiye yardım edilmesi ya da söz konusu kişinin sıkıntısının giderilmesi tavsiye edilmiştir.

Münşeât’ta çok geniş bir yelpazede talepler söz konusudur. Bu mektuplarda bazen çok samimî kişisel istekler dile getirilir (İ. 138). Bazen iftiraya uğramış bir depremzedeye yapılan rutin yardımların devam etmesine vurgu yapılır (İ. 70). Bazen vefat eden birinin geride kalanları için toplumsal sorumluluk gereği, adeta sosyal yardımlaşmanın öncülüğü yapılır (İ. 87). Bazen muhatabın hastalıktan kurtulmasından dolayı duyulan mutluluk dile getirilir (İ. 112). Kimi zaman Halep’in harçlarıyla ilgili tespitlerde bulunur (İ. 71). Bazen iyi hasletlerinden bahsettiği kişinin, kendisine uygun bir işe yerleştirilmesini ya da bir şekilde ona yardım edilmesini muhatabından talep eder (İ. 72, 74, 76, 84, 117, 144, 198). Bazen de muhatabından erbabına kitap yardımında bulunulmasını isteyerek farklı bir talebi dile getirir (İ. 77). Bütün bunlardan hareketle Nâbî’nin toplumsal sorumluluk bilincine sahip olduğu ve sosyal-siyasî hayattaki gidişata müdahale eden bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır (Bilkan, 2006: 118).

Nâbî, bazen kendi kişisel ihtiyaç ve isteklerinin yerine getirilmesi için aşırı derecede cüretkâr ve aktif bir şekilde taleplerde bulunmuştur (İ. 97). At (İ. 21, 22) çeşitli hediyeler (İ. 23), kendi evinin tamir edilmesi (İ. 25), hastalığının ağırlığından dolayı doktor talebi (İ. 36, 58-1), mansıp (İ. 43), at ve eyer takımı (İ. 56), erzak (İ. 91) gibi çeşitli yardımlar (İ. 94), defterdarlık makamı (İ. 97), Şam Defterdarlığı (İ. 128), taltiflerin devam ettirilmesi (İ. 111, 124), Gürcü beççe (İ. 152, 159, 177, 239), şeyhten kendi çocukları için okunmuş iki külah (İ. 181), hazineden bir pay (İ. 186), kahve mukataası (İ. 187), oğlu Ebülhayr (bir işe yerleştirilmesi vs.) için yardım (İ. 191), birkaç köyün mîrîsi (İ. 205), bir edipten kendi eserine takriz yazması (İ. 240) gibi istekler Nâbî’nin rahatlıkla muhataplarından istediği kendi kişisel talepleridir.

1.3.5.3. Mektuplarda 1.3.5.3. Mektuplarda 1.3.5.3. Mektuplarda

1.3.5.3. Mektuplarda Taşra ve Merkez Bürokrasisi Taşra ve Merkez Bürokrasisi Taşra ve Merkez Bürokrasisi Taşra ve Merkez Bürokrasisi

Münşeât’ta yer alan mektupların büyük bir kısmı devrin idarecilerine gönderilmiştir. Bu yüzden Nâbî, taşra ve merkez bürokrasisini çok iyi bilmektedir. Yöneticilerden kime, hangi ifadelerle hitap edileceğini, idarecilerin hassas noktalarını ya da zaaflarını veya onların nelerden hoşlandığını; yöneticilerin taleplerle ilgili olarak nasıl ikna edileceğini, hangi talebin, kimden ve nasıl isteneceğini mektuplarında adeta uygulamalı olarak göstermiştir. Muhatapları için kullandığı ifadeler, onların ayrıca sosyal hayat içindeki duruşları, kişilikleri, konumları ve makam mevkileri ile yakından ilişkilidir. Nâbî’nin bu husustaki maharetini göstermesi bakımından

İnşâ 200

oldukça önemlidir.

Nâbî bir yandan vezir ya da veziriazama mektuplar gönderirken bir yandan da büyük yöneticilerin dîvân efendisi, kethüda ya da tezkerecilerine mektuplar göndermektedir. Dolayısıyla bu yöneticilerin, taleplerin gerçekleştirilmesi ya da yerine getirilmesi hususunda hakikaten etkili oldukları, Nâbî tarafından çok iyi bilinmektedir.

Benzer Belgeler