• Sonuç bulunamadı

Fars Edebiyatında İnşâ

1.2. İnşânın Tarihî Gelişimi

1.2.2. Fars Edebiyatında İnşâ

1.2.2. Fars Edebiyatı 1.2.2. Fars Edebiyatı

1.2.2. Fars Edebiyatında İnşânda İnşânda İnşânda İnşâ

İran’da İslâm öncesi dönemde resmî yazışmaları padişah kâtipleri yürütmüştür. Bu dönemde

inşâ

ya Farsçada

nâme-nüvîsî

veya

nâme-nigârî

, kâtiplere de

debîr

denmiştir. Sâsânîler (224-651) döneminde herhangi bir meseleyle ilgili olarak sanatlı nesirle yazılan risâleler için

nâme

tabiri kullanılmıştır.

Nâme-nüvîsî

ise özellikle yemek yeme, giyinme âdâbı ya da toplumsal bazı kurallara dair yazılmış risâleleri karşılamıştır (Gültekin, 2007: 20). İslâmiyetten sonra Fars edebiyatında inşâ, “mektup yazma sanatı” anlamında kullanılmıştır (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Saffârîler, Tâhirîler ve Sâmânîler döneminde ihvâniyat ve sultâniyat türü mektupları sadedir. Didaktik metinler ise edebî tabirler ve şiirsel ifadelerle dolmuştur. Gazneliler döneminde sultâniyat mektuplarında üslûp bazen sade iken sanatlı ifadelere doğru bir ilerleme kaydetmektedir (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Daha önce sivil alanda zayıf da olsa örneklerini veren

inşâ

, zamanla devlet bürokrasisi içinde etkin bir yer edinmiştir. Devletin idarî birimleri içinde kâtip sınıfının

ortaya çıkışı, Saffârî Devletinin (863-902) ilk dönemlerine denk gelmektedir. Farsça

inşâ/nesir

örneklerini ortaya koyan ilk resmî kâtip, Saffârî Devletinin kurucusu olan Yakub

Leys-i Saffâr’ın kâtibi Muhammed b. Vasîf’tir (Gültekin, 2007: 21). Kâtip sınıfının ortaya çıkışı, inşânın geleceği açısından önemli bir gelişme olmuştur.

Sâmânîler dönemi (874-999), Farsça nesrin temelinin atıldığı bir dönemdir. Ancak kayda değer herhangi bir eser yazılamamıştır. Bu dönemde

mürsel

denilen sade ve anlaşılır mektuplar yazılmıştır. Bu mektupların bir amacı vardır ve bu yüzden bu metinlerde anlama daha fazla önem verilmiştir (Gültekin, 2007: 21-22). Dönemin nesri, akıcı olup her türlü tasannudan uzaktır. İlgili metinlerde, sadece maksadı izah etmek kaygısı güdülmüştür. Bundan ötürü bu metinler,

sade nesrin

bütün özelliklerini içermektedir (Coşkuner, 2004: 48). Ancak bu durum fazla uzun sürmemiştir. Arap Edebiyatındaki

inşânın anlaşılmama

sorunu

yine denilebilir ki, aynı sebeplerden dolayı Fars Edebiyatı için de söz konusu

olmuştur.

Gaznelilerde (977-1187) inşâ ile ilgili ilk eserler, bu hanedanın son dönemlerine denk gelmektedir. Muhammed b. Hüseyin el-Beyhâkî’nin mektuplarında ilk Farsça inşâ örneklerine rastlanmaktadır.

Sâmânîler gibi Gaznelilerin ilk dönemlerinde

mürsel

denilen sade ve anlaşılır mektuplar yazılmıştır. Mektupların sanat ve edebî zevkten uzak olması, o dönemde söz konusu coğrafyanın içinde bulunduğu sosyal ve siyasî şartlarla ilişkilendirilebilir.

Gaznelilerden sonra İran coğrafyası uzun yıllar siyasî birliğini sağlayamamıştır. Kurulan İldenizliler, Salgurlular gibi atabeyliklerin hakimiyetlerinin kısa sürmesi, öte yandan Abbâsîlerin ortadan kalkması, Oğuzların ayaklanması, Moğollarca Karahıtayların ortadan kaldırılıp geniş bir coğrafyanın istilâ edilmesi gibi sosyal ve siyasî olaylar, inşânın da doğal olarak gelişememesine sebep olmuştur.

Yukarıda belirtilen sebepler, Farsça nesirde tasavvufun da etkileriyle birleşerek remizli bir söylemin gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca değişen hayat/devlet düzeni, düşük

seviyeli yeni bir kâtipler sınıfını doğurmuştur. Bu da Farsçanın oldukça yanlış bir şekilde kullanılmasına sebep olmuştur (Gültekin, 2007: 22-23).

Gazneliler döneminin inşâ metinleri arasında Ebü’l-Fazl el-Beyhâkî’nin

Târîh-i

Beyhâkî

’si, Gazâlî’nin

Fezâ’ilü’l-enâm min resâ’ili hücceti’l-İslâm

’ı, Aynül’l-kudât el-

Hemedânî’nin

Nâmehâ-yı Aynü’l-kudât-ı Hemedânî

’si ve Ahmet el-Gazâlî’nin mektupları

zikredilebilir (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Hârizmşahlardan (1157-1231) Atsız’ın

Resâ’il-i Sâhib-dîvân

’ı, Reşidüddîn Vatvât’ın

Nâmehâ-yı Reşidüddîn Vatvât

’ı, Bahâeddîn-i Hârizmî’nin

et-Tevessül ile’t-teressül

’ü türün

örnek eserleridir. Bu eserlerin dili sıkça kullanılan sanatlar, seciler, kelime oyunları sebebiyle oldukça ağırdır (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Türk boylarından biri tarafından kurulmuş bir devlet olmasına rağmen Selçukluların (1040-1157) sonlarına doğru Farsça inşâ sanatı zirveye ulaşmıştır. Selçuklular döneminde İslâm’a ait birçok Arapça dinî unsur/kelime Farsça nesre girmiştir. Ayrıca bu dönemde kâtiplere Arapça bilme zorunluluğu getirilmiş,

makâme

denilen hikâyeler de yaygınlık kazanmıştır.

“Selçukluların kuruluşundan XIII. asrın sonlarına kadar devlet dili olarak

Farsçanın kullanılmış olması, eserlerin Türkçe yazılmasını engellemiştir.”

(Gültekin, 2007:

35)16

Muhammed b. Abdülhâlik el-Meyhenî,

Destûr-ı Debîrî

adlı eserinde mektupları üç grupta incelemiştir. Bunlar sultâniyât, ihvâniyât ve mehâzir olarak sıralanmıştır. Resmî işlemleri içerenler sultâniyât; hususî metinler ihvâniyât; taahhütnâme, şehâdetnâme gibi eserler de mehâzir olarak değerlendirilmiştir. Bu metinlerin hepsi de zamanla belli şekil ve kalıplara bürünmüşlerdir (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Selçuklu devlet dairelerinde, Hârizmşahlar Sultanı Sencer’in münşîlerinden Müntecibüddin Atâbek-i Cüveynî’nin

Atebetü’l-ketebe

adlı inşâ eseri örnek alınmıştır (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337)17.

16XIII. asır öncesi Türkçe inşânın tarihi için bk. Gültekin, 2007: 32-35.

Değişen sosyal ve siyasî şartlar, nesir üslûplarının da değişimini beraberinde getirmiştir. Selçuklulardaki

Horasan Üslûbu

18 yerini, Arapça eserler yazılmamasına

rağmen daha süslü ve sanatlı olan

Irak Üslûbu’

na19 bırakmıştır (Gültekin, 2007: 22-24). Türklerin yaşadığı coğrafyalarda ilk inşâ metinleri, Anadolu Selçukluları (1077- 1308) döneminde devlet merkezinden yazılan berat, ferman, takrir20 gibi Farsça resmî yazılardan oluşmaktadır (Haksever, 1996: 18). Bu dönemde yazılan inşâ metinlerinin içeriğinde dönemin sosyo-ekonomik durumu, siyasî vaziyeti ve devlet kurumlarının işleyişi ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır (Daş, 2004: 207).

Bu dönemde Hasan b. Abdülmü’min el-Hûî’nin

Nüzhetü’l-küttâb ve Tuhfetü’l-

Ahbâb, Gunyetü’l-kâtib ve Rüsûmü’r-resâ’il

adlı eserleri, Ebû Bekir İbnü’z-Zekî’nin

Ravzatü’l-küttâb

ve

Hadîkatü’l-elbâb

’ı, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin

Mektûbât’ı

, önde

gelen Farsça eserlerdendir (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337).

Osmanlılar döneminde de Farsça inşâ örneklerine rastlanmaktadır. Bunların en önemlisi Feridun Bey’in yaklaşık üçte biri Farsça olan

Münşeâtü’s-Selâtîn

adlı eseridir. Yavuz Sultan Selim zamanında kaleme alınan

Letâ’ifü’l-inşâ

da Farsça metinler yanında Arapça ve Türkçe metinler içermektedir. Abdülgaffâr Sadîkî-i Hüseynî’nin Yavuz Sultan Selim için yazdığı

Sahîfetü’l-ihlâs

da önemli bir münşeat mecmûasıdır (Kanar, Kurtuluş, 2000: 338).

Safevîler dönemi (1502-1736), birçok inşâ eserinin yazıldığı bir dönem olarak zikredilebilir. Ancak Safevî Devletinin (907-1135/1501-1722) baskıcı uygulamaları, hem âlim ve sanatkârların ülkeyi bir bir terk etmesini hem de

Hind Üslûbu

denilen yeni bir üslûbun Farsça nesirde kullanılmasını sağlamıştır. Bu üslûpta akla sığmayan hayaller, muğlak ifadeler kullanılarak lafız güzelliğine dikkat çekilmiştir (Gültekin, 2007: 24).

18 Horasan Üslûbu, sade ve akıcı bir üslûp olup daha çok baskı ortamlarının olmadığı, şair-yazarların

fikirlerini açık ve yalın bir şekilde ifade edebildiği serbestlik dönemlerinde kullanılmıştır.

19Horasan Üslûbuna göre daha sanatkârâne olan Irak Üslûbu, süslü ibâreler ile secili, kinâyeli ifadelerden

oluşan şiirsel uzun cümlelerden kurulu bir üslûptur .

20 BeratBeratBeratBerat: Eskiden rütbe, nişan ve imtiyaz berildiğini belirten fermanlara denmiştir. FermanFermanFermanFerman: Münşe’ât

kayıtlarına göre gönderen padişah ise ve bir kişiye mansıp ihsan ediyorsa ona “menşûr”; bir iş, maslahat siparişi için yazmışsa “ferman” denir. Metni yazan padişahtan başkası ise bu metne “misâl” denir (Haksever, 1996: 24). TakrirTakrirTakrirTakrir: Bir işin resmen merciine bildirildiği yazı demektir.

Safevîlerden sonra kurulan Kaçarlar Devleti (1779-1925) döneminde

Hind Üslûbu

yerini

Horasan Üslûbu

na bırakmıştır. Böylece daha anlaşılır metinler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde nesirde önceki dönem eserleri taklit edilmiştir.

Farsça inşâ; Moğollar, Timurlular, İlhanlılar, Safevîler, Kaçarlar gibi birçok ülkede gelişimini sürdürmüştür. Ayrıca Hindistan ve Anadolu’da inşâ ile ilgili önemli eserler verilmiştir (Kanar, Kurtuluş, 2000: 337)21.

Yazar ve âlim olan devlet adamlarının resmî yazışmalarının mecmûalarda toplanması, bu metinlerin kaybolmasının önüne geçmiştir (Gültekin, 2007: 23-25). Fars Edebiyatında İslâm’ın kabul edilmesinden günümüze kadar geçen zamanda yüz yirmi yedi (127) tane münşeât mecmûası tertip edilmiştir22. Bu rakam, münşeâtın toplumsal karşılığının/ilgisinin anlaşılması bakımından önemlidir.

Benzer Belgeler